Paylaş
Kürt sorunu, Alevi sorunu, Sünni muhafazakârlığının görünürlük sorunu, cami sorunu, cemevi sorunu...
Kılık kıyafet özgürlüğü sorunu...
Düşünce ve ifade hürriyeti sorunu...
Askeri ve siviliyle bürokratik vesayet sorunu...
Ermeni meselesiyle yüzleşme sorunu...
Azınlık cemaatlerinin hak ve hukuk sorunu...
Kıbrıs sorunu... Kerkük ve Musul’dan Batı Trakya’ya, Osmanlı üleşilirken dışarıda kalan Türkler sorunu...
Ve hatta Suriye topraklarında kalan Süleyman Şah Türbesi Karakolumuzu dün olduğu gibi bugün de harici tehlikelerden koruma sorunu...
Yurdu bir baştan bir başa demir ve asfalt yollarla örme sorunu...
Yakın zamana kadar okullaşma, hastaneleşme sorunu...
Ve maişet, yani geçim kavgası, yani hayat standardı mücadelesi, yani milli geliri nihayet 10 bin doların üstünde tutma sorunu...
* * *
Her biri en az 91 yaşında bu sorunlarımızın. 91 yıldır bu sorunlarla muasır medeniyetler seviyesine çıkmak için çırpınıyoruz.
Asrileşme, çağdaşlaşma, modernleşme meselemiz devam ediyor.
Doğru-yanlış, ilk düğme denkleştirilip iliklenmemiş olsa bugünleri göremezdik. Emeklerinin, cesaret ve dehalarının büyüklüğünü hiç unutmayalım; Atatürk başta, İstiklal kahramanlarımızın hakları ödenmez, ruhları şad olsun...
Yanlış modernleşmeydi, tepeden inmecilikti, şeklen Batılılaşmaydı, redd-i miras olayıydı, geçmişimizi inkâr boyutuydu ayrı ayrı tartışılır.
Fakat 91 yılda köyden şehre taşındık, başka hiçbir şey yapmadıysak. Az başarı mı!
Memleketin yüzde 80’i köyde yaşarken yüzde 80 şehir nüfusuna geçtik.
Ben dahi 20’li yaşlardaki yağız delikanlılık süsüm olan Stalin bıyıklardan sinekkaydı matruş surata geçtim.
Ama hâlâ ‘Badem bıyıklılar gelecek, Cumhuriyet’i yıkacak’ kuruntuları başımızda bela.
Hâlâ her yıldönümünde ‘Cumhuriyet olmadan inek bile güdemeyecek badem bıyıklılar, Cumhuriyet’i yıkamayacaksınız’ nutukları işitmekten paçayı sıyıramadık.
Leyli meccani, yani parasız yatılıdan Demirel gibi cumhurbaşkanı çıkarmakla, ‘Çoban Sülü’ye benzer nice köy çocuklarının kefeni yırtma serüvenleriyle övündük durduk, Cumhuriyet’in kazanımlarını bilcümle baştacı ettik ama ‘Badem bıyıklı hortlaklar hepsini elimizden alacak’ sanrılarından yırtamadık bir türlü.
Vehimlerimiz, fobilerimiz yedi bitirdi bizi, paranoyalarımızı aşamadık.
* * *
Cumhuriyet, mukaddes bir emanet. Ona çok şey borçluyuz, sorunlarımız dahil...
Bugün boğuştuğumuz temel sorunları da Cumhuriyet’le birlikte devraldık.
Ama Cumhuriyet’in günahı yok... Cumhuriyet’i emmisinin tapulu malı gibi sahiplendiği ve Atatürk’ü herkesten çok sevdiği için Kürt’ten, Ermeni’den, Alevi’den, Sünni’den delice kıskanan imtiyazlı cumhuriyetçiler sınıfına borçluyuz bu sorunların bekasını.
Kendi sınıfsal imtiyazlarını kaybetmek korkusuyla “Cumhuriyet’in bekası” diye diye o etnik, bu dini kimlikten sakındılar güya, o dünya görüşü bu yaşam biçimini dışladılar, bize de ‘eşit vatandaşlık sorunu’ baki kaldı.
* * *
Açık konuşalım, ayrıcalıklı cumhuriyetçiler zümresi olmasa Cumhuriyet, bu sorunların çoğundan kurtulmuştu...
Ermenek’te maden ocağını su bastığında bıyıklı bıyıksız ayırıyor mu; bademi kaytanı, posu palası, Stalin’i burmalısı, Clark’varisi katip bıyıklısı diye ayrım gözetiyor mu?
Cumhuriyet’in vatandaşları arasında acının, elemin, yasın gözetmediği ayrımcılığı imtiyazlılar sınıfımız gözetiyor.
Cenazelerimizin arkasında bile bıyıklarımıza göre saf tutturacaklar handiyse...
‘Badem bıyıklılar’ Cumhuriyet’in makbul vatandaşı sayılmıyor madem; onu kuran Atatürk’te, İnönü’de gördüğümüz bıyıklar hangi türe giriyordu?
Bilelim de nitelikleri arasına yanlış bıyık tipi sokmayalım.
Buruk bir bayramdı, cümleten kutlu olsun.
Paylaş