Paylaş
EGE Üniversitesi Fen Fakültesi Astronomi Bölümü öğretim üyesi, Türkiye’nin en önemli astrofizikçilerinden Prof. Dr. Rennan Pekünlü, giyim kuşam yönetmeliğine uymayan öğrencileri üst kurula şikayet ettiğinden geçen yıl Foça Açık Cezaevi’ne gönderildi. Geçtiğimiz perşembe günü 4 ay 10 günlük cezasının ardından tahliye edildi. Ama hakkında eğitim hakkını engellediği iddialarıyla devam eden davalar var.
Eski bir öğrencisi olarak şu konuda şahitlik yapabilirim ki, bugün biz başarılı olup bir yerlere geldiysek bu sadece aldığımız bilimsel eğitim nedeniyle değil, Rennan Hocamız gibi öğretim üyelerinden aldığımız kültür ve öğrenme hevesi sayesindedir. Zaten kendisi de en çok üzüldüğü konunun, cezaevine girmesi nedeniyle bilimsel çalışma yaptığı kendi öğrencilerinin eğitim haklarının engellenmesi olduğunu anlatıyor. Hayatını sadece bilimsel çalışmalara ve ülkeye hizmet eden bilimadamları yetiştirmeye adamış bir biliminsanının hukuk mücadelesini kendi sözleriyle aktarıyorum.
GÖREVİMİ TAMAMLAMADAN BAŞIMA GELECEKLERİ ÖĞRENDİM
- Hocam siz hayatınızı bilime adamış bir biliminsanısınız. Bir gün cezaevine gireceğiniz aklınıza gelir miydi?
- Lise, üniversite yıllarıma dönersem böyle bir durumla karşılaşacağım aklıma bile gelmezdi. Ancak ilerleyen yıllarda gidilen noktanın hepimizi farklı yerlere çektiği muhakkak. Ben görevimi tamamlamadan önce, avukatlarımdan, çevremdekilerden başıma gelebilecekleri öğrendim. O nedenle fiziksel ya da mental rahatsızlık çekerek yatmadım Foça Açık Cezaevi’nde.
- Bu süreçte hayata bakışınızda değişen birşeyler oldu mu?
- İnanın ben kendimi dışarıda nasıl huzurlu ve mutlu hissettiysem orada da kendimi öyle hissettim. Yanlış birşey yapmadığıma inancım tam olduğundan böyle hissediyorum.
CEZAEVİNDE ‘HOCAM’ DİYEREK ÇOK SAYGI GÖSTERDİLER
- Cezaevinde neler yaptınız?
- Orada hükümlülere görev veriyorlar. Bana ilk olarak kütüphanede görev verildi. Ama ne yapacağımı daha anlayamadan arşive alındım. Orada 7-8 üretim birimi var. Amerikan damı var, keçi damı var, tarımsal ürünler üretiyorlar, süt üretiyorlar bunların da dış satımları var. Bunların satışlarından gelen makbuzlar, ihale dosyaları arşivleniyor. Asil ve suret olarak dosyalanıyor. Biz de bunları yapıyorduk, fotokopilerini çekiyorduk.
- Orada size nasıl davrandılar hocam?
- Çok iyi davrandılar. Ama memur ve çalışanların hükümlülerle samimi olmaması gerekliliğini hissettiriyorlardı. Hükümlülerin çoğu da büyük saygıyla davranıyordu. Hepsi ‘Hocam, hocam gelin çay içelim’ diyordu, herkesle iletişimim iyiydi.
BEN SADECE YASANIN SÖYLEDİĞİNİ YAPTIM
- Yaşanan süreci bir de sizden dinleyebilir miyiz?
- Ben 97 yılından itibaren aynen yasal düzenlemelerin söylediği gibi idari hiyerarşiyi de gözeterek durumu bölüm başkanı, dekan, rektör, Yök Başkanı ve Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e kadar bildirdim. TCK’nın ‘konusu suç teşkil eden bir olayı üst makamlara bildirmemeniz suçtur, cezası 2 yıla kadar hapistir’ diyen ilgili maddesi uyarınca bana verilen görevde bunu yapmam gerekiyordu. Çünkü o zaman Fen Fakültesi’nin giriş kapılarında Danıştay’ın aldığı karar gereği binalara belirlenen giyim kuşam şartlarına uymayanların giremeyecekleri şeklinde yazı asılıydı. Bu uyarıya rağmen öğrenciler içeri girdiğinde, o suçu gören bir çalışan olarak üst makamlara bildirmek gerekiyordu. Yani ben sadece yasanın bana ‘yap’ dediğini yaptım. Başka hiçbirşey yapmadım.
EĞİTİM HAKKIM ENGELLENDİ DİYENLER BÖLÜMÜMDE BİLE DEĞİL
- Eğitim alma hakkını engelleme iddialarına ne diyorsunuz?
- Böyle birşey mümkün değil çünkü bu öğrenciler hiçbir zaman benim öğrencim olmadı, benim dersime girmedi. Onlar Matematik Bölümü öğrencisi ben Astronomi Bölümü öğretim üyesiyim. Dolayısıyla onlara ders vermemek gibi, derse almamak gibi ya da eğitim haklarını engellemek gibi bir durum sözkonusu olmadı. Ben sadece yasanın bana bildir dediği bir yanlışı bildirdim. Ancak üst makamlar herhangi bir disiplin soruşturması açmadığından öğrenciler cesaretlendi ve Yök’e, savcılığa şikayet etti.
- Bu süreçte size sahip çıkmayanlara kırgınlığınız var mı?
- Ege Öğretim Elemanları Derneği EGÖDER sahip çıktı. Eğitim - İş sahip çıktı, öğretim üyesi arkadaşlarım sahip çıktı. Bunların yanında Kemal Anadol, Mustafa Balbay, Yalçın Küçük, Yılmaz Özdil ve daha birçok avukat ve yazarlar ziyaretime geldi. İsimlerini şu an sayamayacağım kadar çok destekçim oldu. Laiklik ilkesinin korunması ve kollanması mücadelesinde yalnız olmadığımı hissettirdiler.
BİLİMSEL ÇALIŞMALARIM YARIM KALDI
- Sizi bu süreçte en çok üzen ve sevindiren ne oldu?
- En üzücü nokta şuydu. Emekliye ayrılmama rağmen 3 öğrencimle doktora ve yüksek lisans içeren bilimsel çalışmalarım devam ediyordu. Benim cezaevine girmemle bu çalışmaların yarım kalmasına çok üzüldüm. Yani aslında iddiada bulunan kişilerin değil de bizim öğrencilerimizin eğitim hakkı engellenmiş oldu. Ama şimdi bu çalışmalara devam edeceğiz. Bilim dünyasında bizim en büyük hazinemiz dünyada kabul gören önemli bilim dergilerindeki akademik makalelerimizdir. Bugün bunu başarmış, yurtdışında önemli görevlerde bulunan profesör, doçent öğrencilerim var. Hatta ben içerideyken doktoramı yaptığım İngiltere’deki Lester Üniversitesi’nde doktora üstü çalışma yapan bir öğrencimin bir yayını Astrophysical Journal Letters adlı dünyanın en önemli astrofizik dergisinde yayınlandı. Bir öğrencimin böyle bir dergide yayın yapmış olması beni çok çok mutlu etti.
Paylaş