1 Kasım’dan itibaren geçerli olacak şekilde vergi indirimi yapılarak sektördeki daralmaya müdahale de edildi. (Satışlar da; kasıma göre aralıkta, yüzde 15 artış sağlansa da, yılsonu itibariyle geçen yıla göre yüzde 30 daralma yine öngörülüyor.) İndirimde artık son 12 gün. İndirimlerin de etkisiyle, birçok işletme yıllar sonra tekrardan kiralama yerine, bizzat araç satın almaya yöneldi.
Bu arada; filo kiralama veya satın alma dışında son günlerde bir seçenek daha gündeme geldi: ‘Personelden araç kiralama’. Bu seçeneği tercih eden işletmeler; araç ihtiyacını çalışanlarının mülkiyetindeki araçları kiralayarak gideriyor. Çalışanına her ay kira bedeli ödüyor.
Aslında öteden beri uygulayan bazı işletmeler olsa da, çalışanlarıyla daha önce böyle bir kiralama yapmamış işletmeler olayın vergisel yönünü de merak ediyor ve şu soruları soruyor: Çalışana ödenen kira bedeli gider yazılabilir mi? KDV si var mı, vergisel yükümlülükleri neler?”
- Personele ödenecek kira bedelinin tamamı gider yazılabiliyor. Ayrıca şirketin (brüt kira üzerinden) yüzde 20 gelir vergisi (GV) stopajı ödenmesi gerekiyor.
- Araç kira bedeli üzerinden yüzde 18 KDV hesaplanıp (2 no.lu KDV beyannamesiyle) Maliye’ye ödenmesi gerekiyor. Araç kirası için ödenen KDV aynı zamanda, şirketin beyannamesinde (varsa) ödeyeceği KDV tutarından düşülebiliyor.
- Otomobil için yapılan yakıt, bakım-onarım vb. masrafları gider yazılabiliyor.
- Kira sözleşmesi düzenlendiğinde; kira bedeli üzerinden binde 1.89 oranında damga vergisi hesaplanması gerekiyor.
Otomobilini, çalıştığı şirkete kiralayıp gelir elde eden personelin, ertesi yıl bu kira gelirini beyan etmesi de gerekebilir. Personelin; 2018’de elde edeceği kira geliri 34 bin lirayı aştığında, 2019 mart ayında (1-25 mart) beyanname vermesi gerekiyor. Ancak beyanname verecek olması vergi ödeyeceği anlamına da gelmiyor. Hatta vergi iadesi alanlar da olacaktır. Kira geliri yıllık 97.635 TL’yi aştığında ancak vergi ödemesi başlıyor. Bu tutardan daha az (34 bin liradan daha fazla) kira geliri elde edenler beyanname verecek olsa dahi vergi ödemeyecekler, üste vergi iadesi alacaklar. (Vergi hesaplaması gerçek gider-götürü gider tercihine göre değişebilecektir.)
İşçi temsilcileri; ilk aşamada taleplerinin halen net 1.603 lira olarak uygulanan asgari ücretin 2.200 lira seviyesine çıkarılması olduğunu söylüyor. İşveren temsilcisi ise 100 liralık desteğin bitmesi nedeniyle şu anda bile asgari ücretin işverene maliyeti yüzde 5 düzeyinde arttığını belirtiyor.
2018 için güncel asgari ücret net: 1.603 lira. İşçi ve işveren temsilcilerinin açıklamalarından yola çıkarak; 2019 için net asgari ücretin, ‘1.800 lira - 2.200 lira’ aralığında kesinleşeceği anlaşılıyor.
Tablodan, 2018 asgari ücreti ve 2019’da olası asgari ücret örnekleri karşılaştırmalı olarak görülebilir.
2019’DA İŞVEREN MALİYETİ
2018’de asgari ücretin işverene maliyeti; 100 liralık devlet desteği de düşüldükten sonra 2.284,66 liraya denk gelmekte. (Son üç ay için 100 lira devlet desteği de olmadığından 2.384,66 lira) Belirlenecek asgari ücrete (1.800 liradan, 2.200 liraya kadar) göre değişen işveren maliyetleri ise 2.678 lira ile 3.274 lira arasında değişmekte. İşverenin çalışana ödeyeceği net asgari ücret; misal 1.900 lira olduğunda, 927 lira da vergi ve sigorta primi olarak devlete ödenecek. Toplam işveren maliyeti bu durumda (1.900+927=) 2.827 lira olacaktır.
AGİ TUTARI NE KADAR OLACAK
Evli ve çocuklularda AGİ daha yüksek olduğundan net ele geçen maaş tablodaki tutarların da üzerine çıkıyor. İşverenler, çalışanların ücretleri üzerinden hesapladıkları vergiyi, AGİ kadar daha az ödüyorlar vergi dairesine. Hesaplanan AGİ’yi, çalışanlarına (net ücretlerine ilaveten) ödüyorlar. AGİ’nin hesabı, asgari ücret üzerinden yapılıyor. AGİ’ den kaynaklı çalışana ödenecek yıllık tutar; yıllık asgari ücretin yarısına, yüzde 15 oranı uygulanarak bulunuyor. (GVK Md. 32) 2018 için bu tutar bekâr bir çalışan için aylık 152,21 liraya denk gelmekte. 2019 için bekâr çalışanlara uygulanacak AGİ tutarı da asgari ücretin kesinleşmesiyle netleşecektir. (Tabloda olası asgari ücrete göre değişen AGİ tutarları görülebilir.) Asgari ücretin kesinleşmesi ile beraber eş ve çocuklardan dolayı çalışanların maaşlarının üzerine ne kadar AGİ artışı uygulanacağını ayrıca ele alacağız.
Binlerce mağazası olan market zincirinin, Bursa’daki deposunda tespit edilmiş kayıp mallar. Zincir marketin şubelerine teslim edilmek üzere kamyona yüklenen malları, şoför irsaliyede yazan noktalara teslim etmemiş. Çalıntı mallar, şoför tarafından başka kişilere satılarak mal bedelleri de cebe atılmış.
Her patron-yönetici zaman zaman şu soruları soruyor: Olası suiistimaller için nasıl önlem alabilirim? Veya ‘aldığım önlemler yeterli mi?’ Bu tereddütleri gidermek için, ilaveten yeni soruların da cevaplanması gerekiyor.
Şubeler arası mal sevkıyatı: Aynı şirketin şubeleri arasında faturalaşma olmadığından (irsaliye ile çıkış olur) aslında şirketin bünyesinden stok çıkışı da gerçekleşmez. (Şubeler arası stok transferi gerçekleşir.) Faturalaşma olmadığından sevk edilen malların bedeli, alacak (cari hesap, TL) haline de dönüşmez. Dolayısıyla müşteriye yapılmayıp; şirketin bir başka şubesine yapılan sevkıyatın, farklı bir gözle izlenmesi gerekir.
Kontrolün sağlanması için netleşmesi gereken kritik konular şunlar. Bir şubeden; diğer bir şubenin stokuna gitmek üzere ‘yola çıkan mallar’, sistemden adetsel olarak izlenebiliyor mu? Mal alıcı şubeye teslim edilene kadar, gönderen şubenin ve şoförün bu stoktan sorumluluğu devam ediyor mu? Alıcı şubede irsaliye-mal kabul edilene kadar sorumluluğun devamı sağlanıyor mu? Kullanılan elektronik sistem-program otokontrole imkân sağlıyor mu?
Müşterilere mal sevkıyatı: Şirketin kendi şubeleri arasındaki mal sevkıyatından farklı olarak; müşterilere mal sevkıyatında, önce miktarsal olarak malın teslimi, sonrasında da alacak tutarı (TL) cari hesaptan izlenir. İlk başta, ürünün süresinde müşteriye tesliminin sağlanmış olması gözetilirken, diğer yandan kesinleşen alacak tutarının belirlenmiş kriterlere (Birim fiyat, iskonto, alacak vadesi, tahsilat türü) uyumu da izlenir.
Ve ayrıca; tüm süreçteki kritik görülen iş ve işlemlerin, ilgili çalışanların görev tanımlarında belirlenmiş olması da, kontrol sisteminin etkinliğini güçlendirecektir.
İşletmelerin, büyüklüklerine, organizasyon yapılarına, sektörlerine, üretici-dağıtıcı-perakendeci olup olmadıklarına ve iş yapış şekillerine göre risklerin tespiti, iç kontrolün sağlanması farklılık gösterir. Ancak her durumda tüm işletmeler için; müşteri, tedarikçi, satın alma, satış gibi çokça ortak yön de var. Yalnız suiistimal konusu değil, süreçlerin etkin-verimli yönetimi, aksaklıkların, kayıpların erken tespiti ve minimize edilmesi gibi konularda çok sayıda soru da alıyoruz. İç kontrol ve iç denetime yönelik konuları, püf noktalarını, en çok merak edilen kritik konuları ilerki yazılarımızda ele alacağız.
İşletmelerde, personelin zimmetine geçirdiği mal/ürünler gider de yazılamıyor. İşletme dışından kaynaklı hırsızlık yaşandığında da, mal/ürün kaybı oluştuğunda da fark etmiyor, kayıplar gider yazılamıyor.
Vergi mevzuatına göre; hemen hemen tüm elde edilen gelirler veya bağışlar vergiye tabi. Ancak gelirler için de, bağışlar için de, yasalarda tanımlı istisnalar da var.
Nafaka da istisnalar arasında sayılıyor. Gelir Vergisi Kanunu’na (GVK) göre nafakalar vergiden istisna. (GVK Md. 25/8) Nafaka tutarının 125 bin lira değil, daha yüksek bir tutarda olması da sonucu değiştirmiyor, yine vergiye tabi değil.
Veraset İntikal Vergisi (VİV) açısından da konuya bakalım. Hediye-bağış eşten alındığında değerinin, istisnayı (2018 için 4.656 lira) aşan kısmı için vergi hesaplanıyor. (VİV Md. 4/d) Vergi oranları yüzde 5’den başlayıp yüzde 15’e kadar yükseliyor. (VİV Md. 16) (Ana, baba, eş ve çocuklar dışındaki kimselerden alınan bağış-hediye için tarife yüzde 10’dan başlayıp yüzde 30’a kadar yükseliyor.)
Bağışı-hediyeyi alan için beyanname verme süresi bir ay. (VİV Md. 9/2) Sonrasında ödeme, 3 yılda ve 6 taksitte (Mayıs ve kasım aylarında) yapılabiliyor. (VİV Md. 19)
Ancak Şeyma Subaşı’nın alacağı nafakanın boşanma karşılığı tazminat olarak alınan ‘ivazlı bir intikal’ olduğu düşünüldüğünde Veraset İntikal Vergisi’nin ödenmesi de söz konusu olmayacaktır.
LİSTENİN GEDİKLİSİ
Nafaka için Şeyma Subaşı’nın vergi ödemesi gerekmiyor. Diğer yandan bu nafakayı ödeyecek Ali Acun Ilıcalı ise istikrarlı bir şekilde vergi rekortmenleri listesinde yer alıyor. Kısa bir süre önce açıklanan Türkiye geneli Gelir Vergisi (GV) rekortmenleri ilk 100 listesinde 42’nci sırada yer aldı. Acun, 2017 yılı için beyan ettiği geliri üzerinden 7 milyon 977 bin lira GV tahakkuk ettirdi. Acun, geçen yıl açıklanan 2016 GV listesine de 38’inci ( 7 milyon 230 bin lira) sıradan girmişti. Bir önceki yıl için (2015) ise; sıralamaya 7 milyon 644 bin lira vergi tahakkuku ile 25’inci sıradan dâhil olmuştu.
Uzun süredir gecikme zammı oranı değişmemişti, 19 Ekim 2010 tarihinden itibaren aylık 1.40 oranı uygulanıyordu. 5 Eylül 2018’den itibaren gecikme zammının oranı aylık yüzde 2’ye yükseldi.
Emlak vergisinin ilk taksiti (mart ayından) mayıs sonuna kadar ödenebiliyor. İkinci taksit içinse son 3 gün artık. 30 Kasım Cuma’ya kadar ödenmediğinde yüzde 2 oranında faiz işlemeye başlayacak.
HANGİ İŞYERLERİ İÇİN VERGİ YOK
İşyerlerine özel olarak; ilk olarak 2017’nin ikinci taksiti için bu vergi avantajı devreye alınmıştı. Emlak Vergisi Yasası’nda değişiklik yapılarak; organize sanayi bölgeleri, serbest bölgeler, endüstri bölgeleri, teknoloji geliştirme bölgeleri ve sanayi sitelerinde yer alan binalara daimi bina vergisi muafiyeti getirildi. Sayılan işyerlerinin emlak vergisi ödeme yükümlülükleri kaldırıldı. Ayrıca geçen yıl emlak vergisinin ikinci taksitini veya bu yılın ilk taksitini ödemişlerse işyerleri bu vergileri iade de alabilecekler. (7033 sayılı Kanun ile Emlak Vergisi Kanunu’nun daimi muaflıkları düzenleyen 4’üncü maddesine ilave yapılmıştı. 1 Temmuz 2017 tarihli Resmi Gazete)
OSB’LERDEKİ ARSALAR İÇİN
Organize sanayi bölgelerinde (OSB) yer alan binalar için getirilen bina vergisi muafiyetinden yararlanan şirketler, bu binalar ile birlikte binaların üzerinde bulunduğu arsalar için de vergiden muaf olup olmadıkları konusunda tereddüt edebiliyor.
Kiraya verilmemek şartıyla, OSB’lerdeki binalar daimi olarak bina vergisinden muaf tutuluyor. Ayrıca, OSB’de bulunan bir binayı çevreleyen ve kullanış tarzı itibarıyla bina ile birlik teşkil eden avlu, bahçe ve benzeri arsalar da binanın bütünleyicisi olması nedeniyle, bu muafiyetten yararlanabiliyor. OSB’ler de yer almasına rağmen, bir binayı çevrelemeyen ve kullanış tarzı itibarıyla bina ile birlik teşkil etmeyen arsalarsa, söz konusu muafiyetten yararlanamıyor. (Kocaeli Vergi Dairesi Başkanlığı, 08 Haziran 2018 Tarih ve 72839 Sayılı Özelge)
ASGARİ ücretli bir çalışanın kıdem tazminatı örneği için bu tutar yıllık 2.029 lira. Damga vergisi de düşüldüğünde 2.014 liraya denk geliyor. Kıdem tazminatının tavanını aşan ücrete sahip çalışanlarsa, her bir yıl için tavan tutarı (5.434,42 TL) kadar kıdem tazminatını hak ediyorlar. Mevcut uygulamadaki en önemli koşulu da hatırlayalım: ‘Çalışan, kendi isteğiyle işten ayrıldığında tazminat alamıyor. (İstifa etmesine rağmen hangi çalışanların tazminat alabileceğini aşağıda ayrıca açıklıyoruz.)
Yeni ekonomi programında ‘sosyal tarafların mutabakatıyla’ değiştirileceği açıklanan ‘yeni kıdem tazminatında’ ise ‘kendi isteğiyle işten ayrılan çalışanlara da’ kıdem tazminatı ödeneceği anlaşılıyor... Ancak; bu kez de her bir çalışma yılı için hesaplanacak tazminat tutarının azalacağı konuşuluyor... Yeni kıdem tazminatına ilişkin basına yansıyan bilgilerde; her bir çalışma yılı için, bir aylık ücret kadar değil, 21 günlük ücret kadar tazminat hesaplanacağından bahsediliyor. 21 günlük brüt asgari ücret de, güncelde (Damga vergisi düştükten sonra) net 1.410 liraya denk geliyor.
Dolayısıyla; mevcut tazminat hakkı için ‘daldaki 2.014 lira’ ve taslak kıdem tazminatı için ‘fondaki 1.410 lira’ demek yanlış olmayacak. Yeni kıdem tazminatı, tabii ki başka değişiklikler de getirecek. Olası değişiklikleri sırasıyla ele alalım.
1- Çalışanın hak ettiği tazminatı işvereni değil, devlet-fon ödeyecek. Ödeme zorluğuna düşen işverenden alınamayan kıdem tazminatı vakaları ortadan kalkacak.
2- Çalışanlar fonda biriken tazminat tutarlarını, her an fonun internet sitesinden görebilecekler.
3- Mevcut uygulamaya göre; bir işyerinden ayrıldığında kıdem tazminatı alınmamışsa işçi için bu hak yanıyor, sonraki işyerinden tazminat alınsa bile yalnız son dönem (son işyerindeki) çalışması tazminat hesabında dikkate alınıyor. Yeni uygulamada; her bir işyerindeki çalışma süresi karşılığı için fonda birikim olacağından tüm çalışma süresi için tazminat ödenebilecek.
4- Biriken fon tutarı ve fondan çekiş hakkı: Her bir çalışma dönemi için çalışan adına fona para yatacağından, işçi için bu tutar üzerinden tazminat birikimi de (ve neması) oluşacak. Ancak; biriken tutarların çalışana ödenmesi için hangi koşullar olacak, şu an net değil. (en az 10 yıllık çalışma süresi, konut almak amacıyla çekiş hakkı, kendi isteğiyle ayrıldığında da ödenmesi gibi...)
5- İşveren; her ay her çalışanı için tazminat fonuna, brüt ücretin yüzde 5.83’nü yatırmak zorunda olacak. Çalışanlara her bir çalışma yılı için, 21 günlük ücreti kadar tazminat ödenebilmesi için, çalışılan her ayda ücretin yüzde 5.83’nün fona yatırılması gerekir. Bir aylık ücret tutarında tazminat hesabı söz konusu olduğunda ise ücretin yüzde 8.33’nün her ay fona yatırılması gerekir. (Asgari ücret örneği üzerinden; güncelde yüzde 8.33’ü, 169 liralık, yüzde 5.83’ü ise 118 liralık fon kesintisi yapılacağı anlamına geliyor.)
İngiliz konsolosluğunda çalışan özel güvenlikçi; konsoloslukta yapılan düğünlerde, düğün sahiplerinden bahşiş alıyor ve vardiya arkadaşlarıyla da bu paraları paylaşıyor. Ancak şikayet üzerine bu bahşişler yüzünden işinden de oluyor. İşveren, çalışanın işine son verirken haklı nedeni olduğunu belirterek kıdem ve ihbar tazminatını da ödemiyor.
Konu mahkemeye taşınıyor. İlk mahkemede işveren haklı bulunsa da, konu Yargıtay’a taşınınca işverenin haklı nedeni olmadığı, dolayısıyla kıdem ve ihbar tazminatının ödenmesine karar veriliyor. Yargıtay kararında, “feshe konu edilen paranın Türk örf ve adetlerine göre alındığını, bunun düğün sahibinin de kabulünde olduğu” belirtiliyor. Ayrıca “Davacının davranışlarının işverence imzalatılan hediye kabul yasağı bildirisine aykırı olmadığı ve güvenin kötüye kullanılması niteliği taşımadığı, davacının doğruluk ve bağlılığa uymayan bir davranış içerisinde bulunduğunun kanıtlanmadığı” belirtiliyor.
Bahşiş aldı diye bir çalışanın işine son verilmesi haksız bulunuyor özetle.
Bahşişin vergisel yönü de var bu arada. Veren açısından da, alan açısından da. Sırasıyla göz atalım.
VERGİSİ VAR MI?
Bahşişi veren açısından: Birçok işletme yöneticisi veya çalışanı işle ilgili seyahatleri sırasında veya temsil amaçlı olarak iş yemeklerine katıldığında, yemek bedeli karşılığı şirket adına fatura temin eder. Yemek bedelinin dışında çoğu zaman ilaveten servis yapan garsonlara bahşiş de verilir. Yemek bedelinin gider yazılmasında tereddüt yokken verilen bahşişlerin gider yazılıp yazılamayacağı konusunda tereddüt oluşabiliyor ve tabi ki Maliye’nin görüşü merak ediliyor. Maliye; garsonlara ödenen bahşişleri, ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesiyle doğrudan ilgili görmediğinden ve yapılacak ödemenin zorunlu olmamasından dolayı bu harcamaların gider yazılamayacağını belirtiyor. (Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı, 16 Ocak 2012 tarih ve 23 Sayılı Özelge)
Bahşişi alan açısından: Otel, restoran, lokanta vb. yerlerde çalışan garsonlar, verdikleri hizmetin karşılığı, müşteri memnuniyetinin sonucu olarak bahşiş alındığında da vergisel boyutu merak ediliyor. Çoğu işletmede garsonlar işletmenin bordrosunda kayıtlılar, dolayısıyla bir işverene tabi ve işyerine bağlı olarak çalışıyorlar. Söz konusu işyerlerinde garsonlara yapılan bahşiş ödemelerinin ücret olarak kabul edilip ücretin yıl içi büyüklüğüne-vergi dilimlerine göre yüzde 15 ila 35 arasında vergilendirilmesi gerekiyor. (İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı, 02 Ağustos 2013 tarih ve 1166 sayılı Özelge)
İşletme bordrosunda kayıtlı olmadan çalışma da olabiliyor. Otel, gazino, lokanta ve kulüplerde fiilen çalışan ancak bu işletmelerden hiçbir ücret almadan yalnızca müşterilerden bahşiş alarak gelir elde eden çalışanlar da olabiliyor. İşverenden ücret alınmazken, yalnızca müşteriden servis, garson ücreti ve bahşiş gibi gelir elde ediliyor. Maliye, bu tip bahşiş olarak elde edilen gelirlerin, ‘diğer ücret’ olarak ve vergi karnesinin ilgili vergi dairesine ibrazı suretiyle vergilendirileceğini belirtiyor.
Önceden; İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın internet sitesinde de (ivdb.gov.tr) yalnız İstanbul için vergi rekortmenleri listeleri açıklanırdı. Hatta mesleklere göre de sınıflandırılıp ayrıca listelenirdi. Avukatlar, doktorlar, mali müşavirler ve sanatçılar gibi... En çok ilgi çeken tabii ki sanatçılar arasında kimlerin en yüksek gelir vergisi (GV) ödediğiydi. İlk üçteki isimler değişmiyordu. İVDB’nin İstanbul için açıkladığı son iki yılda (2013 ve 2014) sanatçılar sıralaması ‘1-Ali Acun Ilıcalı, 2-Cem Yılmaz, 3-Kıvanç Tatlıtuğ’ şeklindeydi...
Sanatçılar artık, Türkiye geneli gelir vergisi sıralamasında, ilk 100’e girmişse görülebiliyor... Acun, geçen yıl açıklanan 2016 GV listesinde 38’inci ( 7 milyon 230 bin lira), Cem ise (4 milyon 712 bin lira) 89’uncuydu. Bu yıl açıklanan ilk 100 listesinde Kıvanç’ın, Cem’i ilk kez geçtiği görülüyor. Kıvanç bu yıl Türkiye ilk 100 listesine, 93’üncü sıradan ve 4 milyon 816 bin liralık GV tahakkuk tutarı ile girmiş. (Cem Yılmaz’ın, bu yıl ismi gizlenen rekortmenler arasında olması da ayrı bir ihtimal.)
Acun Ilıcalı ise Türkiye ilk 100 listesinde bu yıl 42.nci sırada... 2017 yılı için beyan ettiği geliri üzerinden 7 milyon 977 bin lira GV tahakkuk etmiş.
Gururla kazancını beyan eden rekortmenlerimizin, vergilendirilmiş bol kazançlarının artarak devam etmesini diliyoruz...
REKORTMENLER GİZLİ
Türkiye geneli ilk 100’e giren GV rekortmenler listesinde isimlerini gizleyenlerin sayısı oldukça dikkat çekiyor. İlk 10’a girenlerden üçünün, ilk 20’ye girenlerden 11’nin ve toplamda 53 kişinin isimleri ve kazançları listede yer almıyor.
Geçen yıl kurumlar vergisi ilk 100 listesinin şampiyonu da adını gizli tutmuştu. Hürriyet Ekonomi Müdürü Sefer Levent ‘mahcup rekortmenin’ izini sürmüş ve ertesi gün gizli rekortmenin Botaş olduğunu yazmıştı.
Sefer Levent; aynı zamanda, özellikle şahısların neden bu gizliliğe ihtiyaç duyabileceklerine yönelik tahminlerini de sıralamıştı.