Altan Tanrıkulu

Birine takip diğerine stat!

25 Şubat 2012
GÜNDEM dava.. Geçen sezon topun yuvarlak mı yoksa köşeli mi olduğu tartışılıyor, diğer sezonlar şimdilik rafta..

Öne çıkan unsurların rengi hep sarı-lacivert.. Maçlardan önce yapılan konuşmalar, taşınan çantalar, verilen poşetler incelemede..
Paralar sığar mı, sığmaz mı soruları var kafalarda..
“Emenike neden F.Bahçe’ye karşı oynamadı?” deniyor.. Oynasa bir dert, oynamasa bir dert.. Aynı futbolcu Trabzon’a karşı da oynamıyor.. Ama Buca’ya, Karabük’e bakılınca F.Bahçe ve Trabzon maçlarına çok çok farklı kadrolarla çıktıkları ortada.. Hangi maçı ne kadar önemsedikleri hem sahadaki oyun, hem de camiadaki motivasyonla..
Basel, Bayern’e maç öncesi 12 milyon Euro’ya en iyi adamını satıyor, çünkü kurallara uygun.. Türkiye’de bu tartışılıyor, çünkü kuralları bilen yok..

Ne Trabzon suçlu, ne de Fener

Ne Trabzon suçlu geçen sezon, ne de F.Bahçe benim açımdan.. Her sezon olanların bir bölümü yaşanmış yine.. Bu kez ortada yasa var ama.. Yasa olunca, olanlar suç kapsamına giriyor doğal olarak.. Yani suç girişimini takip edenler de haklı..
Ama.. Büyük bir “ama” var ortada.. F.Bahçe’nin üstüne yığılan bu süreç zaten kulübe büyük zarar verdi.. Şampiyonlar Ligi hakkı gitti.. Yıldızlar gitti.. En önemli sezonda takım geri gitti.. Rakipler ayağa kalktı..

Yazının Devamını Oku

Çok geç olmadan

24 Şubat 2012
YÜZE yakın Portekizli var tribünlerde. Başlama düdüğüyle birlikte izlemeye koyuluyorlar haklarında çok şey duydukları “Beşiktaş taraftarını.”

Yaklaşık 10 dakika maçı unutturan bir tribün şovuna tanık oluyorlar. Fotoğraf çekip, alkış tutuyorlar. Sahada da Braga şov var o anlarda. Carvalhal’in deplasman oynuyormuşcasına çıkardığı hatalı on bir yüzünden ileride hiç top tutamayan ve rakibin atakları karşısında çaresiz kalan bir Beşiktaş izliyoruz hep birlikte. Böylesine önemli maçta, üstelik net bir avantaja sahipken Carvalhal kritik bir hata yapıyor. Ama birçok inatçı teknik adamın düştüğü hataya düşmüyor ve “çok geç olmadan” Almeida’yı sahaya sürüp oyunu dengelemeyi başarıyor.

Rus ruleti gibi

Beşiktaş önce topu tutmaya, sonra akın yapmaya, ardından pozisyon bulmaya başlıyor. Uzun süre susan taraftar geri dönüyor ve ilk yarı en azından dengede bitiyor. İkinci yarı tam bir “Rus ruleti” gibi geçiyor. Beşiktaş savunmada inanılmaz kademe hataları yapıyor. Sezonun en iyisi Egemen bile rakibe yüzde yüz gol fırsatı veriyor. Cenk tedirgin, Veli etkisiz. İbrahim ve Ernst en çok mücadele eden isimler. Quaresma ileri doğru top taşıyor, orta yapıyor, şut atıyor. Ama bir türlü bunlar tabelayı değiştirmiyor. Üstelik yorulup oyundan düştüğü anlarda takım sahada fiziksel olarak da eksik kalıyor. Simao geçmişe oranla daha çalışkan. Fernandes büyük kalite ama çoğu zaman takım oyununun dışına taşıyor.

Korkmaya gerek yok

Tur zor geldi, hatta gidebilirdi de. Bundan önemli dersler çıkarması gerek Carvalhal’in. Atletico elenmeyecek takım değil. Daha sert, daha net bir futbol oynamak gerek. Geçen yılın finalistini eleyen bir takımın artık korkmasına ne gerek var ki!
Beşiktaş’ın çözmesi gereken sıkıntısı pas yapan takımlara karşı savunmada çok açık vermesi, ileri top taşıyamaması. Galatasaray da böyle bir ekip o yüzden derbi de zor olacak, mart ayı da.

Yazının Devamını Oku

30 saniye!

19 Şubat 2012
DÖRT yıldızı vardı dün gecenin. Alex, Emre, Sow, Cristian. Ve bir takım vardı sahada. O da Sivasspor. 75 dakika futbol adına her şeyi yaptı Rıza Çalımbay’ın öğrencileri.

İlk yarının sonunda yüzde yüzlük bir gol kaçırıp soyunma odasına iki farklı galip gitme şansını kullanamadılar. Alex’in beraberlik golünden 30 saniye önce boş kaleye atamadıkları golle de maçın gidişini belirlediler. Yine de iyi, yürekli ve kaliteli futbolları için bir futbolsever için teşekkür etmek gerek Sivasspor’a. Bulundukları yerin hakkını verdiler.
Emre orta saha oyuncusu. Olmadığı zaman sıkıntı öne de arkaya da yansıyor. İki gol atması müthiş performans. Biraz da takımın ateşleyicisi. O yokken takım ağlamayan bebek gibi.

Sow’un asisti önemliydi

Ve Alex. İki golü de güzeldi. Ama daha güzel olan gayretiydi, çalışkanlığıydı. Sevindim. Sezon başından beri sürdürdüğü ‘takımdan ayrı düz koşudan’ döndüğü için. Sanırım o da play-off’u hedef seçmiş kendine. Sow hakkında fazla yoruma gerek olmayan bir oyuncu. Akıllı, teknik, çabuk. Uyum sürecini atlatması açısından asisti çok önemliydi. Dia ise hala yorgun.
Cristian’ı tebrik etmeden geçmeyelim. Müthiş oynadı. Emre ile birlikte Alex’e iyi top taşıdılar. Yazı biterken asla bir şeyi unutmadığımı belirteyim. Bu yazı bu maçın yazısı. Ama bu yıldızların bu formu bu skorun karşılığı olmayabilirdi. Sivasspor üçüncü golü bulsa işler çok değişebilir, binlerce kadın ve çocuğun kahramanları sahayı alkışlarla; ama başları önde ve Galatasaray’ın 9 puan gerisine düşmüş olarak terk edebilirlerdi.

Yazının Devamını Oku

Fenerbahçe’yi yöneten adam

13 Şubat 2012
ÇOK basit bir kuralı var futbolun.. İyi antrenman yapacaksın, sahada iyi mücadele edeceksin ve skor ne olursa olsun maçı bırakmayacaksın..

Hem hücumda, hem savunmada ağır bir takım Fenerbahçe.. Bu gözlem bu sezona, bu maça ait değil..  Bu sistemin son yıllarda sarı lacivertli takım için handikap olduğu açıkça ortada.. Aykut Kocaman bu takımı dikine oynayan, rakiplerini hataya yapmaya zorlayan bir ekip haline getirmek istiyordu.. Ama sadece üç puan almaya şartlandığı maçları kazanmanın büyüsüne aldandı.. Devrim yapmaktan korktu.. Özer’i, Sezer’i uzun soluklu, destek vererek denemedi oyun kurucu rolünde.. O bölgede harika işler yapan Stoch’u tekrar çizgiye çekip hareket alanını kısıtladı..Peki neyin uğruna? Bu kararları alırken kimi karşısına almak istemedi?
Alex Beşiktaş maçı sonrası kendine ait twitter hesabından Fenerbahçeli yüzbini aşkın taraftarla çok ilginç şeyler paylaştı.. Açık açık Kocaman’ı eleştirdi.. Kötü oyununu antrenmansızlığa bağladı.. Sow’a destek vermedi, Semih’e övgüler yağdırdı.. Bir gün sonra bu kez Aykut Kocaman’a ait gol rekoruna gönderme yaptı.. Fenerbahçe’yi Aziz Yıldırım’ın yönetmediği ortada şu günlerde.. Bir yöneticinin başkanın boşluğunu dolduramadığı da..

Alex diye diye götürdüler

Aykut Kocaman da çok duygusal.. Koskoca Fenerbahçe Futbol Takımı’nı tek başına Alex yönetiyor.. Taraftar da ona alkış tutuyor.. Samsun’da skor 1-1’ken oyuna giriyor, 3-1 ardından 2 gol daha geliyor.. Taraftar maçın kaybedilmesini Alex’in onbir oynatılmamasına bağlıyor.. Taraftarı geçtim, bu ülkenin önde gelen futbol otoriteleri Alex diye diye geriye götürdü koskoca takımı.. Cernat’ı izlediniz dün.. Alex mi Cernat mı? Bırakın geçmişi performansa, yan yana oynadığı futbolcu topluluğuna, aldıkları ücrete bakın bir de bu sezon takıma olan katkılarına? Böyle giderse Sow için de Güiza denecek.. Kezman’a, Anelka’ya yapılanlar ona da yapılacak.. Kocaman’a son kez bir uyarı yapıyorum..

Özer’e sürekli şans ver

Alex’i kenara al ve Özer’e en az 3 maç sürekli şans ver.. Takımın attığı gol sayısına ve kazandığı puana bak..
Evet, kaptan golünü attı, takıma umut verdi.. Penaltıyı da atsa belki maçı döndüren adam  olacaktı.. Ama skoru oraya getiren, sahada en az üç futbolcuyu oyundan soğutan ona tanınan ayrıcalık..

Yazının Devamını Oku

Uçurumun kenarındaki kulüp!

12 Şubat 2012
2 TEMMUZ’a kadar hayalinde Fenerbahçe başkanlığı yatan pek çok kişi uzun bir süre için bu hayalini ötelemek zorunda olduğunu biliyordu. Başkan Aziz Yıldırım kulübü lig şampiyonluğuna taşımış, teknik adam konusunda istikrarı yakalamış, kadro olarak rakiplerinin çok önüne geçen bir ekip oluşturmuş, yayın geliri dışındaki kalemlerde rakiplerinin iki katına yakın bir kaynak oluşturmaya başlamıştı. 5 dalda birden şampiyon olan ve taraftarlarını sokağa döken bir Fenerbahçe vardı artık. 3 Temmuz’dan beri başlayan süreç çok ama çok şeyi değiştirdi. Futbol, basketbol, voleybol başta olmak üzere diğer branşların başarılı çizgileri sürüyordu belki.
Ama saha dışındaki oyunlar yavaş yavaş Mayıs’taki kongreye doğru büyük bir oyunun oynandığının sinyallerini veriyordu. Aziz Yıldırım’ın tutuklu olmasına üzülenler vardı elbet. Ama ya sevinenler?  Ya bu durumu o koltuğa geçmek için bir şans sayanlar?
Zor şartların adamı
15 Şubat 1998 günü sadece 1 oy farkla Vefa Küçük’ü geçerek, üstelik Vefa Küçük’ün listesine başkanlık yapma koşuluyla o koltuğa oturmuştu Aziz Yıldırım. 14 Şubat 2012’de çok konuşulacak mahkeme süreci başlayacak. 14  Şubat’tan, 15 Şubat’a.
Bir yıl önce aramızda geçen bir diyalog ve bana sarfettiği sözcükler yüzünden kendi dünyasına bırakmıştım Aziz Yıldırım’ı. Ama başkanı iyi tanırım. Zor şartların adamıdır. Fenerbahçe için çok fazla şey yapmıştır.
Çok dostunun kalbini kırmış, çok kişiyle kavga etmiştir. Suçlandığı olayların ne kadarının içinde vardır, ne kadarının yoktur buna yargı karar verecek.
Ama şundan eminim Aziz Yıldırım zor günlerin adamıdır. Hele konu Fenerbahçe olunca...
Hangi zarar başkan
GELELİM Yıldırım’sız bir geleceğe göre plan yapanlara. Öncelikle de böylesine bir ortamda başkanlık sinyalini veren Mehmet Ali Aydınlar’a. İş dünyasındaki saygınlığını, voleybola olan katkısını herkes gibi ben de takdir ettim. Ama çok onurlu bir görevden, kaçarcasına, ayrıldıktan 10 gün sonra yaptığı açıklamaya çok şaşırdım. Açık açık, “Fenerbahçe başkanlığına adayım. Gerekirse benim aldığım kararlardan doğan zararı öderim” diyor Sayın Aydınlar.
Hangi zarar başkan? Hangi zarar? Şampiyonlar Ligi’ne gidememenin maddi zararını mı düşünüyorsunuz sadece? UEFA’nın “Siz istediğinizi yapın, bize katılacak takımı söyleyin” dediği ortamda neden istifa kararı almadınız? Neden Türkiye’yi açmaza sürükleyen, taraftar bazında olsun, medya bazında olsun büyük bir kutuplaşmaya sürükleyen süreçte yanınızdaki arkadaşları ikna  edip, “Bırakın UEFA’yı biz dik duralım. Bakın İtalya’ya. Süreç iki yılda bitmiş. Cezalar 2 yıl sonra verilmiş. Ceza alan kulüp o yıl Şampiyonlar Ligi’ne kabul edilmiş ve kupayı kazanmış. Biz şu anda hem ülke olarak hem de Federasyon olarak İtalya’dan daha güçlüyüz.” demediniz, diyemediniz.
Neden Aziz Yıldırım’ın arkasında duran bir tavır sergilemediniz? Neden bu olayın sadece ve sadece Aziz Yıldırım’la ilgili bir şike davası gibi algılanmasına yol açtınız?
Neden Beşiktaş’tan, Trabzonspor’a kadar en az 8 kulübün içinde olduğu, hatta geçmişe gidildiğinde çok daha fazla kulübün, hatta Milli Takımlar’ın bile lekelenebileceği bir süreçle karşılaşabilme ihtimalini yok saydınız?
Bütün bunların olduğu bir futbol dünyasının içinde değil misiniz Sayın Aydınlar? Basel’le Şampiyonlar Ligi maçı oynamadan bir hafta önce, rakibin en önemli oyuncusunu transfer eden Bayern mi, Emenike’nin transferinden daha etik davranıyor sizce? Yoksa her maç öncesi İspanya Federasyonu’nu tehdit  eden Jose Mourinho mu?
Başkan zor zamanların adamıdır Sayın Aydınlar? Su alan bir koltuğu terk edip, Amiral Gemisi’ne geçmeyi hedeflemek size hiç yakışmadı.
Özdemir’i beğeniyorum
AYDINLAR dışında çok aday var Fenerbahçe’de. Nihat Özdemir örneğin. Duruşunu, açıklamalarını, takımını motive etmeye çalışmasını beğeniyorum. Ama başkanlık için yeter mi, bilemem.
Ali Koç çok genç. Çok güçlü. Çok atak. O yüzden başkanlık için daha erken. Ferit Şahenk belki de en çok konuşulan isim. Fenerbahçe’yi çok seviyor. Eli açık. Art niyet olmadan takımını destekliyor. Babasından devir aldığı işi geriletmeyen, hatta dünya çapında bir holding haline getirmeyi başaran ender patronlardan biri. Başkanlıkta, başarılı olması için iki önemli kriter var. Ya Aziz Yıldırım gibi 24 saat Fenerbahçe’yle ilgilenen ve kuyusunu kazmayacak olağanüstü bir yönetici bulacak. Ya da iş dünyasını geri plana atıp Fenerbahçe için kolları sıvayacak. Metin Aşık’la karşılaştım geçen hafta. Uzun süre sohbet ettik. Aşık zamanında müthiş bir kadrosu vardı Fenerbahçe’nin.
Akın da aday olabilir
Hamdi Akın’ın Hürriyet’e manşet olan açıklamalarını okudum.
 Sanırım o da aday olmak için nabız yokluyor ya da yönetime girmeyi hedefliyor.Sadettin Saran, Hakan Bilal Kutlualp, Tahir Kıran gibi Yıldırım’la arası bozuk ünlüler için bu dönem şans gibi dursa da benim düşüncem tam tersi. Çünkü Yıldırım başkanlığından beri daha güçlü bir konumda.O yüzden benim adayım, aklanırsa yine Yıldırım. Fenerbahçe’yi getirdiği noktanın ne olduğunu gelecek yıl daha iyi göreceğiz. Uçurumun kenarındaki bir kulüp milyonlarca taraftarı tarafından böylesine büyük bir coşkuyla destekleniyorsa o kulübü tutan ya da o kulübe başkan olanlar üzülmemeli. O uçurum seviniyor şu anda. Fenerbahçe bana doğru geliyor diye. Fenerbahçe’siz bir Süper Lig üzülür. Birinci Lig sevinir.
Uçurumlar için bile mutluluk olur Fenerbahçe. Kimse bunu kendine dert  etmesin. Kimse zararın boyutunun para olduğunu ifade etmesin. Fenerbahçeliliğin karşılığı para değil, güçlü olmaktır. Uçurumun kenarında değil, uçuruma düşmüşken bile bu güçlü rakiplerini korkutmak, dostlarını sevince boğmaktır.
Yazının Devamını Oku

Gölgede ve güneşte

6 Şubat 2012
BAŞLANGIÇTA Fenerbahçe için her şey çok iyi. Sakatlar, eksikler rakipte. Transfer, saha, zemin sarı lacivertlilerin. Erken gol de geliyor. Başkanın canı sıkkın.

Takım iyi oynamıyor. Yıllardır “güneşte” seyrettiği derbiyi bu kez “gölgede” seyrediyor. Taraftar maça iyi hazırlanmış. Dev Türk bayrağıyla bir bütünlük örneği sergiliyor.

Beşiktaşlılar’ın maça gelişi adalet zeminini sağlamış tribünde. İlk maça giden Fenerbahçe taraftarının karşılığı olarak onlar da yerlerini almışlar Kadıköy’de. Meşalele yakmak, üstelik bunları hem rakip taraftarın hem kendi taraftarının üstüne atmak ayıp oldu. Açtıkları pankartı yakmak da cabası. Alex ortalıyor, Gökhan aşırtıyor, Yobo dokunuyor. Çalışılmış bir duran top golüyle avlanıyor ligin en etkili “kafalarına” sahip ekibi. Ama sahada istediği oyunu sergileyemiyor takım. Emre ve Gökhan hala sakat ve hazır değiller. Birer birer çıkıyorlar zaten.

Ve Sow. Hareketli, güçlü, teknik. Ama topla buluşamıyor. Gol kaçıracak, kaçıramıyor. Çünkü pas alamıyor. İlk maçında gol atacak, bunun heyecanını yaşıyor. Henüz takım ona o takıma yabancı. Futbolun dili bir ama Sow’u anlayan şimdilik az. Senegalli yıldız bu maçlık gölgede kalacak derken harika bir atak Fenerbahçe’yi de rahatlatıyor, Nihat Özdemir’i de, Ferit Şahenk’i de, Metris’i de.

Kredisi Kocaman

Alex topla buluşup faul aldırıyor, oyunu yönlendirmeye çalışıyor. Soğukkanlı. Ama üretken değil bu kez. Çünkü Toraman ona yakın. Pek “güneşte” oynamasına izin vermiyor Uyurgezer Dahi’nin. Onun yerine giren Caner bir futbol gerçeğini gözler önüne seriyor. Koşacaksın, takım olarak iyi paslaşacaksın ve son hareketlerde aklını kullanacaksın. Kocaman risk aldı oyunun sonlarında. Gölgede tamamlayabilirdi maçı. Ama Kocaman bir kredisi var artık F.Bahçe’de. Carvalhal’ın fazla pozitif hamle yapma şansı yoktu. Tanju’yu, “adamın içinden geçen” Miro’nun önüne koyup, bir yıldır futbol oynamayan Ersan’ı ilk onbire almasıyla gölgeledi kendini. Ernst, Holosko ve Mustafa müthiş oynadılar.

Özgür Yankaya’yı beğendim. Tarafsızdı. Küçük hatalarıyla büyük bir hakem olacağının müjdesini verdi. Kadıköy’de “güneşte” olanlardan biriydi.

Yazının Devamını Oku

Benim adayım Terim

4 Şubat 2012
SÖZÜ çok uzatmayayım.. Federasyon, 27 Şubat’ta yeni yönetimi oluşturacak. Ama önemli olan başkanın kim olacağı..

Harıl harıl bu konuşuluyor, kulisler yapılıyor.. Üstlendiği görev nedeniyle benim adayımın başkan olabilmesi zor.. Ama başkan olabilirse Türk futbolu 90’ların Almanya’sı gibi, 2000’lerin Fransa’sı gibi önemli bir hamle yapar..
Benim adayım Fatin Terim.. İstediği transferleri yaptıramadığı, yönetimde bazı önemli sıkıntılarla uğraştığı ve bir kez daha çok sevdiği takımını başarıya taşımak için görev aldığı dönemde Terim, Futbol Federasyonu başkanı olmalı diyorum..
Futbol, futboldan gelenlerin eline bırakılmalı.. Beckenbauer, Rummenigge, Breitner başta olmak üzere Almanlar’ın efsane isimleri benzer hamleyle hem kulüpleri, hem Milli Takım’ı ayağa kaldırdılar..
Fransa, Platini’yi önce 1998 Dünya Kupası’nın organizasyon komitesi başkanı yaptı. Ardından UEFA Başkanlığı’na gelmesini sağladı. Bu süreç sonunda 2016 Avrupa Şampiyonası’nı aldılar. Avrupa futbolunu yönetmeye başladılar..
Tanman tek kalmamalı
Artık biz de o hamleyi yapmalıyız.. Terim başkan olmalı.. Onu getiremiyorsak Mustafa Denizli gelmeli.. Oğuz Çetin, Metin Tekin, Hami Mandıralı gibi isimler yer almalı.. Cüneyt Tanman tek kalmamalı.. Fenerli, G.Saraylı, Beşiktaşlı diye avukatlar, işadamları dolmamalı yönetimlere.. Futbol, futboldan gelenlere bırakılmalı..
Çünkü bıçağın kemiğe dayandığı noktayı bile geçtik.. Bıçak kemiği zorluyor artık..

Buz devri bitti

Yazının Devamını Oku

Mücadele etmezsen

3 Şubat 2012
BU sezon 34 hafta değil..

Play-off esas hedef.. Oynanan futboldaki motivasyon kaybı, alınan yenilgiler belki de ilk kez uygulanan bu sistemin getirdiği bir rahatlıktan kaynaklanıyor.. Ama ortada bir gerçek var.. Oyunda mücadele etmezsen, rakibin sertliğine karşı koyamazsan, erken attığın bir golden sonra çok çabuk “Kazandım” havasına girersen kaybedersin..
Takım olarak iyi başladı, güzel bir gol buldu Fenerbahçe.. Farkı daha da açmalıydı.. Açamadı, beraberlik golünü yedikten sonra oyundan düştü.. Ordu, Manisa, Mersin’den sonra Samsun’a da oyunun belli bölümünü çok kötü oynanan F.Bahçe için acı bir reçete var..

F.Bahçe niye kaybetti?

1-Sow transferi sonrası bazı yıldızlar daha az mücadele etmeye başladı..
2-Emre yokken topu geriden olumlu anlamda oyuna sokacak isim sıkıntısı yaşanıyor.. En etkili oyuncu Özer adeta günah keçisi.. Çok iyi oynadığı maçlarda bile oyndan çıkan adam oluyor..
3-Geçen sezon sözleşme uzattıktan sonra inanılmaz oynayan Alex bu sezon çok isteksiz.. Kaçırdığı golde topa giderken bile bu isteksizlik hissedildi. Dönen topta rakibin golü geldi.
4-Volkan inanılmaz etkisiz görüntü çiziyor.. F.Bahçe’de dördüncü kaleci olan Ertuğrul yıldızlaştı, o kurtarış yapmakta zorlandı. İki haftadır çıkmadığı yan toplar ya gol ya penaltı oluyor. Ordu’da 36 metreden, Manisa’da sıfıra yakın noktadan gol yedi..

Yazının Devamını Oku