Akif Beki

Kosaçov da mı blöfçü olacaktı

16 Şubat 2016
RUSYA, barış zamanı rezervini de yakıyor.

Başka kimse kalmamış gibi, Türk-Rus ilişkilerinin geliştirilmesinden sorumlu adamını doğrudan cepheye sürmesinden belli. Hem de ucuzluğu sırıtan, harcıalem horozlanmalar için.


Adam seçkin bir ‘iyi niyet elçisi’yken ikinci sınıf bir çatapatçıya dönüştü.


Bu portreyi iyi tanıyalım.


Adı Konstantin Kosaçov.


Yazının Devamını Oku

Sırayla evvel Allah da

15 Şubat 2016
CUMARTESİ günü, ‘Suriye’de ateşkes sağlanırsa PYD dokunulmazlık kazanacak, Türkiye’nin eli kolu bağlanacak’ dememle Türkiye’nin atağa kalkması bir oldu.

Eli kulağındaymış demek...


Cenevre’deki barış görüşmeleri, çatışmalar durmadığı için tıkanınca... Ateşin karşılıklı kesileceği bir saldırmazlık rejimi üzerinde anlaşma sağlanmıştı.


Fakat bunun bir istisnası vardı.


Ateşkes, herkesin teröristliği konusunda uzlaştığı örgütleri kapsamayacaktı. Yani IŞİD’le Nusra’yı vurmak serbest olacaktı. Sadece diğerlerine dokunulamayacaktı.


Yazının Devamını Oku

PYD dokunulmazlık kazandığında

12 Şubat 2016
SURİYE’de bir hafta içinde ateşkesin tesis edilmesi öngörülüyor.

Fakat kurulacak ateşkes rejiminde asayiş berkemal olmayacak. Bu geçici barış düzeninin bağrında bazı sürprizler saklı.

 

Şu iki beyanatı alt alta toplamak bile, ateşkes müjdesinin Türkiye açısından ne tür komplikasyonlara gebe olduğu hakkında bir kanaat veriyor.


ABD Savunma Bakanı Carter’ın demesiyle ‘Her konuda değil ama terörizmin her türlüsüne karşı olmada Türkiye ile aynı fikirdeler.

 

Ve IŞİD’i yenmek için Suriye’de ehil yerel güçlerle çalışmayı sürdürecekler.

 

Yazının Devamını Oku

Arınç’ları küskünlüğe zorlamak

11 Şubat 2016
‘KÜSKÜNLER hareketi başlatacak mısınız’ deniyor, hayır cevabını veriyorlar.

‘AK Parti’yle yolunuzu ayıracak mısınız’ diye üsteleniyor...

 

Üstüne basa basa ne münasebet, iyi bir AK Partili kalacaklarını söylüyorlar.

 

Partide ikilik mi çıkarmak istedikleri soruluyor...

 

Açık açık geleneklerinde parti içi muhalefetin olmadığını, AK Parti’nin birlik ve beraberliğini savunduklarını belirtiyorlar.

 

Yazının Devamını Oku

Bu sükût sizin eseriniz

11 Şubat 2016
HDP sözcüleri, yenilir yutulur olmayan iddialar atıyor ortaya, zehir zemberek suçlamalar yöneltiyor.

Ama tesiri yok, yankısı yok; alaka görmüyor, karşılık bulmuyor söyledikleri.

 

Salı günkü grup toplantısında bu manidar sessizliğin nedenini şöyle açıklıyordu Demirtaş:

 

“Türkiye Cizre’deki duruma inanmak istemiyor. Çünkü bu çağda hükümetin böyle vicdansız olabileceğine inanılmıyor.”

 

Bakalım öyle mi?

 

Yazının Devamını Oku

Karşıtlarından Erdoğan’a manşet hediyesi

9 Şubat 2016
MÜSAADE ederse Mehmet Yılmaz’ın kafa bulma tribini kullanacağım;

Cumhuriyet gibi muhalif gazeteler ‘benden duymuş olmasınlar ama’... Erdoğan’ı kötü göstermek için bastıkları o tutanak var ya, işte o tutanak aslında Erdoğan’a müthiş yarıyor.


‘Ne yapsak da biz de karınca kararınca Tayyip Erdoğan’a bir güzellik yapsak’ diye oturup kafa patlatsalar, bundan daha iyi bir güzelleme fırsatı bulamazlardı.


Oysa gönüllerinden geçen Erdoğan’a bir jest, bir cemile yapmak değildi. Zarar vereceğini düşünerek yayınladılar.

 

* * *

 

Yazının Devamını Oku

Cizre’deki ajitasyonun maliyeti

8 Şubat 2016
NEYDİ pompaladıkları propaganda, hatırlayalım;

Cizre’nin Cudi Mahallesi’nde bir apartman bodrumu vardı, ‘vahşet bodrumu’ deniyordu, orada yaralılar mahsur kalmıştı, sayıları 20 kadardı, yardım bekliyorlardı ama sağlık hizmetlerine ulaşamıyorlardı, çünkü devlet kurtarılmalarına izin vermiyordu, göz göre göre ölüme terk edilmişlerdi...


Dün Cizre’deki terör operasyonunda sona gelindi. O bodrum ve içinde sıkışanların akıbeti de yakında sır olmaktan çıkacaktır. Gerçeğe az kaldı.

 

* * *

 

Farklı rivayetler dolaşıyor ortalıkta.


Yazının Devamını Oku

Erdoğan’dan sonra kim başkan?

6 Şubat 2016
TÜRK tipi başkanlık modelinde Erdoğan’ın değil de bir başkasının o koltukta oturduğunu hayal edin, yine ister misiniz?

Dünkü yazısında Mehmet Yılmaz bunu soruyor. Daha doğrusu bir fikir egzersizine, bir senaryo çalışmasına davet ediyor.

 

Şöyle bir şey: Partinin de devletin de hükümetin de başı aynı kişi diyelim. Ve bu, hasbelkader Cumhurbaşkanı Erdoğan değil. Bir başkası...

 

Başlayalım mı tahayyülüne?

 

* * *

 

Yazının Devamını Oku