Teşekkürler Metin Feyzioğlu

Haberin Devamı

İDAMA karşı durmak zaten vazifen. Hukukun, bir darbe rejimi tarafından araçsallaştırılıp muhaliflerin infazında kullanılmasına itiraz etmek zaten vazifen. Adalet talep etmek hem de varlık sebebin, en birinci vazifen.
Bunlar için Türkiye Barolar Birliği Başkanı’na teşekkür icap etmez. Aksi büyük bir nakısa olurdu. Varlık sebebini inkâr etmiş, asli bir görevini ihmal etmiş olurdu.


* * *


Metin Feyzioğlu’nun, Mursi’nin idam fermanına karşı sesini yükseltmesi hem insani hem ahlaki hem de hukuki bir görevdi. Üstüne düşeni yaptığı için değil bu tebrik ve teşekkür.
Ama konunun hassasiyetini gözettiği, nezaketine uygun bir dil kullandığı için teşekkürler. Ahlaki üstünlük onda olduğu halde popülizm cereyanına kapılmadığı için. Gösteri yapmaya değil sonuç almaya, idamları durdurmaya odaklandığı için...
Mısır Devlet Başkanı ve Mısır Barolar Birliği Başkanı’na gönderdiği mektuplarda muhataplarını etkilemeye dönük bir üslup seçtiği için...
“Hukuk devletine, ölçülülüğe ve eşitliğe aykırı olan ölüm cezalarına mani olmak için elinizden geleni yapmanızı rica ediyoruz” gibi ince bir ifade kullandığı için...
Çağrısının etkisini azaltmadı, belki tesir edecek bir açı yakaladı. En azından denediği için çok çok teşekkürler.


* * *

Haberin Devamı


Ortaokul yaşlarımda, Mısırlı ateşli bir vaizin kasetinde dinlemiştim. Arapça sesleniyordu. ‘Nerede adalet, nerede adalet’ çığlıkları hâlâ kulağımda. ‘Eynel adale, eynel adale’... Cevap, ‘Kral Faruk’un koynunda’. Karısının adıydı Adalet. Hekimoğlu İsmail’in 1967 tarihli meşhur Minyeli Abdullah romanında da geçer bu diyalog...
Mısır hâlâ adaleti arıyor. ‘Neredesin ey incelik, neredesin ey nezaket’ demeye nefes harcanacak günler değil, farkındayım. Fakat ‘Neredesin ey adalet’ nefeslerimiz boşa gitmesin, adresini bulsun bari.

Mahallemden haberler


YANDAŞLIKLA yanaşmalığın ayırt edilmesine ne çok ihtiyaç varmış meğer. Mahallenin eskilerinden, emektarlarından aldığım tebrikat ve dua bu dünyama da ahiretime de yeter.
Ne dolmuş, ne şişmiş meğer içleri...


* * *

Haberin Devamı


Eskiler, emektarlar diyorum, nasıl tarif edeceğimi bilemediğimden. Şöyle söyleyeyim; son 13 yılı, düzlüğe çıkmadan önce ve düzlüğe çıktıktan sonra diye iki döneme ayırırsak yokuş yukarı çıkılan dönemde yolun çilesini çekenler bunlar. Babadan, dededen, atadan bu yakalılar. Bu fikir havzasının insanları. Fikirleri muhalefetteyken de bu yanda, iktidardayken de bu yanda olanlar. Mahallenin gelgeç kiracıları, devremülkçüleri değil. Düzlükte ganimet sofrasına üşüşen somun pehlivanları, kolpa esnafı değil. Hiçbirinin de bu saatten sonra yan değiştirmeye niyeti filan yok. Kovsan bir yere gitmezler. Bayağılaşmadan mustaripler. Hepsi bu...


* * *


Kuru gürültücü, nevzuhur tiplerin muhitte yer edinirken yol açtığı kirlilik ve seviye kaybından ciddi rahatsızdı biri. İsmet Paşa’nın, rakip görüp kendisine laf eden Ecevit ve arkadaşlarına verdiği o tarihi cevabı hatırlattı: “Sizin için istikbal olan şeyler benim için mazidir...”
Onu diyen oldu, fakat bakın, Mehmet Âkif’in ‘Hasta çocuk’ şiirindeki dizelerden dem vuran olmadı.
İç dökmeye fırsat beklermiş meğer mahalle. Bir dokununca bin ah işiteceğim aklıma gelmezdi. Ancak yine de pişmanlık psikolojisi, nedamet duygusu, yılgınlık, bezginlik tonu görmedim yakınmalarda.
Şunu diyecek kadar uzun boylu değil yani:
“O kadar sa’y-i belîğin bu sefâlet mi sonu
Biri evvelce eğer söylemiş olsaydı bunu,
Çalışıp ömrümü çılgınca hebâ etmezdim,
Ben bu müstakbele mâzîmi fedâ etmezdim!...”
Mahallenin hissiyatını merak edenlere duyurulur.

Yazarın Tüm Yazıları