Akif Beki

Hitler’le Lenin’den beter küfürbazlar

23 Aralık 2014
FETHULLAH Gülen, bamtelinden yakalamış.

Son vaazında küfür ve hakaretlerden yakınırken Hitler ile Lenin’in bile ağızlarını bu kadar bozmadıklarını söylüyor.
Gerçi ikisi de asıl ünlerini ağız bozmakla yapmış değiller, başka özellikleriyle nam salmış şahsiyetler. Fakat ne ziyanı var, örnek örnektir ve meşhurlar üzerinden yürümek her zaman işe yarar...
Hem mesajın özüne inersek, Fethullah Gülen’e katılmamak mümkün mü?

***

Küfre ve hakarete maruz kalmaktan şikâyet bahsine, “Lenin’den bile duyulmadık küfürler” bölümüyle giriyor önce:

Yazının Devamını Oku

Ve Kılıçdaroğlu Şişli’deki kavgaya el koydu

20 Aralık 2014
ŞİŞLİ Belediyesi’nde rezillikler ayyuka çıktı; olay gazete sayfalarına, mafya raconlarına, oradan ta Amerikalara taşındı.

Kılıçdaroğlu ise dün itibariyle hâlâ bir şey yokmuş gibi yapıyor.
En son, Habertürk gazetesine şunu söylediği duyuldu:
“Şişli konusunu ben farklı çözeceğim. Nasıl olduğunu şu aşamada söylemem ama yakında çözünce görürsünüz...”
Neylersiniz ki bu müjdeli haberi verdiği gün, yeni başkan Hayri İnönü ile eski başkan Mustafa Sarıgül ve oğlu arasındaki ‘hâkimiyet’ kavgası çoktan kontrolden çıkmıştı.


* * *


Yazının Devamını Oku

‘Kumpasa zemin hazırlama’ tartışmasına giriş

19 Aralık 2014

UNUTMAYALIM ki, bumerang kendilerine dönünce “En çok tutuklu gazetecisi olan ülke Türkiye’dir” feryadı basanlar, en çok gazeteci tutuklatmaya teşne, gazeteciler tutuklandığında da dünya âleme karşı bunu en çok savunan gazetecilerdi. Başlarına gelince sarıldıkları ‘özgür basın’ sloganları, onun için candan, içten ve inandırıcı görünmüyor, bu bir...
Bugünlerde ‘özgür basın’ kampanyası yürütenler; kitap yazmayı, haber ve yorum yapmayı örgütlü suç kapsamında görebilen, yasakçılığın ve sansürcülüğün dibini bulmuş, daha düne kadar hapsi istenen gazeteciler listesi yayınlayan bir pratikten geliyorlar. Bu iki...
Ağızlarını Kopenhag kriterlerinden, AB standartlarından falan açanlar, paralel yapılanma gibi bir ucubenin hangi AB ülkesinde örneği olduğunu söyleyemiyorlar. Bu da üç...
Bu üç mesele adlı adınca bir yere oturtulmadan tartışma sağlıklı bir zeminde ilerleyemez.


* * *


Yazının Devamını Oku

‘Darbeci gazeteciler’ listesi veren ‘özgür basın’

18 Aralık 2014
‘EL Kaide bağlantılı Tahşiye örgütü’ diye bir kumpas kurulabileceğini ilk haber veren Fethullah Gülen. Daha dosyası açılmadan uyarıda bulunuyor...

Ama malum takipçileri, destekçileri olanca güçleriyle tersini ispata uğraşıyor. “Tahşiyeciler adında El Kaideci bir örgütün varlığı kumpas değil gerçek” diye yırtınıyorlar. Gülen’in ‘tuzak’ kehanetini yanlış çıkarmayı göze alarak...
Çünkü kumpas olduğunu kabul ederlerse o kumpası kimin kurduğunu konuşmaya gelecek sıra...

***

“Samimi müminleri terörist gibi göstermek için yarın Tahşiye diye bir örgüt icat edebilirler” mahiyetinde güya farazi şeyler söylendikten sonra gazete yazmış, TV dizisinde karanlık kurullar senaryoyu oynamış, ardından da polis ile savcı devreye girmiş mi?..
Cemaate atıp tutan bir başka cemaatin evine el bombaları konmuş, üzerlerine önceden tasarlanan suçlar atılmış, aleyhlerine düzmece delil ayarlanmış mı?..

Yazının Devamını Oku

Paralel dünyadan birkaç not

17 Aralık 2014
‘BAŞKALARINDAN yardım alarak örgüt halinde kitap yazmak’ diye bir suç vardı eskiden. Çok tehlikeli bir eylem olduğu için ‘dokunanlar yanar’dı, azılı suçlu muamelesi görürlerdi...

Şükür, suç olmaktan çıktı şimdi.
Geçmişte bu suçu bulanlar da, günümüzün demokrasi ve özgürlük kahramanı oldular. Basın özgürlüğü lafını ağızlarına bile alamayacakken şimdi şampiyonluğu kimseye kaptırmıyorlar.
Paralel demokraside yaşamanın güzellikleri hep bunlar.

* * *

Eskiden adamın sabaha karşı evini basıp kirli donlarına kadar didik didik arar, kitap mitap yazan ‘azılı suçlular’ı sıcak yataklarından aldıkları gibi götürürlerdi ve bu işleme ‘şafak operasyonu’ denirdi.
Artık polisin gün ağardıktan sonra kumpas sanıklarının kapısına gelip nazikçe emniyete davet etmesine “Polisin ani baskını” deniyor...
Baskın yiyenler, “Gelin bir bardak çayımızı için hele” diyerek davete icabet etmediklerinde olay daha da büyüyor ve “Zalim polis gazete bastı” vaveylasına dönüşüyor...

Yazının Devamını Oku

Basın özgürlüğüne inanır mıydı o arkadaşlar!

16 Aralık 2014
PAZAR günkü gözaltılardan sonra yaygara bandosu uğuldamaya başladı.

‘Basın susturuluyor, medya özgürlüğüne darbe’ diyorlar...
Müsaade ederlerse ben korodan ayrılacağım. Çünkü amacın özgürlük savunusundan çok bir psikolojik baskı ortamı oluşturmak, içeride ve dışarıda siyasi kavgalarına taraftar toplamak olduğunu görüyorum. Zaten başa ne geliyorsa bu kurgu, mizansen ve algı mühendisliği merakından gelmiyor mu?


* * *


Hanefi Avcı, Ahmet Şık ve Nedim Şener’i ‘Cemaat’e dokunan’ kitapları yüzünden yatırdıklarında... ‘Bu kadarı da olur mu’ diye sadece sorguladığım için benle kavga etmişti arkadaşlarımız. Dava arkadaşlığı, kardeşlik hukuku ve benzeri tüm ‘ihanet’ argümanları masadaydı. Karşılıklı sesler yükselmişti...
Yine sesler yükseldi, bu kez “Özgür basın susturulamaz” sloganları yankılanıyor Zaman gazetesinin koridorlarında.

Yazının Devamını Oku

Yolsuzluğa fetva vermiş güya

13 Aralık 2014
HAYRETTİN Karaman, İslam fıkhı dalında hocaların hocasıdır, ilahiyat camiasında çok muteber bir isimdir.

Yazdıklarını sağa sola çekerek artık nasıl bezdirdilerse, perşembe günü Yenişafak’taki yazısına şu başlığı atmıştı:
“Bu sakızı daha ne kadar çiğneyeceksiniz?”

* * *


Sakız dediği, “AK Parti’nin ahlak ile imtihanı” başlıklı daha önceki bir yazısı...
İçinde iktidara açık uyarılar vardı, iktidarla meselesi olanlar da hemen üstüne atladı. Hayrettin Karaman Hoca’nın bile sonunda dayanamayıp patladığı, iktidarı yolsuzlukla suçlamaya başladığı şeklinde yansıttılar...

Yazının Devamını Oku

Demirtaş’ı kim ‘yemek’ istiyor?

12 Aralık 2014
BİR türlü anlam veremiyordum; sokak çağrısından dili yanmış bir siyasetçiyken Demirtaş, nasıl oluyor da sokağa çıkma lafını bir daha ağzına alabiliyordu?

Galiba çözdüm; HDP yönetimi ortak açıklamayla “Demirtaş’ın arkasındayız” dediğine, Sırrı Süreyya Önder de “Demirtaş’ı yedirmeyiz” diye bas bas bağırdığına göre demek ki Demirtaş’ın bir ‘yenilme’ sorunu var. Ve kolay lokma olmamak için kendine arka bulması gerekiyor. O da sırtını sokağa verdi. Tabiri caizse kendini sokağın sinesine emanet etti.


* * *


Ankara’nın kurtlar sofrasında siyasi entrikalarla boğuşurken başı sıkışan siyasilerin başvurduğu yoldur; yem olmaktan kurtulmak için sine-i millete dönerler...
HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş da kendini daha emniyette hissettiği sine-i sokağa dönüyor. Birçokları için tekin olmayan sokaklar, böyle sıkıntılı zamanlarda onun en güvenli sığınağı demek.
Yine de çözülmesi gereken son bir düğüm kalıyor geriye. Yaklaşan tehlikeye karşı sırtını sokağa dayaması çok akıllıca da, Demirtaş’ı ham yapmak isteyen kim?

Yazının Devamını Oku