Paylaş
Yazdıklarını sağa sola çekerek artık nasıl bezdirdilerse, perşembe günü Yenişafak’taki yazısına şu başlığı atmıştı:
“Bu sakızı daha ne kadar çiğneyeceksiniz?”
* * *
Sakız dediği, “AK Parti’nin ahlak ile imtihanı” başlıklı daha önceki bir yazısı...
İçinde iktidara açık uyarılar vardı, iktidarla meselesi olanlar da hemen üstüne atladı. Hayrettin Karaman Hoca’nın bile sonunda dayanamayıp patladığı, iktidarı yolsuzlukla suçlamaya başladığı şeklinde yansıttılar...
Hoca bilakis, samimi uyarılarının çarpıtılıp karalama kampanyalarına alet edilmesine dayanamadı ve sonunda asıl buna isyan etti.
“Yolsuzluklara karşı etkin mücadele sürdürmesi konusunda iktidarı uyarmak, iktidarı yolsuzlukla suçlamak değildir” demek zorunda kaldı.
Fakat bunu söylerken yolsuzlukla hırsızlığın ayrı şeyler olduğuna dair de bir not düştü yazısına. “Elbette yolsuzluk da ayıptır, günahtır ve suçtur, ama bu suç, (hem seküler hukuk hem de İslam fıkhına göre) hırsızlık suçu değildir” dedi.
Sen misin nüanslara giren, inceliklerine dalıp hukuk felsefesi yapan... Sen misin yalan yanlış, kabataslak ithamların haksızlık ve iftira olacağı ikâzında bulunan? Yazdığına yazacağına pişman ettiler.
“Duyduk duymadık demeyin, Hayrettin Karaman Hoca yolsuzluğa fetva verdi, hırsızlık değildir dedi”ye çevirdiler.
Yolsuzlukları Allah ve kitap üzerinden aklamadığı mı kaldı, çalıp çırpmayı meşrulaştırmadığı mı? Din adına rüşvete ruhsat, haksız kazanca icazet çıkarmadığı mı?
Örgütlendikleri karalama mecralarında demediklerini bırakmadılar...
* * *
Dosdoğru söylenmiş sözlerin eğilip bükülmeden, anlam değişikliğine uğramadan adresine ulaşmasına izin verilmiyor.
Doğru anlaşılma zemininin kaybolduğu yerde doğrusunu anlatmaya çalışmak da büyük cesaret işi...
Fakat bu ortam, müsebbiplerine de yaramayacak. Kötüye kullanılacağını, istismarcıların ağzına sakız olacağını bile bile kim çatır çatır hakkı söyler?
Şişli’de Kılıçdaroğlu’ndan habersiz neler oluyor?
BİR TV programında, Süheyl Batum’un CHP’den ihraç edildiği haberleri için “Siz ne kadar biliyorsanız ben de o kadar biliyorum. Bunu bütün samimiyetimle ifade edeyim” dedi.
Sanırım ben CHP Lideri Sayın Kılıçdaroğlu’ndan biraz fazlasını biliyorum bu konuda. Ama samimiyetine saygım var.
Aynı saygıyı şimdi Şişli konusunda da kendisine duymak istiyorum...
* * *
Şişli’de ortalık toz duman. CHP’li belediyedeki ‘Patron kim olacak’ kavgası çirkinleşti, pis kokular yükseliyor.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu hususta kayıtlara geçen tek bir açıklaması oldu.
O da şöyle: “Seçimle gelen bir belediye başkanı var ve o da görevinin başında. Başarıyla da görevini yapıyor. Söyleyecek başka bir şey yok.”
Yani Sayın Kılıçdaroğlu, Şişli’de de ben ne biliyorsam onu bilmiyor, Süheyl Batum örneğinde olduğu gibi benim bildiğimden çok daha azını biliyor.
Çünkü seçimle gelen o başkan, kendisine belediyeyi yönettirmek istemeyenlerin tehdit ve baskısı altında olduğunu, adamlarının darp edildiğini, memurlarına söz geçiremediğini, talimatı başkasından aldıklarını, istifaya zorlandığını, açık konuşamadığını, zor durumda olduğunu, partisinden ve genel başkanından yardım filan beklediğini anlatmak; nefesi kesilmeden önce boğulmakta olan sesini yukarılara duyurmak için kıvranıp duruyor...
Fakat arayan soran yok, “Neyin yetkisini kırışma kavgasıdır bu, boğazına sarılan bu el ne istiyor senden” diye...
Şunları da kurcalamıyor kimse: Mührün kimde olduğu, Şişli halkının kimi seçtiği belliyken başkanlık için kavga mı olur? Belediyenin bütün birimleri Başkan Yardımcısı Emir Sarıgül’le yeni binada hizmet verirken Başkan Hayri İnönü neden oraya sokulmuyormuş gibi tek başına eski binada oturuyor? ‘Ortalık sakin ama henüz uzlaşma yok’ derken eski başkan Mustafa Sarıgül ve oğluyla nasıl bir pazarlıktan söz ediyor yeni başkan?
Bilenler, duyanlar, görenler sevabına durumu Sayın Kılıçdaroğlu’na da haber versin; cin şişeden çıktı bir kere, ahaliden saklanacak gibi değil.
Paylaş