Paylaş
Hayır, partinin başına örgüt komiseri diktiklerini, Kandil’in ağzından çıkmış izlenimi veren o sokak çağrısını da aslında o komiserin dikte ettirdiğini söylemeyeceğim.
Yok hayır, “Önce Kağızman’da 3 gerilla infaz edildi, ardından Yüksekova’da 3 asker öldürüldü” gibi akla ziyan açıklamalarını da kalemime dolamayacağım.
Demeyeceğim ki şantiye basıp araç yakmak, dağa adam kaldırmak, korucu kaçırıp kurşuna dizmek, polise ateş açmak, askerle çatışmaya girmek meşru ve demokratik hak mıdır ki... Çatışmada vurulan ‘infaz edilmiş’, çarşıda gezerken katledilense ‘öldürülmüş’ oluyor, bu nasıl bir dildir?
Demeyeceğim ki Yüksekova çarşısındaki 3 asker cinayetini örgüt adına zımnen üstlenmek, hem de misilleme imasında bulunmak bir siyasi partiye mi düşecekti?...
* * *
Roller çok karıştı; kim silahlı örgüt, kim infaz çetesi, kim şehir eşkıyası, kim sivil demokratik hareket, kim silahsız hak ve özgürlük mücadelesi veren siyasi parti artık ayırt edilemiyor.
Yine de “HDP, Kandil’in boyunduruğu altında olduğundan mı bu fecaat ötesi açıklamaları yapıyor, üzerlerindeki silahlı örgüt vesayeti bu kadar görünür hale mi geldi, kendilerini daha fazla kamufle etme gereği de mi duymuyorlar, hepten mi ipin ucu kaçtı arkadaş” demeyeceğim.
HDP’nin, iki arada bir derede kaldığını varsaymaya devam edeceğim.
Çünkü icabı halinde HDP’ye rağmen HDP’yi korumak, yani demokratik ve silahsız çözüm umudunu her halükârda yaşatmaktan yanayım.
Siyasi aktör olarak HDP’nin varlık sebebi de bu değil miydi?
Fakat anlaşılıyor ki benim-sizin atfettiği değeri Kandil, HDP’ye vermiyor. Onu aktörden saymıyor bile. Yararlanılıp işi bitince çöpe atılacak alelade bir aparatmış gibi davranıyor.
* * *
Sokak çağrısının HDP üzerinden yapılmasını, terör eylemini zımnen üstlenmenin, devlete ima yollu misilleme ve gözdağı mesajları vermenin yine HDP’ye kalmasını geçtim...
Siyasi aktör olarak gözden çıkarılmamış, hatta hiçe sayılmamış olsa, BDP’li başkanın yönettiği Cizre’de, PKK kendi kendini yöneten mahalleler kurmak ister miydi?
27 yaşındaki Leyla İmret, yüzde 80’den fazla oyla belediye başkanı seçilmiş. Cizre halkına iyi-kötü hizmet vermek için çalışıp çabalıyor.
Şırnak’ın Cizre ilçesini zaten HDP’nin kardeş partisi BDP’den bir isim idare ediyor. Ama PKK’ya yetmiyor bu...
6-7 Ekim provokasyonu başarısız olunca Murat Karayılan telsizle emir buyuruyor, ‘Şehirleri bırakın, mahalleleri ele geçirin’ diye.
PKK’nın gençlik örgütlenmesi de ilk kertede Cizre’yi gözüne kestiriyor...
Yüzlerinde maskeyle parkta toplanıp Cizre’nin Nur ve Sur mahallelerini, halkın tüm ihtiyaçlarını kendi örgütleyip kendi karşılayacağı mahalleler ilan eden bildiri okuyorlar.
“Bizim için Nur ve Sur mahalleleri özgürce yaşayabileceğimiz ve kendimiz için yaşayabileceğimiz mahalleler olacaktır. Bu temelde iki mahalleyi halkın tüm ihtiyaçlarını kendi örgütleyeceği ve kendi karşılayacağı mahalleler olarak tüm kamuoyuna ilan ediyoruz. Bu mahalleler kendi kendini yönetecektir” diyorlar.
* * *
“Kendi kendini yöneten mahalle’ ne demek, nasıl olacak o iş, hem bütün ilçeyi sizden birinin yönettiğinden haberiniz yok mu” sorularını koyun bir kenara...
Kurtarılmış bölge romantizmi, sokakta devrimcilik oynamanın olmazsa olmazıdır.
Gezi olayları sırasında Taksim Meydanı’nın nasıl kurtarılıp kendi kendini yöneten otonom bir komün fantazisine dönüştürüldüğünü hatırlayacaksınız. Her devrimcinin hayalini süsleyecek, göz kamaştırıcı, parlak bir örnekti.
Ruhları Bolivya dağlarında gezinen
Y kuşağının küçük Che’leri sağ olsun...
Tam bu noktada, köşe komşumun estirdiği Demirel cereyanına kapılıp ‘Binaenaleyh’ diyorum, sorum kısa ve basit; Cizre’de mahalleler kendi kendini yönetecekse Leyla Başkan ne iş yapacak, boşuna mı belediye reisi seçildi?
Paylaş