İki günlüğüne ‘huzur ve güven şehri’ Adıyaman’a gittik. Güzel, küçük, tarihi dokuya sahip, şirin bir doğu vilayeti. Her gün İstanbul’dan uçak var. Adıyaman’da bir köye (Sarıharman) konuk olduk, köy çocukları yararına yapılmış bir projeyi yerinde inceleyip çocukların sevinçlerine ortak olduk. Proje çok anlamlı. MEB’e bağlı bilim sanat merkezlerinde sınavla seçilmiş üstün yetenekli öğrencilere verilen atölye eğitimleri bu proje ile köy çocuklarına da veriliyor. ‘Sabancı Vakfı’ projeyi destekliyor, Bilal Zemin adlı öğretmenin bu işin koordinatörlüğünü yürütmesi Adıyamanlılar için büyük şans...
#YazarYıllık izinlerini Türkiye’de geçirdikten sonra yaşadıkları Avrupa ülkelerine dönüşe geçen gurbetçiler, yollarda karıştıkları kazalarla gündemde. Sadece son 5 günde yaşanan 7 kazada 2 kişi ölürken 1’i ağır 26 kişi yaralandı.
#Gurbetçilere Neler OluyorAyşe Ertunç Tuncel. Güney Koreli otomotiv markası Kia’nın son 1 yıldır Türkiye Grup Direktörü. Simay Alsan. İngiliz Jaguar ve Land Rover markalarının son 1.5 yıldır Türkiye Genel Müdürü. Erkek egemen bir sektör olarak anılan 100 yıllık geçmişe sahip otomotiv sektöründe, son dönemde dünyada ve Türkiye’de kadınların sayısında bir artış olsa da, Türkiye’de 49 markanın sadece 3’ünü kadınlar yönetiyor. Geriye kalan 46 markanın başında erkekler var. Sonuçta Türkiye’de kadınların sadece otomotiv sektörü değil yaşamın büyük bir kısmında fırsat eşitliğine sahip olmadığı ortada. TÜİK verileri de ülkemizde kadınların istihdam oranının, erkeklerin yarısından daha az olduğunu ortaya koyuyor. Otomotiv sektöründe bu rakamın çok daha düşük olduğu da markaları yönetenlerin sayısından belli oluyor. Bugün otomotiv sektöründe yer alan kadınların ağırlıklı olarak pazarlama ve iletişim alanlarında faaliyet gösterdiğini, iş satış ve marka yönetimine geldiğinde ise bu konuda pek şans bulamadıklarını görüyoruz. İşte bunun sebeplerini ve çözüm yollarını Ayşe Ertunç Tuncel ve Simay Alsan’a sorduk.
#OtomotivYakın tarihimizin hangi dönemine bakarsanız bakın Ajda Pekkan’ın tekabül ettiği bir ipucu bulabilirsiniz. 70’ler, 80’ler, 90’lar, 2000’lerde yaşanan sosyal ve toplumsal olayların bir iz düşümü gibidir Ajda Pekkan adı. Bu kadar sosyolojik ahkam kestikten sonra gelelim onunla buluşmamızın perde arkasına... O gün Ajda Pekkan olarak değil, Ajda olarak karşıladı beni. Ev halindeydi ve fotoğraf çektirirken bile kıyafetlerini değiştirmedi. Laf aramızda, gittikçe güzelleşiyor bu kadın. Bir de kendi tabiriyle bir “fırlamalık” gelmiş üstüne. Fotoğrafları çektirirken yan yana bağdaş kurmamız gerekti, ben çömelmeye çalışırken o lotus pozisyonunu almıştı bile. Sonra bana dönüp “Sumo güreşcisi gibi olmuşsun. Bacakların birbirine kavuşmuyor, biraz spor yapsana” demez mi? Haklı olmasına haklı da böyle pat diye söylenir mi insanın yüzüne. Ben de onunla bir sumo güreşi yapmaya tırstığım için bu röportajla yetindim.