İran mollaları savunamıyor, sokakta yasak olan her nevi ahlaksızlık evde serbest.
Mesken dokunulmazlığı var, Suudi Arabistan Vahhabileri karışmıyor, kapını kapatıp perdeyi çektikten sonra ahlaka mugayir her ne halt işlersen işle, günahı senin boynuna.
Başbakan Erdoğan, muhafazakâr demokratlığın gereği olarak başıboş bırakmaktan yana değil yine de. Gençleri ahlaka aykırı davranışlardan korumayı devletin üstüne vazife alıyor, koruyamamanın vebalini de...
Olabilir, aile değerlerine sahip çıkmak, muhafazakâr bir siyasetçiye haktır.
Mazbut yapısına ve dünya görüşüne ters düşen serbest hayatlardan rahatsızlık da duyabilir.
Apartman sakinlerinin şikâyet ve işkillenmelerine duyarlılık göstermesi ise gayet doğaldır. İşin içine ahlak zaptiyeliği ve yasalarla çekidüzen verme fikri girmediği sürece...
* * *
Oysa, Aziz Başkan’ı Aziz Başkan yapan Kadıköy’e de biraz şakşak gerekmez mi?
Başkanını Aziz, takımını şampiyon yapma güç ve kudretinin ne kadarını spor merakından, ne kadarını yaşam tarzından almaktadır Fenerland?
Ago Paşa’ya göre, müstesna beldemiz oldum olası spora pek düşkün.
* * *
“Azizim çok yaşa!” motivasyonunu kaynağından tanıyalım, Ago Paşa anlatsın:
“... Kadıköy hem avam hem havas yatağıdır. Güzellerin en mutenası orada bulunur. Kâh pahalı kürklere bürünmüş haşmetli kısmından, kâh mezat malı atkılara sarınmış tevazulu cinsinden...
Bir bunu not edin, bir de şunu:
Genelkurmay Başkanlığı, BDP’li bir siyasetçiden maksadı aşan bir beyan dolayısıyla ilk kez ne zaman özür diledi?
Bu iki soruyu koyun cebinize, devam edelim.
* * *
Kıyaslamak moda oldu, Türkiye’yi Afganistan’la, Afganistan’ı 40 yıl öncesi ve 40 yıl sonrasıyla... Bugünkü Türkiye’yi dünkü Türkiye’yle...
Yolundan, köprüsünden geçilir, uçağına dahi binilir, zerre de minnet edilmezdi.
Muhaliflerine, bir tek seçmen beğendiremezdi AK Parti.
Nerede o mazideki günler, şimdi âdet değişti!
Karşıtlıkta son nokta şu: Artık Boğaz’a som altından tüp geçit de yapsa beğendiremiyor.
***
Ultra muhalifler var, isimleri lazım değil, takım kurup Boğaz’da yüzme turnuvası yapacak kadar çoklar. Tutturmuş ‘Binmem’ diyorlar. Düpedüz, kıvırmadan...
Padişahın kızına küsmek gibi, iki hecelik çılgın bir delikanlı projesi: ‘Bin-mem’...
AK Parti’nin kurucular kurulunda, MKYK gibi en üst karar organlarında, kadın kollarında, il teşkilatlarının her kademesinde siyaset yapan çok sayıda başörtülü kadın var.
Bunca yıldır siyasete her seviyede katkıda bulundular, bir tek Meclis’te bulunamadılar.
Liyakat eksikliğinden mi, başarısızlıklarından mı, ehliyetsizliklerinden mi, seçilemeyecekleri için mi? Hayır... Milletvekili olamadılar, çünkü başları açık değildi.
* * *
Partilerinin başarısına muazzam emekleri geçti oysa, canla başla hizmet ettiler... İlkel bir fiili durum yüzünden hakları yendi, kılık kıyafetlerinden dolayı eşit muamele görmediler.
Gözümüzün önünde utanç verici bir ayrımcılığa maruz kaldılar.
“Kampanyasına katılmak şart değilmiş bak” dememe kalmadı, fark ettim ki benim posta Maltepe yerine Mamak’tan geliyor.
Latifesi bir yana, mahpus mektupları ciddi dokunuyor insana. Kayıtsız kalamıyorum, fakat çoğu beklentilerine karşılık vermek elden gelmeyince de ıstırap katlanıyor.
* * *
Balyoz davası mahkûmlarından Hüseyin Topuz’un mektubu 8 sayfaydı. Satır satır okudum.
Hakkında 16 yıl ağırlaştırılmış hapis cezası Yargıtay’da onananlardan. Suç tarihinde, yüzbaşılığının başındaki bir Kara Harp Akademisi öğrencisi. Komutanı, şu andaki Genelkurmay Başkanı Necdet Özel. Darbe senaryosunun prova edildiği meşhur Plan Semineri’ne katılmadığını özellikle belirtiyor.
Bana da kucak dolusu sitemi var, sağ olsun...
“Eğer komplodan ibaret kurgularla suçsuz insanların cezalandırılmasını, demokrasi ve hukuk sistemimiz için büyük bir gün olarak ifade edebiliyorsanız, size söyleyecek hiçbir şeyim yok” diyor.
Aydınlık gazetesi, toplaşmalarının adını tereddütsüz koymuş: “Cumhuriyet ayaklanıyor.”
‘Alternatif kutlama’ kisvesi altında sokağa dökülecekler. Yeni değil, geçen yıl da denemişlerdi.
Çağrıcıların isimleri, adresleri belli: İstanbul Beyoğlu’nda Tünel mıntıkası ile İzmir’de Gündoğdu, Ankara’da Tandoğan meydanları.
Cumhuriyet’in kuruluşunu bayram gibi kutlamak yerine eylem gününe çeviriyorlar. Ve bu, CHP’den de destek görüyor.
Cumhuriyet’e de, CHP’lilerin Milli Şef’ine de büyük haksızlık...
Ama biz hakkını yemeyelim. İnönü, evhamlı Cumhuriyetçilerden değildi.
* * *
Abdi İpekçi’ye konuşuyor, İsmet İnönü.
Sırrı arkadaş, İstanbul belediye başkanlığına hem aday, hem değil. Sol blok bileşenleri, yarınki HDP kongresinde müzakere edecekmiş meseleyi.
Yoğun istek alırsa sevenlerini kırmamak için aday, yoksa talepkâr değil...
Kendisi için bir şey istemiyor Sırrı arkadaş, angarya görevi düşerse hatıra binaen kaytarmayacak sadece. Bir görev adamı olarak halkının emrinde yani.
* * *
Bu fırsatı kaçırırsa şaşardım zaten. Meydan kurulacak da o olmayacak! Seçim muhabbetlerinin orta yerine attı kendini.
Onun için ‘şöhret düşkünü’ diyemem elbette, hâşâ ne kelime! Ayıp da olur, iyi-kötü bir arkadaşlığımız var, zaman içinde bir hukukumuz oluştu.
Ve fakat yaptığı şeyi nasıl tarif edeceğiz?