KASIM ayı nihayet bitti. Son yılların en gergin kasım aylarından bir yaşandı. Borsadaki düşüş yüzde 5’in üzerinde. Dolar/TL kurlarında aynı oranda artış görülürken faizdeki yükseliş ise biraz daha fazla. Gergin gündem belli ölçüde fiyatlanmış olarak bakiyesini aralık ayına devretti. ABD’de devam eden dava ile siyasi gelişmeler ilk sıralardaki yerini koruyor. Yani yine ekonomi dışı bir gündeme sahibiz. ABD’deki dava ile ilgili kararın önümüzdeki hafta çıkması zor görülüyor. Sonraki haftalara sarkma ihtimali yüksek olarak değerlendiriliyor. Piyasalarda bu yöndeki duyarlılık son günlerde biraz azaldı. Ancak sonuçları önemli olabilir. Başbakan ve başbakan yardımcısı Şimşek’in bu yönde bir olumsuzluk yaşanırsa “bankaların arkasında olunacağı ve sahip çıkılacağı” mesajları bu açıdan önemli görüldü. Yurtdışı hesap polemiği eksenli siyasi gelişmelerin ise etkileri ise bu aşamada sınırlı.
UYUM SAĞLAYAMADI
Ekonomik gündemde ise pazartesi enflasyon, cuma ise ABD tarım dışı istihdam verileri var. Daha önemli konu başlıkları bir sonraki hafta, merkez bankası faiz kararı ve Türkiye’nin üçüncü çeyrek büyüme verileri olacak. Kasımdaki kur artışı ve geçişkenliği nedeniyle enflasyon beklentileri biraz yüksek. Bu beklenti gerçekleşirse 14 Aralık toplantısında faiz artışı için Merkez Bankası’nın eli biraz rahatlarsa bu durum döviz kurları üzerine baskı yapar mı sorusu akla geliyor. Geçen hafta kredi derecelendirme kuruluşu S&P’den “Dirençli yüksek enflasyon ve Merkez Bankası’nın yetersiz cevabı Türkiye’nin kredi notu için endişe yaratması olası” gibi uyarı içeren bir açıklama geldi. Türkiye’nin CDS (risk primi) biraz düşse de gelişen ülkelere göre hala yüksek. Yabancı bakışında biraz yumuşama var ama henüz olumluya yorulacak boyutta değil. Türkiye mali piyasaları kendine has gündemi nedeniyle dış piyasalardaki iyimserliğe uyum sağlayamadı.
OLUMLU SEYİR VAR
Gelişmiş ve gelişen ülke borsalarında çıkış trendleri, risk primlerinde düşüş eğilimi sürüyor. ABD Merkez Bankası’nın (Fed) faiz artışı ve bilanço küçültme işlemine başlamasına rağmen önceki aylara göre azalsa da gelişen ülke piyasalarına fon akışı devam ediyor. Risk iştahı korunuyor. ABD’de düşük enflasyon beklentilerine bağlı olarak Fed’in faiz artış hızının zayıflayacağı varsayımı, vergi reformu oylamasının erteleneceği haberleri ve Trump’un Ulusal Güvenlik Danışmanı’nın itiraflarıyla dolar son günlerde değer kaybediyor. Bu durum ABD tahvil faiz oranlarındaki yükselişin sürüyor olmasının baskısıyla altın fiyatlarına pek yansımadı. İçerideki gram/TL fiyatı ise dolar/TL kuruna göre dalgalanıyor. Petrolde OPEC’in “üretimde kısıtlama süresini” 2018 sonuna kadar uzatma kararı, S. Arabistan ve Ortadoğu kaynaklı gelişmelerle güç kazanan yükselişin devamında etkili oldu. ABD’de görülen davanın piyasalar üzerindeki etkisi olayın kısmen fiyatlanmış olmasına bağlı olarak zayıflamaya başladı. Bu durum borsada tepki alımları, faiz ve döviz kurlarında ise hafif gevşeme olarak etkisini gösterdi. İçerideki siyasi tansiyon düşer, olağan dışı yeni bir gelişme olmazsa yılı iyi kapatma isteğiyle birlikte nispeten daha iyimser bir hava gündeme gelir mi konusunda izlemede olacağız. Dış piyasalarda ise gerek gelişmiş, gerekse gelişen ülkelere lehine olumlu bir seyir var. Piyasalarda baskı biraz zayıflasa da temkinli görünümün dağıldığı söylemek için henüz erken.
BORSADA DÜŞÜŞ TRENDİ SÜRÜYOR
SON günlerde piyasaların gözü kulağı ABD’deki davada. Türkiye’ye yabancı yatırımcı bakışında da bunun izlerini görmek mümkün. Türkiye CDS’lerindeki (risk primi) yükseliş, Fitch’in Türk bankaları ceza alırsa kredi notunun düşeceği uyarısı, yatırım bankası JP Morgan’ın 2018 görünüm raporunda TL için ağırlığını azalt tavsiyesi gibi bazı işaretler mevcut. Dalgalı havalarda döviz kurları piyasaların seyri açısından referans işlevi görüyor. Kur yükselişi sonuç. Döviz kurlarındaki yükselişin beslendiği nedenleri ortadan kaldırmadan sonucun değişmesini beklemek fazlaca iyimserlik olur. ABD’deki dava dışında cari açık, yüksek enflasyon gibi başkaca bazı nedenleri saymak mümkün. Ancak para politikasıyla ekonomi politikası arasındaki uyumsuzluk sanki daha önemli bir paya sahip.
DİZGİNLEMEYE ÇALIŞIYOR
Ekonomi yönetimi 250 milyar TL’yi bulan kredi garanti fonu (KGF) teşvikiyle ekonomide büyümeyi tercih ederken merkez bankası sıkı para politikasıyla döviz kurlarını ve enflasyonu dizginlemeye çalışıyor. Bir yandan ısıtılmaya diğer yandan soğutulmaya çalışılan bir yapı var sanki. Temel ekonomi politikası ve para politikalarına uyum açısından ABD Merkez Bankası (Fed) uygulamaları bu açıdan iyi bir örnek sayılabilir. 2008 küresel krizinde ekonomi küçülünce, Fed faiz oranlarını sıfıra çekip piyasaya bolca nakit verdi. Uygulanan politika sonuç verip ekonomide büyüme, işsizlikte düşüş gibi sonuçlar ortaya çıkınca da aylar öncesinden verilen mesajlarla piyasayı hazırlayarak faiz artırıp bilanço küçültme, piyasadan para çekme kararları alındı. Merkez bankasının faiz silahını çekmekte tereddütlerinin yanı sıra dövize satış yönlü müdahale için rezervlerin çok da rahat olmadığı malum. Hareket alanı çok da geniş olmayan Merkez Bankası, TL uzlaşmalı döviz satış ihaleleri ve bankaları geç likidite penceresi faizine yönlendirip örtülü faiz artırımı gibi operasyonlar deniyor. Bunların etkileri ise sınırlı.
SONUÇLAR İYİ OLMADI
14 Aralık’taki Merkez Bankası toplantısı ve faiz kararı bu açıdan önemli. Piyasada faiz artışı yönündeki beklentiler hafiften dillendirilmeye başladı. Enflasyonu düşürmeden faiz düşürme gibi ekonominin doğal işleyişine aykırı uygulamalar 90’lı yıllarda denendi, sonuçları hiç de iyi olmadı. Öncelik ekonomi yönetiminin de vurgu yaptığı üzere enflasyonun aşağı çekilmesinde. Bu noktada kur mu, faiz mi ikilemi tekrar öne çıkıyor haliyle. İkisi de maliyet, ikisi de finansman gideri. Diğer yandan merkez bankasının güven ve bağımsızlığı tartışma konusu haline gelmeye başladığı noktada Cumhurbaşkanlığı ekonomi danışmanlarından Cemil Ertem’in merkez bankasının karar almada bağımsızlığına vurgu yapan açıklamaları önemliydi. Ertem’in açıklamalarına ilk tepkiyi döviz kurları verdi, dolar/TL kısa süreli de olsa 3.90 seviyesine geri çekildi. Almanya’da güçlü gelen son ekonomik verilerle birlikte seçim sonrası hükümet kurma çabalarının sürüyor olması Euro’ya güç kazandırırken bu durum iç piyasalarda Euro/TL kuruna da yansıdı. Fed tutanaklarında enflasyon endişesine bağlı olarak faiz artış hızının yavaşlayacağı varsayımı ile dolar zayıfladı. Dışarıda doların değer kaybına rağmen altının ons/dolar fiyatı yatay seyrederken içeride gram/TL fiyatı ise kur etkisiyle yükselişini sürdürüyor. Her ne kadar belli ölçüde olumsuz fiyatlanma yapılsa da siyasi görünümdeki ABD’deki dava sonuçlanıncaya kadar piyasalar üzerinde baskı sürecek, gibi görünüyor.
BORSA TUTUNMA ÇABASINDA
BORSADA düşüş trendiyle birlikte destek noktalarında tutunma çabası sürüyor. İlk destek 103.000 olarak görülüyor. Bu seviye aynı zamanda çıkış trend desteği olması açısından önemli. Sonraki destekler 100.000-99.000 seviyelerinde. Olası tepki alımlarının ilk direnci ise 107.000 seviyesinde bulunuyor. Olası tepki çıkışının devamı için bu seviyenin geçilmesi gerekecek. Destek noktalarında tepki alımları görülse de satış baskısı sürebilir.
GEÇEN hafta bir önceki haftanın benzeriydi. Borsada zaman zaman görülen tepki alımlarına rağmen devam eden düşüş, döviz kurları ve tahvil bono faiz oranlarında ise çıkış trendi vardı. Dış piyasalarda Euro’nun değer kazanmasının yansıması olarak parite desteğiyle Euro/TL kuru yeni zirveler denedi, dolar/TL kuruna göre daha güçlü görüldü. Tahvil bono faiz oranlarındaki yükseliş ise yüksek enflasyon, merkez bankası para politikası, bütçe açığı gibi piyasadan ayrı bazı özel gerekçelerden besleniyor. Bir de piyasaların nedense kasım sendromuna dönüşen sıkıntılı görünümü eklemek gerekecek.
TAVIR DEĞİŞTİRİYOR
Son günlerde dikkat çeken bir diğer gelişme, yabancı yatırımcıların tavrında görülen değişim. Bunun ilk sinyallerini ülke ekonomilerinin risk ölçüsü olarak görülen CDS oranlarında (risk primleri) gördük. Türkiye’nin 5 yıllık CDS oranları eylül ayında 160 seviyelerinde iken kasım ayında 200’ün üzerinde seyrediyor. Daha somut gelişme veya realite ise Merkez Bankası’nın açıkladığı yabancı işlemlerindeydi. 10 Kasım haftası hisse senetlerinde 513 milyon dolar, tahvil bonoda 532 milyon dolar, toplamda 1 milyar doları aşkın yabancı satışı gerçekleşti.
FAİZ ELEŞTİRİLERİ
Gelen satış miktarı haftalık bazda son yılların en ciddi rakamlarından biri olarak görüldü. Yabancı yatırımcının tavır değişikliğine bir çok iç ve dış etkenler sayılabilir. ABD Merkez Bankası (FED) para politikası yani faiz artırım ve bilanço küçültme sürecinin başlamasıyla Türkiye gibi dış finansman ihtiyacındaki gelişen ülke piyasalarına olumsuz yansımalar bekleniyordu. Ayrıca iç gündemde beklenti ihtiyacının sürüyor olması, zorlaşan gündem, yüksek enflasyon, cari açık ve bütçe açığı gibi yumuşak karnımız sayılacak makro ekonomik veriler, 27 Kasım’da görülecek olan ABD’deki dava ile ilgili spekülasyonlar gibi bazı konu başlıklarını saymak mümkün. Öte yandan Moody’s’in Türkiye raporu moral vermekle birlikte piyasalar bu sıra bardağın boş tarafını görme eğiliminde.
Borsa özelinde belki dip not olarak vermek gerekirse son dönemlerde çok yakından izlenen Aselsan hissesine gelen kâr satışlarının etkisi ayrıca hissedildi. Yine ABD’deki dava bağlamında Halkbank da fiyat hareketleri yakından izlenen hisseler arasında. Diğer yandan cuma günü Cumhurbaşkanının yüksek faiz ve merkez bankası uygulamalarına eleştirileri dikkat çekti. Borsa İstanbul her ne kadar uyum sağlayamazsa da dış borsalarda ise iyimserlik sürüyor. ABD’de vergi reformunun Temsilciler Meclisi’nden geçmesi çıkış trendini sürdüren ABD borsalarına katkı yaptı. Dış piyasalarda altının ons/dolar fiyatı yatay hareketini sürdürüyor. İçeride ise altının gram/TL fiyatı kur etkisiyle yeni zirveler deniyor. Özetle, piyasalarda gergin ve sıkıntılı süreç devam ediyor. Önümüzdeki hafta olumsuz gelişmelerin belli ölçüde fiyatlanmasına bağlı olarak borsada tepki yükselişleri, faiz ve döviz tarafında kısa süreli gevşemeler görülse de mevcut trendlerin önümüzdeki hafta da korunması daha olası görülüyor.
PARA ve sermaye piyasaları arasında geçen haftalarda vurgu yaptığımız duyarsızlık azaldı. Faiz ve döviz tarafındaki gerginlik hisse senetlerini de etkisi altına aldı. Borsa bir süredir faiz oranları ve döviz kurlarındaki yükselişe kayıtsız kalmış ve yükselişini sürdürmüştü. Borsada genelde kasım ayları satıcılı geçer. Ay sonuna kadar ne olur yaşayıp göreceğiz ama bu yıl da bu gelenek bozulmayacak gibi. Son on yıllık periyotta kasım ortalamalarına bakıldığında borsada yüzde 3.1 değer kaybı, döviz sepetinde ise yüzde 1.5 oranında yükseliş var. Piyasaları taşıyacak yeni beklenti ihtiyacının sürüyor olmasına karşılık olumlu fiyatlamaya malzeme olacak gündem bulmak zorlaştı. Türkiye-ABD ilişkileri bağlamında vize yasağının sınırlı da olsa aşılmasına karşılık ABD’de devam eden dava ile ilgili yapılan spekülasyonlar nedeniyle piyasalar üzerinde bir baskı hissediliyor.
Başbakanın ABD ziyaretinde yapılan görüşmelerden iki ülke ilişkilerinde yumuşamaya yönelik net açıklamalar gelmedi. Bir diğer dikkat çekici nokta ise iç piyasaların dışarıdaki gelişmelere zayıf tepki vermesi. Borsa uzun bir süredir dış borsalardaki yükselişe uyum sağlayamadı, olumsuz ayrışma gösterdi. Altının gram/TL fiyatı ise dolar/TL kurundaki yükselişin etkisiyle yeni zirveler denerken altının dışarıdaki ons/dolar fiyatı yatay seyrediyor. Yine döviz kurlarının dış piyasalardaki parite hareketlerine duyarlılığı son günlerde biraz zayıfladı. ABD dolar endeksi ve ABD uzun vadeli tahvil faiz oranları geçtiğimiz günlere göre daha sakin seyrederken petrol fiyatlarındaki yükseliş sürüyor. Petrol üzerinde S.Arabistan ve Ortadoğu kaynaklı gelişmeler etkili. Bunları yan yana koyduğumuzda piyasaların iç gündemin etkisinde kaldığı veya ağırlıklı olarak iç dinamikleri fiyatladığı söylenebilir.
KIRILGAN 5’Lİ İÇİNDE
Diğer yandan yabancı bakışını göstermesi açısından Türkiye’nin CDS oranları (risk primi) yükselişini ve piyasalar üzerindeki baskısını sürdürüyor. Geçen haftanın dikkat çeken bir diğer gelişmesi uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarından S&P’nin Türkiye’yi yeni kırılgan 5’li içerisinde Pakistan, Arjantin, Katar ve Mısır ile birlikte göstermesi oldu. Objektifliği oldukça tartışmalı bir değerlendirmeyi çok ciddiye alıp onun üzerinden karamsar yorumlar yapmak doğru değil. Bununla birlikte finans ve ekonomi çevrelerinin okuduğu bu değerlendirmeleri tamamen yok saymak da aynı ölçüde yanlış olacak. 2017/09 dönem bilançoları borsadaki satıcılı süreç nedeniyle çok da fiyatlamadı, hisse bazlı hareketlilik zayıf kaldı. Borsa yukarı yönlü hareketlendiğinde iyi bilançonun iyi prim olarak geri dönmesi muhtemel bir gelişme olacaktır. Özetlersek geçen haftayı sıkıntılı geçiren piyasalarda önümüzdeki hafta için de farklı bir süreç beklemek için çok geçerli nedenler görülmüyor. Bu durum borsada destek noktalarında tepki alımları, döviz ve faizde düzeltme hareketine bağlı geri çekilmeler için engel değil. Ancak yatırım araçlarında mevcut trendlerin korunması olasılığı yüksek görülüyor.
BORSA 110.500 SEVİYESİNİN ÜZERİNDE KALAMADI
BORSADA çıkış hareketi yerini düşüşe bıraktı. Çıkışın devamı ve gücünü koruması açısından 110.500 seviyesinin üzerinde kalması önemliydi. Hatırlarınsa geçtiğimiz hafta endeksin 110.500 seviyesinin üzerinde tutunmaması durumunda düşüş habercisi olan “boğa tuzağı” görünümünden bahsetmiştik. Bu durum gerçeklik kazandı. Tutunma noktaları 108.500 ve 107.000-105.000 olarak görülüyor. 107.000-105.000 daha önemli. Yukarı yönlü hareketlenmelerde ise 110.500 seviyesini artık direnç olarak görmek gerekecek. Bu seviyeye hareketlenmelerde satışla karşılaşılabilir. Sonraki dirençler 112.500 ve 115.000 seviyelerinde. Destek noktalarında tepki alımları görülse de satış baskısı korunabilir.
BORSADA banka hareketi yaşandı, banka hisseleriyle yükseldi, yine banka hisseleriyle kazançların önemli bir kısmı geri verildi. Geçen hafta bahsettiğimiz para ve sermaye piyasaları arasındaki uyumsuzluk cuma gününe kadar sürdü. Borsadaki iyimserlik, faiz ve döviz tarafındaki yükselişe daha fazla direnemedi. TL dışında başta G.Afrika Rand’ı ve Rus Rublesi olmak üzere gelişen ülke para birimlerinde de cuma günü dikkat çekici değer kayıpları görüldü. Başbakan tarafından kredi garanti fonunun (KGF) devamlı hale geleceği açıklaması, bankacılık hisselerinde ve borsada iyimserliğe neden olmuştu. Ancak kredi garanti fonundan geri dönüşlerin tekrar kredi olarak verileceği, bankaların yüksek kredi/mevduat oranları ve Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Aydın’ın geçtiğimiz aylarda “elde avuçta ne varsa piyasaya kredi olarak verdik” açıklamalarını yan yana koyduğumuzda bundan sonraki kredi garanti fonu uygulamalarının hem kaynak hem de kârlılık açısından daha sınırlı bir etki yapacağını tahmin etmek zor değil.
YERLİ OTO ETKİSİ
Bir diğer gelişme yerli otomobil üretimi konusunda görev alacak 5 grubun belirlenmesi diğer anlatımla ‘yiğitlerin meydane çıkması’ oldu. Bu gelişmenin sadece ilgili şirketler değil piyasanın geneli üzerinde de etkisi hissedildi. Faiz ve döviz tarafında ise yükselişler yabancı çıkışı mı var, sorusunu akla getirmişti. Ancak geçtiğimiz perşembe günü açıklanan Merkez Bankası kayıtlarına göre faiz ve döviz kurlarındaki yükselişi yabancılar fırsat olarak görmüşler, 27 Ekim haftasında tahvil bonoda 448 milyon dolar, hisse senetlerine ise 63 milyon dolar sıcak para girişi gerçekleşmiş. Aslında para piyasalarının derdinin daha çok enflasyon olduğu cuma günü açıklanan verilerle anlaşıldı. Ekim enflasyonu beklentilerin oldukça üzerinde gerçekleşti. Mevsimsellik, döviz kuru ve petrol fiyatı artışları, ekonomik büyüme gibi etkilerle maliyet ve talep enflasyonu bir araya gelmiş görülüyor. Merkez Bankası başkanı hafta içi yaptığı enflasyon sunumunda yıllık enflasyon hedefini 1.1 puan yukarı çekerken ekim ve kasım için yüksek enflasyon beklentisini söylemişti. Yüksek bütçe açığını da dikkate aldığımızda faizin düşmesi daha da zor gibi.
ABD Merkez Bankası (Fed) başkanlığı için başkan Trump, Yellen politikalarından yana görülen Powell’ı aday gösterdi. Bu açıdan piyasalarda fazlaca etki yapmadı. Dış borsalarda çıkış trendleri ve risk iştahı sürerken iç gündem nedeniyle Borsa İstanbul dışarıdaki havaya uyum sağlamakta zorlanıyor. Henüz sonuç çıkmayan vize yasağı konusundaki Türkiye-ABD görüşmeleri, ABD’de devam eden dava, tekrar yükselmeye başlayan Türkiye’nin CDS oranları (risk primleri), ABD tarım dışı istihdam verileri ve S&P’nin Türkiye değerlendirmeleri diğer önemli konu başlıkları oldu. Para ve sermaye piyasalarının birbirinin alternatifi olduğu (ters korelasyon), riskler veya olumlu gelişmelere piyasa işleyişi gereği farklı yönde tepkiler vermesi gerektiğini tekrar hatırlatmakta yarar var. Para piyasalarında temkinli görünüm cuma günü itibariyle bir süredir iyimserliğini koruyan sermaye piyasalarını da etkisine almaya başladı.
DALGALANMA DEVAM EDEBİLİR
PİYASALARDA uyumsuz bir süreç var. Uyumsuzluğu izah etmek gerekirse, para piyasalarında yani faiz ve döviz tarafında yükseliş, borsada ise daha sakin ve iyimser bir görünüm var. Ters korelasyon olması gereken sermaye ve para piyasalarındaki gelişmeler son günlerde birbirini desteklemiyor. Bazen bu tür kısa süreli uyumsuzluklar olsa da sonra olağan denge tekrar kuruluyor. Ancak faiz ve dövizde yükseliş devam ederse borsanın bu görünümünü koruması elbette zor olacak. Bir başka bakış açısı ya da soru, faiz oranı ve döviz kurlarındaki yükseliş Türkiye’ye yeni sıcak para girişleri için zemin oluşturur mu?
İYİMSERLİK OLURFaiz makası gelişmiş ve gelişen ülkelerle daha da açılmasına rağmen bunu söylemek için erken ve bu aşamada fazlaca iyimserlik olur. Veya, en azından kur ve faizde gerileme, borsada çıkışın tekrar ivme kazanması gibi emareleri görmek gerekecek. Gündemde olarak, Türkiye ve Avrupa merkez bankası toplantı sonuçları, siyasi gelişmeler, Türkiye’nin ABD, Almanya ve AB ilişkileri, yeni Fed başkanı konusundaki bekleyiş, yayınlanmaya başlanan üçüncü çeyrek bilançoları, beklentilerin üzerinde gelen ABD üçüncü çeyrek büyümesi izlenen konu başlıkları. Ayrıca önümüzdeki cuma TUİK’in açıklayacağı Ekim enflasyonu ile ABD tarım dışı istihdam verileri var.
Türkiye ve Avrupa merkez bankası beklendiği üzere faiz değişimine gitmedi. Avrupa merkez bankası, Ocak ayından itibaren varlık alımlarını yarı yarıya düşürecek olmasına rağmen varlık alım programının Eylül 2018’e uzayacağı açıklaması ‘güvercin’ tonda bulundu. Bu durum zaten bir parça İspanya Katalonya konusu ile aşınan Euro’ya dış piyasalarda değer kaybettirirken ayrıca güçlü ABD büyümesinin desteğini de alan doların değerlenmesine neden oldu. ABD dolarındaki değerlenme, altının dış piyasalardaki ons/dolar fiyatına düşüş olarak yansıdı. İçeride ise dolar/TL kurundaki artış nedeniyle altının gram/TL fiyatındaki yükseliş sürdü. Uzun vadede Avrupa merkez bankası ABD merkez bankasını (Fed) izleyeceğinin sinyalini verdi. Yakında açıklanması beklenen Fed başkanlığı için daha hızlı ve yüksek faiz artırımından yana olan Taylor’ın gelmesi halinde doların değer kazanımının devamı beklentiler dahilinde. Türkiye-ABD arasındaki vize yasağı konusunda iki ülke heyetleri arasında bir süredir yapılan görüşmelerden şimdiye kadar sonuç çıkmadı. ABD’de devam eden davaya bağlı spekülasyonlar sürüyor.
ZOR PİYASA KOŞULLARIDış borsalarda rekorlar tazeleyerek devam eden çıkış trendlerine Borsa İstanbul iç gündem nedeniyle uyum sağlayamadı. Ayrıca iç piyasalarda faiz oranı ve döviz kurlarının eş zamanlı yükselmesi dikkate değer bir başka gelişme. Piyasa işleyişi gereği yükselen faiz oranlarının döviz kurlarını baskılaması, TL’nin değerlenmesine katkı yapması beklenirdi. Bunun açılımı ise tahvil ve bonoya gelen satışlar, dövize gelen talep. Bu açıdan önümüzdeki perşembe günü Merkez Bankası’nın açıklayacağı yabancı işlemlerinde tahvil, bono pozisyonlarındaki değişime dikkat etmek gerekecek. Tekrar yüksek kur yüksek faiz sürecine girildi. Faiz ve döviz kurlarında yükseliş sürerse, finansman giderlerinde artış, banka ve şirket kârlarında zayıflama, maliyet enflasyonu, döviz borçlarının TL karşılığında artış gibi bir çok sonucu beraberinde getirecek haliyle. Yani makro ekonomik verileri de etkileyecek. Geçen haftaki borçlanma ihalelerine ilgi azdı. Geçtiğimiz haftalarda tahvil bonoda yabancıların daha çok satış yönünde görülmesi sinyaldi bir bakıma. Cuma günü akşam biraz gerilemesine rağmen Türkiye’nin CDS oranlarındaki (risk primi) son günlerdeki yükseliş yabancı bakışını izah ediyor. Bardağın dolu tarafı ise yıl sonuna kadar yüklü itfa ve borçlanma ihalesi olmayacak. Piyasalardaki görünümü özetleyecek olursak, zor piyasa koşulları bir süre daha devam edecek gibi görünüyor.
DİRENÇLERE DİKKATBORSADA zirve seviyelerine yaklaştıkça satışlar görülüyor. Geri çekilmelerde destek noktaları 106.500-106.000 ve 105.000 seviyelerinde. Bu seviyelerde tutunmazsa sonraki destekler 103.000-102.000 olarak görülüyor. Yükselişin devamında direnç noktası 110.500 zirvesinde. Bu seviyelerde satışlar görülebilir. Çıkışın devamı için 110.500 seviyesinin geçilmesi gerekecek. Bu durumda sonraki dirençler 112.000-113.000 seviyelerinde. Yukarı yönlü hareketlenmeler satışla karşılaşabilir.
KAYIPLARIN telafi edildiği, iyimserliğin tekrar yakalandığı bir hafta yaşadık. Bunu destekleyen gelişmelere bakacak olursak, Kuzey Irak’ta tansiyonun düşmesi, vize yasağı konusunda Türkiye ve ABD heyetleri arasındaki görüşmelerden sorunun çözümüne yönelik beklentiler, dış piyasalardaki olumlu havanın sürüyor olması gibi ana başlıklarda toplamak mümkün. Kuzey Irak’ta gerilimi azaltan gelişme olarak Irak ordusunun Kerkük ve çevresinde hakimiyeti sağlaması, bölge ülkeleri Türkiye, İran, Irak hükümetlerinin işbirliği içinde olması, önemliydi. Türkiye-ABD arasındaki vize sorunun aşılması yönünde açıklamalar gelmesine rağmen henüz sonuca ulaşılmış değil.
Borsa gerek Kuzey Irak gerekse Türkiye-ABD ilişkilerindeki sorunların baş gösterdiği seviyeleri yakaladı. Ancak para piyasaları yani faiz ve döviz tarafı için aynı şeyleri söylemek zor.
600 MİLYON $’lık SATIŞ
Borsaya göre daha sınırlı bir geri kazanım var. Gösterge tahvil bono faiz oranlarındaki yükseliş eğiliminin korunmasının nedenlerine bakılacak olunursa, 13 ekim haftasında yabancı yatırımcılardan gelen 600 milyon dolarlık satış dışında enflasyonda yükselişin korunması ve önümüzdeki hafta Hazine’nin yapacağı yüklü miktarda itfa ve borçlanma ihalelerini dikkate almak gerekecek. Döviz kurlarının eski seviyelerine çekilmeme nedenleri olarak ise düşüşlerde alıcı gelmesi ve dış piyasalarda ABD dolarının değer kazanımının payı var. ABD dolarının Euro başta olmak üzere altı ülkenin para birimine karşı değerini gösteren dolar endeksinde taban seviyelerde oluşan bazı çıkış formasyonları izlenmesi gereken bir durum. Yeni Fed başkan adayları konusundaki değerlendirmeler, AB liderler zirvesi, siyasi gelişmeler gündemin diğer satır başları.
YENİ BEKLENTİ İHTİYACI
Faiz değişiminin beklenmediği 26 ekim merkez bankası toplantısını da önümüzdeki haftanın gündemine eklemek gerekecek. Yeni Fed başkan adayları konusunda çok belirgin olmazsa da fiyatlamalar yapılmaya başladı. Piyasalarda “Taylor etkisi” diye adlandırılan John Taylor’ın başkan olması halinde daha yüksek ve hızlı faiz artışı yapması öngörüsü dolara bir miktar değer kazandırdı. Başkanlık değişimi Şubat 2018’de. Ancak önümüzdeki hafta veya Kasım ayının ilk haftası gibi yeni Fed başkanının açıklanması bekleniyor. Bu tarihlerde fiyatlamalar daha da netlik kazanabilir. Dış piyasalardaki iyimserlik risk iştahının sürdüğünü gösteriyor. Diğer yandan dış borsalarda rekor tazeleyerek devam eden yükseliş hareketleri kâr satışı olasılığını da artıyor. Gündemdeki olumsuzlukların etkisini kaybetmesine bağlı olarak yaşanan iyimserliğin devamı için piyasaları taşıyacak yeni beklenti ihtiyacı karşılanmış değil. Bu açıdan Eylül dengelerini tekrar yakalayan piyasalardaki olumlu hava görünüme biraz temkinli yaklaşmakta yarar var.
EKONOMİ dışı gelişmelerin etkisindeki piyasalar yeni denge oluşturma çabasında. Türkiye ile ABD arasında karşılıklı olarak “vize yasağı” getirilmesi piyasaları gerdi. Daha sonra sorunun çözümü konusunda adımların atılacağına dair söylem ve beklentiler piyasalara bu defa olumlu yansıdı. Gerek sermaye piyasaları (borsa), gerekse para piyasaları (faiz-döviz) kayıplarını kısa sürede telafi etti. Piyasalar ABD’den vize yasağının çözümü için önümüzdeki hafta bu yönde netleşme sağlanacak diye bekliyor. Görüşmelerin sonuçlarını görmek gerekecek.
VERGİ ORANLARI
Türkiye’nin fiilen müdahil olduğu Suriye İdlib operasyonu, Kuzey Irak, OHAL’in uzatılacağı yönündeki haberler, ABD Merkez Bankası (Fed) tutanakları, tekrar ısınan siyaset, geçtiğimiz günlerde açıklanan bazı vergi oranlarındaki indirim ve iptaller, dış borsalar ve doların seyri gündemin diğer satır başları.
ABD-Türkiye ilişkileri nedeniyle Kuzey Irak gündemde geriye düştü. Ancak bu yönde yeni bir gelişme olursa duyarlılık tekrar artacaktır. Bu aşamada dikkatler daha çok ABD-Türkiye ilişkilerinde. Düşük enflasyon endişelerinin öne çıktığı Fed tutanaklarının piyasalar üzerindeki etkileri sınırlı kaldı. Enflasyon Fed faiz kararı için en önemli referanslardan biri. Tutanaklardaki düşük enflasyon söylemleri ve cuma günkü ABD enflasyon verisinin beklentilerin altında kalması, dolara hafif değer kaybettirirken altın fiyatlarına (ons/dolar) yükseliş olarak yansıdı. Dış borsalarda rekorlar tazeleyerek devam eden çıkış trendleri risk iştahının sürdüğünün göstergesi. İç gündem nedeniyle bir süredir olumsuz ayrışma gösteren Borsa İstanbul son günlerde dışarıdaki bu görünüme uyum sağlama çabasında.
321 MİLYON DOLAR
6 Ekim haftasında hisse senetlerinde 50 milyon dolar, tahvil bonoda 50 milyon dolarlık alımlarla ekime giriş yapan yabancı yatırımcıların tavrı önemli. Eylülde borsada 321 milyon dolarlık satış yapmışlardı. Ödemeler dengesi tablosuna göre, ocak-ağustos döneminde para girişlerinde ağırlık yine portföy yatırımlarında (hisse, tahvil bono) görülüyor. Yani sıcak parada. Doğrudan yatırımlar 2016’nın gerisinde kalırken sıcak para girişleri iki kattan fazla artmış. Sıcak paranın yüzde 80’den fazlası ise tahvil bono tarafına giriş yapmış.