Adnan Kaya

Onun işi mutluluk dağıtmak

23 Aralık 2016
GİRİT kökenli İzmirli bir ailenin tüm izlerini üzerinde taşıyan Özlem Ünsoy, Amerika’da aldığı işletme eğitiminin ardından birkaç şirkette ihracat müdürlüğü yaptıktan sonra içindeki girişimcinin sesini dinleyerek kendi işini kurdu.

Çikolata sektörüne olan ilgisi onu ciceksepeti.com bünyesinde faaliyet gösteren Bonnyfood ile tanıştırmış. Sevdiklerine farklı hediye göndermek isteyenlere lezzetli alternatifler sunan Bonnyfood markasını İzmirlilerle buluşturan Ünsoy, özel günler için ayrı ayrı tasarlanmış çiçek görünümlü kek ve kurabiye buketleri, çikolata çeşitleri ile insanlara mutluluk dağıtıyor. ‘Çikolata kız’ diye de tanınan Özlem Ünsoy, “Eğitimimi Amerika’da tamamladığım ve bir süre orada yaşadığım için yenilikleri takip etme fırsatı buldum.

Eğitimim sonrası Türkiye’de ithalat-ihracat sektöründe bulundum. Bunun getirdiği avantajlarla yurt dışı bağlantılarım her zaman kuvvetliydi. Çikolata sektörü de her zaman ilgimi çekmişti. 2014’te işimi kurmaya karar verdiğimde kendimi bu sektörün içinde buldum” diyor. Müşterilerine 200’ü aşkın alternatif sunan Ünsoy, çeşitli kek ve kurabiyeleri enfes çikolata sosu ile buluşturup, usta ellerin tasarımıyla şık aranjmanlar haline getiriyor. “New England Journal of Medicine isimli Amerika bilim dergisinin araştırmasına göre çikolata tüketimi yüksek olan ülkelere daha fazla Nobel Ödülü gidiyor. Haydi siz de çikolata yemeye başlayın” diye de ekliyor.

HAYAT FELSEFESİ
İnan, güven, iste, olsun! ‘İmkansız’ kelimesini uzun yıllar önce hayatımdan çıkardım.

 

OTOMOBİL

Yazının Devamını Oku

Bakımsız karanlık ve yanık

23 Aralık 2016
HAFTANIN FOTOĞRAFI

PARKLAR için dedim ki:

Hem pis...

Hem bakımsız...
Hem de zifiri karanlık...
İti, kopuğu, tinercisi, şarapçısı orada.
Zulada bıçak da var, alkol de var, bali de var.
İnsan bırak oturmayı, çoluğunu çocuğunu oynatmayı, geçmeye bile korkuyor.

Yazının Devamını Oku

Gerçeğin peşinde

16 Aralık 2016
ADALETİ sağlamak ve gerçeğe ulaşmak çabası içinde geçen yaklaşık 30 yıllık meslek yaşamı...

Bu yoğun ve stresli süreçte doğaya ve hayvanlara sığınan bir hukukçu: Ali Oral... Başarılı bir avukat olmanın yanı sıra tam anlamıyla doğa ve doğal hayat tutkunu. Oral, dava dosyalarından ve iş toplantılarından fırsat buldukça memleketi Kula’da, eşi Yıldız Hanım’ın büyük özveriyle hayata geçirdiği çiftlikte olmaktan büyük keyif alıyor. Atları, koyunları, kazları, ördekleri, tavukları, hindileri ve ve gözü gibi baktığı Kangal köpekleriyle yaşam enerjisi depoluyor. Aslında 15 sene önce hobi olarak başlayan çiftlikte bugün zeytinliklerin ve bağların olduğu 600 dekarı aşan büyüklüğe erişmesini ve ziraat mühendisi olan eşinin mesleği hale gelmesini, “Bizim hobimiz hobi olarak kalamıyor” diye anlatsa da doğa ve hayvan sevgisi o kadar baskın ki, çiftlikte geçirdiği zamanı anlatırken yaşadığı mutluluk gözlerinden okunabiliyor. Ali Bey aynı zamanda tutkulu bir Galatasaraylı. Onun sarı-kırmızı aşkı babasından geliyor. Ondan da oğullarına geçmiş durumda. “Hakikati arama ve iyi insan olma yolunda ilerleyerek keyifli, ilkeli ve şerefli yaşam sürmek” diye özetlediği hayat felsefesiyle yolun başındaki meslektaşlarına da bir anlamda ışık tutan Ali Oral, özel hayatının çok da bilinmeyenlerini Sıradışı’na açtı.

 

HAYAT FELSEFESİ
Hakikati arama ve iyi insan olma yolunda ilerleyerek, ailem ve dostlarımla birlikte keyifli, ilkeli ve şerefli yaşam sürmek. Çalışmak, çalışmak, çalışmak. Eğer mümkün olursa adımızı bizden sonra da uzun yıllar yaşatacak bir eser bırakmak.

 

OTOMOBİL
Doğan’dı ama klimalıydı

* İlk arabam 1990 model lacivert bir Doğan’dı. O dönem eşine ender rastlanacak özelliği klimalı olmasıydı. Şimdi siyah Land Cruiser ve BMW’m var. Otomobilimi uzun seyahatler hariç kendim kullanırım. Ancak özellikle zamana karşı yapılan yolculuklarda yanımda şoför olmasına rağmen direksiyonda yine ben otururum. “Bir arabadan öncelikli beklentim güvenlik ve konfor” diyebilirim. Genel olarak kurallara uyan dikkatli bir sürücüyüm. Hız yapmaktan keyif almadığımı da söyleyemem!

Yazının Devamını Oku

Güzel ülkemin güzel insanları

16 Aralık 2016
ÖYLE günlerden geçiyoruz ki, ağzımızın tadı tuzu kalmadı.


Birbiri ardına yaşanan olaylar yüzünden morallerimiz dibe vurdu.
Neredeyse geleceğe dair umutlarımız bile tükendi.
İyi de bu ülkede hiç mi iyi şeyler olmuyor?
Oluyor olmasına da ne yazık ki yoğun gündemde onlara yer kalmıyor.
Malum, ben de bu köşede 30 haftadır -kalemimin yettiğince- bölgemizde gözüme çarpan aksaklıkları dile getiriyor ve çözümü konusunda yetkilileri göreve davet ediyorum.
Tabir yerindeyse, ‘kaya düşürerek’ ilgilileri harekete geçirmeye çalışıyorum.

Yazının Devamını Oku

Bu gençte ‘Işık’ var

10 Aralık 2016
TOLGA Işık, Bilkent Üniversitesi’nde siyaset bilimi ve kamu yönetimi okurken, döndü dolaştı, idol kabul ettiği babasının mesleği restorancılığa soyundu.

İzmir ve Bodrum’daki Çin restoranlar zinciri Red Dragon’un genel müdürlüğünü üstlendi. 27 yaşındaki Işık, 4 yıldır yazları Bodrum Marina, kışları ise İzmir’deki restoranın başında. Genlerinde olsa gerek, o da babası Haşim Işık gibi yaptığı işe aşık. Deyim yerindeyse; işle yatıp, işle kalkıyor. Genç, dinamik, çalışkan, bir o kadar da sosyal. Değişime, dönüşüme, yeniliğe açık, ufku geniş. Dolayısıyla hedefleri de büyük.

Öncelikle Red Dragon’ları bir gün Ege sınırlarının dışına taşıyıp, İstanbul ve Ankara’ya da götürmeyi, böylece markanın adını ve bu eşsiz lezzeti Türkiye’ye duyurmak istiyor. Tabii bir de babasının uzun yıllardır en büyük hayali olan Çin’de Türk restoranı açıp, Türk mutfağını Çinlilere tanıtıp sevdirmek için çabalıyor. Türkiye’ye ekonomist olarak gelen ve hala kendileriyle Çinli müşteriler arasında köprü görevi üstlenen Jak Baba ve önce Müslüman, çok uğraştıktan sonra da Türk vatandaşı olup ismini Abdullah olarak değiştiren baş aşçı Janhua Al başta olmak üzere hepsi birbirinden deneyimli ekiple emin adımlarla yoluna devam ediyor. Ama eğitimini aldığı siyaset bilimi de hep aklının bir köşesinde. Zaten, “Politika benim yaşamımda önemli bir yer tutuyor. Bir gün milletvekili olup milletimi Meclis’te temsil etmeyi arzuluyorum” diyor. Yoğun iş temposuna rağmen fitness ve spinning yapıyor. Sıkı Galatasaraylı. Birçok oğlak burcu erkeği gibi güvenilir, planlı, disiplinli, hırslı ve renkli. İşte diğer ayrıntılar...

HAYAT FELSEFESİ
Monotonlaşmaktan uzak kalmak.

OTOMOBİL
Direksiyonda şoförüm var

* İlk arabam Opel Astra’ydı. Şimdi 2015 model beyaz Audi A4’üm var. Bir otomobilden beklentim konfor ve hız. Trafikten stresli olduğu için uzak duruyorum. Bu yüzden özel şoför kullanıyorum.

Yazının Devamını Oku

Sadece bakımsız değil, KAPKARA!

9 Aralık 2016
PARKLARIN ne kadar bakımsız olduğunu yazdım.

Hem de iki kez!

Sağ olsun, her olumsuz konuda olduğu gibi...
Bunda da kimse üzerine alınmadı.
İçlerinden olsa gerek:
Ya, “Bizim parklar olamaz” dediler.
Ya, “İşimizi bize mi öğreteceksin?” dediler.
Ya da gazete falan okumuyorlar.

Yazının Devamını Oku

Balığın ‘paşa’sı

2 Aralık 2016
ANKARA’ya gidip de yolu Trilye Restaurant’a düşmeyen neredeyse yoktur.

Gaziosmanpaşa Kuleli Sokak’taki mekan, doğanın sunduğu en kaliteli deniz ürünlerini geniş bir konseptte konuklarıyla buluşturmasıyla ünlü. “Sağlık için balık ye, balık için Trilye” sloganıyla yılın her günü hizmet veren Trilye, sağlığın ve lezzetin ön planda olduğu mönüsündeki yerli, taze ve doğal mevsimsel ürünler damakları şenlendiriyor. Uluslararası birçok kalite ödülüne layık görülen işletmede av yasağına ve deniz balıklarının avlanabilir kalibrede olmasına çok dikkat ediliyor. Tanımlaması çok güç olan restoranın insanların kendi evlerinde konuklarını ağırladığı bir yer mi, gurme bir mekan mı, yoksa güvenilir bir gastro kulüp mü olduğuna ancak yaşayınca karar verebiliyorsunuz.

İşte tüm bunlarda, sahibi Süreyya Üzmez ve ‘Sağ kolum, gözbebeğim’ dediği eşi Mahmure Üzmez’in imzası var. Süreyya Bey için, “Balığın paşası” diyorlar. Çünkü, 2001’de, tam yarbaylığa terfi edeceği dönemde yıllarca hizmet verdiği TSK’den emekli olup en büyük hayali balık restoranı açıyor. Aslında onun balık sevgisi ailesinin genlerinden geliyor. Alaaddin Tuzlu Balıkları, anneannesinin kardeşine ait olan Süreyya Ürkmez, Çanakkale’de deniz kenarında doğup büyümüş. Daha 6 yaşında iken lakerda yapmayı öğrenmiş. “Bu arada subay oldum. Tam paşa olacaktım, ama balığın paşası oldum” diyor. Müşterileri arasında devlet başkanları, sultanlar, bakanlar olan Süreyya Bey, hala yemeklerin bir çoğunu mutfağa girip kendi elleriyle hazırlıyor. Bir balık profesörü, virtüözü olmasının dışında çeşitli dillerde yayınlanan kitapları, köşe yazıları ve TV programlarıyla Türkiye’nin dünyada lezzet ve turizm elçisi görevini de başarıyla yürütüyor. “Mahmure tanıştığımız ilk günden beri her şeyim. Bir gün bir dostum, eşime, ‘Kocanın dünyada en çok seni sevdiğini sanıyorsun değil mi? Onun ilk hanımı balık. Git de mutfakta balıkla nasıl konuşuyor, onu nasıl okşuyor bakıver’ demişti” diyerek balığa olan aşkını özetleyen Süreyya Üzmez, renkli yaşamının kapılarını Sıradışı’na açtı.

 

HAYAT FELSEFESİ
Geçmişten ders çıkararak, geleceği biraz düşünerek, günü tam yaşayarak, hayatın nimetlerinden yararlanarak, keyif alarak yaşamak.

 

Yazının Devamını Oku

Hiç kimse ‘Atlas’ değil!

2 Aralık 2016
EGE Üniversitesi benim de mezunu olduğum, Türkiye’nin sayılı eğitim çınarlarından biri.

61 yıllık geçmişine sığdırdığı birçok ‘ilk’ ve elde ettiği başarılarla adını dünyada da duyurmuş bir marka.

Bildiğiniz gibi, geçtiğimiz aylarda rektörlük makamında bayrak değişimi yaşandı.
Prof. Dr. Candeğer Yılmaz’dan boşalan koltuğa Prof. Dr. M. Cüneyt Hoşcoşkun oturdu.
Cüneyt Hoca, 1987’de, İzmir’de ve Ege Üniversitesi’nde ilk organ naklini gerçekleştiren çok değerli bir isim.
Her ne kadar seçimlerde dördüncü sırada yer alsa da YÖK tarafından hazırlanan listedeki üç isimden biri olarak Cumhurbaşkanı’nca bu göreve atandı.
Ege Üniversitesi’nin 13’üncü rektörü olan Prof. Dr. M. Cüneyt Hoşcoşkun, geçtiğimiz 21 Ağustos’ta görevi devraldı.
3 ayı biraz aşkın süredir, yani yaklaşık 100 gündür makamda.

Yazının Devamını Oku