Fotoğrafa Osmanlı şiiri üzerine çalışmış önemli uzmanlardan biri olan Walter G. Andrews için hazırlanan kitapta rastladım. Nobel ödüllü ünlü yazarımız Orhan Pamuk’un sporla ilgisinin olabileceği hiç aklıma gelmemişti. Masasının başında sürekli üreten ‘Saf ve Düşünceli Romancı’ydı o benim için. Resim merakını bildiğimiz Pamuk, meğer Robert Kolej yıllarında okulun basket takımında oynamış.
#YazarBeşiktaş, Bizans dönemine uzanan yerleşimi ile Boğaziçi’nin en eski köylerinden. Sarayları, parkları, köklü okulları, kozmopolit yaşamı, çok katmanlı kültürel mirası bu semtle ilgili aklımıza ilk gelenler. Genç, dinamik nüfusu, aktif kültür hayatı ve ÇARŞI’sıyla gönlümüzde ayrı bir yeri var. Beşiktaş’ın semt kimliğine eşlik eden güçlü aidiyet duygusunun bir nedeni de kuşkusuz bu semtte kurulan Beşiktaş Jimnastik Kulübü. BJK, taraftar kitlesini oluşturan semt sakinleriyle birlikte varlığını sürdüren şanslı kulüplerden. Barbaros Hayrettin Paşa’nın heykelinin altında, aylarca çalışarak turu hazırlayan Beşiktaş JK Müzesi Müdürü Canan Cürgen ve 1001 İstanbul rehberi Nihan Vural ile buluşuyoruz. Vural anlatmaya, Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk kaptan-ı deryası, Akdeniz’i bir ‘Türk Gölü’ haline getiren Barbaros Hayrettin Paşa’dan başlayarak Beşiktaş’ın kaptan-ı deryalar semti olduğunu vurguluyor. “Dünyada donanması olan tek takımın Beşiktaş olması hiç de tesadüf değil” diye araya giriyor Beşiktaş JK Müze Müdürü Canan Cürgen. Aklıma şampiyonluk kutlamaları sırasında Boğaz’ı dolduran ve ‘Beşiktaş Donanması’ denilen irili ufaklı yüzlerce tekneden oluşan konvoy geliyor. Hepimiz gülüyoruz ve turumuz başlıyor.
#BJKTürkiye sınırına hepi topu 45 km. uzakta, hemen yanı başımızda… Müthiş bir doğa, çok iyi olduğu hemen anlaşılan sanat ve kültür hayatı ve beni derinden etkileyen, sevgililere uğur getirdiğine inanılan aşk heykeli. Onu izlediğim 15-20 dakika zarfında tüm zorluklara rağmen birbirine nihayet kavuşmuş iki sevgili, o kadar insan içinde gelip ‘benden’ fotoğraflarını çekmemi istedi. Aşk’a boynumuz kıldan ince.
#BatumKadınların niye bu kadar abarttıklarını anlamak imkânsız: Aynı odada kanlı canlı beraber oturduk yahu! Tamam, iyi şarkı söylüyor. Evet dansı iyi. Kabul, ödüllü oyuncu ve biraz yakışıklı ve ucundan zengin. Ama incesine dalınca o da tıpkı biz ölümlüler gibi, hatta biraz fazla bizden: Cahil, şapşal ve sevimli...
Sedef, Demet’in kardeşi. Ama ablası gibi. Onun hayatında çok önemli bir yeri var yemek uzmanı Sedef İybar’ın. Bu röportajı yaparken de vardı. O da Demet Akbağ gibi esprili, komik ve duruma hâkim. Birlikte kadın geyiği çevirdik, acayip eğlendik. Bu röportaj yarın da devam edecek...
2010 dünyada ünlü besteci Chopin’in doğumunun 200’üncü yılı olarak kutlanıyor. Andre Gide’in yazdığı gibi, “dünyada en fazla çalındığı halde en az anlaşılan” Chopin’le ilgili kitaplar çıkarılmaya, konserler verilmeye, belgeseller yayınlanmaya başladı. Fakat bu etkinliklerde sanki Chopin’in siyasi kimliği unutturulmak isteniyor. Oysa Chopin, devrim çağının (1789-1848) sanatçısıydı. Diyeceksiniz ki, Arif Sağ’ın Fazıl Say’ın doğum gününe gitmesiyle Chopin’in ne ilgisi var? Çok var...
Dönem Toplantıları kapsamında 8 Ocak 2010 Cuma günü düzenlenen basın toplantısında konuşan Atasay Grup Yönetim Kurulu Başkanı Cihan Kamer, “Kuyum sektörü için 2010’u toparlanma, 2011’i kalkınma, 2012’yi ise patlama yılı olarak öngörüyoruz. Hem global hem de Türkiye ekonomisinde olumlu sinyaller var” dedi.