AK Parti’yi tanzime, iktidarı şekillendirmeye soyunan bir medyadan ve ona geçit vermeyeceğinden dem vuruyordu.
Demek ki hâlâ kendini milli iradenin üstünde gören bir medya var.
Biz eskide kaldı sanıyorduk, eski Türkiye’nin enkazı altında gömülüp gitti sanıyorduk bu alışkanları...
Meğer o moloz yığınlarının arasından henüz yeni Türkiye’nin silueti dahi yükselmeden eski medyanın ruhu nüksetmiş.
Akif’in Safahat’ında pek de hoş sıfatlarla anılmaz oysa Abdülhamit Han. Hatta çoğu, yenilir yutulur cinsten değildir.
Hele ‘İstibdad’ şiirinde tasvir ettiği sahneler dehşet vericidir.
Abdülhamit’in kardeşi Reşat Efendi’nin kilercisiyle selamlaştı diye bir garibanın yaka paça, tekme tokat yerlerde sürüklenerek götürülüşünü anlatır.
Zalimanedir. Kahredicidir. Utanç vericidir. Nefret uyandırıcıdır.
Yerinde gözü olan adaylar görücüye çıktı.
9 isim yarışıyor.
Makedonya, Slovenya, Karadağ, Moldova, Bulgaristan ve Hırvatistan’dan var ama Türkiye’den kimse yok aralarında.
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün adı anılmıyor.
Kulağa hoş gelmesine hoş geliyor.
Yalnız eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın geçenlerde yakındığı gibi olmasın sonu.
Kılıç “Her ilde bir adalet sarayımız var ama adalete güven yok” demişti.Haksız da sayılmaz, bina kalitesiyle ters orantılı gitti, o yükseldikçe adaletin kalitesi baş aşağı çakıldı.
Her ilde en az bir sahnemizin olması da olmamasından muhakkak daha iyidir. Ancak halkla buluşamadıktan sonra neye fayda?
Suudiler kaba sabalıklarıyla meşhur din polisi ‘mutavva’nın yetkilerini kıstı.
Artık Riyad sokaklarında kızlı erkekli grupları çeviremeyecek, kafelerde karışık oturanları basamayacak, kimlik ya da nikâh cüzdanı soramayacaklar.
Artık namaz vakti gezip tozanlara sopa vuramayacaklar.
Artık başka erkeklerle konuşan kadınları karakola çekemeyecekler.
Artık saçının teli görüneni, peçesi sıyrılıp açılanı durdurup ceza kesemeyecek, imza karşılığı evinin erkeğine teslim edemeyecekler.
Tartışma, CNN Türk yayınında benim soruma verdiği cevaptan çıktığı için yakinen biliyorum.
Fakat başka bir hata yaptı.
Öyle bir hata yaptı ki hem liderliğine talip olduğu partisinden ihraç tehdidiyle karşı karşıya geldi. Hem de rakibi Bahçeli’nin dün Meclis’te sarf ettiği şu ağır sözlere muhatap oldu:
“Bunu affetmemiz mümkün değildir. Kendileri Paralel’le birlikte hareket edebilirler. Ama MHP Genel Başkanı’na bu edepsizliği yapamazlar.”
İşte lafı edilip duran o ‘kültür paketi’, perşembeye Başbakan Davutoğlu tarafından açıklanacak. Teyitli bilgidir, paket 4 aylık yoğun bir mesai sonunda tamamlandı.
Üzerinde çok çalıştıklarını öğrendim.
Kültür ve Turizm Bakanı Mahir Ünal’ın şahsen başkanlık yaptığı toplantı sayısı 40’ı bulmuş tek başına.
Anlıyorum ki bakanlık artık ofisin yolunu bilen, işinin başında duran bir bakana emanet.
Kim diyorsa ki İslam ülkeleri arasındaki çıkar çatışmalarını bitirme arzusu, uluslararası ilişkilerin doğasına ters bir hayalperestliktir, doğru söylüyor.
Kim diyorsa ki Şii ve Sünni yayılmacılığı güden Müslüman devletler arasındaki nüfuz rekabetini ortadan kaldırmaya çalışmak, olmayacak duaya amin demektir, doğru söylüyor.
Kim diyorsa ki İslam memleketleri arasına giren tarihsel ihtilafların, siyasi anlaşmazlıkların derinliği yanında ümmet dayanışması, kardeşlik ruhu gibi kavramlar ütopik kalmaktadır, romantik kalmaktadır, elhak doğru söylüyor.
***