‘Körburun’ ve ‘Atmaca’da Türkiye tarihinin farklı dönemlerine yayılan hikâyeler kuran Hikmet Hükümenoğlu ‘Harika Bir Hayat’ta 1919-1950 yıllarının Türkiye’sinde nefes nefese bir yolculuğa çıkarıyor okuyucuyu. Romanın merkezinde ise olağandışı bir kadın var: Harika... Şair, tiyatrocu, istihbaratçı ve tutkulu bir âşık olan Harika’yı ve onu şekillendiren dönemi yazarından dinledik.
#Hikmet HükümenoğluOsmanlı İmparatorluğu'nun 34'üncü padişahı 2'nci Abdülhamid’in adı, geçtiğimiz hafta David Beckham’ın oğlunun düğünüyle gündeme geldi. İddiaya göre gelinin annesi Claudia Peltz'in boynundaki 94,80 karatlık elmas, aslında Sultan 2'nci Abdülhamid tahtan indirildiği esnada 'kaybolan' en nadide parçalardan biriydi... İddianın peşine düştük. Karşımıza ise gizemi hâlâ çözülemeyen Abdülhamid’in 'kayıp çantası' çıktı…
#2. AbdülhamidAvrupa'nın farklı bölgeleri tarih boyunca egemenliklerini ve kaderlerini tayin etme haklarını talep etti. 1960’lardan beri bağımsızlığını isteyen Seborga da bunlardan biri. Seborga'nın ayrı bir para birimi ve hatta bir prensesi bile var. İşte ülke olmak isteyen küçük bir köyün hikayesi…
#SeborgaRusya'nın işgal harekâtı sonrası Ukrayna'daki zoraki göç, akıllara 1917 Bolşevik İhtilali'nin ardından iç savaşa sürüklenen dönemin Rusya’sındaki topraklardan 'kaçışı' da getirdi. Başta bugünkü Kiev ve Moskova'dan olmak üzere yüz binlerce Rus, hayatta kalabilmek için yurt dışına kaçmış, en büyük rağbeti ise işgal altındaki İstanbul görmüştü... Osmanlı ordusuna birçok kez kafa tutan Çar'ın torunları canlarını kurtarmak için Osmanlı bayrağının gölgesine sığınmıştı. İşte bir asır öncesinin bol hüzünlü, kanlı hikayesi ve İstanbul'daki sosyokültürel hayata bıraktığı izler...
#Beyaz RuslarBolşevik Devrimi’nden kaçan Ruslar ve Ukraynalılar, İstanbul’da Dolmabahçe Sarayı’nın tiyatrosuna sığınmıştı. Yıllar sonra bu iki millet aynı sarayın bir başka bölümünde barış aradı. Harvard Üniversitesi’nin kütüphanesinden çıkan fotoğraflar ise o yılların sessiz şahitleri...
#Dolmabahçe1960’ların sonunda yıldızı parlamaya başlayan, 1970’den itibaren star olan Türkiye’nin en meşhur jokeylerinden, ‘İmparator’ lakaplı Süleyman Akdı ile geçmişe yolculuk yaptık. 13 bine yakın yarışa katılan, bunların yaklaşık 4 bin 500’ünü kazanan Süleyman Akdı’nın çocukluğunun, atçılığın mabedi olan Veliefendi Hipodromu’nda geçmesi tesadüf değil… Akdı, Afrika kökenli Osmanlı kölelerinden olan ve ‘Doru Jokey’ lakabını taşıyan babasının izinden gitmiş.
#Süleyman AkdıModa’da yürüyen şık şapkalı, tayyörlü hanımlar, Beyoğlu’na takım elbisesiz çıkmayan beyler, Paris’te Givenchy atölyesinden anılar, 68 olayları, düğmelerine logo koyarak hazır giyime havlu atan Fransız markalar, Yeşilköy’deki köşklerde ihtişamlı davetler… Türk modasının duayenlerinden ve ‘haute couture’ün ülkemizdeki ilk temsilcilerinden Vural Gökçaylı ile geçmişte çok renkli bir yolculuğa çıktık. Kendisini bulmuşken iyi stil önerilerini de aldık…
#Vural Gökçaylı13 Kasım 1918’de başlayıp 6 Ekim 1923’te Türk ordusunun şehre girişiyle sona eren İstanbul’un işgalinin öyküsü pek anlatılmaz, o yıllarda şehirde neler yaşandığı araştırılmaz. Art arda yayımlanan iki kitap; Turan Akıncı’nın ‘İşgal’i ile Prof. Nur Bilge Criss’in derlediği ‘100. Yılında İstanbul’un İşgal Günleri’ o yıllara ışık tutan önemli birer kaynak niteliğinde.
#İstanbul'un İşgali Kitaplarıİnsanlar neden dışarıda yemek yeme ihtiyacı duyar? Restoranlar ne zaman, nasıl ve neden ortaya çıktı? Pastanelerin Türk kültür tarihindeki yeri ne? ‘Fast food’ kültürü bize nasıl geldi? Günden güne değişen bir alışkanlığın yüz yıllık öyküsü, Ceylan Özge Kunduz ve Elif Yirmibeşoğlu’nun yazdığı ‘Hesap Lütfen’de toplandı.
#İstanbulBolşevik Devrimi’nden sonra kaçan Beyaz Rusların yaklaşık 30 bini Gelibolu’ya sığınmıştı. Önümüzdeki yıl, Beyaz Rusların bu göçünün 100’üncü yılı. Onsekiz Mart Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Vedat Çalışkan, zorunlu gurbet hayatı yaşayan Rusların etkilerini ve yaşadıklarını araştırdı. Beyaz Rusların tiyatro, kütüphane, dekovil hattı, futbol takımı kurduklarını belirten Prof. Çalışkan, “Gelibolu, Rusların yeniden ayağa kalkabilmesi için adeta bir sığınaktı. Bu insanlar, kendilerini ‘Gelibolulu’ olarak adlandırmışlardır” dedi.
#Bolşevik Devrimi"Biraz paramız kalmıştı. Bir adam yanımıza geldi. Sizi otele götüreyim dedi. Mecburduk, çare yoktu kabul ettik. Sirkeci'de bir otel. O yılların otellerini siz düşünün. Bir odada üç yatak, banyo yok, lavabo koridorda, tuvaleti kaldığımız kattaki herkes kullanıyor. Alışkanlıklar değişik. Gece üzerimde bir şeyler zıplıyordu. Mama yardım et! diye haykırdığımı hatırlıyorum."
#EdebiyatRUSYA’nın 1 Ocak 2016’da başlattığı domates ihracatı yasağı nedeniyle yeni pazarlara açılan sektör, en çok ihracatı Beyaz Rusya’ya yaptı. Geçen yıla göre 10 aylık dönemde yüzde 26 artışla 92 milyon dolarlık domates ihracatının 20.5 milyon dolarlık kısmı, Beyaz Rusya’ya yapıldı.
#DomatesHayatta en sevdiğim yer hep İstiklal Caddesi oldu. Taksim’den aşağı kaptırdım mı, içimi heyecan kaplar, o hava, o renk cümbüşü kalp atışlarımı hızlandırırdı. Beyoğlu’nun karnavalımsı ortamında, insanlar kaybolur, eşitlenir ve her seferinde yeni bir maceraya atılırdı. Biliyorum, pek çoğunuz için de öyle, Beyoğlu canımızı yakan, kişisel bir mesele. 2000’lerin ortasındaki ‘altın yıllar’da burası Avrupa’nın en gözde semtlerinden biriydi. Newsweek dergisi “Cool İstanbul: Avrupa’nın en havalı kenti” kapağıyla çıktığında, kimsenin umurunda olmamıştı. Bundan şüphemiz yoktu ki... Ve başrolde Beyoğlu vardı. Peki sonra ne oldu? Sert bir düşüşe geçti. Sokaktaki masaların kaldırılması, sembol mekânların kapanması, Gezi olayları ve terör saldırılarından sonra bir süre hayalet şehre dönüştü. Batılı turist kayboldu, boşluğu Arap turist ve mülteciler doldurdu. Meyhaneler kebapçı, barlar nargileci oldu. Sokakta Türkçeden çok Arapça duyulmaya başladı. Ve ayağını kesen kesim, “Beyoğlu bitti, Ortadoğululaştı” noktasına geldi. Bu doğru mu? Yaşanan dönüşüm ne ve arkasında ne var? Açık bir kafayla gittik, haftalarca çalıştık... Esnafla, tarihçilerle, mimarlarla, sanatçılarla konuştuk. Ara Güler’e de kulak verdik, İranlı sokak müzisyenlerine de... Beyoğlu Belediye Başkanı’yla Tarlabaşı’ndaki lüks inşaatları da gezdik, tam dibindeki mültecilerin gecekondularına da konuk olduk...En önemli şey kulak vermek, anlamak ve şehir hakkına sahip çıkmak... Beyoğlu’nun kaderi Türkiye’nin de kaderi. Dört gün sürecek yazı dizimiz hafta içi Hürriyet’te devam edecek. Haydi, hep beraber Taksim’den aşağıya bir süzülelim...
#BeyoğluBazılarına göre ‘30 Ağustos’u kutlamak gereksiz! Çünkü esas zafer Lozan’daymış. Birinci Harp’in son barış muahedesiyle 30 Ağustos Zaferi’ni kıyaslamak, “Patlıcan, armuttan daha lezzetli bir meyvedir” demek kadar abestir. Lozan’da zafer olmaz, çünkü diplomatlar orada birbirine süngüyle saldırmıyorlar. Büyük bir zaferdir 30 Ağustos, üstelik her ülkede de böylesi yoktur. Sahip olanlar da bu zaferi kutlar.
#İlber Ortaylıİstanbul’un en renkli köşelerinden Karaköy, tarihte Osmanlı’nın finans merkezi oldu, farklı kültürleri bir araya getirdi, Beyaz Ruslara ev sahipliği yaptı. Bugün büyük bir değişim içinde. Semtte yeni kafeler, restoranlar, oteller, sanat galerileri ve dükkanlar birbiri ardına açılıyor. Geçmişin izleri ise detaylarda gizli...
#KaraköyBazen binaların da insanlar gibi alın yazıları oluyor, ne yapsalar engel olamıyorlar. Geçtiğimiz hafta 57 milyon dolara satılan Beyoğlu’ndaki Narmanlı Han da alın yazısına boyun eğdi. En şaşaalı günlerinden en büyük sefaletlere doğru yol aldı. Şimdi merakla bekliyoruz: Kaderinde yeniden parıldamak var mı?