Paylaş
“Haydi ben gittim” diye bir yazı yazmıştım. Gazetem sağ olsun, bana izin vermişti. Çünkü hemen her köşe yazarının olduğu gibi benim de kitap çıkarmak gibi bir hayalim vardı ve onaylanmış durumdaydı. Bu nedenle biraz özel zaman gerekliydi.
Hürriyet halden anladığından bana bu ekstra zamanı “elbette” diyerek verdi.
Bu arada “Haydi ben gittim” yazımı okumayanlardan çok e-posta aldım. “Kovuldun mu?” diye soranlar oldu.
Niye kovulayım arkadaşlar? Bizim gazete Hürriyet! Haddimi aşmadığım sürece neden kovulayım? Burası Hürriyet Gazetesi, lütfen karıştırmayalım başka gazetelerle.
Ve ben 15 gün yokken neler ettim, şimdi sizlere rapor vereyim.
İlk gün dedim ki kendime, “Madem kitabın için aldın iznini Ayşe, amaç neydi? Her şeyden uzak olmak, kitabına yoğunlaşmak! Bir süre ne televizyon izleyeceksin, ne gazete okuyacaksın. Odana kapanıp sadece kendine odaklanacaksın!”
Zaten uzun zamandır da kendimi bir tencere gibi hissediyordum. İçimde sanki koca bir Ezogelin Çorbası, birileri de sürekli ısıtıp duruyor. Tahta kasıkla karıştırıp karıştırıp duruyor.
Beynim kazan.
Ne uyku uyuyabiliyorum, ne uyuduğum iki üç saatlik uykudan uyanabiliyorum.
Al işte dedim, dinlenirsin de bu arada. Çünkü belli ki hâlâ içinde var yara. Kitaba yazdıkça açılırsın hem de... Boşalırsın bir anlamda.
Ne televizyon, ne gazete takip ettim; yazmaya başladım... Çöktü ruhuma bir huzur.
Çocukluğuma da indim, genç kızlığıma da... 30’lu yaşlarıma da... Şimdi 40’lardayım ama 50’mi gördüm iyisiyle ve kötüsüyle...
“Bu kafada gidersem, 50’de bu olurum” dedim. “Şu kafada gidersem de bu...”
Sonra yine yazdım yazdım yazdım...
Yazdıkça, hayatımda unuttuklarım önüme sıralandı.
Eski müzikler ve elimde bir bardak şarap eşliğinde unuttuklarımı görünce, aslında bunların unuttuklarım değil de unutmak istediklerim olduğunu anladım.
Üstlerini örttüklerim ve bu nedenle bana hâlâ acı çektirenler...
Bu sırada kitap bana tuhaf bir güç vermeye başladı.
Yukarıda yazdığım farkındalıktan sonra;
Kime kızgınım, aradım “Hadi be” dedim...
Kazık yediğim üç beşini arayıp “Gelirsem oraya şimdi” dedim...
Geçmişten birkaç kişiye ayar çektim...
Hakkımı savunamadığım birilerine “Bak size neler edeceğim” dedim...
Bir kişiye “Evet” cevabı verdim... Yine dayanamayıp seri katil dizileri seyrettim.
Yok, gazeteye bakmadım.
Televizyon izlemedim ama Paris’i falan elbette biliyorum.
Ama tuhaf halde değiştim.
Eziktim ben kendimce...
Korkaktım...
Fazla efendiydim...
Fazla saygılıydım...
Yıkıktım...
Ve nihayet üzerimden geçen TIR’ı ellerimle kaldırdım!
Kitap ve bu 15 gün bana çok iyi geldi. Tekrar merhaba...
Paylaş