Paylaş
Neredeyse bin yılı aşkın süredir Anadolu topraklarında yapılan kebabın anavatanı Güneydoğu Anadolu ve Doğu Akdeniz kabul ediliyor. Gaziantep, Şanlıurfa, Adana ve Mersin bu lezzette ilk sıralarda yer alıyor. Bu kentlerin her biri farklı pişirme ve sunma tarzlarına sahip ve yüzyıllardır aralarında tatlı bir rekabet bulunuyor. Adana kebabını diğer kebap türlerinden ayıran en önemli özellik ise üretiminde kullanılan etin doğal ortamda ve kendine has floraya sahip bölge yaylalarında yetiştirilmiş hayvanlardan elde edilmiş olması. Ayrıca üretim tekniği ve de ustalık. Elbette İzmir’de de kebap yiyebileceğiniz bir çok mekan var. Ama biz bugün Urla’da, Kırmızı Ocakbaşı’ndayız...
Kebabın ‘Kırmızı’ hali
DEDİĞİM gibi bugün Urla’dayız.
İzmir’in bu şirin ilçesi, bereketli toprakları, limanı, birbirinden leziz otları, zengin deniz ürünleri, zeytin-zeytinyağı, üzüm bağları, küçükbaş hayvancılığı ve mutfağıyla rengarenk bir mozaik.
Evliya Çelebi’ye göre yeryüzünde eşi benzeri yok.
Hele hele son yıllarda yıldızı giderek parlıyor.
Bunda hiç kuşkusuz birbiri ardına açılan mekanların da büyük etkisi var.
Urla, Türkiye’nin gastronomi üssü olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.
Tabii bu bir anda olmadı.
Bu gelişimin arkasında geçmişi asırlara dayanan ve göçlerle zenginleşen mutfak kültürü ve herkese nasip olamayacak doğa mirası yatıyor.
NEDEN Mİ KIRMIZI, OKUYUNCA ŞAŞIRACAKSINIZ
Ama bugün ne bir şef lokantasında, ne yerel lezzetler sunan bir mutfakta, ne de balık restoranındayız.
Odağımızda kırmızı et ve eşlikçileri sunan bir ocakbaşı var.
Taaa İzmir’den kalkıp gelmemizdeki sebep ise...
“Adana’yı Urla’ya getirdik” şeklindeki mottoları.
Efendim, yeri çok kolay.
Otoban gişelerden çıkıp ilçe merkezine kıvrılır kıvrılmaz.
Yelaltı Mahallesi, Kısmet Sokak’ta.
Doğrusu ya adını ilk duyduğumda, mutfak tercihinden dolayı olduğunu düşünmüştüm.
Malum, menü kırmızı etten ibaret.
Ama öğrendim ki, ocakbaşının üzerindeki devasa kırmızı davlumbazdan esinlenmişler.
Sandalyelerin minderlerinden tutun da peçetelere, buzdolabına kadar her şeyi kırmızı dekore etmişler.
Çok da akıllıca bir seçim yapmışlar.
Ne de olsa kırmızı sıcağı, ateşi, samimiyeti, gücü, heyecanı, mutluluğu vs. temsil ediyor ve her şeyden önemlisi iştah açıyor.
HER BİR DETAYINA KADIN ELİ DEĞDİĞİ BELLİ
Tabii bunların hiçbiri tesadüf değil.
Sahibi, İpek Yazgan.
Başarılı ve gusto sahibi genç bir iş kadını.
Lezzetinden atmosferine kadar her bir detayına kadın eli değdiği hemen anlaşılıyor.
“Kırmızı Ocakbaşı, herkesin kendisini iyi hissedeceğiniz özel bir mekan.
Her ayrıntı yılların bilgi ve görgüsüyle tasarlandı.
Amacımız, damakları taçlandırmak, burada bulunduğunuz süre zarfınca zamanınıza keyif katmak.
Adana kebabının gerçek lezzetini İzmirlilere sunmak için yola çıktık.
Hijyen, lezzet, kalite, güven ve ustalığı bir araya getirdik.
İlk günden beri müşteri memnuniyetinden asla taviz vermiyoruz” diyor.
BU LEZZET İZMİR’DE SADECE BU MEKANDA VAR
Menü oldukça zengin ve iddialı.
25 çeşit meze var. Fiyatlar 18-37 TL aralığında.
Ara sıcak olarak 9 farklı lezzet sunuluyor. 16-49 TL.
Salatalar da 5 farklı türde. 29-34 TL etiket taşıyor.
Tam 20 çeşit kebap bulunuyor. Fiyat aralığı 31-115 TL.
Finalde tatlı severleri 8 alternatif bekliyor. Onların da fiyatı 39-49 TL.
Unutmadan, her cuma günü etli çiğköfte var.
Deneyimli ustalar tarafından hazırlanan kebaplar azar azar ve sıcak olarak servis ediliyor.
Gördüğüm o ki meze yelpazesi son derece özel.
Tahinli humus, patlıcan söğürme, hibeş, kuru biber saplama özellikle tadılması gereken lezzetler.
Hibeş, Antakya’ya özgü, tahin, limon, sarımsak ve kimyonla yapılan bir meze.
Bildiğim kadarıyla İzmir’de sadece Kırmızı Ocakbaşı’nda tadılabiliyor.
Daha önce tatmadıysanız mutlaka deneyin.
Parmaklarınızı yiyeceğinize bahse girebilirim!
Salataların istisnasız hepsi enfes...
Ama gavur dağı ve kaşık salata şapka çıkarttıran cinsten.
Ara sıcak olarak süzme yoğurt yatağında içli köfte, pastırmalı humus, kuru dolma damakta lezzet patlaması yaratıyor.
ZIRHLA ÇEKİLEREK HAZIRLANMIŞ, SULU SULU
Ve geliyoruz ana yemek kebaplara...
Arka arkaya son derece leziz etler geliyor.
İlk olarak, şişte ciğer.
Ona ayrı bir parantez açmak lazım.
Bir kere özel olarak işlenip iki ciğer, bir kuyrukyağı olarak dizilmiş.
Günlük, taptaze...
İçi hafif pembemsi, adeta ağızda dağılıyor.
Hemen peşi sıra gelen kuzu şiş de çok lezzetli.
Ardından patlıcan kebap, dana lokum, yağlı kara, kaburga, küşleme...
Tamamı erkek kuzu etinden zırhla çekilerek hazırlanmış.
Böylece suyu da korunmuş.
Kebabın gerçek tadını vermek için Toroslara en yakın et olan Balıkesir kıvırcık kuzu etini tercih etmişler.
Kullandıkları kuyrukyağı ise Adana’dan.
Tattığımız lezzetlerin tamamı marine edilmeden aslına uygun şekilde harlı olmayan kömür ateşinde pişirilmiş.
Sadece et, tuz ve toz biber.
Hiçbir fermente ürün yok.
Zaten ustası Adanalı, dolayısıyla lezzeti de Adanalı.
Ve geldik gecenin finaline:
Adını mekandan alan ‘Kırmızı Tatlı’ denenmeli.
Fırında helva ve mevsiminde incir tatlısı da asla pas geçilmemeli.
Eğer bir şeyler içmek isterseniz, şarap kavı oldukça zengin.
Şimdiden afiyet olsun.
Haftaya bir başka lezzet durağında buluşmak üzere...
LEZZET: Pekiyi
LEZZET: Pekiyi
AMBİYANS: İyi
HİZMET: Pekiyi
KALİTE: Pekiy
iFİYAT: İyi
GENEL PUAN: 9
Paylaş