Paylaş
Kim diyorsa ki İslam ülkeleri arasındaki çıkar çatışmalarını bitirme arzusu, uluslararası ilişkilerin doğasına ters bir hayalperestliktir, doğru söylüyor.
Kim diyorsa ki Şii ve Sünni yayılmacılığı güden Müslüman devletler arasındaki nüfuz rekabetini ortadan kaldırmaya çalışmak, olmayacak duaya amin demektir, doğru söylüyor.
Kim diyorsa ki İslam memleketleri arasına giren tarihsel ihtilafların, siyasi anlaşmazlıkların derinliği yanında ümmet dayanışması, kardeşlik ruhu gibi kavramlar ütopik kalmaktadır, romantik kalmaktadır, elhak doğru söylüyor.
***
Yemen’de, Suriye’de, Bahreyn’de gırtlak gırtlağa gelen İran’la Suudi Arabistan’a bakmak, bunları doğrulamaya yeter.
Bu görüş ve kritiklerin hakkını teslim edelim etmesine de... Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, İslam İşbirliği Teşkilatı zirvesinde birleştirici bir liderlik sergilemesinden rahatsız olmak niye?
Birleştiricilikten kim, ne zarar görebilir?
İslam dünyasında üstlendiğimiz birleştirici rolü eleştirmektense, onun zekâtıyla dahi iç birliğimizin ihya olacağını düşünüp sevinçle ellerimizi ovuşturmamız gerekmez mi?
***
İran da Arabistan da İslam ülkesi.
Fakat daha birbirlerinin içini karıştırmama, yönetimlerini devirmeye uğraşmama, ayağına çelme takmama gibi; düşmanca tavırlardan kaçınmaya bile uzaklar.
Ulusal sınırlarını tanıma ve egemenlik haklarına saygı gösterme konularında bile mutabık değiller, ha babam sürtüşüyorlar.
Cumhurbaşkanı Ruhani’yle Kral Selman’ın İslam zirvesinde yan yana gelmeleri, temel kriz alanlarını aştıklarını göstermiyor.
Terör örgütleyerek, ayaklanma planlayarak ya da başka araçlarla fiilen diğerinin içişlerine burnunu sokmama prensibini birbirlerine henüz kabul ettirememiş ve bu yönde ifadeler içeren bir sonuç bildirgesi üzerinde uzlaşamamış iki devletten söz ediyoruz.
***
Din kardeşliği enternasyonal bir bağdır. Ümmet olma bilinci de bu milletler üstü bağı ifade eder.
Ancak vatandaşlarının aynı ümmete, aynı inanç topluluğuna aidiyet duyması, ulus devletlerin bir siyasi birlik oluşturmasına yetmez.
İslam Devletleri Birliği ya da Müslüman Milletler Camiası benzeri alternatif bir blok kurmak... ‘AB de bir Hıristiyan kulübü değil mi’ diyerek dindaşlığa dayalı bir yönetim ortaklığına, bir egemenlik paylaşımına gitmek gerçekçi görünmüyor.
Fakat demek değil ki milleti alt, ümmeti üst kimlik görmek kötüdür.
Demek değil ki İslam âleminde birleştiriciliğe soyunmak abesle iştigaldir.
***
Siyasi İslamcıların ümmetçilik özlemi mi kabarıyor, irtica mı hortluyor, yüzümüzü Batı’dan Doğu’ya mı dönüyoruz diye türlü endişelere gark olanlara bir teselli vermek isterim.
İyi tarafından bakın, umulur ki orada sizin için bir avuntu vardır.
Şu tarz bir avuntu...
İslam dünyasında mezhepçiliği en büyük fitne gören, kendi ülkesinde hizipçiliği yani particiliği de büyük fitne görür.
‘Ne Şii’yim ne Sünni, ben Müslüman’ım’ diyen, dini aidiyetini mezhep bağından üstte tutan bir anlayış, aynı milletin evladı olma şuurunu da siyasi kimliğinden, şu veya bu partici olmaktan üstte tutar.
Dünyada birleştirici olan yurtta da birleştirici olur.
Ümmetin birliği ve dirliği için dertlenen, milletin de birliği ve dirliği için dertlenir.
Birleştirici rolü, her halükârda ayrıştırıcıdan iyidir.
Uluslararası ölçekte uzlaştırıcı olan, ulusal çapta da uzlaştırıcı olur.
Küresel ve bölgesel bazda koalisyonları savunan, yerelde de koalisyonları savunur.
Dışarıda kavgacılığı mahkûm eden, içeride de kavgacılığı mahkûm eder.
Neticede AK Parti’yle CHP’nin arasını bulmak, İran’la Suudi Arabistan’ın arasını bulmaktan çok daha az çaba ister.
İki ülkeyi yakınlaştırmak için sarf edilecek eforun sadakasıyla bile iki partinin arasını güle oynaya bağlarsın.
Endişeye mahal yoktur kısacası.
Paylaş