BU hafta sonunuzu mutlaka Urla’da geçirin derim. Çünkü, İzmir Büyükşehir ve Urla belediyeleri, İzmir Ekonomi Üniversitesi ile Urla’ya Gönül Verenler tarafından düzenlenen 1. Uluslararası Urla Enginar Festivali 2-3 Mayıs’ta düzenleniyor.
Güzelim Urla’nın büyüleyici atmosferinde enginarın her türü denenecek bu festivalde. Neler mi? Enginar tatlısından, enginar kurabiyesine, enginarlı makarnadan, enginarın Fransız yorumuna kadar hiç bilmediğiniz şekilleriyle karşılaşacaksınız enginarın...
Birbirinden lezzetli enginar yemeklerinin yapılacağı mutfak atölyelerinin yanı sıra, fotoğraf ve seramik atölyeleri, enginar temalı stantların kurulacağı festivalde bir de yarışma düzenleniyor. Ustalar ve şeflerin yanı sıra amatörler de yemeklerini beğendirmeye çalışacaklar. Ayrıca Ekonomi Üniversitesi Gıda Mühendisliği’nden akademisyenler ve uzmanlar enginar tarımı ve sağlığa etkileri ile ilgili seminerler verecekler. Kısacası, bu hafta sonu Urla’da festival var, kaçırmayın...
Behçet Uz Çocuk Hastanesi, İzmir için son derece önemli bir değer. Benim gibi birçok İzmirli bu hastanede dünyaya geldi, hastalığına çare bulundu. Bugün de sadece İzmir’in değil, Ege hatta ülkenin her yerinden hasta ağırlayan bu emektar hastanenin birçok ihtiyacı var. Bu amaçla kurulan BUVAK elinden geldiği kadar bu ihtiyaçları temin etmeye çalışsa da bu her zaman kolay olmuyor. Swissotel Grand Efes tam da bu nedenle bu yıl düzenleyeceği Çocuk Karnavalı’nın tüm gelirini BUVAK ve İçimdeki Çocuk Derneği’ne bağışlayacak. İçimdeki Çocuk Derneği de bu gelirle yine hastanenin bir ihtiyacını karşılayacak. 9 Mayıs’ta Swissotel’in bahçesinde düzenlenecek karnavala katılmak için Biletix veya Swissotel’den bilet almanız yeterli. Haydi, çocuklarımız için Çocuk Karnavalı’na…
HER TÜRLÜ DESTEĞE İHTİYACIMIZ VARBehçet Uz Vakfı ne zaman kuruldu?
Hastanemiz Behçet Uz tarafından 1947’de Türkiye’nin ilk branş hastanesi olarak kuruldu. Hatta dünyada sayılı önemli hastanelerinden biri. 1987’de de Vecdi Gönül başkanlığında İzmir’in ileri gelenleri vakfımızı kurmuş. Vakfın amacı hastanede yatan ve tedavi gören çocukların ailelerine maddi, manevi her türlü desteği vermek. Çocuk bezinden, annelerin ihtiyaçlarına, hastanenin tıbbi cihaz eksiklerine kadar sağlamaya çalışıyoruz. Türkiyenin en gelişmiş çocuk nörofizyoloji merkezi bizde.
Vakfın ne gibi ihtiyaçları var?
Vakfa her türlü maddi ve ayni yardımı kabul ediyoruz. Çocuk bezinden, giysiye, oyuncağa, ateş ölçere kadar çok çeşitli ihtiyaçlarımız var. Tiyatro oynayarak bize yardım toplamayı amaçlayan gruplar var, maddi yardım sağlıyorlar. Maddi yardımlara çok ihtiyacımız oluyor. Acil durumda olan hasta çocuklarımızın ilaçlarını almaya çalışıyoruz, geç kalınmış kaybettiğimiz hastalarımızı kaybettiğimizde bazen ailelerin cenazeyi kaldıracak parası bile olmuyor. Onları karşılıyoruz. Bir de manevi destek olanlar var. Her salı gelen gençlerimiz var, eğlencelerimizde doktorların izin verdiği çocuklarımızla katılıyorlar. Aylardır tedavi gören çocuğunun başında duran anneyle sohbet etmek bile çok önemli. Annelerin bazen 6 ay- 1 yıl hastanede sürekli kaldığı oluyor. Mesela Türk Anneler Birliği bu anneler için çok önemli bir etkinlik dizisi gerçekleştirdi. Onlara bir gün konserve yapımından, çocukla iletişime kadar eğitimler verildi, bir diğer gün tiyatro gezisi gibi bir eğlence düzenlendi.
Swissotel Çocuk Karnavalı bu yıl vakfınıza destek amacıyla düzenleniyor. Ne düşünüyorsunuz?
EGE Üniversitesi Fen Fakültesi Astronomi Bölümü öğretim üyesi, Türkiye’nin en önemli astrofizikçilerinden Prof. Dr. Rennan Pekünlü, giyim kuşam yönetmeliğine uymayan öğrencileri üst kurula şikayet ettiğinden geçen yıl Foça Açık Cezaevi’ne gönderildi. Geçtiğimiz perşembe günü 4 ay 10 günlük cezasının ardından tahliye edildi. Ama hakkında eğitim hakkını engellediği iddialarıyla devam eden davalar var.
Eski bir öğrencisi olarak şu konuda şahitlik yapabilirim ki, bugün biz başarılı olup bir yerlere geldiysek bu sadece aldığımız bilimsel eğitim nedeniyle değil, Rennan Hocamız gibi öğretim üyelerinden aldığımız kültür ve öğrenme hevesi sayesindedir. Zaten kendisi de en çok üzüldüğü konunun, cezaevine girmesi nedeniyle bilimsel çalışma yaptığı kendi öğrencilerinin eğitim haklarının engellenmesi olduğunu anlatıyor. Hayatını sadece bilimsel çalışmalara ve ülkeye hizmet eden bilimadamları yetiştirmeye adamış bir biliminsanının hukuk mücadelesini kendi sözleriyle aktarıyorum.
GÖREVİMİ TAMAMLAMADAN BAŞIMA GELECEKLERİ ÖĞRENDİM- Hocam siz hayatınızı bilime adamış bir biliminsanısınız. Bir gün cezaevine gireceğiniz aklınıza gelir miydi?
- Lise, üniversite yıllarıma dönersem böyle bir durumla karşılaşacağım aklıma bile gelmezdi. Ancak ilerleyen yıllarda gidilen noktanın hepimizi farklı yerlere çektiği muhakkak. Ben görevimi tamamlamadan önce, avukatlarımdan, çevremdekilerden başıma gelebilecekleri öğrendim. O nedenle fiziksel ya da mental rahatsızlık çekerek yatmadım Foça Açık Cezaevi’nde.
- Bu süreçte hayata bakışınızda değişen birşeyler oldu mu?
- İnanın ben kendimi dışarıda nasıl huzurlu ve mutlu hissettiysem orada da kendimi öyle hissettim. Yanlış birşey yapmadığıma inancım tam olduğundan böyle hissediyorum.
CEZAEVİNDE ‘HOCAM’ DİYEREK ÇOK SAYGI GÖSTERDİLER
Malum, yepyeni bir çağdayız. Dijital hesabı olmayanı dövüyorlar. Sadece kişilerin değil, şehirlerin de dijital yayınları olacak bundan böyle. Tabii ki bizim güzel İzmir’imizin de... Geçtiğimiz hafta EGİAD önderliğindeki Cityofizmir projesi tanıtıldı. Dünyadaki örnekleri City of New York, City of Sidney, City of London hesapları örnek alınarak geliştirilen @CityOfİzmir projesi, aynı zamanda Kültür Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen @TurkeyHome projesinden de izler taşıyor. Yaklaşık 6 aylık bir süreç kapsamında İzmir’in; tüm dünyada 90 milyon, Türkiye’de 7 milyon kişinin düzenli olarak girerek günde yaklaşık 40 milyon fotoğraf paylaştığı İnstagram üzerinden fenomenler ve bloggerlar aracılığıyla tanıtımı yapılmış olacak. Fenomenler ve bloggerların yaptıkları her hareket, gittikleri her şehir, takip ettikleri her kent sosyal medyada favori ve marka haline gelirken, İzmir için de gerçekleşecek paylaşımlarıyla kentin tanıtımı ve ziyareti özendirilecek. Fenomenlerin çektikleri fotoğraflar ile İzmir’İn yaşam kültürüne ait yaklaşık 350 fotoğraf ve özgün içeriğin @cityofizmir hesabından paylaşılmasını gerçekleştirerek, her daim takip edilecek bir city guide oluşturmak. İzmir için hayırlı olsun.
BİR PROJE DE BENDEN İZMİRANLATIYOR.COM
15 yıllık TRT, 10 yıllık gazetecilik geçmişimden sonra ben de dijital medyada yeni bir şeyler yapmak üzere 8 aydır çalışıyordum. Nihayet İzmir hakkında aranılan her şeyin bulunabileceği www.izmiranlatiyor.com sitesi artık yayında. Hem de kısa kısa videolarla İzmir’in tüm güzellikleri, özellikleri ve mekanlarına ulaşabileceksiniz. Sadece İzmir değil, Alaçatı ve Çeşme’de yayında olacak. İnstagramda da @izmiranlatiyor adıyla yayın yapılmaya başlandı. Açıkçası www.izmiranlatiyor.com da İzmir kendisini anlatacak.
Şimdiden başka şehirlerden takipçilerin dikkatini çektiğini görmek çok memnuniyet verici. Başta da söylediğim gibi zaman, İzmir zamanı.
İzmir, hakettiği yere hepimizin çabalarıyla yükselecek…
BU yanımdaki adama iyi bakın. Sizce kaç yaşında? 40-50 civarında tahmin edenler, moralinizi bozmak istemem, ama yanımdaki Ken Coscia, tam 64 yaşında. 6 yıl sonra 70 yaşına girecek ve saçları sadece aralıklı beyazlamış (boyamamış, ben baktım...) Beyin- zihin kontrol yöntemlerinin atası kabul edilen Silva Metodu’nun dünyadaki en üst düzey eğitmeni olan Coscia, geçtiğimiz hafta bir eğitim için ilk kez Türkiye’ye, hem de İzmir’e geldi. İstanbul, Konya, Denizli, Trabzon, Adana gibi farklı yerlerden birçok kişi, sadece bu eğitime katılmak için İzmir’e geldi. Meditasyon ve olumlu düşünmenin zarafetle yaşlanmanın yanısıra birçok rahatsızlığın üstesinden geleceğini anlatan Coscia’ya, Silva Metodu Türkiye Direktörü Ayşen Edis ve yetkili eğitmen, psikolog Gülgün Sharafat da eşlik etti.
AİLEM ÖNCE KARŞI ÇIKTI AMA...
- Silva Metodu ile nasıl tanıştınız?
- 44 yıl önce 20 yaşımdayken New York’ta bir arkadaşım vasıtasıyla Silva eğitimine katıldım. O zamanlar mühendislik eğitimi alıyordum. Matematik ve analitik geçmişim vardı. Psikoloji ile ilgilenmemiştim. Aslında tamamen arkadaşıma destek olmak için gitmiştim.
- Ne oldu peki?
- Açıkçası o salonda çok, ama çok etkilendim. Sanki içimdeki bir yerle bağlantı kurdum. Hatta ilk başta biraz korktum. Aradığım, ama aradığımı bile bilmediğim birşeyle buluşmuşum gibi hissettim. 3 günlük eğitimden sonra aileme bu konuda çalışmak istediğimi söyledim. İlk başta bana destek olmadılar. Eğitim aldığım eğitmen, ofisinde yardımcıya ihtiyacı olduğunu söyleyince hemen talip oldum ve ben de Silva için çalışmaya başladım.
ANNEMİN KRONİK ASTIMI SİLVA’YLA AZALDI
İZMİR tam bir işkadınları buluşmasına sahne oldu. İzmir Ticaret Odası İş Kadınları Konseyi’nin düzenlediği İş Platformu, 3-4 Nisan’da 5’inci kez düzenlendi. “81 İlde 81 Topuk” projesiyle Anadolu’daki birçok şehrin işkadınlarıyla buluşan Konsey üyeleri, bu kez İzmir’de buluştu. Diyarbakır, Van, Hakkari, Adana, Urfa, Gaziantep, Muğla, Aydın, Kuşadası, Denizli gibi birçok ilden yaklaşık 500 firma platformda çalışmalarını ve ürünlerini tanıttı, kaynaştı.
Konsey Başkanı Asuman Nardalı’nın “Türkiye’nin 7 bölgesinden yüzlerce işkadını katıldı. Bunda 81 İlde 81 Topuk projemizin etkisi büyük” sözlerine hak vermemek mümkün değil. Özellikle Doğu ve Güneydoğu’dan gelen kadınlarımız hem işkadını olarak firmalarını hem de getirdikleri yöresel ürünlerle bölgelerinin tanıtımına da katkıda oldular. Hakkari Yüksekova’nın peynirinden tutun da Urfa’nın çiğ köftesine ülkenin her türlü zenginliğini bulmak mümkündü.
Ceset torbası üreticisi kadın
Kadın deyince, öyle sadece el işleri, incik, boncuk vardı sanmayın. Fabrikasında ürettiği yorganlarla Türkiye’nin en büyükleri arasında olan bir işkadınımızdan, kompres üreticisi bir işkadınına, hastanelere yaptığı ceset torbalarıyla bu konuda ilk sıradaki üreticilerden olan başka işkadınına kadar hemen her sektörden katılımcı vardı. Fuarda kendini yetiştirip iş sahibi olmuş kadınlarımıza bakarken, bir yanda çalışıp toplumda kendilerine yer bulmaya çalışan ama diğer yanda kendilerini sadece ailelerindeki erkeklerin bir uzantısı olarak ifade edebilen kadınlarımızı düşündüm.
Kadının ezik sıfatının yerine iş insanı sıfatı ile anılması, acınması yerine saygıyla karşısında eğilinmesini gerçekten büyük önem taşıyor. Kadına şiddeti önlemenin en büyük yaptırımlarından biri kadını iş ve meslek sahibi yapabilmek. Üretim yapıp kendilerine sağlanan iş olanaklarından faydalanan kadınlar, ezik kimlikten kurtuldukları gibi ülkemiz için üretken ve çalışkan bireyler haline gelebiliyorlar. İşkadınları platformunda bunun izlerini görebiliyordunuz.
Down sendromlu Deniz Ayçe Karagözlü, çok önemli bir ilki başardı. İzmir Down Sendromu Derneği’nin Kurucu Yönetim Kurulu Üyesi olarak dünyada bile eşi benzeri olmayan bir başarıya imza atan Deniz Ayçe’nin annesi Seray Hanım, bu ilerlemede en önemli farkı, eğitimin yarattığını anlatıyor. “8,5 milyon engellinin, 4 milyonu hiç okula gitmiyor” diyen Seray İlkmen, dernek temalarının “OKULA GI·TMEK I·STI·YORUZ” olduğunu anlatıyor. En büyük kanıtı ise Turizm Otelcilik Bölümü’nü bitiren kızı Deniz Ayçe...
DENİZ AYÇE KARAGÖZLÜ (İzmir Down Sendromu Derneği Kurucu Yönetim Kurulu Üyesi)
- Sevgili Ayçe, ilk kez down sendromlu bir kişi, bir derneğin yönetim kurulu üyesi oldu. Ne hissediyorsun?- Çok mutluyum. Bir ilk olmak benim için de çok önemli.
- Peki dernek olarak neler yapmayı amaçlıyorsunuz?
- İlk başta bir kafe açmayı planlıyoruz. Gençlerimiz için bir yerde kamp yapmak istiyoruz. Çok planımız var. Birçok şeyi yapabileceğimizi dünyaya göstermeliyiz.
BİR HASTALIK DEĞİL- Sence down sendromluların en çok neye ihtiyacı var?
İzmir Ticaret Odası İş Kadınları Konseyi’nin düzenlediği İş Platformu, 3-4 Nisan’da Kültürpark’ta, 5’nci kez kapılarını açıyor. Konseyin yürüttüğü ‘81 İlde 81 Topuk’ projesiyle Anadolu’daki birçok şehrin iş kadınlarıyla buluşan konsey üyeleri, ev sahipliğinin heyecanını yaşıyor. Konseyin başkanı Asuman Nardalı, 2016’daki hedeflerinin ise İş Kadınları Platformu’nu uluslararası boyuta taşımak olduğunu anlatıyor.
AMACIMIZ ULUSLARARASI PLATFORM
- İzmir Ticaret Odası İş Kadınları Konseyi olarak İş Platformu 5 yılda nerelere geldi?- Kadınların iş dünyasında başarılı olmaları, ticari camiada daha etkin rol almaları adına, kurulduğumuz andan itibaren azim, inanç ve coşkuyla çalıştık. 1 kişiydim, 3 olduk, 70 olduk şimdi bin kişiyiz. Son durumda Türkiye genelinde bin 280 üye iş kadınımız var. Bu platformda iş kadınları bir araya getirilerek, konsey üyelerinin, faaliyet gösterdikleri iş alanları tanıtılıp, turizmden inşaata, lojistikten tekstile, medikalden el yapımı oyuncaklara kadar birçok ürün sergileniyor. Aralarındaki ticari bağlar pekiştiriliyor.
- Sadece İzmir’den değil Anadolu’nun her yerinden katılımcılar bekliyorsunuz. Kimler katılacak bu yıl?- Türkiye’nin 7 bölgesinden yüzlerce iş kadını katılıyor. Tabii bunda ‘81 İlde 81 Topuk’ adlı projemizin etkisi büyük. Diyarbakır, Van, Hakkari, Adana, Urfa, Gaziantep, Muğla, Aydın, Kuşadası, Denizli gibi birçok ilden katılım olacak. Yaklaşık 500 firma çalışmalarını ve ürünlerini tanıtacak. Türkiye’nin tüm iş kadınlarını İzmir’de ağırlamak istiyoruz.
- Geçen yıl Yunanistan’dan gelenler de olmuştu. Bu yıl da yurt dışından katılan var mı?- Yine Sakız ve Midilli adalarından katılan firmalar ve iş kadınları olacak. Bu da bizim konseyi uluslararası platforma taşımak hedefimiz açısından son derece önemli.
ANADOLU’YU KARIŞ KARIŞ GEZİYORUZ- 81 ilde 81 Topuk projesiyle Anadolu’yu neredeyse karış karış gezdiniz. Nerelere gittiniz, neler yaşadınız?- İzmir’den Türkiye’ye yayılacak bir çalışma gerçekleştirmek için başlattığımız bu proje çok güzel devam ediyor. Kütahya’dan Van’a, Adana’dan Urfa’ya gitmediğimiz yer kalmadı. En son Gaziantep ve Şanlıurfa’daydık. Hedefimiz gelecekte bu projeyi uluslararası boyuta taşımak.