Paylaş
* * *
Selahattin Demirtaş’ın isilik döktüğü o sıkıntılı basın toplantısından, Altan Tan’ın cesur özeleştirilerinden, Ertuğrul Kürkçü’nün mahcup dokundurmalarından sonra umutlanmıştım. HDP, 6-7 Ekim provokasyonundan gereken dersi çıkardı diye düşünmeye başlamıştım.
Bir sokak çağrısının kaç cana mal olduğunu, yağma ve talan olaylarını, müzeleri yakıp yıkan vandalizmi, taşla kafa ezenlerin kan donduran barbarlığını görüp irkildiklerine yormuştum. Yanılmışım; büyük laf edip erken konuşmuşum.
Sokakla oynamaktan vazgeçmemiş HDP.
“Halklarımızı 1 Kasım’da bir kez daha sokağa çıkarak küresel eyleme güç vermeye çağırıyoruz” dediklerinde şafak attı...
* * *
6-7 Ekim provokasyonunda sokağı zıvanadan çıkaran “Kobani’de kadınlar tecavüze ha uğradı ha uğrayacak” tahrikleri, “Çocuklar kaçırılıp köle pazarlarında ha satıldı ha satılacak” dolduruşlarıydı.
Oysa Kobani’de kadın ve çocuklar çoktan Mürşitpınar Sınır Kapısı’ndan Suruç’a taşınmış, varsa kalanların da her an tahliyesine kapı açık bırakılmıştı...
Sokağı bu kez hangi ateşte kızıştırıp 1 Kasım’da patlamaya hazırladıklarına bakın:
“Koalisyonda bulunan bazı ülkeler, özellikle Türkiye, IŞİD’i desteklemekten vazgeçmiyor. Kobani’ye yaşam koridorunu açmıyor, Peşmerge’nin geçişi için bile ayak sürüyor. Zamana yayarak Kobani’nin güçten düşmesini bekliyor...”
Hayret, bütün bunlar olurken biz nasıl duymadık?
Mürşitpınar ile Kobani arasında bir yaşam koridoru açık değilse 200 bin Kobanili nereden geçip Türkiye’ye geldi? Bine yakın yaralı PYD’li hastanelerde nasıl tedaviye alındı? En az 700 araçlık insani yardım Kobani’deki cepheye hangi yoldan ulaştırıldı?...
Türkiye, 1500 Peşmerge’nin geçişine izin verirken buna ayak direyen, sayıyı düşüre düşüre 150’lere düşüren kimdi?
“Yetmezse bir o kadar da Özgür Suriye Ordusu’ndan savaşçı gelsin” diyen kim, geçişlerine koridor açan kim, ama bunu da allem kallem yüzlü rakamlara indiren kimdi?
“Hayır, Kobani’de savaşçı ihtiyacı yok, Peşmerge kendi bölgesinde IŞİD’le savaşsın başka ihsan istemez” diyen PYD eşbaşkanı Enver Müslim değil miydi?
Peşmerge ve ÖSO güçlerinin takviyesini diretmelerle, oyalamalarla geciktiren PYD’yken kabak nasıl oluyor da Türkiye’ye patlıyor peki?
* * *
Fakat beteri var...
1 Kasım, HDP’nin seçtiği bir tarih değil görünüşte. Küresel muhalefetin kutup yıldızı Noam Chomsky gibi isimlerin de aralarında bulunduğu 130 kişi ve kuruluşun ortak bir çağrısından yola çıkıyorlar.
“IŞİD’e karşı, Kobani ve insanlık için küresel seferberlik” sloganıyla 1 Kasım’ı “Dünya Kobani Günü” ilan eden bir çağrı...
Beter kısmı da tam olarak burası.
Küresel çağrıcılar, IŞİD’e karşı eylem istiyor. HDP ise Türkiye’ye karşı sokağı dolduruyor.
* * *
Bitmedi, daha da fenasını duymaya hazır mısınız?
HDP Merkez Yürütme Kurulu bir açıklama yaparak Diyarbakır’daki kalleş saldırıyı kınadı. Çok da iyi ettiler.
“Ne yazık ki, son günlerdeki gelişmeler, kaygı duymakta haklı olduğumuzu gösteriyor. Türkiye hızla sonu belirsiz olan bir ortama sürüklenme tehlikesini yaşıyor. Gelişmelerin, toplumsal ve politik ortamı daha fazla zedelemeden ve istenmeyen sonuçlara sürüklemeden durdurulması için HDP olarak üstümüze düşeni yapma konusunda kararlıyız. Herkesi, Türkiye’yi yeniden çatışmalı bir ortama sürükleyecek tutumlardan kesinlikle uzak durmaya çağırıyoruz...” diyorlar.
Daha kötüsünden kastım bu değil bittabii. Noktası virgülüne katılıyorum yukarıdaki açıklamalarına, altına gözü kapalı imzamı da atıyorum.
Daha kötüsü, istenmeyen sonuçları önleme iradesine sahipken üstlerine düşeni yapmak için daha neyi beklediklerini söylememeleri.
Paylaş