Yeni yıla Borsa İstanbul iyi başladı. Geçen hafta yaklaşık yüzde 10’a yakın bir prim görülürken döviz kurlarında hafif yükseliş vardı. Dolar yukarı borsa yukarı algısı zayıflasa da korundu. Diğer yandan tahvil bono (kısa, uzun) faiz oranlarında yükseliş devam etti. TCMB faiz oranındaki indirimlere rağmen yükselen faiz oranlarına ilişkin MÜSİAD Genel Başkanı Mahmut Asmalı, “Yüzde 14’lük politika faizi maalesef reel sektöre yansımış değil. Kredi faizleri şu an yüzde 30‘lar seviyesine çıkmış durumda. Mevduat faizleri de arttı maalesef. Böyle olunca, mevduat faizi bu derece yükselirse kredi faizleri de yükseliyor” şeklinde değerlendirmelerde bulundu. Birbirine alternatif olan sermaye ve para piyasalarının zıt yönlü hareket etmesi piyasanın olağan seyri olarak kabul edilir. Ancak bu görünüm son aylarda aynı yönde hareket şekline döndü. Bu noktada enflasyon etkilerinden söz etmek gerekecek. Yatırımcıların yüksek enflasyona karşı korunma aracı olarak döviz, gayrimenkul gibi yatırım araçları yanında kısmen de olsa hisse senetlerini tercih ettiği görülüyor.
DIŞARIDA DA GÖRÜLÜYOR
Piyasada faiz oranlarındaki yükselişi, beklentilerin üzerinde gelen enflasyon ile izah etmek gerekecek. Bununla birlikte son görünüme bakarak konuşacak olursak, gerek mevduat, gerekse tahvil bono faiz oranları ise enflasyonun altında kaldığı görülüyor. (eksi faiz) Bu aşamada dolar yukarı borsa yukarı algısının enflasyon yukarı borsa yukarı algısına evrildiği gibi bir durum ise genel anlamda doğru olmayabilir. Enflasyonun şirket kârlılıkları ve ciroları üzerinde bir genişlemeye neden olması ilk etki olarak söz konusu. Daha geniş ölçekte yüksek enflasyonun işletme sermayelerinde aşınma, satın alma gücünün zayıflaması ve yüksek faiz nedeniyle finansman maliyetleri gibi yansımaları malum. Para ve sermaye piyasaları arasındaki uyumsuzluk bazen dış piyasalarda da görülüyor.
FED ŞAHİNLEŞİYOR
Dış piyasaların geçen haftaki gündemi yine ABD Merkez Bankası (Fed) ve ABD kaynaklı gelişmelerdi. Son toplantıya ait Fed tutanaklarında üyelerin, “Omikron varyantının ekonominin toparlanma patikasını değiştirmeyeceğini fakat arz sıkıntılarının beklenenden daha uzun sürebileceği, bilançonun son döngüde görülenden daha hızlı daralabileceği, faiz artışının tahminlerden daha erken olma ihtimalinin yükseldiği” yönünde görüşte bulundukları görüldü. Fed tutanakları bu açıdan “şahin” bulundu. Gerçi bu süreç kasım toplantısıyla başlamıştı. Ayrıca St. Louis Fed Başkanı James Bullard, Fed’in Mart ayında faiz oranlarını artırabileceğini ve şu anda enflasyona karşı gerektiğinde daha agresif adımlar atmak için iyi bir konumda olunduğunu bildirdi. Tutanakların açıklanmasıyla ABD borsalarında ve Avrupa kâr satışları görüldü. Ancak satışlar çok fazla derinlik kazanmadı ve borsalarda çıkış trendleri korundu. Diğer yandan piyasaların önemli bir referans olarak gördüğü ABD 10 yıllık bono faiz oranında çıkış eğilimi ivme kazandı ve 30 Mart’tan sonraki en yüksek seviyesine ulaştı. ABD dolarında değer kazanımı ise biraz ivme kaybetse de sürüyor.
EURO’DA DEĞER KAYBI
Dikkat çeken konu Euro/dolar paritesinin 1.13 seviyesinin üzerinde kalması ve Euro’daki değer kaybının durması oldu. Avrupa Merkez Bankası Başkanı Lagarde geçen ayki toplantı sonrası “2022 yılında faiz artışı pek olası görülmüyor” demişti. Buna karşılık Fed’den bu yıl üç, 2023 yılında üç faiz artırımı bekleniyor. Bu görünüşe göre Euro’daki değer kaybının devamı yönünde beklentiler vardı. Buna gerekçe ne olabilir diye düşünüldüğünde, Almanya’da enflasyon oranının yüzde 5.3 ile son 30 yılın zirvesine çıkması ve bu şartlarda düşük faiz ortamının pek de korunamayacağı varsayımı olabilir. Ayrıca küresel finans piyasalarında Fed lokomotif olarak bilinir. Dünyanın diğer öncü merkez bankaları için önemli bir referanstır ve değerlerinin onu takip ettiği birçok defa tecrübe edilmiştir. Bu yıl Fed’in parasal sıkılaşma politikasına geçmesi Türkiye’nin de dahil olduğu dış finansman açığı ülkeler için olumsuz bir durum. Daha pahalı para demek bir bakıma. Borsaların pandemi sonrası önemli ölçüde ucuz ve bol paradan beslendiğini dikkate alırsak borsalar için de hiç istenen bir tablo olmayacağı açık.
YABANCI YATIRIMCIDAN 231 MİLYON $’LIK SATIŞ
2021 yılının son haftasına girerken piyasalar oldukça dalgalı bir seyir izliyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından pazartesi akşamı açıklanan ‘döviz garantili mevduat’ hesabının fiyatlamaları devam ediyor. Döviz kurlarındaki sert düşüş aynı ölçüde Borsa İstanbul’a da yansıdı. Dolar/TL kuru 18.00 seviyesinin üzerinden 10.25’e kadar geri çekilirken 2.406 seviyesini test eden Borsa İstanbul 1.726 seviyesini gördü. Son yılların en büyük volatilitelerinden biri olarak kayda geçen bu hareket sonrası gerek borsada gerekse döviz kurlarında tepki yükselişleri görüldü. Borsa İstanbul’un dolar/TL kuru ile uyumu sürüyor. Dolar yukarı borsa yukarı görünümü dolar aşağıya borsa aşağıya gibi bir şekle bürünmüş durumda. Cuma günü borsa ve döviz kurlarında yaşanan tepki çıkışında da yine aynı uyum korundu. Bununla birlikte gösterge tahvil faiz (piyasa) oranındaki yükseliş eğilimi korunuyor. Para ve sermaye piyasalarında önceki dengeler değişti, son günlerde yeni denge arayışı söz konusu. Bu süreç biraz zaman alabilir. Diğer yandan açıklanan mevduat paketiyle ilgili tebliğler gelmeye devam ediyor. Zaman içinde, tasarruf sahipleri daha aşina oldukça sistem oturacaktır. Ancak ilk tepki olarak olumlu bir etkiden söz etmek mümkün. Döviz kurlarındaki düşüş bir rahatlama sağladı ve gerilim düştü. Dileriz devam eder. Bu görünümün sürdürülebilirliği hem piyasalar hem de ekonomik verilerin seyri açısından oldukça önemli olacak.
EKONOMİK VERİLER YAKINDAN İZLENECEK
Yeni mevduat paketiyle önümüzdeki dönem enflasyon, dış ticaret ve TCMB rezerv değişimleri gibi datalar daha yakından izlenecek. Enflasyon beklentilerinde kur geçişkenliğine bağlı bir gerileme görülmesi muhtemeldir. Kur düşüşü şirket finansman giderlerine de olumlu etki edebilir. Borsa İstanbul’da geçen hafta şirket bazında bunun fiyatlamalarını kısmen gördük. TL’nin değer kaybının Türkiye’nin ihracat artışında katkısı olduğu kabul gören bir görüş. Türk ihraç malları bir hafta öncesine göre TL’nin değer kazanmasıyla biraz daha pahalı olacak. Tabi ki ithal mallar da biraz ucuzlayacak. Bunun dış ticaret ve cari denge verilerine yansımaları olabilir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın cuma günkü “Kur indi diye daha da indirelim telaşına kapılmamak lazım. Kur inişini hassas sanayici ve ihracatçıyı ürkütmeden yürütmek gerek” açıklaması olayın bu yönüyle ilgili olsa gerek. Bu aşamada Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) rezervlerindeki değişim tabi ki önem kazanıyor. Paketin açıklanması sonrası bankalarca yapılan satışlara bağlı biraz gerilese de sisteme girişler nedeniyle önümüzdeki dönemde rezervlerin artması olasıdır. Rezerv gerilemesiyle ilgili Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Alpaslan Çakar, “Kamu bankaları müşteri işlemi dışında açık pozisyon ile döviz satışı yapmıyor” dedi
YOL HARİTASI
TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun cuma günkü “Kur hızla aşağı inerse bugün değil ama ileride TCMB döviz alınıma başlayabilir. Kur aşağı geldiğinde alımlarla güçlenecek rezerv, bu işin sigortası olacak” açıklamaları ileriye yönelik bir yol haritası veriyor. Ayrıca Kavcıoğlu, ‘Azerbaycan ve Körfez ülkeleriyle swap görüşmesi sürüyor’ diye ilave etti. Son yapılan açıklamalardan yapılacak çıkarım yaklaşık olarak, dış ticaret dengeleri açısından döviz kurunun çok da düşmesi istenmiyor. Merkez Bankası kur düşüşlerinde rezervlerini kuvvetlendirecek ve kur yükselişlerinde faiz silahı değil rezerv kullanılacak. Bir bakıma düşük faiz politikasına devam. Diğer yandan yeni ürüne geçişle bankalardaki yabancı para mevduatlarında haliyle azalma olacaktır.
Açıklanan döviz garantili mevduat paketine yabancı yatırımcının tavrı ne olacağı izlenecek gelişmeler arasında. Bilindiği üzere son dönemde gerek hisse senetleri gerekse tahvil bonoda yabancı çıkışları söz konusu. Son dört haftadır art arda satış yapmışlardı. Tekrar geri dönüş başlayacak mı? Döviz garantili mevduatın başarısı Türkiye’nin makro ekonomik verilerini destekleyeceği gibi piyasalar üzerinde de daha kalıcı etkiler bırakabilir.
Türk Lirası mevduat geliri kur altında kalırsa aradaki fark ödenecek. Döviz kurundaki dalgalanma sebebiyle fiyat vermekte zorlanan ihracatçı firmalara da doğrudan Merkez Bankası aracılığıyla ileri vadeli kur rakamı verilecek, açıklaması sonrası döviz kurlarında sert bir geri çekilme yaşandı. Dün sabah itibariyle 11.00 seviyesine kadar çekilen dolar/TL kuru daha sonra tekrar yukarı yönlü bir hareketlenme yaşasa da tepki yükselişi güç kazanamadı ve kurlar üzerinde baskı devam etti. Dövizdeki yükselişe karşı alınacak önlemler tartışılırken hiç telaffuz edilmeyen ‘sürpriz’ paket, kurlarda sert düşüşü beraberinde getirdi. Önlemler daha çok faiz üzerinden gidiyordu. BDDK verilerine göre, 16 Aralık itibariyle bankalardaki toplam mevduatın yüzde 67’si döviz olarak görülürken toplam vadeli mevduat içindeki payı yüzde 60 seviyesinde. Vadeli döviz mevduatı yaklaşık 2.2 trilyon TL iken toplam vadeli mevduat 3.6 trilyon TL seviyesinde. TCMB verilerine göre, yurtiçi yerleşiklerin bankalardaki döviz mevduatı 10 Aralık itibariyle 231 milyar dolar. Bu tutarın önlem paketine konu kısmı olan 141 milyar doları gerçek kişilere ait.
DÖVİZ MEVDUATINDA ÇÖZÜLME
Önümüzdeki günlerde gerek TCMB gerekse BDDK verilerinde özellikle döviz mevduatındaki çözülmenin ne ölçüde olacağı noktasına odaklanılacak. Bir çözülme olacağı muhtemel bir gelişme. İlk etkileri zaten görüldü. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önlem paketini açıkladığı akşam, Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Başkanı Alpaslan Çakar “1 milyar dolar bozduruldu” dedi. Dövizde kalmanın getiri açısından TL mevduattan farkı kalmadığına göre bu eğilimin önümüzdeki günlerde devamı da mümkün olabilir. Döviz mevduatında çözülme ve gerçek kişilerden (vatandaşlardan) gelecek döviz talebini azaltıcı yönde bir etki yapacaktır. Kura da doğal olarak düşüş olarak yansıdı. Kısa vade için daha kalıcı bir etkiden söz edilebilir. Vatandaşlardan gelecek döviz talebi azalacağına göre, dış ticaret açığı, cari denge ve dış borç ödemeleri gibi kalemlerden gelecek döviz talebinin kurlar üzerindeki etkileri artacaktır. Ek bilgi olarak vermek gerekirse, Türkiye’nin kısa vadeli dış borcu 125 milyar dolar olarak görülürken ocak-ekim dönemi dış ticaret açığı 33 milyar dolara, cari açık yıllık bazda 15 milyar dolara geriledi. Son üç aydır aylık cari fazla veriliyor ve dış ticaret açığı ocak-ekim dönemi itibariyle önceki yıla göre yüzde 15 azalmış durumda. Diğer yandan portföy yatırımları (sıcak para) açısından ele alınacak olunursa, son aylarda yabancı yatırımcıların Türkiye’deki paylarının azaldığı bilinen bir durum. Borsa İstanbul’da yabancı yatırımcı payı yüzde 43 civarında görülürken DİBS’deki (tahvil bono) payları yüzde 4’ün altında. Özetle, dış ticaret verileri ve sıcak para dengelerine bakıldığında çok zorlayıcı bir tablo en azından bu aşamada görülmüyor. Bu durumda TCMB döviz rezervlerindeki değişimler de önem kazanacak ve yakından takip edilecek.
İHRACATA ETKİSİ
Diğer yandan TL’nin değer kaybının Türkiye’nin ihracatına katkısı son dönemde sıkça dillendirilen bir konu idi. TL’nin değer kazanmasının bu görünüme etkilerinin nasıl olacağı da önemli olacak. Hatırlanırsa Türkiye’nin ticaret yaptığı ülkelere göre Türk mallarının değerini yansıtan TÜFE bazlı reel efektif döviz kuru TL’nin değer kaybıyla birlikte tarihin en düşük rakamı olan kasım ayı için 54.33 açıklanmıştı. TL değer kazandığına göre Türk malları eskisi kadar ucuz olmayacak. Kur arttıkça enflasyon beklentileri de yükseliyordu. Kur geçişkenliğine bağlı olarak kurlardaki gerileme enflasyonla ilgili beklentilerini yumuşatacaktır. Ayrıca kur farkına bağlı finansman gideri de şirketler açısından biraz daha küçülebilir. Belki erken ama bir süre sonra her ne kadar mart ayı sonuna kadar bekleme sinyali verilse de TCMB ocak toplantısında faiz kararının ne yönde olacağı konusundaki tartışmalar tekrar hız kazanabilir.
ARTI VE EKSİLER
Paketin Borsa İstanbul’a yansımaları ise pek olumlu olmadı. Tavsiye olarak görülmemek kaydıyla buraya şöyle bir not bırakalım. Geçtiğimiz günlerde “dolar yukarı borsa” yukarı görünümü dünkü seyre bakılırsa sanki “dolar aşağı borsa aşağı” şekline evrilmiş gibi. Diğer yandan açıklanan önlem paketinin finansmanı konusunu var. Paket ile ilgili konuşan yetkililer, eğer kur artışı mevduat faizinin üzerinde olursa aradaki farkın Hazine tarafından ödeneceğini açıklandı. Kur artış farkı ve tutarı Hazine dengeleri ve enflasyon açısından oldukça önemli olacak. İlacın yan etkileri gibi bakacak olunursa, elbette bu paketin de artı ve eksileri tartışılacaktır. Ancak bu aşamada döviz kurlarına daha öngörülebilir bir bakış ve bir denge getirmesi beklenebilir.
Geçen haftanın yoğun gündemi arasından merkez bankalarının faiz kararları öne çıktı. TCMB beklendiği üzere politika faiz oranını bir puan indirerek yüzde 14.00 seviyesine çekti. Kasım toplantısında bunun sinyalini zaten vermişti. Bu açıdan sürpriz yok. Toplantı sonrası yapılan basın duyurusunda, “Alınmış olan kararların birikimli etkileri 2022 yılının ilk çeyreğinde yakından takip edilecek ve bu dönemde fiyat istikrarının sürdürülebilir bir zeminde yeniden şekillenmesi amacıyla geniş kapsamlı politika çerçevesi gözden geçirme süreci yürütülecektir.” açıklamalarıyla 2022 mart ayı sonuna kadar faiz konusunda bekle gör dönemine geçilmiş görülüyor. Yine de gelişmelerin ne getireceğini kestirmek bu aşamada zor. Gündem ve piyasa dengeleri çok hızlı değişebiliyor. TCMB faiz kararı sonrası döviz kurlarındaki dalgalanma devam etmekle birlikte TCMB’den beşinci satış müdahalesi geldi. Müdahale sonrası döviz kurlarında biraz geri çekilme ve dengelenme gözlendi. Ancak döviz satışının kurlar üzerindeki etkilerinin kısa süreli ve sınırlı kaldığı da bilinen bir durum. Piyasaların dikkati önümüzdeki hafta yine döviz kurları üzerinde olacak.
FED’DEN ŞAHİN AÇIKLAMALAR
ABD Merkez Bankası (Fed) son toplantısında da, varlık alımlarındaki azatlım 30 milyar dolara çıkarırken 2022 mart ayında sürecin tamamlanması öngörüldü. 2022 yılı için 3, 2023 yılı için 3 olmak üzere 2023 yılı sonuna kadar 6 faiz artırımı olabileceği olasılığı dillendirildi. Fed yol haritasını açıklarken bu konudaki belirsizlik azaldı. Bu durum dış piyasalara olumlu yansıdı. Yapılan doğru iletişim sonuç verdi. Avrupa Merkez Bankası ise faizde beklendiği üzere değişime gitmedi. Başkan Lagarde’ın “2022 yılı için faiz artışı olası değil” açıklaması önümüzdeki döneme ilişkin para politikalarında Fed ile ayrışma göstermesi açısından önemliydi. Ancak öncü merkez bankalarının büyük ölçüde Fed’in para politikasıyla uyumlu olunduğu bilinen bir durum. Zaman içinde bu uyum sağlanabilir. Diğer yandan İngiltere, Rusya, Meksika merkez bankaları geçtiğimiz hafta faiz artırımına gittiler. Dış dünyada para politikalarında sıkılaştırma adımları atılmaya devam ediliyor. 2022 yılı için dış finansman ihtiyacındaki gelişen ülkeler için dış koşullar biraz daha zorlaşacak gibi. Ancak pandemide mutasyonlar gibi beklenmedik durumlar veya başka arızi sebepler çıkarsa projeksiyonlarda esnemeler olacaktır.
BORSADA KÂR SATIŞLARI
Borsada İstanbul’da son dönemdeki sert yükseliş cuma günü kâr satışlarıyla karşılaştı. Satışlar da aynı ölçüde sertti ve kazançların bir kısmı geri verildi. Dikkat çeken diğer konu, bir süredir ‘dolar/TL yukarı, borsa yukarı’ görünümünün bozulmuş olması. Dolar/TL kurunda biraz ivme kaybetse de yükseliş eğilimi korunuyor. Borsadaki yükselişin ilk günlerindeki dolar bazında borsa ucuz algısı, sonraki aşamada dolar yukarı, borsa yukarı şekline evrildi. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından yapılan satış yönlü müdahalelere rağmen dövizdeki yükseliş korunuyor. Müdahale gelince kısa süreli bir geri çekilme, sonrasında tekrar çıkışa devam görünümü hakim. Para (döviz, faiz) ve sermaye (hisse senetleri) piyasalarının birbirine alternatif olması açısından zıt yönde hareket etmesi işleyiş gereği olağan bir durum. Ancak son dönemde bu korelasyon biraz değişti. Her yatırım aracının kendine has sebepleri var. Cuma günü borsada görülen düşüş ve döviz kurlarında yükselişe bakarak olağan seyre dönülüyor demek için henüz erken. Hisse ve borsa endekslerinde 90 dereceye yakın dik açılı çıkışlarda dönüşler de çoğu zaman benzer şekilde olur. Ancak teknik bir düzeltme ve kâr satışı mı? Yoksa dönüş hareketi mi, sorusunun cevabı büyük ölçüde önümüzdeki hafta netlik kazanacak.
PİYASALARDA olumlu hava korunuyor. Omicron varyantıyla ilgili tedirginliğin azalması borsalara yeni bir soluk ve alım getirmişti. Ancak bu gelişmenin önemli ölçüde fiyatlandığını söylemek mümkün. İç piyasalarda ise birbirine alternatif para ve sermaye piyasalarının eş zamanlı yükselişi sürüyor. Olağan işleyişine aykırı gibi görünse de her iki piyasanın kendine göre makul sebepleri var. Borsa İstanbul, dolar bazında ucuz algısının yanı sıra bazı bilanço değerleme kriterlerine (fiyat kazanç) göre de dış piyasalara kıyasla daha ucuz, ama primli. Ayrıca enflasyona karşı korunma amacıyla borsa alternatif olarak öne çıkmış durumda. Faiz düşüşü ve TL’nin değer kaybıyla cari fazlayı hedefleyen ihracat artışına dayalı büyüme modeli döviz kurlarına yükseliş olarak etki ediyor. Ek olarak dövizde de enflasyon etkisi var tabi ki. TCMB faiz indirirken tahvil bono faizlerindeki diğer anlatımla piyasa faizindeki yükseliş daha çok enflasyonla izah edilecek bir durum. Dış borsalardaki yükselişte ise olumlu 3.çeyrek bilançoları ve ekonomik toparlanmanın yansımalarıyla daha geniş ölçekte henüz korunan parasal genişlemenin etkileri var. Ancak pandemiyle başlayan süreçte merkez bankalarının borsaları besleyen düşük faiz, bol likidite politikasının sonuna doğru yaklaştığımız kabul gören bir görüş.
YAKINDAN İZLENECEK
Kasım ayı ABD Merkez Bankası (Fed) toplantısı sonrası yapılan açıklamalar bu yönde önemli bir mesaj verdi. Önümüzdeki hafta merkez bankalarının yoğun bir toplantı trafiği var. 15 Aralık Çarşamba Fed, 16 Aralık Perşembe Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Avrupa Merkez Bankası, İngiltere, 17 Aralık Cuma Japonya ve Rusya, merkez bankaları toplantılarında faiz ve para politikalarına ilişkin kararlar yakından izlenecek. Çarşamba Fed ve perşembe günkü TCMB kararları iç piyasalar açısından daha önemli olacak. Fed, son toplantısında tahvil alımlarını azaltım sürecini başlatmış, daha sonra Fed Başkanı Powell süreci hızlandırmaktan söz etmişti. İyi gelen istihdam dataları ve yüksek enflasyon verileri bu süreç için önemli bir referans oluşturmuş durumda. Cuma günü açıklanan ABD kasım enflasyonu (TÜFE) beklentilere paralel yüzde 6.8 geldi. Enflasyonda son 39 yılın zirvesi görüldü. Geçen ay yüzde 6.2 seviyesindeydi. Diğer merkez bankaları için gösterge niteliği taşıyan Fed’in 2022 yılında tahvil alımlarının azaltım sürecinin tamamlanması ve birkaç (2 veya 3) faiz arttırımına gidebileceği yönünde tahminler var. Ama bu beklentiler piyasaları bu aşamada rahatsız etmiş görünmüyor. Fed toplantısından beklenti, faizin değişmeyeceği yönünde. Toplantı sonrası yapılacak para politikasına ilişkin açıklamalar ise yakından izlenecek tabi ki. Dış piyasalar için iyimserliğin korunduğu ancak daha temkinli bir görünümün öne çıkmaya başladığını söylemek mümkün.
TCMB NE YAPACAK?
PERŞEMBE günkü toplantıda TCMB’nin faiz indirimlerine devam edip etmeyeceği konusu önemli olacak. Dış parasal koşullar Fed’in politika değişikliğiyle sıkılaşmaya başladı. Gelişen ülkelerde faiz artırımları tam gaz devam ediyor. Cuma günü Rusya Merkez Bankası muhtemelen faiz artırımına gidecek. Geçtiğimiz hafta Brezilya tekrar faiz arttırımına gitti ve 150 baz puan artırımla faiz oranını yüzde 7.75’den yüzde 9.25 seviyesine yükseltti. Polonya Merkez Bankası da 50 baz puan artırımla faiz oranını yüzde 1.75 seviyesine çekti. Dışarıda durum bu minval üzerine iken iç piyasalarda TL’de değer kaybı devam ediyor. TCMB, dolar/TL kuru 14.00 seviyesine yaklaştıkça satış yönlü müdahalelerde bulunuyorsa da faiz ayağının olmaması nedeniyle yetersiz kalıyor. Müdahale ile gerileyen döviz kurları kısa bir süre sonra tekrar eski seviyesine geri dönüyor. Bu açıdan daha kalıcı etki için TCMB’nin faiz indirimlerine ara verebileceği yönünde görüşler ağırlık kazanmaya başladı. Diğer yandan ekonomi yönetimimin düşük faiz politikası da bilinen bir durum. Çok net bir tahmin veya öngörü yok. Tahminler, daha çok faiz indirilmemesi gerekir ama faiz indirimi de olabilir, türünden. Bunlara istinaden netleşme adına 16 Aralık Perşembe saat 14.00’ü beklemekte yarar var.
YABANCILARDAN KASIMDA 708 MİLYON DOLARLIK ALIM
BORSALARDA ralli devam ediyor. Son günlerde Borsa İstanbul’un dış borsalardan pozitif ayrıştığı gözleniyor. ABD Merkez Bankası (Fed) son toplantısında tahvil alımlarını azaltma sürecini başlatırken Fed Başkanı Powell geçen hafta senatoda yaptığı sunumda bu süreci hızlandırmaktan söz etti. Ayrıca ‘omicron varyantı’ konusundaki risk ve belirsizliğe vurgu yaptı. Benzer açıklamalar ABD Hazine Bakanı Yellen’dan da geldi. Yellen, “Enflasyonda geçici tanımını geri çekmeye hazırım. Omicron varyantı ekonomi için ciddi sorunlara sebep olabilir, bunu hala değerlendiriyoruz. Omicron varyantı bir süre daha bizimle olacak” dedi. Enflasyon gerek ABD gerekse Almanya ve Euro Bölgesi’nde uzun yıllardır görmediği seviyelere ulaştı. Bununla birlikte her ne kadar cuma günü açıklanan ABD kasım tarım dışı istihdamı beklentilerin altında kalsa da istihdam verileri olumlu görünümünü koruyor. Ekonomik veriler pozitif ağırlıklı. Genel görünüm böyle olunca Fed’in parasal sıkılaştırma adımlarını atması olağan bir gelişme. Diğer yandan küresel ekonomideki büyüme ve şirketlerin 3.çeyrek performansları iyi. Borsalar ekonomideki olumlu görünümü yani bardağın dolu tarafını fiyatlamaya devam ediyor. Bu aşamada olası risklere duyarsız. İç piyasalarda ise Borsa İstanbul çıkışını sürdürüyor.
ÇIKIŞ HAREKETİNİ DESTEKLİYOR
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) faiz indirimlerine devam ederken piyasa işleyişi gereği döviz kurları yükseliyor. TCMB faiz oranı ile enflasyon arasındaki farkın açılması, eksi faizin 6 puanı geçmesi alternatif yatırım araçlarına ilgiyi artırıyor. Borsa İstanbul’a olan ilgiyi de bu çerçevede değerlendirmek mümkün. TL getirisi düşük olunca enflasyondan korunmak için döviz, gayrimenkul gibi alternatif yatırım araçlarına borsa da eklenmiş durumda. Yabancı yatırımcı ilgisi zayıf olmasına rağmen ağırlıklı olarak yerli yatırımcının katkısıyla çıkış hareketi yeni zirve denemeleriyle devam ediyor. Borsa İstanbul primli ancak fiyat kazanç oranları gibi bilanço değerleme kriterlerine göre dış borsalara nazaran pahalı değil. Ayrıca dolar/TL kurundaki yükseliş devam ettikçe “dolar bazında ucuz algısı” sıcak tutulmaya devam ediliyor. Bu gelişmeler borsadaki çıkış hareketini destekliyor.
İYİMSERLİK SÖZ KONUSU
Ancak bütün bunları artı hanesinde tutmakla bu aşamada birlikte aklımızda bulunsun babında bir de bardağın boş tarafına göz atmakta yarar var. ABD ve Almanya başta olmak üzere dış borsalarda çıkış trendleri korunsa da zirve seviyelerinde bir ivme kaybı veya patinaj durumu söz konusu. Ayrıca olumlu gelişmelerin önemli bir kısmı fiyatlara dahil oldu. Borsalar için riskleri göz ardı eden son günlerde aşırıya varan bir iyimserlik söz konusu. Diğer yandan parasal genişleme politikalarının sonuna yaklaşıldığı izlenimi öne çıkmaya başladı. Fed bu yönde ilk adımı da attı. Ez cümle, yatırımcının en iyi dostu olan trendin içinde yer almak ve onu takip etmek gerekir. Borsalardaki iyimserlik ve bahar havası devam ediyor. Ama borsacıların “kapıya yakın durmak” sözünü de bir not olarak buraya bırakalım.
TCMB ‘BURADAYIM’ DEDİ
DÖVİZ
Piyasalarda geçen haftanın son günü hava değişmeye başladı. İyimserlik yerini daha temkinli bir görünüme bıraktı. Koronavirüsün (COVID-19) B.1.1.529 olarak isimlendirilen yeni bir varyantı nedeniyle kısıtlama haberlerinin gündeme gelmesi piyasaları tekrar bir sınavın eşiğine getirdi. Mutasyon haberi borsaları zirvede yakaladı. Bu açıdan en çok tepki veren yatırım araçlarından biri de borsalar oldu. Borsa İstanbul’da havayolları şirketleri başta olmak üzere sert satışlar görülürken haftanın son günü yüzde 2.35 düşüş gösterdi. Almanya ve ABD borsalarında da düşüş vardı. Petrol fiyatlarında ABD’nin stratejik rezerv satışları ve OPEC’in nasıl tepki vereceği gibi konu başlıklarına ilişkin değerlendirmeler bir anda unutuldu ve bir önceki güne göre yüzde 10 civarında geri çekilme yaşandı. Brent petrol 80 doların üzerinde seyrederken 70 dolar seviyesine yaklaştı. Bir diğer sert düşüş ise piyasaların yakından takip ettiği ABD 10 yıllık bono faiz oranında oldu. Yüzde 1.69 seviyesinden yüzde 1.50’nin altına çekildi. Koronavirüs varyantı piyasalardaki dengeleri bir günde değiştirdi ve bahar havası bozulmaya başladı. Birkaç aydır koronavirüs ile ilgili artan vaka sayıları ve buna bağlı olarak kısıtlama haberleri vardı. Çin, Rusya ve son olarak da Almanya, Hollanda ve Belçika’dan ardı ardına bu yönde haberler geliyordu. Vaka sayısı artsa da vefat sayısı artmayınca piyasalarda bu konuda bir duyarsızlık hakimdi.
POLİTİKA DEĞİŞİR Mİ
Son olarak İngiltere’nin altı Afrika ülkesini, koronavirüs salgınıyla mücadele kapsamında oluşturduğu seyahat listesinde kırmızı listeye alması bir bakıma işaret fişeği gibi oldu. Sorun ciddiyet kazanırken piyasalar bu gelişmeyi borsalar için kâr satışı, petrol ve diğer yatırım araçları için de düzeltme gerekçesi olarak gördü. Bu durumun bir diğer yansıması ABD Merkez Bankası (Fed) para politikasının değişim olasılılıklarını gündeme getirmesiydi. Enflasyon rekoru ve istihdam verilerinin oldukça iyi gelmesi Fed’in 2022 yılında varlık alımlarını bitirip birkaç defa faiz artırabileceği tahminlerini kuvvetlendirmişti. Hatta varlık alımlarının azaltılma kararının verildiği kasım başındaki toplantıda üyeler, Fed’in faiz arttırımı konusunda 2022 yılında beklenenden daha hızlı davranabileceği yönünde görüş bildirmişlerdi. Ancak cuma günü itibariyle piyasalar, yeni koronavirüs varyantı endişeleriyle beraber Fed’in faizleri artırmakta hızlı olmayabileceğini fiyatlamaya başladı. Borsalardaki düşüşler, petrol fiyatındaki ve ABD tahvil faiz oranlarındaki gerilemeler bu beklentinin sonucu. Koronavirüsün ilk günleri olan 2020 yılının mart ayındaki panik havası henüz yok tabi ki. Ama özellikle borsaların bu haberi uzun çıkış trendinin sonunda ve oldukça primli bir noktada karşılaması kâr satışlarının derinlik kazanmasına yol açtı. Önümüzdeki hafta temkinli bir görünüm bizi bekliyor.
KASIM ENFLASYONU BEKLENİYOR
Enflasyon verileri 3 Kasım cuma günü açıklanacak. Döviz kurlarındaki yükselişin ardından kur geçişkenliğine bağlı olarak tahminde bulunmak zorlaştı. Aynı şeyler aralık enflasyonu için de geçerli. Ayrıca akaryakıt zamları yine enflasyon artışına yansıyabilecek gelişmelerden biri. TCMB faiz kararlarının enflasyon ile ilgisi kalmadı. Dış ekonomik gündemde ise cuma günü açıklanacak ABD kasım ayı tarım dışı istihdam verileri yakından izlenecek. Beklenti 563 bin civarında. Önceki 531 bindi. Geçen perşembe günkü ABD haftalık işsizlik başvuruları 199 bin kişi olarak açıklandı ve 1969 yılından bu yana en düşük veri olarak kayda geçti.
EMTİA FİYATLARINDA DÜŞÜŞ VAR
Koronavirüste yeni varyant haberleri sadece petrol fiyatı değil, kısıtlamaların ekonomiyi yavaşlatacağı beklentileriyle tarım, maden, enerji ve sanayi emtia fiyatlarında da düşüşe neden oldu. Altında ise ABD tahvil faiz oranlarındaki düşüş ve biraz da güvenli liman özelliği nedeniyle yükseliş vardı. Henüz çıkışın güç kazandığını söylemek zor, daha çok tepki boyutunda. Dış piyasalarda ABD dolarındaki değer kazanımı ise ivme kaybetti. Dolar Endeksi 97 seviyesine yaklaştıktan sonra 96 seviyesine doğru geri çekilme gösterdi.
DÜŞÜK FAİZ POLİTİKASINA DEVAM MESAJI
Borsa İstanbul’da iyimserlik devam ediyor. Olumlu havanın lokomotifi bankacılık hisseleri oldu. Banka hisselerini taşıyan gelişme ise Garanti Bankası’ndan geldi. İspanyol ana ortak BBVA, Garanti Bankası paylarının tamamı için yaptığı gönüllü pay alım teklifi Garanti Bankası ve banka hisselerinde sert yükselişi beraberinde getirdi. Pay alım teklifi toplam sermayenin yüzde 50.15’ini temsil eden 2.1 milyar adet paya yönelik. Payların tamamının alınması halinde yaklaşık 2.25 milyar Euro’luk bir büyüklük söz konusu. Bu tüm zamanların en geniş kapsamlı geri alım planı olarak kayda geçti. Haberin ardından perşembe günü şirket olaya resmiyet kazandırmak üzere SPK’ya başvurusunu da yaptı. Bilindiği üzere geçtiğimiz günlerde Sabancı Holding yine geniş kapsamlı olarak kendi hissesinde geri alım programı açıklarken, Koç Holding; Yapı Kredi Bankası’nda İtalyan ortak UniCredit’e yüzde 18 payların geri alımı için teklif yapmıştı. Önemli holding ve bankaların ana ortaklarının hisselerinde alım yönünde hareket etmeleri piyasalara güven vermesi açısından önemli ve dikkat çekici bir olay. Bu gelişmeler, son parlak bilanço performanslarının yanında dolar bazında hisselerin geçmiş yıllara göre ucuz kaldığı yönünde haklı yorumları beraberinde getirdi. Dolar bazlı değerlendirmeler Borsa İstanbul (BIST100 Endeksi) için de geçerli. TL grafiklerine göre yükselse de dolar cinsinden grafiklere bakıldığında BIST100 Endeksi’nde düşüş görülüyor. 15 Kasım Pazartesi BIST100 Dolar Endeksi 170 iken cuma günü 154 seviyesinden kapanış yaptı.
FİYAT KAZANÇ ORANLARI
Bir diğer dikkat çeken nokta fiyat kazanç tarafında. BIST100 fiyat kazanç oranı 7.5 seviyesinde bulunuyor. Gelişmiş ve gelişen ülke borsalarına göre ucuz olduğu biliniyor. Tavsiye olarak algılanmamasının altını önemle çizerek belirtmek istersek, öncü banka hisselerinin fiyat kazanç oranları primli haliyle bile 3-5 arasında değişiyor. Lokomotif olarak görülen bazı holding hisselerinde de durum çok farklı değil. Ucuz olması tek başına yeterli değil tabi ki. Fiyatlar makul olabilir. Ancak yeterli talep gelmezse ucuz kalmaya devam ediyor. Garanti Bankası geri alım haberi gelmese idi bu ölçüde bir fiyatlanmanın olması biraz zordu. Para girişi ve talep canlanmasının yanında fiyatlamaya konu edilebilecek hikaye de oluştu. Geçen haftadan önümüzdeki haftaya devreden bakiye, olumlu gelişmelerin belli ölçüde fiyatlandığı hareketli bir borsa görünümü oldu. Cuma günü öncü hisselerde kâr satışları görülürken hareketlilik lokomotif hisselerin dışına kaydı ve daha seçici olmaya başladı. Geçen haftanın dikkat çeken bir diğer tarafı, birbirine alternatif piyasalar olan borsa, döviz ve tahvil faiz oranlarının eş zamanlı yükselmesi oldu. Her yatırım aracının çıkış için kendine göre makul sebepleri var. Zaman zaman kısa süreli bu tür uyumsuzluklar olabiliyor. Olumlu hava korunmakla birlikte daha temkinli bir görünüm öne çıkabilir.
DIŞ PİYASALARDA MEVCUT GÖRÜNÜM KORUNUYOR
Dış borsalarda çıkış trendleri kâr satış denemelerine rağmen devam ediyor. Ekonomik veriler ve üçüncü çeyrek bilançolarının olumlu gelmesi ana etken olarak görülüyor. Ancak ABD Merkez Bankası’nın (Fed) tahvil alımlarının azaltılması operasyonunu ustalıkla başlatması da olumlu havanın devamında etkili oldu. Rekor enflasyon seviyelerine rağmen borsalar sözlü yönlendirmeler ve doğru iletişim ile görünümünü korudu. ABD 10 yıllık bono faiz oranında yükseliş zayıflarken dolardaki değer kazanımı sürüyor. Altının ons fiyatında ise tepki çıkışı zayıfladı ve kazanımlarının bir kısmını geri verdi. Petrol fiyatında dalgalı seyirle düşüş görüldü. Brent petrol ekim ayının ilk haftasından bu yana ilk defa 80 doların altına geriledi. ABD ve Çin’den gelen stratejik rezervlerin kullanılabileceği açıklamalarına Hindistan ve Japonya gibi ülkeler de eklendi. Ayrıca OPEC ve EIA (ABD Enerji Enformasyon İdaresi) petrol piyasasının, arz eksikliğinden arz fazlasına beklenenden daha kısa sürede geçebileceği öngörüleri de fiyatlar üzerinde etkisini gösterdi. Bunlara ek olarak artan Koronavirüs vakaları gündemde öne çıkmaya başladı. Bazen dış borsalarda kâr satış nedeni olarak görülse de piyasalar bu aşamada artan vaka sayıları konusunda çok ciddi bir fiyatlama yapmış değil. Çin ve Rusya’dan sonra Avrupa’da (Hollanda, Almanya, Belçika) vaka artışları kısıtlama dahil bazı önlemleri gündeme getirdi. Cuma günü Borsa İstanbul’da havayolları şirketlerindeki satıcılı seyre karşılık sağlık ve gıda sektörüne ait hisselerdeki primler bu yönde bir hareketlenmenin sinyali olarak değerlendirilebilir. Ancak birkaç günlük hareket ile bunun güç kazandığını söylemek için henüz erken.
MERKEZ BANKASI BEKLENENİ YAPTI
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), perşembe günkü toplantısında beklendiği üzere gösterge faiz oranı 100 baz puan düşürülerek yüzde 15.00 seviyesine çekti. Toplantı metninde yapılan “Kurul, arz yönlü ve para politikası etki alanı dışındaki faktörlerin fiyat artışları üzerinde oluşturduğu geçici etkilerin 2022 yılının ilk yarısı boyunca da etkisini sürdürmesini beklemektedir. Kurul, bu etkilerin ima ettiği sınırlı alanın kullanımını Aralık ayında tamamlamayı değerlendirecektir” açıklaması aralık toplantısı için de faiz indirim beklentisini güçlendirdi. Faiz indirimi TL’deki değer kaybını hızlandırmış durumda. ABD’li yatırım bankası Goldman Sachs, TCMB’nin Aralık ayında faiz oranını 100 baz puan indirmesini, 2022 yılının 2.Çeyreğinde ise yükseltmesini beklediğini açıkladı. JP Morgan ise Aralık ayı yönlendirmesinin bu yıl bir faiz indirimi tahminine yol açabileceğini ancak TCMB’nin piyasa volatilitesi karşısında kararını değiştirebileceğini belirtti. TCMB’nin faiz indiriminin ardından kamu bankalarının konut kredilerinde indirme gitmesi kayda değer bir gelişme olarak görüldü.