28 Nisan 2002
Türk Telekom AŞ'den ''açıklama'' konulu bir mektup aldım. TT'nin Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü<B> İbrahim Hakkı Alptürk</B> ve Basın Yayın Müşaviri V. <B>Hasan Taşan</B>'ın imzalarını taşıyan mektupta 31 Mart 2002 tarihli yazımdaki üslubun esefle karşılandığı belirtiliyordu. Açıklama şöyle devam ediyordu, ''Kamuoyunu bilgilendirme misyonu üstlenen, konuları ve olayları tarafsız bir yaklaşımla ele almasını beklediğimiz siz değerli köşe yazarımızın, kullandığı dil ve üslubu daha dikkatli seçmesi gerektiğini düşünmekteyiz''. Koskoca Türk Telekom bu, ne doğru, ne değil hepimizden iyi bilir. İnternet'te hangi sitenin zararsız hangi sitenin zararlı olduğunu Türk halkından daha iyi bildiği gibi, herkesin mesleğini de daha iyi bilir ve ders vermeye hakkı vardır.
Bir kere şuna hemen açıklık getireyim ki, benim tarafsız olmak gibi bir derdim yok, olamaz da. Tarafsızlık, haberde aranan bir niteliktir, köşe yazısında değil. Köşe yazısı fikir yazısıdır, bu yüzden de doğası gereği taraflı olur. Benim de tüm yazılarım taraflıdır, her konuya İnternet'in Türkiye'de yaygınlaşmasını gözeten bir perspektiften bakar.
İkincisi Türk Telekom'un faaliyetlerini eleştirmeye benim hakkım vardır ama benim işimi eleştirmeye Türk Telekom'un hakkı yoktur. Bu hakkım köşe yazarı olmamdan doğmaz, sade bir vatandaş olarak Türk Telekom'un patronu olmamdan doğar. Aldıkları maaş, Türk Telekom'un tekel olarak biz sade vatandaşların sırtından kazandığı paralarla ödenen basın müşavirinin ve genel müdürün ise vatandaşların mesleklerini icra ediş şekillerini eleştirmeye hakkı yoktur.
Açıklama, ''Türkiye'nin yüz akı olan bir şirketi, 'ne idüğü belirsiz' tanımları ile aşağılamaya çalışan yazınız kanımızca terbiye sınırlarını zorlamaktadır'', cümlesiyle devam ediyor. Tamamı hazineye ait olan bir anonim şirket olan Türk Telekom'un ne ''idük'' olduğunu anlayabilen varsa beri gelsin ve haber versin. Ben de öğrenmiş olurum. Türk Telekom benim için hala ne idüğü belli olmayan bir şirkettir ve bunu itiraf etmemin terbiye sınırlarını aşmakla bir ilgisi yoktur. Telekom'un ''açıklama'' niyetine gönderdiği mektup terbiye dersi vermeye kalkışacağına ''ne idük ne olduk'' gibi gerçekten açıklayıcı bir içerik taşısa, herkes için hayırlı olurdu. Yine açıklamaya dönelim, ''Türk Telekom olarak yaptığımız basın açıklamasında, noktasal filtrelemeye olanak sağlayacak teknik beceriye sahip olabilmek adına test çalışmaları yapıldığı belirtilmiş, konuya ilişkin hukuki düzenlemelerin de bir an önce yapılmasının gerekli olduğu görüşü ifade edilmiştir''...
TT bana gönderdiği açıklamada bunları söylüyor ama bir önceki yazıma konu olan 22 Mart tarihli TT açıklamasında yer alan cümle çok farklı; ''(TT) Web sitelerini noktasal olarak filtreleyecek teçhizatın sisteme montajı için gerekli test çalışmalarına devam etmektedir''... İki cümle arasında dağlar gibi fark var. Telekom'un geçen yazıma konu olan ilk açıklaması ''filtereleyecek teçhizat'' derken, ikinci açıklama ''teknik beceriye sahip olmak adına'' diyor. Birincide niyet ''filtrelemek'', ikincisinde ise ''beceriye sahip olmak''.
Türk Telekom'un ikinci açıklamasındaki en önemli 'U' dönüşü ise şu cümleyle yapılıyor, ''Ayrıca noktasal filtrelemeye olanak tanıyacak test çalışmaları tamamlandığında TTnet kullanıcıları isteğe bağlı olarak bireysel filtreleme yapabileceklerdir''...
Ha şöyle hizaya gel!.. İlk açıklamadaki ''Bundan böyle de Türk Telekom, TTnet şebekesi üzerinden bu tür sitelere erişim sağlamak istememektedir'' cümlesinden bakın nerelere geldik. Bizim de talebimiz buydu zaten. Sen bırak neye erişip, neye erişmek istemediğine kullanıcılar karar versin. Erişim sağlamayı isteyip, istememek senin görevin değil.
Şimdi Telekom'dan bir açıklama daha istiyorum. Site filtreleme işini yargı kararları haricinde tamamen kullanıcı inisiyatifine bırakacak mısın, bırakmayacak mısın? Bir de sansüre olanak tanıyan altyapının, kötü niyetle kullanılmayacağının garantisini nasıl vereceksin?
Bağlantılı not: TT'nin ilk açıklamasına http://www.basin.telekom.gov.tr/bultenler/filtre.htm adresinden erişebilirsiniz.
5 yılda teknoloji
Microsoft'un İngiltere'nin üniversite şehri Cambridge'de beş yıl önce kurduğu Araştırma-Geliştirme laboratuarı, yalnızca 65 kişilik araştırmacı kadrosuyla harikalar yarattı.
Bizler Türkiye'de, orada burada gerçekleştirilen ve laf salatasından öteye gitmeyen panellerden ibaret İnternet Haftası'nı ve İnternet'in Türkiye'yi girişinin sözümona dokuzuncu yılını kutlarken, İngiltere'deki küçük bir araştırma laboratuarı beşinci yaşgününü kutluyordu. Biz İnternet'le tanışmamızın sözümona dokuzuncu yılında İnternet'i sansürleme girişimleri ve Türkçe İnternet içeriğini bürokrasiyle boğma çabalarıyla vakit geçirirken, onlar beş yıllık araştırma-geliştirme çalışmalarının teknolojik meyvalarını yiyorlardı. Biz dünyanın maskarası olma utancını yaşarken, onlar geliştirdikleri teknolojileri Avrupa'nın dört bir yanından gelen gazetecilere tanıtarak övünüyorlardı.
Microsoft'un İngiltere'nin teknoparklarından biri Cambridge'de 1997’de kurduğu ''Microsoft Research Cambridge'' geçtiğimiz hafta beşinci kuruluş yılını kutladı. Beş yıl önce bilgisayarlarını kendi kredi kartlarıyla satın alan küçük bir grup tarafından kurulan merkez bugün 65 kişilik bir kadroya ve modern bir binaya sahip. Ama herşeyden önemlisi, beş yıl boyunca geliştirilen teknolojilerin çeşitliliği ve kalitesi...
Microsoft Cambridge'in iddialı olduğu teknolojilerin başında güvenlik teknolojileri geliyor. Merkezin kurucusu ve başkanı Prof. Roger Needham'ın uzmanlık alanının güvenlik olması, Microsoft Cambridge'dan birçok Avrupa ülkesince kullanılacak kadar gelişkin güvenlik teknolojileri çıkarmasında önemli bir etken olmuş.
Microsoft Cambridge'de geliştirilen teknolojiler güvenlik çözümleriyle sınırlı değil kuşkusuz. Yakında birçok avuçiçi bilgisayarda kullanılacak ''Smartview'' teknolojisi de yanlızca beş yıllık bir mazisi olan bu küçük araştırma merkezinde geliştirilmiş. Smartview teknolojisi, masaüstü bilgisayarların büyük ekranlarında görüntülenmek üzere tasarlanmış İnternet sitesi sayfalarının, avuçiçi bilgisayarların küçük ekranlarına sığmasını sağlayan bir teknoloji.
65 kişilik mini dev araştırma kadrosunun geliştirdiği bir başka teknoloji ise akıllı bilgisayar ağları kurmaya yönelik çözümler sunuyor. Bilgisayar ağlarının kendi kendilerine organize olmalarını sağlayan bu teknoloji sayesinde İnternet üzerindeki veri trafiği çok daha akışkan olacak.
Merkezde geliştirilen ve amatör ev kullanıcılarını yakından ilgilendirecek teknolojiler de var. ''Jetstream'', ''Patchwork'', ''Clipping video'' ve ''Sparse-Bayes'' isimli bu teknolojiler sayesinde fotoğraf ve video görüntüleriyle işlem yapmak çocuk oyuncağı olacak. Kullanıcılar, hiçbir özel beceriye gereksinim duymaksızın fotoğraf görüntüleriyle oynayabilecek, fotomontaj yapabilecek, çeşitli efektler kulanabilecek, video montaj işlemleri gerçekleştirebilecekler.
http://research.microsoft.com/labs/cam.asp
9 yılda sansür
Batı dünyası İnternet'i toplumun tüm kesimlerine yayma stratejilerini ve daha hızlı İnternet anlamına gelen 'genişbant' teknolojilerini tartışır, geleceğe yön verecek teknolojilerin geliştirilmesi üzerinde yoğunlaşırken, Türkiye İnternet'i sansürleme ve Türkçe içeriği bürokrasi kıskacına alma girişmileriyle uğraşıyor.
İnternet'teki kimi sitelere erişimi engellemek amacıyla Türk Telekom tarafından başlatılan çalışma ve yatırımları protesto etmek amacıyla başlatılan ''Ya yap ya devret - İnternet'e önem vermeyenlere oy vermeyeceğiz'' kampanyası İnternet sektörü ve kullanıcılarından büyük destek görüyor. İki hafta önce başlayan kampanyanın anasayfasına bağlanıp, ortak bildiri metnini göndererek İnternet'e önem vermeyen siyasi partilere oy vermeyeceklerini taahüt edenlerin sayısı, şimdiden 15 bini bulmuş durumda.
''İnternet'te sansüre hayır'' sloganıyla http://www.birlik.com adresinde başlayan kampanyaya erişim, servis ve içerik sağlayıcı firmaları da destek veriyor. Siteye girerek, ortak bildiri metnini gönderen kullanıcılar ''İnternet'e önem vermeyenlere oy vermeyeceğiz'' diyerek, hükümeti oluşturan siyasi partilerden üç talepte bulunuyorlar. ''Hükümet Türk Telekom'un kanunsuz sansürcü girişimlerine ve sansür altyapısı için yapmaya kalkıştığı yatırımlara derhal engel olsun'', ''TT-Net ve Türk Telekom ayrılarak, sansürün kolayca uygulanabilmesine zemin hazırlayan erişim tekeli kurma çabaları boşa çıkartılsın. Türk Telekom'un altyapı hizmetlerini TT-Net ve diğer erişim sağlayıcı şirketlere eşit şartlarda vermesi sağlansın'' ve ''İlla sübvansiyon uygulanmak isteniyorsa, 822'li hatlara uygulanan ücret tarifesi sembolik rakamlara çekilsin''...
Birlik.com kampanyası farklı taleplerle bundan beş yıl kadar önce yine yapılmış, kampanya sayfasına 125 bin kişi bağlanmış, ortak bildiri metni 65 bine yakın kullanıcı tarafından imzalanmıştı.
http://www.birlik.com
Birlik.com’un kurucu destekçileri
AdaNet, Arabul, BayBul, Bilişim Cumhuriyeti, BNET, Bigglook, ComNet, Cyber-Rights&Cyber-Liberties (UK), Cyberman, Derkenar, Disguast, DördüncüKuvvetMedya, DorukNet, EfesNet, ForsNet, HayNet, İstanbul Life, İtiraf.com, JurnalNet, Komikaze, Les Arts Turcs, Medyakronik, Minidev, Neokanal, Net Haber, Net Yorum, Prizmanet, Radyo 92.3, Telepati, TİSSAD, Türk Nokta Net, turk.internet.com, TürkTicaret.net, Superonline, Veezy, Vestelnet, Yeniortam, Yönlendir.com
Yazının Devamını Oku 21 Nisan 2002
Hazreti milletvekillerimiz nihayet İnternet'in farkına vardılar. Vardılar ve varış o varış. Bunca yıldır İnternet'in Türkiye'de yaygınlaşması için parmaklarını kıpırdatmayan meclis üyelerimiz, hazırladıkları yasa tasarısıyla İnternet'i de sonunda kendilerine benzetmeye başladılar.
Ne mutlu bize ki, milletvekillerimiz onlardan beklentilerimizi bir kez daha boşa çıkartmadılar ve İnternet'in yaygınlaşmasına yönelik düzenlemeler yerine, İnternet'i zapturapt altına almaya çalışan bir düzenlemeyle, geleceğin tarih mezarlığında taklalar ve perendeler atmaya hak kazandılar.
Tasarı yasallaştığı takdirde İnternet'te her sayfa açmak isteyenin valiliğimize ya da kaymakamlığımıza beyanname verme zorunluluğunda olacağız, yayınlanan her sayfanın iki kopyasının Cumhuriyet Savcılığı'na teslim edilmesi gerekeceği gibi fantezileri bir yana bıraksak bile, İnternet'teki içeriğin RTÜK'ün denetimine sokulmaya çalışılması yeterince abuk bir durum ortaya çıkartıyor ve yasa tasarısını hazırlayanların cehaletlerini cümle aleme sergiliyor.
DSP milletvekili ve TBMM Bilgi ve Bilgi Teknolojileri Grubu üyesi Emrehan Halıcı programa (Siyaset Meydanı) telefonla bağlanarak konuşmacıların yanlışını düzeltmek zorunda kaldı. Halıcı, vermiş olduğu önergeyle anılan saçmalıkların yasaya girmesine engel olduğunu, kabul edilen maddeyle yalan haber, hakaret ve benzeri fiillerin Basın Kanunu kapsamına alındığını açıkladı ve İnternet gazeteciliğini Basın Kanunu'na tabii tutan yeni maddeyi savundu. Ancak İnternet'i özümseyecek kadar yakından tanıyanlar yasa maddesinin bu yeni halini, olsa olsa ehvenişer olarak tanımlayabilir.
RTÜK kanununun 26. maddesine eklenen 9. ek maddenin yeni hali şöyle: ''Bu Kanunun yalan haber, hakaret ve benzeri fiillerden doğacak maddi ve manevi zararlarla ilgili hükümleri, bilişim teknolojileri ve İnternet ortamında sayfa açılması veya elektronik gazete, elektronik bülten vb. suretiyle yayınlanan her türlü yazı, resim, işaret, sesli veya sessiz görüntü ve benzerleri hakkında da uygulanır.''
İnternet teknolojileri ve İnternet yayıncılığı disiplinlerinin her ikisine birden vakıf olmayanlara ilk bakışta oldukça makul gözükecek bu madde, aslında büyük sakıncalar taşıyor. Madde bilişim teknolojilerine vakıf TBMM Bilgi ve Bilgi Teknolojileri Grubu üyelerinden biri tarafından teklif edilerek kabul ettirilmiş bir madde. Tam da bu nedenle İnternet teknolojilerinden bihaber meçhul kişilerce yasa tasarısına yamanan saçmalıklar, bu kez de İnternet yayıncılığına vakıf olmayan bir üyenin teklifiyle belki daha hafif ama yine de saçma bir düzenleme getiriyor.
Yeni maddeyle getirilen düzenlemenin saçmalığı İnternet gazeteciliğini, yazılı, işitsel ve görsel gazetecilikle bir tutmasından kaynaklanıyor. İnternet yayıncılığında her haber yaşayan haber olmak zorundadır. Hiçbir haber ilk yazıldığı gibi kalamaz, bir kez okumakla bitmez ve tüketim ömrü yoktur. İnternet haberi hem editörün hem de okurların katkısı, yorumu, eleştirisi ve etkileşimiyle sürekli yaşayan yapay bir organizma gibi olmak zorundadır.
Layıkıyla yapılan İnternet haberciliğinde, kullanıcıya etkileşimde bulunabileceği forum, sohbet gibi olanaklar mutlaka tanınmak zorundadır. Bu durumda da sitede yayınlanan her türlü içeriğin Basın Kanunu'na tabii edilmesi, kullanıcılar tarafından katılan içerikten yayıncının sorumlu tutulması abesle iştigalden başka bir şey değildir. Bu durum telefonla yapılan yasadışı bir tehditten telefon santralini, mektupla yapılan bir hakaretten postaneyi ya da postacıyı, kahvehanede söylenen bir yalandan kahvehane sahibini sorumlu tutmaktan farklı değildir.
NOT: Yukarıdaki yazı, tasarının ilk gündeme geldiği Haziran 2001'de yazdığım iki yazının birleştirilmiş halidir.
Kişiye özel gazete çağı
Baskı teknolojileri alanında dünyanın en önemli fuarı olan IPEX'te sergilenen teknolojiler, yayıncılıkta yeni bir çağın kapısında olduğumuzu gösteriyordu. Xerox yeni yazıcısı iGen3 ile bu çağın ilk sinyallerini verdi.
Elinizde tutmakta olduğunuz bu gazeteyi iyi saklayın; çağının en iyi öneklerinden biri olarak, yakın bir gelecekte koleksiyon değeri olan antika eser statüsüne kavuşması olasılığı oldukça yüksek. İngiltere'de gerçekleşen IPEX 2002 fuarının, 92 bin metrekarelik dev sergi alanından edindiğim izlenimi ''Basılı medya öldü. Yaşasın basılı medya'', cümlesiyle özetleyebilirim. Biraz daha açık olmamı isterseniz, ölmekte olan hastanın klasik matbaa makinelerinde basılan medya, yaşayacak olanın ise dijital yazıcılarda basılan medya olduğunu söyleyebilirim.
Dev fuar alanının çok büyük bir bölümü konvansiyonel makinelerce işgal edilmişti gerçi ama, bakmasını bilen gözler ve dinlemesini bilen kulaklar için gelecekle ilgili sayısız ipucu vardı. Bu ipuçlarından biri dijital baskı teknolojilerini sergileyen Xerox'un 6 bin 500 metrekarelik standıyla fuarın en büyük katılımcısı olması, diğeri ise klasik baskı makinelerinin kralı Heidelberg'in fuarda yeni dijital yazıcısı NexPress 2100'i ön plana çıkartmaya çalışan pazarlama iletişimi stratejisiydi. Xerox Heidelberg Nexpress 2100'ün karşısına patent rekortmeni (400 patent) iGen3 ile çıkmakla kalmıyor, yayıldığı dev alanda sergilediği yazılım çözümleri ve kullanım konseptleriyle geleceğin yayıncılığının bir bölümünü bugünden mümkün kılan uygulamalar tanıtıyordu.
Bu uygulamalardan biri dijital kitap basımıydı. Genç yazarların en büyük sorunu yayınevi bulmak. Yayınevlerinin en büyük problemlerinden biri ise yayınlayacakları kitaba gelecek talebi önceden iyi tahmin edebilmek. Satıcının derdi ise stoğa para bağlamak. Dijital kitap basımı konsepti yazarı da, yayıncıyı da, satıcıyı da rahatlatan çözümler sunuyor. Yeni modelde satıcı (kitapçı dükkanı ya da Amazon.com benzeri 'online' kitap dükkanı) kitap basmak üzere özel olarak tasarlanmış yeni nesil yazıcılardan satın alıyor. Yayıncı yazarlarla telif anlaşması yaparak, kitaplarının dijital bir kopyasını tutuyor. Kitapçıya gelen ya da 'online' dükkanı ziyaret eden biri kitabı sipariş ettiğinde, kitap birkaç dakika içerisinde ciltlenmiş olarak yazıcıdan çıkıyor.
İkinci bir uygulama ise kişisel broşür basımıydı. Ziyaretçiler kendi kişisel zevkleri ve tercihlerine göre basılmış kişiye özel renkli şehir rehberlerini, yazıcıdan birkaç dakika içinde alıyorlardı. Film çıkışı ve baskı kalıbı gibi yüksek maliyetli baskı aşamalarına gerek duymayan dijital baskıcılıkta kişiye özel baskı yapmanın maliyeti, herkese aynı baskıyı yapmakla aynı.
Matbaa gibi yazıcı
Toplam bir milyar dolarlık araştırma geliştirme bütçesine mal olan Xerox iGen3 matbaa gibi çalışan bir bilgisayar yazıcısı. Düşük tirajlı dergilerin basımında bile ekonomik olarak kullanılabiliyor.
Saatte 6 bin A4 baskı hızı
600X600 dpi
Aynı anda dört farklı boyutta kağıt kullanımı
Maksimum 364X521 mm, minimum 178X178 mm boyutlarında kağıt kullanımı
SmartPress teknolojisi ile etkin renk kontrolü, baskı sırasında mürekkep değişimi, otomatik kağıt tanıma
Düz kağıt yolu sayesinde minimum kağıt sıkışması.
Geleceğin yayıncılık teknolojileri
Gazete ve dergiler kişiye özel basılacak. Kullanıcı satış noktasındaki ekranı kullanarak, kişisel ilgi alanlarını girecek ve tamamen kendi ilgi alanına giren konulardaki haber ve röportajlardan oluşan kişiye özel gazete ve dergisini, yazıcıdan alacak.
Baskı kalitesinden çok içeriğe önem veren kullanıcılar, kişisel gazete ya da dergilerini evlerindeki yazıcılardan da alabilecekler.
Reklamlar da kişiye özel olacak. Kullanıcının ilgi alanlarını ve kişisel profillerini öğrenen yazıcı, gazete içindeki reklam alanlarına, o kişiye özel reklamları basacak. Böylece bir kişiye ulaşma maliyeti düşen reklamcılar, çok daha etkili reklam yapabilecekler.
JPEG formatınınz yerini alacak JPEG2000 formatıyla, fotoğrafların kalitesi artacak, arşivlenmesi kolaylaşacak.
MPEG7 etiketleme standardı, fotoğraf arşivleme yöntemlerinde çığır açacak.
XML standardına uygun olarak dijital ortama aktarılan içerik, her ortamda kullanılabilecek, standart farklılıklarından etkilenmeyecek.
Dijital baskı, dağıtımı kolaylaştıracak, günümüz dağıtım metodlarıyla erşilemeyen kitlelere erişilmesini sağlayacak.
Yazının Devamını Oku 14 Nisan 2002
5680 sayılı Basın Kanunu değişiklik tasarısının TBMM Anayasa Komisyonu'nda onaylanması, İnternet'i Basın Kanunu kapsamına alarak internetteki Türkçe bilgiyi bürokrasi kıskacına almıştır. İnternet'in Türkiye'de yaygınlaşmasını kısıtlayan bu düzenlemeye katkısı bulunanları protesto ediyor; siyasi otoriteyi ve hüküneti, Türkiye'yi Bilgi Çağı'nın sekizinci sınıf bir ülkesi yapacak bu düzenlemeye engel olmaya davet ediyorum. İnternet'e önem vermeyenlere oy vermeyeceğiz:
www.birlik.com Yazının Devamını Oku 7 Nisan 2002
Herkes e.Türkiye'ye sahip çıkmak için kapışıyor, ancak e.Türkiye olma yolunda bir arpa boyu yol alınamıyor. Nedeni büyük ölçüde e.Türkiye'nin ne anlama geldiğinin her kafada farklı bir izlenim çağrıştırması. e.Türkiye'yi kavramak aslında çok basit. Türkiye sınırları dahilinde yaşayan herkesin İnternet'e erişiminin sağlanmasına yönelik eylem planına verilen isim e.Türkiye...
Geçtiğimiz haftasonu Türkiye Bilişim Derneği'nce düzenlenen Bilgi İşlem Yöneticileri Semineri'ni (BİMY '9) izlemek üzere Antalya'daydım. Oracle'ın ana sponsorluğunda gerçekleşen seminerin açılış oturumunun konusu ''21. Yüzyıl için yeniden yapılanma: e.Türkiye'' idi. Basılı resmi programa göre açık oturuma katılacak panelistler arasında gözüken TBMM milletvekillerinden Emrehan Halıcı ve Emre Kocaoğlu ''çoook önemli!'' işleri çıktığından toplantıya son anda katıl(a)mamışlardı. Türkiye'nin kaderini belirleyecek e.Türkiye gibi bir konudan daha önemli ne işleri vardı, o da bir muamma olarak kaldı.
e.Türkiye konulu açık oturuma katılan panelistler arasında en doğru tespitleri koyan konuşma, toplantıya Sabancı Holding'i temsilen katılan Çağatay Özdoğru'dan geldi. Özdoğru, ''e.Türkiye'' kavramının ''e.devlet'' kavramıyla karıştırılmaması gerektiğinin altını çizerek pekçok kafadaki zihin bulanıklığına deva olabilecek bir tespitde bulundu.
Ancak üç gün süren seminer boyunca yaptığım ayaküstü sohbetler sırasında edindiğim izlenimler, katılımcıların büyük bir çoğunluğunun zihnindeki bulanıklığın ''Özdoğru ilacı''na rağmen dağılmadığını gösteriyordu.
Yazının başında da belirttiğim gibi e.Türkiye'nin tanımı çok basit. Ancak bu kavramın Türkiye'nin kaderi üzerindeki etkisi çok büyük. Kavram böylesine önemli olunca, insan ister istemez basit bir tanımla yetinmeyip, daha karmaşık bir tanım arayışına giriyor. Kavramın tanımı basit ama bu tanımla belirlenen hedefe gidecek yolda kullanılacak stratejiler o kadar basit değil. ''İnternet'i herkesin ayağına en ucuz, en hızlı, en geniş bantla ve en geç eskiyecek teknolojiyle nasıl götürebiliriz''in cevaplarından oluşuyor bu strateji.
''En ucuz''un sonu ücretsize dayanıyor. ''En hızlı''dan kasıt bu hedefe en süratli şekilde varmak. ''En geniş bantla''nın anlamı kullanılacak altyapıdaki veri transfer hızı, yani kullanıcının İnternet üzerinden film dahi seyredebilmesi ve belki daha da ötesi. ''En geç eskiyecek teknoloji'' ise eylem planının en kritik öğesi çünkü yapılacak yatırımların teknoloji çöplüğü yaratmaması için seçilecek teknolojilerin uzun yıllar standart olarak kalacak teknolojiler olması gerekiyor.
BİMY '9 kapsamında katıldığım toplantılar arasında iki seminer vardı ki, değinmeden edemeyeceğim. Biri Oğuz C. Gel'in ''CRM'den ne anlıyoruz'' başlıklı, diğeri Bilkent Üniversitesi'nden Doç. Dr. Orhan Tekelioğlu'nun ''Yeni yüzyılda teknolojik ve toplumsal değişim'' başlıklı seminerleriydi. İki konuşma da o kadar zengin ve faydalı bir içeriğe sahipti ki, burada özetlememe olanak yok. Umarım bu iki seminer büyük illerimizde de tekrarlanır da, geniş dinleyici kesimlerine ulaşırlar.
Son olarak, ''yeni ekonomi'' kavramının nasıl yanlış algılandığının kanıtı olan bir seminere değinmek istiyorum. Acar Baltaş tarafından verilen ''Yeni ekonominin mimarı altın yakalılar'' başlıklı seminer, en başta başlığından başlamak üzere yeni ekonomi konusunda çok yanlış mesajlar veriyordu. Pentium III'ü yeni ekonominin temel değerlerinden biri, bilişim sektörü yöneticilerini ise yeni ekonominin mimarı olarak gösteren ve tüm konuşmasını bu yanlış temel üzerine kuran Acar Baltaş'ın içine düştüğü kavram kargaşasının, dinleyici kitlesinden tekzip yememiş olmasının ise iki nedeni olabilirdi. Ya çok kibardılar, ya da yeni ekonomi cahili...
Meraklısı için kısa not: Bir şirketin yeni ekonomi şirketi olabilmesi için teknoloji üreten bir şirket olması gerekmez, verimlilik için teknolojiden en iyi şekilde yararlanmasını bilen bir şirket olması gerekir. Yani Hela Holding bile yeni ekonomi şirketi olabilir.
Fotoğraf kalitesini sollayan yazıcı
Japon markası Epson'ın yeni modeli Stylus Photo 950 ile profesyonel fotoğraf baskı kalitesini artık evde de yakalamak mümkün. Amatör ve yarı profesyonel kullanıcılara hitap eden Stylus Photo 950, kendi sınıfındaki bilgisayar yazıcıları arasında en küçük noktalı baskı kalitesine sahip. Yüksek kalitede renk keskinliğine sahip bu çok küçük noktalı baskı teknolojisi sayesinde, bilgisayar yazıcısından alınan dijital fotoğraf çıkışları, fotoğraf filminden fotoğraf kağıdına aktarılan kimyasal baskı yönteminden ayırt edilemeyecek kaliteyi yakalıyor.
Yeni geliştirilen özel yazıcı kafaları kullanılan Stylus Photo 950, bir inçlik alana 2880 nokta sığdırıyor. 2880 dpi olarak tanımlanan bu görüntü kalitesi, Epson tarafından geliştirilen iki pikolitrelik nokta teknolojisiyle destekleniyor.
Epson Stylus Photo 950, CD üzerine direkt baskı yapma özelliğine de sahip. Yeni modelin bir başka özelliği ise rulo kağıda baskı yapabilmesi. Stylus Photo 950 ayrıca baskı sırasında kağıdın tüm yüzeyini kullanabiliyor ve baskı sonucunda kağıdın kenarlarında beyaz boşluklar kalmıyor.
Her renk için farklı mürekkep kartuşu kullanıldığından, tek bir renk bittiğinde tüm kartuşun değiştirilmesine gerek kalmadan yalnızca biten rengin kartuşu değiştirilebiliyor. Epson Sylus 950'de kullanılan beş renkli artı iki siyah kartuş, üç renkli artı tek siyah kartuş kullanılan yazıcılara göre çok daha canlı renkler elde edilebilmesine olanak tanıyor. Epson'ın Quick Dry (Hızlı kuruyan) mürekkebi ise fotoğraf çıkışlarındaki renklerin 20 yıl boyunca solmadan korunmasını sağlıyor. Stylus Photo 950 ile 1,3 mm kalınlığa kadar sert yüzeylere baskı yapılabiliyor.
http://www.epson.com.tr
İnternet’te sansüre hayır!
İnternet'teki kimi sitelere erişimi engellemek amacıyla Türk Telekom tarafından başlatılan çalışma ve yatırımların kamuoyundan aldığı tepki, İnternet üzerinde açılan bir kampanyayla protesto edilmeye başlandı. ''İnternet'te sansüre hayır'' sloganıyla http://www.birlik.com adresinde başlayan kampanyaya Türkiye'nin en büyük İnternet erişim, servis ve içerik sağlayıcı firmaları da destek veriyor. Siteye girerek, ortak bildiri metnini gönderen kullanıcılar ''İnternet'e önem vermeyenlere oy vermeyeceğiz'' diyerek, hükümeti oluşturan siyasi partilerden üç talepte bulunuyorlar. ''Hükümet Türk Telekom'un kanunsuz sansürcü girişimlerine ve sansür altyapısı için yapmaya kalkıştığı yatırımlara derhal engel olsun'', ''TT-Net ve Türk Telekom ayrılarak, sansürün kolayca uygulanabilmesine zemin hazırlayan erişim tekeli kurma çabaları boşa çıkartılsın. Türk Telekom'un altyapı hizmetlerini TT-Net ve diğer erişim sağlayıcı şirketlere eşit şartlarda vermesi sağlansın'' ve ''İlla sübvansiyon uygulanmak isteniyorsa, 822'li hatlara uygulanan ücret tarifesi sembolik rakamlara çekilsin''...
Birlik.com kampanyası farklı taleplerle bundan beş yıl kadar önce yine yapılmış, kullanıcıların talepleri hükümet tarafından büyük ölçüde karşılanmıştı. 250 bine yakın İnternet kullanıcısının olduğu o dönemde, kampanya sayfasına 125 bin kişi bağlanmış, ortak bildiri metni 65 bine yakın kullanıcı tarafından imzalanmıştı.
http://www.birlik.com
Yazının Devamını Oku 31 Mart 2002
Türk Telekom ve İnternet Kurulu işbirliği ile yürütülen, Ulaştırma Bakanlığı'nın ise seyirci kaldığı İnternet'i sansür tatbikatını eleştirdiğim geçen haftaki yazımın başlığını ''Ulaştırma eriştir, eleştirme biliştir'' olarak atmıştım. Parmaklarımın klavyede bıraktığı ısı soğumadan Türk Telekom'dan kamuoyuna yeni bir açıklama yapıldı. Yazılı açıklamada ''Web sitelerini noktasal olarak filtreleyecek donanımın sisteme montajı için gerekli test çalışmalarının devam ettiği'', belirtiliyordu.
TT'nin açıklamasında yer alan ''Türk Telekom asla sansürcü bir yaklaşımla değil, toplumsal yararı gözeterek bu kararı almıştır'' cümlesini okuyunca gözüm karardı. O an aklıma gelen tüm küfürleri savurdum. Behey Türk Telekom, sen kim oluyorsun ya da kendini ne sanıyorsun? Sen benim yararımı benim adıma gözetecek hakkı nereden kendinde buluyorsun? Tekel olmayı, herkesin işine burnunu sokma hakkı olarak mı görüyorsun? Kamu musun, özel misin, özerk misin daha ne idüğün belli değil... Kalkmış bir de benim hakkımı benim adıma korumaya kalkışıyorsun. Böyle yapmakla ben de dahil olmak üzere tüm Türk halkına hakaret ediyorsun. Bize, siz kendi menfaatlerini korumaktan aciz bir güruhsun diyorsun. Ben de kalkmış geçen yazımda senin için ''eleştirme biliştir'' diyorum. Sen biliştirmeden ne anlarsın?
Biliştirmeye çalışarak bir yere varamayacağımızı görüp, bu Türk Telekom neden anlar diye karar kara düşünürken, turk.internet.com'un Genel Müdürü Füsun Nebil'den geçen haftaki yazımı merkez alan bir söyleşi teklifi geldi. www.birlik.com adresinde beş yıl önce, dönemin önde gelen İnternet şirketleri ve sitelerinin desteğiyle ''Ya Yap Ya Devret - İnternet'e Sahip Çıkalım'' isimli bir kampanya başlatmıştım. Füsun Nebil o tarihlerde kampanyanın kurucu destekçilerinden olan AlNet'in Genel Müdürü idi. İnternet kullanıcılarının sayısının 250 bini ancak bulduğu yıllardı ve buna rağmen kampanya sitesi 110 bin ziyaretçi çekmiş, ortak bildiri 60 binin üzerinde kişi tarafından imzalanmıştı. Kampanya siyasi otoritenin de dikkatini çekmiş, Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir, müsteşarı vasıtasıyla birlik.com eylemini İnternet Üst Kurulu'nun gündemine taşımıştı. Kampanya aracılığıyla yapılan talepler, hükümet tarafından büyük ölçüde karşılanmıştı.
Füsun Nebil'le yaptığımız söyleşide İnternet'e karşı yürütülen sansür girişimlerini protesto etmek amacıyla www.birlik.com'u tekrar aktive etme fikri aklıma geldi. İnternet'le ilgili pek çok önemli noktaya değindiğimiz söyleşide Füsun Nebil'in sivil toplum eylemleri ile ilgili bir sorusunu yanıtlarken oluştu bu fikir aklımda; ''Sansür çok uzun zamandır geliyorum diyordu. Türk Telekom ilk sinyali V-Pop uygulamasıyla vermişti. İkinci sinyali erişim sağlayıcılara uyguladığı tarifelere yaptığı zam ve TT-Net aboneliğine uyguladığı dampingle verdi.
Bu uygulamaların gerçek amacının sansüre zemin hazırlamak olduğunu en başından beri, defalarca yazdım. Tepkisizlik sonucunda bugünlere gelindi. Bundan sonra tepkilerin çok büyük bir hızla artacağını sanıyorum. Daha önce 'Ya yap, Ya devret' kampanyası için kullandığım www.birlik.com adresinde, İnternet cemaatlerininin de desteğiyle bu hafta içinde yeni bir kampanya başlatacağız'', demiş bulundum.
Söyleşinin ardından, ilk kampanya için www.birlik.com adresinin alınması ve barındırılmasında yardımcı olan Superonline ile temas kurdum. Superonline'ın desteğiyle test yayını hemen başladı. PDIWes tasarımcıları, sitenin anasayfası için yeni bir tasarım yapmak üzere hemen işe koyuldular. Superonline, Vestelnet, Veezy, Bnet, Bilişim Cumhuriyeti ve PrizmaNet kurucu üye olarak hemen destek verdiler. Bu yazı yayınlandığı sırada site büyük bir olasılıkla test yayınından çıkmış, sayıları artan kurucu destekçileriyle elektronik imza toplamaya başlamış olacak.
''İnternet'te Sansüre Hayır'' diyenleri http://www.birlik.com adresine bekliyoruz.
Bağlantılı not: İlham veren söyleşinin tamamını http://turk.internet.com adresinden okuyabilirsiniz.
Turkticaret.net yenilendi
KOBİ'lere yönelik ilk Türk İ6İ (İş altı iş) sitesi olan Turkticaret.net iş ortakları arasına Garanti Bankası ve Hewlett Packard'dan sonra Yenibir.com, Price Waterhouse Coopers ve Destek Patent'i de kattı. Turkticaret.net sitesinde faaliyete geçen Girişimci Merkezi isimli çok zengin içerikli bölüm ise KOBİ'lerin iş yaşamı ile ilgili her tür teorik ve pratik bilgi ihtiyacını karşılamayı hedefliyor.
http://www.turkticaret.net
Ayasofya CD-ROM’una birincilik ödülü
Metropol Multimedia tarafından üretilen Ayasofya CD-ROM'u, Amerika'da yapılan Cindy Awards International isimli multimedya yarışmasında birincilik ödülü aldı. ''Hagia Sophia from Konstantinoupolis to Istanbul'' isimli CD-ROM'da, dünyaca ünlü Bizans tarihçisi Lord J. J. Norwich sunuculuk yapıyor. Yapımı yaklaşık dört yıl süren CD-ROM'un proje yönetmenliği ve metin yazarlığı Ülker Sayın tarafından gerçekleştirilmiş. CD-ROM'da Ayasofya'nın mimarisi, mimarları, geçirdiği restorasyonlar anlatılıyor; Bizans ve Osmanlı tarihi ile genel sanat tarihi içindeki rolü vurgulanıyor; Osmanlı Devleti'nin müslümanlık dışındaki dinlere bakışı aktarılıyor. Ayasofya CD-ROM'u bundan önce de Avrupa'da yapılan EMMA Awards isimli yarışmada ikincilik ödülü almıştı.
http://www.metropolmultimedia.com
Üç devin kablosuz gücü
Her üçü de kendi alanının dev markalarından biri olan Sun Microsystems, Apple ve Ericsson kablosuz içerik sağlamaya yönelik bir standart çözüm yaratmak amacıyla güç birliği yaptılar. MPEG-4 teknolojisinden yararlanan çözüm, multimedya içeriğin cep telefonlarına ve diğer gezgin cihazlara ulaştırılmasını sağlayacak. Yeni çözüm için Apple'ın QuickTime teknolojisi, Sun'ın yazılım ve sistemleri, Ericsson'un ise altyapı ve hizmet servislerinden faydalanılacak.
Yazının Devamını Oku 24 Mart 2002
Kendine bağlı danışma organı İnternet Kurulu'nun otorite kurma ihtirasına söz geçirememesiyle ünlü Ulaştırma Bakanımız<B> Oktay Vural</B>, geçen hafta güzel konuştu, ''Birkaç zengin ülke ve sivil toplum örgütünün gösterdiği iyi niyetli çabalara rağmen, dünyanın bilgi zengini ve bilgi fakiri ülkeler olarak bölünmesi tehlikesi yadsınamaz bir gerçektir''. Yetkisinde olmayan işlere burnunu sokan bir danışma organına sahip bir bakan için oldukça yakışıklı bir cümleydi doğrusu. Ama insan merak ediyor, dünyanın bilgi zengini ve bilgi fakiri ülkeler olarak bölüneceği gerçeğini görecek kadar bilgili bir bakan, Türkiye'nin ikinci gruptaki ülkeler arasında kalmaması için ne gibi faaliyetlerde bulunuyor acaba?
İnternet'i sansürlemek gibi yürütme, alan adı kurallarını belirlemek gibi yasama görevlerine burnunu sokmuş İnternet Kurulu'nun vakit bulup bu gibi elzem konularda fikir üreteceği yok ne yazık ki. Olsa, aşağıdaki gerçekleri belki onlar da görürler ve dile getirirlerdi...
Türkiye'nin bilgi zengini ülkeler arasında yer alabilmesi için, dinamik olarak sürekli gelişen bir İnternet altyapısına sahip olması şart.
Ancak bunun tam tersi yaşanıyor. Türk Telekom, İnternet alt yapısını geliştirmekte hep yavaş kalıyor.
Keyfi sansür uygulamalarını kolaylaştırma amacını taşıyan Türk Telekom İnternet erişimi üzerinde tekel kurmayı amaçlıyor.
Son olarak Zaman Gazetesi'nin haberine göre (www.zaman.com.tr /2002/03/21/haberler/h5.htm) onbinlerce siteyi barındıran bir www.freeservers.com sunucusunu sansürleyerek, Türkiye'nin İnternet çıkışlarına yasadışı sansür uygulayan Türk Telekom, bu tür keyfi sansürlemelerini rahat sürdürebilmek amacıyla İnternet Servis Sağlayıcı şirketleri rekabet ihlali oluşturarak ve piyasadaki hakim konumunu kötüye kullanarak piyasadan silmeye çalışıyor.
Türkiye İnternet Servis Sağlayıcıları Derneği (TİSSAD) Başkanı Burak Cedetaş, Türk Telekom'un tekelci tutumunun yarattığı tehlikeyi şöyle özetliyor, ''Tekelin sürdüğü hizmetlerde uygulanan yüksek tarifeler ile serbest rekabet alanındaki rakipler eziliyor, özel sektörün yatırım yapması engelleniyor, İnternet yaygınlaşamıyor, istihdam daralıyor, beyin gücü azalıyor ve toplum yakın gelecekte pahalı ve kalitesiz İnternet kullanma olasılığı ile karşı karşıya bırakılıyor. Böyle giderse İnternet hizmetleri sadece devlet tarafından ve keyfi ücretlendirmeler ile verilecek''.
TİSSAD'ın farkına varmadığı ya da dile getirmediği bir nokta daha var. Geçen seneden beri çeşitli vesilelerle dile getirdiğim bu tehlike, erişim tekelini elinde toplayan TT'nin, sansürcü girişimleri rakipsiz kaldığı br ortamda çok daha kolay uygulayabileceği.
Türk Telekom ne yasa dinliyor ne Ulaştırma Bakanlığı'nı. Ne Rekabet Kurumu kararlarına uyuyor ne de mahkeme kararlarına.
TİSSAD'ın talepleri, Türkiye'yi bilgi fakiri ülkeler arasında yer almaktan kurtaracak talepler olması açısından da önemli: ''Rekabet ortamı sağlanmalı, TTNet ve Türk Telekom ayrılmalı, TT altyapı hizmetlerini TTNet ve diğer İSS'lere eşit şartlarda sağlamalı, Liberalizasyona Ocak 2003'te geçilmeli, ulusal bilişim stratejileri belirlenmeli.
Ulaştırma Bakanlığı İnternet erişiminin yaygınlaşması için birşeyleri sübvanse etmek istiyorsa, 822'li erişim numaralarından yapılan bağlantılara uygulanan ücreti çok sembolik rakamlara çekmeli.
Türkiye'yi bilgi fakiri ülkeler arasında yer alma tehlikesinin dışında, bilgi zengini ve bilgi fakiri halklara bölünme tehlikesi de bekliyor. Bu konuya da ilerki yazılarımda değineceğim.
CeBIT’ten cep manzaraları
Bilgisayar üreticilerinden yazılım geliştiricilere, telekom operatörlerinden altyapı kuruculara kadar tüm oyuncular gezgin İnternet pazarını hedeflemişlerdi. En seksi ürünler ise cep telefonu üreticilerinden geldi.
Cep telefonları neredeyse her cebe girdi ve pazar doyma noktasına hızla yaklaşıyor. Cep telefonu üreticilerinin daha fazla ürün satmak için artık yeni pazarlama yolları bulmaları gerekiyor. Bu durumun çoktan beridir farkında olan cep telefonu markaları, yeni modeller tasarlarken farklı zevkleri ve farklı ihtiyaçları dikkate alıyorlar.
Pazarı büyütüp, yeni ürün satmanın iki ana yolu var. Birincisi henüz cep telefonu sahibi olmayanlara yönelik pazarlama yapmak, ikincisi ise mevcut kullanıcılara telefonlarını yenisiyle değiştirmeye ikna edecek seçenekler sunmak.
Düşük fiyatlardan satılan yeni modeller çıkartarak, henüz cep telefonu sahibi olmayanların bütçesine hitap eden şirketlere CeBIT fuarının her köşesinde rastlanıyordu. Dev markalara ek olarak, irili ufaklı pek çok cep telefonu üreticisi bu pazara yönelik ürünlerini, fuar boyunca sessiz sedasız sergilediler.
Mevcut cep telefonu kullanıcılarını avlamaya yönelik tanıtımlar ise çok daha cafcaflı gerçekleştirildi. Motorola, Nokia, Sony Ericsson, Siemens ve Samsung gibi cep telefonu pazarının devleri olan markalar bu müşterileri tavlamak için iki ana silaha başvurdular; şık tasarım ve üstün teknoloji. Sektör devlerinin standlarının başköşelerine bu iki ürün serisi kurulmuştu. Şık tasarımlarıyla modaya ve stil sahibi olmaya önem veren müşterilerin dikkatini çekmeye çalışan modeller bir köşeye, sahip oldukları üstün teknolojilerle kullanıcıların farklı ihtiyaçlarına cevap verme iddiasındaki modeller diğer köşeye kurulmuştu.
Dev ekran
Alcatel One Touch 715 utanmasızca büyük bir ekrana sahip. 100X150 piksellik bu dev ekran, dört gri tonda siyah beyaz görüntü sağlıyor. Dikey ya da yatay olarak kullanılabilme özelliğine de sahip olan ekrandaki görüntüler ''zoom'' özelliğiyle büyültülüp, küçültülebiliyor. 10 satır tekst görüntüleyebilen ekran, kişisel ajanda ve e.posta mesajlarının görüntülenmesi için de ideal.
Renkli ve zeki
Renkli ve büyük ekranıyla, açılır kapaklı klasik Motorola tasarımını bir adım daha öteye taşıyan Motorola T720 hem şıklığa, hem fonksiyonaliteye önem veren kullanıcılara sesleniyor. Motorola'nın bu yeni modeli, 4.096 renkli grafik ekranına ek olarak pek çok özelliğe daha sahip. Kişisel ajandası, e.posta alıp gönderebilme özelliği, ekstra yazılımlarıyla gezgin ofis işlevi gören T720'ye Java J2ME ile geliştirilmiş uygulamalar yüklenebiliyor. Finansal hesap makinası, not defteri, Reuters haber kanalı ve çeşitli oyunlar telefona yeni özellikler kazandıran bu tür uygulamalardan yanlızca birkaçı.
Üç bantlı şıklık
Nokia 7210 şık tasarımı ve renkli ekranıyla dikkat çekiyor. Üç bant desteğiyle (900/1800/1900) dünyanın her yerindeki GSM/GPRS ağlarında kullanılabilen Nokia 7210, multimedya mesaj servisi (MMS) ve Java standartlarını destekliyor. Stereo FM radyo olarak da kullanılabilen bu şık modelin 2002 sonbaharında piyasaya sürülmesi bekleniyor. Kısa mesaj servisi (SMS) gibi çalışan MMS standardı mesajla birlikte grafik ve fotoğraf da gönderilmesine olanak tanıyor. Java desteği ise cep telefonuna yeni özellikler kazandıracak yazılımların yüklenip, kullanılabilmesini sağlıyor.
Foto Şipşak
Sony Ericsson'un yeni modeli T68i, yine yeni bir ürün olan CommuniCam MCA-20 dijital kameranın desteğiyle dijital fotoğraf makinasına dönüşüyor. Sony Ericsson'un bu yeni ikilisiyle çekilen fotoğraflar, MMS desteğine sahip bir başka cep telefonuna multimedya mesaj olarak anında gönderilebiliyor. GPRS ile kesintisiz İnternet bağlanıtısına da sahip olunduğundan, fotoğraflar İnternet üzerindeki albüme yüklenebiliyor, albümdeki fotoğraflar telefon ekranına getirilebiliyor. Sony Ericsson T68i ile e.posta mesajı alıp, göndermek de mümkün.
Anında video
Samsung, naklen video bağlantısı kurabilme özelliğine sahip dünyanın ilk GPRS cep telefonunu CeBIT'te tanıttı. SGH-V100 isimli Samsung'un yeni modeli, GPRS bağlantısı ile İnternet üzerinden video yayını izlenebilmesini sağlayor. SGH-V100 kullanıcıları, telefonun üzerindeki bir tuşu kullanarak, televizyonda kanal seçmeye benzer bir yöntemle, mevcut video yayınlarından birini seçerek seyredebiliyorlar. MPEG-4 özelliğine sahip bu yeni modelin bir başka özelliği ise TFT-LCD ekranıyla 65.000 rengi destekleyen çok net bir görüntü sağlaması.
Kolye telefon
Siemens'in geleceğe yönelik konsept ürünü ''Kolye Telefon'' tüy gibi hafif bir tasarıma sahip. GPRS ve dört bant (850/900/ 1800/1900 MHz) desteğine sahip telefon, el değdir-meksizin kullanı-labiliyor. İçindeki kamerayla çekilen fotoğraflar, MMS'le bir başka telefona ya da herhangi bir e.posta adresine gönderilebiliyor. MP3 çalar olarak da kullanılabilen ''Kolye Telefon'' 60 gram ağırlığında ve 352X280 pixel fotoğraf kalitesi sağlıyor.
GPRS’le satış
Mobilera tarafından üretilen Saha Satış Otomasyonu uygulaması, GPRS özelliğinin eklenmesiyle gezgin birimlerce ''online'' olarak da kullanılabilir hale geldi. GPRS özellikli yeni uygulamada sipariş, sevkiyat, tahsilat, stok, fiyat gibi bilgiler gezgin birim ve merkez arasında anında paylaşılabiliyor.
http://www.mobilera.net
Yazının Devamını Oku 17 Mart 2002
Son üç haftadır yayınlanan yazılarıma, okurlardan yoğun bir ilgi geldi. Gelen tepkiler sayesinde, okurlardan bir kısmının bu konuları daha da açmamı, İnternet kullanıcısı olmayanların dahi rahatlıkla anlayabileceği bir şekilde özetlememi arzuladığını gördüm. Üç haftaya zor sığdırdığım konuları, daha da açık bir dille özetlemeyi becerebilecek miyim, bilemiyorum ama madem kaşındınız, buyrun kaşıntı tozunuz:
Fogg'un mesajları
Yazılı ve görsel medyada yapılan tüm yorumlar Fogg'un e.posta mesajlarının çalındığı varsayımına dayandırılıyordu. Yazımda yorumların yalnızca bu varsayıma dayalı yapılmasının hatalı olacağını savunmuştum. Çünkü Fogg'un kişisel yazışmaları basına, kendi tedbirsizlikleri sonucu sızmış olabilirdi. Fogg'un bilgisayarındaki kişisel dosyaları, bilgisayarına kendi tedbirsizliği sonucu bulaşan bir virüs tarafından, e.posta adres defterindeki kişilere dağıtılmış olabilirdi.
İnternet Kurulu
İnternet Kurulu eski ulaştırma bakanlarından Necdet Menzir'in kurduğu bir danışma kurulu. Necdet Menzir İnternet'e büyük önem veren ve kullanımının yaygınlaşması için çabalarda bulunan ender siyasetçilerden biri. İnternet hakkında fazla bilgisi olmadığından, çok yerinde bir kararla bu konularda danışmanlık almak üzere İnternet Üst Kurulu'nu kurdu. Ancak İnternet Üst Kurulu'na seçilen üyelerin çoğunluğunun niyeti farklıydı. Onlar Ulaştırma Bakanlığı'na danışmanlık yapmaktan çok, İnternet'in Türkiye'deki işleyişi üzerinde yetki sahibi olmak ve otorite kurmak amacındaydılar.
İsmi sonradan İnternet Kurulu olarak değiştirilecek olan İnternet Üst Kurulu, bu amaç farklılığı yüzünden ölü doğdu ve bir danışmanlık kurulu olmaktan çok gayrımeşru bir yürütme ve yasama kurulu olarak çalışma girişimlerinde bulundu. Bu girişmilerden en önemlisi İnternet Kurulu bünyesinde kurulan DNS Çalışma Grubu'ydu. Meşru görevi danışmanlık olan İnternet Kurulu bünyesinde kurulan bu grup, İnternet alan adlarının yönetiminde kullanılacak kuralları belirlemek gibi gayrımeşru bir görev üstlendi ve bu görevi hala da sürdürmekte.
Ulaştırma Bakanlığı'na bağlı danışma organı İnternet Kurulu'nun gayrımeşru yasama ve yürütme faaliyetlerinde bulunma girişimlerinden sonuncusu ise İnternet üzerindeki kimi sitelerin sansürlenmesine yönelik oldu. İnternet Kurulu yayınladığı bir bildiri ile İnternet üzerindeki kimi sitelere erişimin engellenmesi için, servis sağlayıcı şirketlerle işbirliğine gideceklerini açıkladı. İnternet Kurulu ile bu konuda işbirliği yapmayacağını ilk açıklayan servis sağlayıcı Superonline oldu. Daha sonra Türkiye İnternet Servis Sağlayıcıları Derneği ve Turk.net de, yargı kararına dayanmayan hiçbir erişim engelleme girişimine destek olmayacaklarını açıklayarak sansüre karşı çıktılar.
İnternet yayıncılığı
İnternet yayıncılığı doğası gereği basın, televizyon, radyo gibi diğer yayınlardan çok farklı özelliklere sahip. Bu nedenle mevcut yasaların kıyas yoluyla İnternet yayınlarına da uygulanması karar aşamasında olmasa da, uygulama aşamasında sorunlar yaratabilir. Gazeteler günlük; dergiler haftalık, aylık vs; televizyon ve radyo ise anlık yayın yapan medya araçları. Bu medya araçlarında suç unsuru taşıyan içerik, yayın tarihi ya da anı geçtikten sonra ortadan kalkıyor.
Ancak İnternet çok farklı bir ortam. Gazete ve dergilerde olduğu gibi sayıyla yayınlanmıyor. Gün içinde sürekli güncellenebilme özelliğine sahip. Bu anında yayın yapabilme becerisiyle televizyon ve radyoları andırıyor. Ancak onlara da benzemiyor çünkü yayınlanan bir haber, televizyon ve radyoda olduğu gibi uçup gitmiyor, yayından kaldırılmadıkları sürece orada öylece ziyaretçisini bekliyor. Bu benzersiz özelliklerinden dolayı İnternet yayıncılığına özgü, yepyeni bir hukuksal düzenlemeye gidilmesi gerekiyor. Bu düzenleme yapılırken, İnternet'in saymakla bu yazıya sığdıramayacağımız diğer benzersiz özelliklerinin de dikkate alınması gerekiyor.
Kablosuz özgürlük
Cep telefonu üreticilerinden bilgisayar firmalarına, yazılım geliştiricilerden içerik sağlayıcılara kadar herkesin gözü gezgin teknolojilerde. Kablosuz yaşamın sağladığı özgürlük ortamı tüketicileri de cezbediyor.
Mavidiş
Özellikle cep telefonu üreticilerince desteklenen bir teknoloji olan Mavidiş (Bluetooth); cep bilgisayarı, cep telefonu, yazıcı, tarayıcı, faks cihazı gibi aletlerin birbirleriyle kablosuz haberleşmesi için ideal bir standart. Wi-Fi kadar hızlı ve esnek bir çözüm sunmasa da, pratik bir kullanıma sahip. www.bluetooth.org
Kablosuz evler
Bilgisayar ağları konusunda ilk akla gelen firmalardan biri olan 3Com, ev kullanıcısına yönelik 3Com Homeconnect ürün serisiyle, kablosuz ağlar konusunda da iddialı olduğunu kanıtlıyor. Wi-Fi teknolojisiyle üretilen kartlarla ev içindeki bilgisayarlar birbirleriyle kablosuz iletişim kurabiliyorlar. www.3com.com
Hesapçı casus
Odadan çıktıktan sonra arkanızdan konuşulanları duymak istemez misiniz? Kim istemez ki! İşte size fırsat. Bu casus hesap makinasını toplantı odasındaki masanın üzerinde bırakın ve tuvalete çıkma bahanesiyle odayı terk edin. Odadaki konuşmaları otuz metre uzaklıktan dinleyebilirsiniz. O arkadaş bildikleriniz bakın arkanızdan neler konuşuyor. Dost bildiklerinizden duyacaklarınızın, Biri Bizi Gözetliyor'u seyretmekten daha zevkli olmasa da, çok daha şaşırtıcı olacağından emin olabilirsiniz.
Oyun canavarı
Sony ve Ericsson güçbirliğinin, ilk ürünlerinden biri olan Z700 renkli ekranı ve gezgin oyun özelliğiyle benzersiz bir cep telefonu. Sony Ericsson Z700'ün sahip olduğu diğer teknolojiler ise Java, Mavidiş, GPRS ve polifonik zil sesleri. 2002 sonbahar aylarında piyasaya sürülmesi beklenen Z700'e, bu teknoloji sayesinde kablosuz olarak uygulama yüklenebiliyor. www.sonyericsson.com
Cepteki yalan makinası
Telefondaki kişinin yalan söyleyip söylemediğini merak ediyorsanız, bu alet tam size göre. Cep telefonuna bağlanarak çalışan alet, karşı taraftaki kişinin ses profilini çıkartarak, konuşma biçiminin analizini yapıyor. Yalan dedektörü, cep telefonundan bağımsız olarak da kullanılıbiliyor. http://www.boysstuff.co.uk
Intel Pentium4 de yollara düştü
Intel'in ürettiği Pentium4 processor-M işlemciler artık dizüstü bilgisayarlarda da kullanılabilecek. Intel'in bu hızlı işlemcisi sayesinde bir süredir ancak masaüstü bilgisayarlarla ulaşılabilen kullanım konforuna, artık gezgin bilgisayarlarla da erişilebilecek. Yeni işlemci yüksek performansına rağmen, düşük enerji tüketimiyle daha uzun pil ömrü vadediyor. http://www.intel.com/
Casus Belli
İyice dikkatli bakmayanlar için casus çok belli olmayacaktır ama bir keşfedilirse savaş nedeni olarak kabul edileceğinden emin olabilirsiniz. 30 metre menzile sahip bu kablosuz, gizli kamerayla yapabileceklerinizi, yine benzer bir kamerayla izlemek isterdim doğrusu. Renkli görüntü ve ses de aktarabilen gizli kamera setinin tek kusuru, objektifinin biraz büyük olması.
http://www.gizmos-uk.com
Yazının Devamını Oku 10 Mart 2002
İnternet'e sansür uygulaması getirmek ve koca kulakla boynuzlamaya zemin hazırlamak amacıyla kara adamlar tarafından başlatılan karalama kampanyası, yavaşlayarak da olsa devam ediyor. İnternet cahili bazı medya mensuplarının ve cehalette bunlardan geri kalmayan bazı İnternet Kurulu üyelerinin maşa olarak kullanılmaya çalışıldığı kampanyanın şakşakçıları, şubat ayının sonunda sansürleme uygulamasının tatbikatını yapma fırsatı buldular.
(KIRMIZI KALEM ÇEKİLECEK), (ÇEEEK) Neoabdülhamitçiler sansür tatbikatı yapabilmek için aradıkları fırsatı, www.yolsuzluk.com için Genelkurmay Askeri Mahkemesi'nce verilen yayın durdurma cezasıyla buldular (RAHAT).
Yolsuzluk.com, kendilerine ulaşan yolsuzluk iddialarını yeterli araştırma yapmadan yayınlayan amatör bir site. Görevdeki bir generalin adı kullanılarak kendilerine gönderilen bir sözde ihbar mektubunu, gönderen kişinin kimliğini doğrulamadan yayınlayarak başlarını belaya soktular. Askeri mahkemeye intikal eden olay sonucunda, mahkeme yolsuzluk.com'un yayınının ''Türk Silahlı Kuvvetleri'nin itibarını zedelediği'' gerekçesiyle durdurulmasına karar verdi.
Buraya kadar herşey normal. Ortada sorumsuz bir yayıncılık ve buna verilen hukuki bir ceza var. Askeri mahkemenin kararı da son derece yerinde. Ancak kararın uygulama aşamasında bazı sorunlar ortaya çıkıyor.
Bu sorunlardan teknik olanları, hukuki yayın durdurma kararını fırsat bilip girişilen sansürleme tatbikatı sırasında ortaya çıktı. Site yurtdışındaki bilgisayarlar üzerinden yayın yapıyordu ve alan adı (İnternet adresi) kaydı da yurtdışında yapılmıştı. Dolayısıyla sitenin yayının durdurulması, günümüz uluslararası hukukuyla mümkün görünmüyordu. Geriye tek bir yol kalıyordu, o da siteye erişimin filtrelenmesi. TT-Net'in uydu çıkışlarında gerekli ayarlamalar hemen yapıldı ve www.yolsuzluk.com adresinden içerik talep eden tüm veri paketleri engellenerek doğrudan çöpe gönderildi. Bir başka deyişle yolsuzluk.com sitesinin yayınlandığı bilgisayar, TT-Net üzerinden kendisine gelen talepleri alamadığı için bu taleplere cevap veremedi ve İnternet bağlantısı için TT-Net'i kullananlar bu sitenin sayfalarına ulaşamadılar.
Mı acabaaaa? Değil tabii ki. Yolsuzluk.com'un yayını durdurulamadığı sadece adres filtrelemesi yapılabildiği için İnternet üzerindeki çeşitli adres maskelemesi yapan siteleri ve 'proxy' sunucularını kullananlar yolsuzluk.com'a erişmek için TT-Net uydularını yol geçen hanı gibi kullanmaya devam ettiler.
Uygulamada çıkan diğer sorunlar ise hukukiydi. Askeri mahkeme yayın durdurma kararını verirken kararını kıyas yoluyla Basın Kanunu'na dayandırmıştı. Ancak Basın Kanunu gömleği, İnternet'e karar aşamasında uysa da, iş uygulamaya geldiğinde doğal olarak uymuyordu.
Bilindiği gibi basın için olan uygulamada, hüküm giyen yayının, suç unsuru taşıyan ilgili sayısı toplatılır. İlgili yayının bundan sonraki sayısının yayınlanması engellenemez çünkü bu sansür anlamına gelir. İnternet'teki uygulamanın nasıl olacağı ise şimdilik meçhul. Eğer yayın durdurma kararı süresiz olarak uygulanırsa, bu apaçık sansür anlamına gelir. Basın Kanunu'nun doğru yorumu, yayın durdurma kararının suç unsuru siteden kalkıncaya kadar uygulanması; suç unsuru haber, yazı, makale yayından kaldırıldığında suç da ortadan kalkacağı için siteye erişime tekrar izin verilmesi şeklinde olmalıdır.
Tabii en doğrusu İnternet'le ilgili yasal boşlukların mümkün olduğunca çabuk ancak aceleye de getirilmeden doldurulmasıdır. Ama bu sefer n'olur kendinize İnternet Kurulu üyelerinden daha yetkin danışmanlar bulun. Kılavuzu karga olanların sonu malum...
Yazının Devamını Oku