PİYASALARDA tansiyon yüksek. Borsada düşüş, faiz ve döviz kurlarında ise yükseliş hakim. Faiz ve döviz daha gergin görülürken buna karşılık hisse senetleri tarafı nispeten sakin. Gerilimin kaynaklarından biri ABD Başkanı Trump’ın Çin’e yeni gümrük vergisi koyması oldu. Bir süredir var olan ticaret savaşları söylemlerini yeniden ateşledi. Bir başka tabirle yanan ateşe odun atarak daha da harlandırdı. Hatırlanırsa geçtiğimiz haftalardaki yazılarımızda Trump’ın ek gümrük vergisi kararının sonuçlarıyla bazı olasılıklardan söz etmiştik.
ŞAHİNE ÇEVİRMEYE YETTİ
Çelik ve alüminyum için getirilen ek vergi başka ürünlere sıçrar mı, ikinci şık olarak da Çin ABD’ye karşı tahvil silahını çeker mi, yani ABD tahvil alımlarını azaltır veya satar mı varsayımlarını dillendirmiştik. İlk şık için bazı söylemler gelmeye başladı. Bu açıdan gerçekleşme olasılığı daha yüksek. İkincisi için bu aşamada bir sinyal görülmese de birçok kişinin aklından geçiyordur sanırım. Çin’in en fazla ihracat yaptığı ülke olarak ABD için bu kararı alması elbette kolay değil. Üstelik Çin’in son yıllarda ekonomik büyümesi gerilerken. Ticaret savaşlarının global ticareti daraltıcı etkisinin yanı sıra muhtemelen enflasyon üzerinde etkileri olacaktır. Piyasaları tedirgin eden bir diğer gelişme ise son ABD Merkez Bankası (Fed) toplantısı oldu. Beklendiği üzere 25 baz puanlık artış ve bu yıl için üç faiz artışı öngörüsü ilk aşamada olumlu algılandı. Ancak Fed Başkanı Powell’in açıklamaları sonrası işin rengi değişmeye başladı. Fed üyeleri arasında bu yıl için dört faiz öngörüsünde bulunanların sayısının artması, 2019 için dört faiz beklentisi, 2020 yılına kadar faiz artışı ve bilanço küçültme operasyonlarına devam kararı Fed faiz kararının güvercin algısını şahine çevirmeye yetti.
BÜYÜME BEKLENİYOR
İç ekonomik gündemde neler var diye baktığımızda 29 Mart’ta 2017 yılı son çeyrek ekonomi büyüme verisi var. Beklenti yüzde 7 civarı yıllık bir büyüme. Bu oran gelirse beklentiler dahilinde olduğu için ciddi fiyatlamalara konu olmayabilir. Beklentileri aşan bir büyüme ise hareketliliğe neden olabilir. Yine yakında açıklanması beklenen Başbakan Binali Yıldırım’ın tanımıyla ‘özel süper teşvik paketi’ ve şubat dış ticaret verileri var. Geçen dönemde ciddi büyüme gösteren gözde sektörlerden inşaatta faiz yükselişlerinin de etkisiyle fiyat ve satışların artış hızında yavaşlama var. Beyaz eşya satışlarında ocak ve şubat aylarında görülen düşüşün nedeni daha çok vergi indirim teşvikinin bitmesiyle ilgili. Açıklanması beklenen yeni teşvik paketini Başbakan Yıldırım’ın “ekonomiyi soğutmak istemiyoruz” söylemleriyle birlikte dikkate almak gerekecek. 2017’nin ilk üç çeyreğinde kredi garanti fonunun (KGF) ekonomideki büyüme üzerinde önemli katkıları hissedilmişti. Bir diğer gündem ABD’de 11 Nisan’daki Hakan Atilla davası. Açıklanacak karar, sonuçlarına göre önemli olabilir. Yabancı yatırımcıların son iki hafta hisse senetleri ve tahvilde satış yaptıktan sonra 16 Mart haftası 240 milyon dolar alımda olmaları satışların kesilmesi açısından önemli. İç gündemden çok piyasalar üzerinde bu dönem dış kaynaklı gelişmeler etkili. Dış piyasaların denge bulması için ise zamana ihtiyaç var. Bu açıdan temkinli görünümün devamı beklenebilir.
BORSADA DESTEKLERE DİKKAT
PİYASALAR döviz kurlarının etkisinde. Sermaye piyasaları daha sakin görülürken para piyasalarında gergin bir görünüm var. Borsa özellikle THY gibi bazı lokomotif hisselerin katkısıyla çok fazla değer kaybı yaşamazken döviz kurları ve gösterge faiz oranları yükselişte. Ancak THY başta olmak üzere öncü hisseler irtifa kaybetmeye başlarsa borsanın da direnci düşer. Döviz kurlarının yükselmesine etki eden nedenlere bakıldığında ilk göze çarpan ocak ayı cari denge verileri olacaktır. Cari açığın beklentilerin üzerinde gerçekleşerek aylık 7.1 milyar dolar, yıllık 51.5 milyar dolar ulaşması ve milli gelire oranının yüzde 6’ya yaklaşması sanki işaret fişeği gibi oldu. Ardından finansman kalitesinin bozulduğuna dair değerlendirmeler geldi. Cari açığın finansmanının 5.2 milyar dolarlık portföy yatırımlarıyla (sıcak para) karşılanması önemli ayrıntılardan biri.
800 MİLYON DOLAR
Her ne kadar dış piyasalarda henüz risk iştahı korunuyor olsa da gelecek aylarda aynı ölçüde sıcak para girişi olacak mı? Veya nemalandıktan sonra bunun çıkışı olmayacak mı, soruları akla geliyor haliyle. Moody’s’in Türkiye’nin kredi notunu düşürmesine ilk aşamada piyasalar tepki vermezse de döviz kurlarının yükselmesiyle bu da vardı türünden hatırlatmalar oldu. Dış bakışı göstermesi açısından Türkiye’nin CDS oranlarının (risk pirimi) yükselmesi ve 11 Nisan’da ABD’deki Halkbank davasına ilişkin kararın açıklanacak olması, yabancı yatırımcıların son haftalarda hisse senetleri ve tahvilde satışta olmaları döviz kurlarındaki yükselişe ilişkin sayılabilecek diğer gelişmeler. Yabancı yatırımcılar 9 Mart haftasında hisse senetlerinde 222 milyon dolar, tahvil bonoda 476 milyon dolar satıştalar. Son iki haftalık satış 800 milyon doların üzerinde. Şubat ayından bu yana genelde satıştalar. Döviz kurlarındaki yükselişe bakılırsa Ocak ayında giren sıcak paranın bu satışlarla birlikte dövize yöneldiğini tahmin etmek zor değil.
TEPKİSİZ KALIYOR
Dış borsaların seyri, faiz artışı beklenen 21 Mart ABD Merkez Bankası (Fed) toplantısı, ABD Başkanı Trump tarafından getirilen alüminyum ve çeliğe ek gümrük vergi uygulamasının yansımaları, Türkiye’nin Afrin harekatı yakından izlenen diğer gündem konuları. Dış borsalardaki toparlanma çabaları güç kazanamadı. Dow Jones (ABD) ve Dax (Almanya) gibi öncü endekslerin zirve seviyelerine ulaşma çabaları yeterli olmadı ve son günlerde tekrar zirveden uzaklaşmaya başladılar. Ancak ABD Doları (dolar endeksi), altın fiyatları ve ABD uzun dönem tahvil faiz oranları sakin ve az da olsa geriliyor. İç piyasalarda özellikle döviz ve faiz tarafı olmazsa da Borsaistanbul dış borsalara ve dışarıdaki havaya daha uyumlu hareket ediyor. Doların dışarıda değer kaybına bağlı olarak dolar/TL kuru henüz 3.98 zirvesini geçemedi ancak Euro/TL kuru ve döviz sepetinde zirveler geçilip rekorlar tazelendi. Döviz kurlarındaki bu hareketin borsa üzerindeki baskısı hissediliyor. Diğer yandan piyasaların Türkiye’nin Afrin harekatına tepkisizliği sürüyor. Ancak Afrin merkezine girişin an meselesi olduğu açıklamaları bu yöndeki haber akışına duyarlılığı artırabilir. Piyasalarda temkinli görünüm korunabilir.
BORSADA SIKIŞMA SÜRÜYOR
YOĞUN iç ve dış gündeme rağmen piyasalar nispeten daha sakin. Borsada geri çekilmeler sınırlı kalırken faiz ve döviz tarafında yatay seyir hakim. ABD Başkanı Trump’ın açıkladığı alüminyum ve çeliğe ek gümrük vergisi kararının kesinlik kazanması, Moody’s’in sürpriz bir şekilde Türkiye’nin kredi notunu düşürmesi, Avrupa Merkez Bankası toplantısı, Türkiye Merkez Bankası’nın faizi sabit tutması, Afrin harekatı öne çıkan konu başlıkları. ABD başkanının çelik ve alüminyuma ek vergi getirme kararıyla “ticaret savaşları” tartışmalarına ivme kazandırdı. Bu karara Avrupa Birliği ve Çin dışında IMF Başkanı Lagarde, “Bu savaşın kazananı olmaz” diyerek karşı çıktı. Lagarde ile benzer şeyleri Merkel de söyledi. Avrupa Birliği kaynaklı açıklamalarda ise bazı tekstil ve gıda ürünleri gibi ABD’den ithal ettikleri ürünlere vergi koyabileceklerini açıkladılar. Hatırlanırsa geçen haftaki yazımızda korumacılık başka ürünlere de bulaşır mı diye sormuştuk. Bunun ilk işaretleri geliyor sanki.
375 MİLYAR DOLAR
Aslında Trump’ın açıklamalarında vurgu yapılan, ABD’nin bir yılda ürettiği çeliği sadece bir ayda üretiyor dediği ve ABD’nin en fazla dış ticaret açığı verdiği ülke Çin. 2017 yılında ABD’nin Çin’e dış ticaret açığı 375 milyar dolar. Zaten ilk tepki de Çin’den gelmişti. Yine hatırlanırsa ocak ayında Çin’in ABD tahvil alımlarını azaltacağına dair haberler çıkmış mali piyasalar bundan çok olumsuz etkilenmiş, yalanlama gelince piyasalar rahatlamıştı.
Bu defa da ABD’nin başlattığı ticaret savaşları mali piyasalara bulaşır mı diye sormak gerekecek. Şu anda bu yönde bir emare yok ama Çin tahvil kozunu öne sürebilir mi? Akla gelmiyor da değil. Dip not olması açısından son günlerdeki ABD-K.Kore yakınlaşmasını da yine Çin’e karşı bir hamle olarak görenler çoğunlukta.
ETKİSİ SINIRLI
Diğer yandan ticaret savaşının piyasalar üzerindeki etkisi bu aşamada çok sınırlı. Moody’s’in Türkiye’nin kredi notunu sürpriz bir şekilde düşürmesi Türkiye’nin zaten yatırım yapılabilir ülke konumunda olmaması nedeniyle piyasalara etkisi olmadı. Avrupa Merkez Bankası beklendiği üzere faiz değişimine gitmezken toplantı sonrası yapılan açıklamalarda klişeleşen “görünüm kötüleşirse genişleme artırılabilecek” ifadesinin tekrarlanmaması dikkat çekti ve Euro’ya biraz değer kazandırdı. Bu durum ise iç piyasalarda Euro/TL kuruna yeni zirve getirdi. Ancak daha sonra başkan Draghi’nin ılıman açıklamalarıyla Euro gevşerken bu da dolara hafif değer kazandırdı. Dolardaki güçlenme ve K.Kore konusundaki yumuşama altın fiyatlarında gerilemeye neden oldu. Cuma günü açıklanan ABD tarım dışı istihdam verileri beklentilerin üzerinde gelirken 21 Mart Fed toplantısında faiz artırım görüşünü kuvvetlendirebilir. Yoğun ekonomik gündeme rağmen Dow Jones (ABD) ve Dax (Almanya) endeksleri başta olmak üzere dış borsalar toparlanmakta zorlansa da dış piyasalarda risk iştahının sürdüğünü söylemek mümkün. Türkiye Merkez Bankası toplantısında faizler sabit kaldı. Dışarıda faiz artırım süreci devam ederken enflasyonda beklenen gerileme görülmeden faiz artışı zaten zordu. Türkiye’nin Afrin operasyonuna piyasaların tepkisizliği sürüyor. Ancak Afrin merkezine oldukça yaklaşılması nedeniyle harekatın zorluk derecesi daha da artabilir. Hisse bazlı hareketliliğe neden olan 2017 yıl sonu bilançolarının yayımı 12 Mart’ta tamamlanacak. Piyasalarda iyimserliği koruma çabası sürüyor.
SON günlerde iç gündemin piyasalar üzerindeki etkisi azalırken dış kaynaklı gelişmeler yön vermeye başladı. Yeni ABD Merkez Bankası (Fed) başkanı Jerome Powell’in Kongre’de yaptığı sunumda “daha fazla kademeli faiz artışına” vurgu yapan açıklamaları sonrası dolar değer kazanırken ABD tahvil faiz oranlarında yükseliş, dış borsalarda ise düşüş görüldü. Bu durum haliyle iç piyasalara da yansıdı. Bu gelişmenin etkisi geçmeden ABD Başkanı Trump sahne aldı ve çelik ithalatına yüzde 25, alüminyuma yüzde 10 gümrük tarifesi uygulayacağını açıkladı. Borsalar bunu olumsuz yönde fiyatlamaya başladı. Diğer yandan ABD’nin çelik ithalatında 6. sırada olması nedeniyle Türkiye’ye ve demir çelik şirketlerine etkileri konusu tartışıldı. Dip not olarak vermek gerekirse, belki ideolojik bir tartışmanın konusu olacak ama olayın bir diğer yönü, kapitalizmin babası ABD’nin serbest ticaret ilkelerine ters düşecek korumacılık yapması. 2008 küresel krizinde ABD’de devlet şirketlere para yardımı yapıp mortgage şirketlerini kamulaştırınca ABD’li ünlü borsacılarından biri “Çin’den fazla komünist olduk” demişti. Demek ki ülke çıkarları söz konusu olunca böyle uygulamalar olabiliyor. Ama piyasanın takıldığı yani pek hayra yormadığı nokta, Trump’ın bu söylemelerinin bir “ticaret savaşı” başlatacağı endişesi. Çin Ticaret Bakanlığı, Çin’in çıkarlarına zarar verirse korumaya yönelik önlemler alacağız, diyerek bu yönde ilk sinyali cuma günü verdi. AB komisyonu da “AB’nin sanayisini korumaktan kaçınmayacağız” dedi. Bir diğer soru, bu uygulama demir çelik dışında diğer ürünlere de bulaşacak mı? Bu yönde bir işaret yok ama bakalım zaman ne gösterecek?
MART ARTIŞI KESİN
Piyasalarda önümüzdeki hafta sonuçlarına göre önemli olabilecek gündemler var. 5 Mart Pazartesi enflasyon verileri, 7 Mart Çarşamba Türkiye Merkez Bankası toplantısı, 9 Mart Cuma günü ABD tarım dışı istihdam verileri var. Enflasyonda geçen yıla göre düşüş eğiliminin korunması beklenirken piyasa Merkez Bankası’ndan bu aşamada faiz değişikliği beklenmiyor.
BORSADA toparlanma çabalarına karşılık döviz kurlarında yatay seyir sürüyor. İyimserliğini korumaya çalışan piyasalarda öncü olması açısından Dow Jones Endeksi (ABD) başta olmak üzere dış borsaların seyri önemli. Geçen hafta açıklanan Fed tutanaklarında, ekonomik büyüme ve enflasyonda artış beklentilerine bağlı olarak faiz artışının sürmesi gerektiği vurgusu ABD tahvil faiz oranlarında yükselişe neden olurken dış borsalara satış getirmişti. Ancak borsalardaki düşüş sınırlı kaldı. Tutanakların açıklanmasıyla 21 mart toplantısında Fed’in faiz artırımına kesin gözü ile bakılıyor. Tartışma daha çok 2018 yılındaki faiz artırımlarının sayısına kaymış durumda. Tahvillerdeki faiz artışına bir süredir kayıtsız kalan dolar zayıf da olsa tepki vermeye ve değer kazanmaya başladı. Faiz yükselişi ve dolardaki değerlenme doğal olarak altın fiyatlarına düşüş olarak yansıdı. ABD tahvil faizlerindeki yükselişe rağmen borsaların çıkış trendlerini koruması ve zirvelerine yakın seyretmesine herkesin bir yorumu var.
YÜZDE 3’ÜN ÜZERİ
ABD’li yatırım bankalarından Morgan Stanley, “hisseler tahvil faizlerinden gelecek asıl zararı henüz görmedi, potansiyel hasarın yalnızca bir kısmını gördü” düşüncesinde. Bu aşamadan sonra izlenmesi gereken nokta borsalar veya diğer yatırım araçları tahvil faiz oranlarındaki yükselişe hangi seviyeden sonra tepki vermeye başlayacak? Telaffuz edilen seviye daha çok yüzde 3’ün üzerinde kalınması. Dikkat çeken bir diğer gelişme dışarıda piyasa faiz oranlarının yükselmesine karşılık içeride gösterge faiz oranlarındaki gevşeme. Üstelik yabancı yatırımcıların tahvil bonoda son iki haftada (9-16 Şubat haftası) 763 milyon dolar satış yapmalarına rağmen. Buna etken olarak enflasyonda yükselişin durması, bunun yanında Hazine’nin geçen yıl bütçe açığının üzerinde yapılan fazla borçlanma ile bu yılın ilk çeyreğindeki ödemeler için yaptığı hazırlıklar görülebilir. Yine aynı iki haftada hisse senetlerindeki satış ise 508 milyon dolar oldu. Geçen ay hisse senetlerinde yüzde 66 olan yabancı payı cuma günü itibariyle yüzde 65’in altına gerilemiş durumda. Yabancılar gardını almaya başladı demek için erken ama izlenmesi gereken bir durum. Piyasaların yönü konusunda yabancı yatırımcının ağırlığı malum. Tahvil ve hisse senetlerinde yaptıkları satışların dövize yöneldiğine dair emareler pek görünmüyor.
PİYASA DÜZENLEYİCİSİ
Yerli yatırımcıların bir bölümü döviz kurları düşünce alıp yükselince satarak trade (ticaret) yapıyor. Sanki küçük çaplı piyasa düzenleyicisi gibi. Bir diğer önemli gündem tabi ki Suriye. Piyasalar son dönemde belki de ilk defa geçen hafta Suriye konusundaki gelişmeleri bu ölçüde fiyatladı. Suriye rejimine bağlı kuvvetlerin Afrin’e girmeye çalıştığı ve buna Türkiye’nin müdahale ettiği haberleri piyasaları dalgalandırdı. Bu yöndeki haber akışı bazen abartlı, bazen de sağlıklı olamayabiliyor. Bu açıdan piyasanın ilk verdiği tepkilere göre panik halinde işlem yapmak zarar verebilir. Geçen hafta salı, çarşamba günü bunun bir örneğini yaşadık. Olumlu havayı tekrar yakalamaya çalışan borsaların tedirginliği üzerinden atması için son zirvelerin geçilmesi önemli olacak. Piyasalarda yeni beklenti ve çok rahat bir gündem olmamasına rağmen var olan trendi sürdürme çabası sürüyor.
DOLAR/TL KURUNDA YATAY HAREKET SÜRÜYOR
Dolar/TL kurunda yatay seyir devam ediyor. Geri çekilmelerde ilk destekler 3.75-3.71 seviyelerinde görülürken çıkış hareketinin başlaması için ilk direnç olarak görülen 3.85 seviyesinin geçilmesi gerekecek. Yön tayini için 3.71-3.85 destek direnç bandı izlenebilir.
GEREK sermaye gerekse para piyasalarında dengelerin çok hızlı değiştiği günlerden geçiyoruz. Piyasalar olumlu havayı tekrar yakalamaya çalışıyor. Son günlerde ABD tahvil faiz oranlarındaki yükseliş sürmesine rağmen borsa ve para birimleri faizdeki hareketlenmelere duyarsızlaşmaya başladı. ABD Merkez Bankası’nın (Fed) devam eden faiz artırım sürecine piyasaların da katılmasına rağmen dolar değer kaybediyor.
Oysa paranın fiyatı faizdir. Dolardaki zayıflama altın ve petrol gibi emtiaların yanı sıra borsalardaki yükselişe destek veriyor. Dolardaki zayıflamanın nedenleri hakkında ise oldukça geniş bir görüş yelpazesi var. Trump’a ve politikalarına olan güven kaybı, Avrupa ekonomilerindeki toparlanmaya bağlı olarak Avrupa Merkez Bankası’nın parasal genişleme politikasını gözden geçireceği ve ABD’nin kamu harcamaları ile bütçe ve cari açıklarında artış beklentileri, enflasyondaki yükselişe karşılık kazanç tarafının zayıf olduğundan enflasyon artışını sınırlayacağı gibi az veya çok haklılık payları da olan bir çok görüş mevcut.
KRİTİK BİR EŞİK
Geçen yazılarımızda da vurguladığımız üzere faiz ve borsaların yani birbirine alternatif sermaye ve para piyasalarının aynı yönde hareket etmesi piyasa işleyişine aykırı bir durum. Ama kısa süreli bu tür uyumsuzluklar olsa da daha sonra olağan dengeye tekrar dönülecektir.
Son günlerde her piyasa kendine göre gerekçelerle hareket ediyor. Çok detaya girmeden faiz artışı enflasyondan, borsa büyüyen ekonomiden, altın ise enflasyon artışı ve zayıf dolardan besleniyor görünümü hakim.
PİYASALARDA gerginlik hakim. Borsalarda sert düşüşlere karşılık faiz ve döviz kurları yani para piyasaları daha sakin. Son bir haftada Dow Jones Endeksindeki (ABD) düşüş zirve seviyesinden yaklaşık olarak yüzde 10’u aşarken, Borsa İstanbul’da yüzde 7 civarında. Aynı dönemde tahvil bono faiz oranları ve para birimlerindeki yükselişler daha sınırlı. Eski Fed başkanları Greenspan ve Yellen’in ABD borsaları düşüşe geçemeden hemen önce “hisse senetleri fiyatlarında balon var, hisse fiyatları yüksek” şeklinde ifadeleri olmuştu. Tetiği bir yerde onlar düşürdü veya işaret fişeğini onlar ateşledi, desek yeridir. Dow Jones endeksi son iki aydaki primini bir haftada geri aldı. Bir bakıma, kaşıkla verdi kepçe ile aldı. Daha önceleri yaşanan birçok düzeltme ve kâr satışları alım fırsatı olarak görülmüştü. Bu nedenle borsada uzun soluklu çıkış trendlerinde oluşan düşüş sinyallerinin ihmali, görmezden gelinmesi gibi duyarsızlık hali veya körlük son düşüşte de yaşandı sanırım.
ALTINDA GERİLEME
Genelde trend dönüşleri çok beklenmedik zamanlarda olur. Hatta “borsada düşüş başlayacağı zaman zil çalmaz” diye eski bir borsacı sözü de vardır. ABD borsalarındaki satışlarla eş zamanlı “güvenli liman” özelliği öne çıkarılarak tahvil bonoya ve altına alımlar geldi. Ancak daha sonraki aşamada yüksek faizle birlikte doların değer kazanmasına bağlı olarak altın fiyatlarında gerileme görüldü. Ticaret durmaz, sözünden hareketle şimdi borsalardan çıkan para nereye yönelecek, sorusuna odaklanmak zamanı. Daha düşük fiyattan tekrar borsaya mı dönecek yoksa makas değişikliğiyle faiz veya altın gibi diğer yatırım araçlarına mı? Bir yılı aşkın süren yükselişi dikkate aldığımızda son düşüşle birlikte borsaların çok ucuzladığını söylemek için henüz erken. Dow Jones endeksi öncülüğündeki düşüş Türkiye’nin de yer aldığı gelişen ülke borsalarına biraz daha zayıf yansıdı. Bu defa “Amerika hapşırsa dünya nezle olur” sözü tam karşılığını bulmadı yani. Bu olayda gelişen ülke piyasalarının daha düşük fiyat kazanç ve yüksek faiz oranları gibi faktörlerin bir parça etkili olduğunu, kalkan işlevi gördüğünü söylemek mümkün.
YÜKSEK MALİYET
Borsa İstanbul’da önemli değerleme kriterlerinden fiyat kazanç oranları 10-11 seviyelerinde seyrederken bu oranın ABD ve gelişmiş ülkelerde yaklaşık 20 ortalama ile hareket ettiği biliniyor. Ayrıca gelişen ülkelerdeki faiz oranları daha yüksek. Bu görünüm böyle zamanlarda belki avantaj olarak görülebilir fakat faiz yükselişi Türkiye gibi dış finansman ihtiyacındaki gelişen ülkeler için yeni borçlanmalarda daha yüksek maliyet demek. Bu durumda Türkiye’nin borçları çevirmek için yıllık kabaca 200 milyar dolar civarındaki dış kaynak ihtiyacı ve bankacılık sektöründe yüzde 121 oranındaki kredi/mevduat oranıyla reel sektörün 214 milyar dolarlık döviz açığı akla geliyor. Diğer yandan devamlılığı tartışmalı ekonomik büyüme dışında Türkiye’ye özel hikaye veya beklenti bulmak da zor bu aşamada. Ayrıca piyasaların bir süredir görmezden geldiği Suriye ve Ortadoğu var. Dış piyasalardaki gelişmelere duyarlılık devam etmekle birlikte temkinli görünüm korunabilir.
BORSADA kâr satışları görülürken döviz ve faiz tarafı daha sakin. Türkiye’nin Afrin operasyonu devam ederken piyasalar bu yöndeki gelişmelere tepki vermiyor. Etkileri hissedilmese de Suriye konusundaki gelişmeler yakından izleniyor. Doların değer kaybıyla birlikte ABD ve Almanya uzun dönemli faiz oranlarındaki yükseliş sürüyor. Son günlerde referans olarak görülen ABD ve Almanya uzun dönem tahvil faiz oranlarındaki yükseliş, çıkış trendlerini sürdüren borsalara kâr satışları olarak yansımaya başladı. Alternatif iki yatırım aracının aynı yönde hareket etmesi piyasa işleyişi bakımından çok sürdürülebilir bir durum değildi zaten. Önceki dönemlerde ABD tahvil faiz oranlarındaki yükseliş dolara değer kazandırırken gelişen ülke para birimlerine ve tabii ki TL’ye değer kaybı olarak yansırdı. Geçen hafta sonuna kadar neredeyse faiz yükselişini pek umursayan olmadı dense yeridir. Ancak yüzde üç seviyesi geçilirse başta gelişen ülkeler olmak üzere diğer piyasalara daha derin etkileri beklenebilir.
ABD BÜTÇE AÇIĞI
ABD tahvil faiz yükselişinde ABD Merkez Bankası’nın (Fed) devam eden faiz artırım süreciyle ısınan ekonomiye bağlı olarak enflasyondaki yükseliş beklentileri, ABD bütçe açığı ve Avrupa merkez bankasının gevşek para politikasını yıl sonuna doğru değiştirebileceği öngörüsünün payı var. Ekonomideki büyüme diğer yandan borsalardaki çıkışı besleyen bir durum. Özetle faiz ve borsalar bu aşamada kendine has gerekçelerle mecralarında hareket ediyorlar.
‘Büyük para haklıdır’ diyen eski bir borsacı sözünü hatırlayacak olursak kendine yüksek getiri arayan para bu dönem borsaya daha çok teveccüh gösterip oraları coşturdu. Fakat faizlerdeki yükseliş yeni bir cazibe alanı yaratabilir. Diğer yandan 1.900 zirvesinden gelip 2011 yılından bu yana uyuyan ve son dönemde dolardaki zayıflama, yüksek enflasyon beklentileri, bir nebze de jeopolitik gelişmelerden güç alan “altın” var. Ayrıca faiz artışlarına aldırış etmeyen ve güvenli liman özelliği tekrar hatırlanmaya başlayan Eski Fed Başkanı Greenspan, ABD piyasalarını kastederek “hisse senedi ve tahvillerde balon var” uyarısında bulundu.
TEST EDECEK
Eski başkan haklı çıkarsa “ticaret durmaz” diyen eski tüccar sözüne atıfla diğer yatırım araçlarını da artık alternatif olarak daha fazla dikkate almak gerekebilir. Kısa bir genel değerlendirme sonrası iç piyasa gündemine dönersek, pazartesi günü ocak enflasyonu açıklanacak. Ekonomi yönetiminin aralık sonrası enflasyonda yükseliş durur tezinin testi açısından ayrıca önemli olacak. Döviz kurlarının nispeten durulması ve İTO enflasyon verileri bu yönde olumlu bir sinyal veriyor. Yabancı yatırımcıların Türkiye pozisyonunda pozitif görünüm sürüyor. 26 Ocak haftasında hisse ve tahvilde alımdalar. Borsadaki yabancı hisse takası hafif gerilese de yüzde 65’in üzerinde. Türkiye’nin CDS oranlarındaki (risk primi) yükseliş şimdilik sınırlı. Son dönemdeki genelde başarılı halka arzlar ve yayınlanmaya başlanan 2017 yıl sonu bilançoları yakından izleniyor. Piyasalarda iyimserlik korunmakla birlikte olumlu gelişmelerin önemli ölçüde fiyatlanması ve borsada sıklaşan kâr satışları temkinli bir görünümü beraberinde getiriyor.
BORSADA KÂR SATIŞI ETKİSİ YAŞANIYOR