Odun ateşinde lezzet patlaması
KOLBURANO’S, İzmir Çeşme’nin sessiz sakin eski bir Rum köyü olan Reisdere’de.
Salı hariç hafta içi 18.00-24.00, hafta sonları 15.00-24.00 saatleri arasında hizmet veriyor.
(Sömestr tatili boyunca açılış saati ise 14.00)
Sadece rezervasyonla çalışıyor.
Restoran DEĞİL meyhane
BU kez son sözümü en baştan söyleyeyim ve yazıma ona göre devam edeyim.
Evet, ‘Neden mi?’
Çünkü burada hem her şey çok taze ve lezzetli, hem fiyatlar inanılmaz uygun, hem de ambiyans müthiş keyifli.
Adı gibi tastamam!
Hatta sahibinin deyişiyle restoran DEĞİL meyhane.
Huzur ve lezzetin buluştuğu yer
HANİ Mevlana demiş ya, “Nice insanlar gördüm üzerinde elbise yok. Nice elbiseler gördüm içinde insan yok” diye...
İşte, Akın Amca’nın (Kuşcan) da üzerinde öyle şıkır şıkır giysiler yoktu belki, ama o kıyafetlerin içinde kocaman bir yürek, bilge bir adam vardı.
En iyilerini almaya imkanı varken o hep en sadeyi ve gösterişsizi tercih ederdi.
“En büyük ders hayatı öğrenmek” derdi.
“Yaşamayı, insanları, doğayı seviyorum. Sevdikçe de seviliyorum ve mutluluğuma mutluluk katıyorum” diye de eklerdi.
Ayvalık’ın bizi çeken bir başka özelliği ise cıvıl cıvıl restoranları, balık-meze kokuları ve tabii ki eşsiz yerel lezzetleri. Bu hafta Akdeniz ve Girit mutfağının temel özelliklerini yeniliklerle harmanlayan laboratuvar bir mutfak olan ‘Ayna’dayız. Marmara Depremi’nin ardından İstanbul’da artık yaşamak istemeyen bir anne-kızın sağlıklı, çevreci, gösterişsiz, estetik, yalın sofrasındayız.
Ye, iç, otur
AYNA, Cunda Çarşı Caddesi Sahil Yolu’ndaki iki katlı tarihi taş bir binada hizmet veriyor.
Burası, adanın özgün mimarisinin yansıdığı, yüksek tavanlı, sarımsak taşından zemini ve zamanın sanatkar marangozlarının ürettiği incecik ahşap pencere çerçeveleriyle mütevazı bir bina.
Kendisini ifade ettiği şekliyle yeme, içme ve oturma yeri.
Kökenine bakacak olursak pasta aslında insanın ilk ekmeği yapmasıyla ortaya çıkmış. Bal, kuruyemiş ve meyvelerle süslenen ekmeğin zamanla daha çeşitli malzemeler katılarak tatlandırılmasıyla günümüze kadar varlığını sürdürmüş. Bir rivayete göre pastanın yuvarlak oluşu güneşi ve ayı sembolize etmesinden kaynaklanıyor. Yine Antik Yunan’da ilk doğumgünü pastasının ay tanrıçası Artemis için yapıldığına inanılıyor. Bir dönem ulaşılması zor ve pahalı malzemelerden yapıldığı için zengin ailelerin tüketebildiği lezzet olsa da günümüzde doğum günleri ve düğünler başta olmak üzere kahve molalarının, çay saatlerinin en sevilen, en gösterişli yiyeceği olma özelliğini koruyor. Bugün köşemde restoranlara bir es veriyor ve sizleri hamur işi ve tatlılar konusunda uzmanlaşmış bir lezzet durağıyla tanıştırmak istiyorum.
Adı gibi sevimli, tatlı, sevgi dolu
ONLARLA ilk tanışmam Ekim 2020’de tesadüfen oldu.
Hürriyet EGE için ‘Urla Gurme’ ekini hazırlıyorduk.
Bir dost, “Bu çalışmada mutlaka onlar da olmalı” dedi.
Doğrusu ya o söyleyene kadar adlarını duymamıştım.
Neredeyse bin yılı aşkın süredir Anadolu topraklarında yapılan kebabın anavatanı Güneydoğu Anadolu ve Doğu Akdeniz kabul ediliyor. Gaziantep, Şanlıurfa, Adana ve Mersin bu lezzette ilk sıralarda yer alıyor. Bu kentlerin her biri farklı pişirme ve sunma tarzlarına sahip ve yüzyıllardır aralarında tatlı bir rekabet bulunuyor. Adana kebabını diğer kebap türlerinden ayıran en önemli özellik ise üretiminde kullanılan etin doğal ortamda ve kendine has floraya sahip bölge yaylalarında yetiştirilmiş hayvanlardan elde edilmiş olması. Ayrıca üretim tekniği ve de ustalık. Elbette İzmir’de de kebap yiyebileceğiniz bir çok mekan var. Ama biz bugün Urla’da, Kırmızı Ocakbaşı’ndayız...
Kebabın ‘Kırmızı’ hali
DEDİĞİM gibi bugün Urla’dayız.
İzmir’in bu şirin ilçesi, bereketli toprakları, limanı, birbirinden leziz otları, zengin deniz ürünleri, zeytin-zeytinyağı, üzüm bağları, küçükbaş hayvancılığı ve mutfağıyla rengarenk bir mozaik.
Evliya Çelebi’ye göre yeryüzünde eşi benzeri yok.
1974 yılında doğdum.
Önce beni halı fabrikası yaptılar.
Uzun seneler halı üretimine, üretilen halıların yıkanmasına ve satılışına ev sahipliği yaptım.
Halı işi bitince on yıllar boyunca birçok farklı işe, birçok farklı insana kucak açtım.
Sahiplerim de kiracılarım da bana hep iyi baktılar.
Baktılar ama ben yıllar içinde eskidim, döküldüm, yaşlandım.
Çinliler yaşam felsefelerini yemeklerine de yansıtmışlar.
Öyle ki, “Yemeklerle beslenmek ilaçlarla beslenmekten iyidir” diye bir atasözleri bile var.
Bu yüzden de yemeklerinde 5 temel tadı ‘Yin’ ve ‘Yang’ ile tanımlamışlar.
Tatlı, ekşi ve acının ‘Yin’in yineleme özellikleri içerdiğine; tuz ve biberin ise ‘Yang’ın ısıtıcı doğasına sahip olduğuna inanıyorlar.
Buharda pişirilen ‘Yin’ özellikli yiyeceklerin vücudu soğuttuğu, ızgarada pişirilen ‘Yang’ özellikli yiyeceklerinin de vücudu ısıttığı söyleniyor.
Tüm yemeklerde doğal malzemeler, sebzeler kullanılıyor ve çok kısa sürede pişiriliyor.
Bu nedenle çok ama çok sağlıklı bir mutfak.