Herkes e.Türkiye'ye sahip çıkmak için kapışıyor, ancak e.Türkiye olma yolunda bir arpa boyu yol alınamıyor.
Nedeni büyük ölçüde e.Türkiye'nin ne anlama geldiğinin her kafada farklı bir izlenim çağrıştırması. e.Türkiye'yi kavramak aslında çok basit. Türkiye sınırları dahilinde yaşayan herkesin İnternet'e erişiminin sağlanmasına yönelik eylem planına verilen isim e.Türkiye...
Geçtiğimiz haftasonu Türkiye Bilişim Derneği'nce düzenlenen Bilgi İşlem Yöneticileri Semineri'ni (BİMY '9) izlemek üzere Antalya'daydım. Oracle'ın ana sponsorluğunda gerçekleşen seminerin açılış oturumunun konusu ''21. Yüzyıl için yeniden yapılanma: e.Türkiye'' idi. Basılı resmi programa göre açık oturuma katılacak panelistler arasında gözüken TBMM milletvekillerinden Emrehan Halıcı ve Emre Kocaoğlu ''çoook önemli!'' işleri çıktığından toplantıya son anda katıl(a)mamışlardı. Türkiye'nin kaderini belirleyecek e.Türkiye gibi bir konudan daha önemli ne işleri vardı, o da bir muamma olarak kaldı.
e.Türkiye konulu açık oturuma katılan panelistler arasında en doğru tespitleri koyan konuşma, toplantıya Sabancı Holding'i temsilen katılan Çağatay Özdoğru'dan geldi. Özdoğru, ''e.Türkiye'' kavramının ''e.devlet'' kavramıyla karıştırılmaması gerektiğinin altını çizerek pekçok kafadaki zihin bulanıklığına deva olabilecek bir tespitde bulundu.
Ancak üç gün süren seminer boyunca yaptığım ayaküstü sohbetler sırasında edindiğim izlenimler, katılımcıların büyük bir çoğunluğunun zihnindeki bulanıklığın ''Özdoğru ilacı''na rağmen dağılmadığını gösteriyordu.
Yazının başında da belirttiğim gibi e.Türkiye'nin tanımı çok basit. Ancak bu kavramın Türkiye'nin kaderi üzerindeki etkisi çok büyük. Kavram böylesine önemli olunca, insan ister istemez basit bir tanımla yetinmeyip, daha karmaşık bir tanım arayışına giriyor. Kavramın tanımı basit ama bu tanımla belirlenen hedefe gidecek yolda kullanılacak stratejiler o kadar basit değil. ''İnternet'i herkesin ayağına en ucuz, en hızlı, en geniş bantla ve en geç eskiyecek teknolojiyle nasıl götürebiliriz''in cevaplarından oluşuyor bu strateji.
''En ucuz''un sonu ücretsize dayanıyor. ''En hızlı''dan kasıt bu hedefe en süratli şekilde varmak. ''En geniş bantla''nın anlamı kullanılacak altyapıdaki veri transfer hızı, yani kullanıcının İnternet üzerinden film dahi seyredebilmesi ve belki daha da ötesi. ''En geç eskiyecek teknoloji'' ise eylem planının en kritik öğesi çünkü yapılacak yatırımların teknoloji çöplüğü yaratmaması için seçilecek teknolojilerin uzun yıllar standart olarak kalacak teknolojiler olması gerekiyor.
BİMY '9 kapsamında katıldığım toplantılar arasında iki seminer vardı ki, değinmeden edemeyeceğim. Biri Oğuz C. Gel'in ''CRM'den ne anlıyoruz'' başlıklı, diğeri Bilkent Üniversitesi'nden Doç. Dr. Orhan Tekelioğlu'nun ''Yeni yüzyılda teknolojik ve toplumsal değişim'' başlıklı seminerleriydi. İki konuşma da o kadar zengin ve faydalı bir içeriğe sahipti ki, burada özetlememe olanak yok. Umarım bu iki seminer büyük illerimizde de tekrarlanır da, geniş dinleyici kesimlerine ulaşırlar.
Son olarak, ''yeni ekonomi'' kavramının nasıl yanlış algılandığının kanıtı olan bir seminere değinmek istiyorum. Acar Baltaş tarafından verilen ''Yeni ekonominin mimarı altın yakalılar'' başlıklı seminer, en başta başlığından başlamak üzere yeni ekonomi konusunda çok yanlış mesajlar veriyordu. Pentium III'ü yeni ekonominin temel değerlerinden biri, bilişim sektörü yöneticilerini ise yeni ekonominin mimarı olarak gösteren ve tüm konuşmasını bu yanlış temel üzerine kuran Acar Baltaş'ın içine düştüğü kavram kargaşasının, dinleyici kitlesinden tekzip yememiş olmasının ise iki nedeni olabilirdi. Ya çok kibardılar, ya da yeni ekonomi cahili...
Meraklısı için kısa not: Bir şirketin yeni ekonomi şirketi olabilmesi için teknoloji üreten bir şirket olması gerekmez, verimlilik için teknolojiden en iyi şekilde yararlanmasını bilen bir şirket olması gerekir. Yani Hela Holding bile yeni ekonomi şirketi olabilir.
Fotoğraf kalitesini sollayan yazıcı
Japon markası Epson'ın yeni modeli Stylus Photo 950 ile profesyonel fotoğraf baskı kalitesini artık evde de yakalamak mümkün. Amatör ve yarı profesyonel kullanıcılara hitap eden Stylus Photo 950, kendi sınıfındaki bilgisayar yazıcıları arasında en küçük noktalı baskı kalitesine sahip. Yüksek kalitede renk keskinliğine sahip bu çok küçük noktalı baskı teknolojisi sayesinde, bilgisayar yazıcısından alınan dijital fotoğraf çıkışları, fotoğraf filminden fotoğraf kağıdına aktarılan kimyasal baskı yönteminden ayırt edilemeyecek kaliteyi yakalıyor.
Yeni geliştirilen özel yazıcı kafaları kullanılan Stylus Photo 950, bir inçlik alana 2880 nokta sığdırıyor. 2880 dpi olarak tanımlanan bu görüntü kalitesi, Epson tarafından geliştirilen iki pikolitrelik nokta teknolojisiyle destekleniyor.
Epson Stylus Photo 950, CD üzerine direkt baskı yapma özelliğine de sahip. Yeni modelin bir başka özelliği ise rulo kağıda baskı yapabilmesi. Stylus Photo 950 ayrıca baskı sırasında kağıdın tüm yüzeyini kullanabiliyor ve baskı sonucunda kağıdın kenarlarında beyaz boşluklar kalmıyor.
Her renk için farklı mürekkep kartuşu kullanıldığından, tek bir renk bittiğinde tüm kartuşun değiştirilmesine gerek kalmadan yalnızca biten rengin kartuşu değiştirilebiliyor. Epson Sylus 950'de kullanılan beş renkli artı iki siyah kartuş, üç renkli artı tek siyah kartuş kullanılan yazıcılara göre çok daha canlı renkler elde edilebilmesine olanak tanıyor. Epson'ın Quick Dry (Hızlı kuruyan) mürekkebi ise fotoğraf çıkışlarındaki renklerin 20 yıl boyunca solmadan korunmasını sağlıyor. Stylus Photo 950 ile 1,3 mm kalınlığa kadar sert yüzeylere baskı yapılabiliyor.
http://www.epson.com.tr
İnternet’te sansüre hayır!
İnternet'teki kimi sitelere erişimi engellemek amacıyla Türk Telekom tarafından başlatılan çalışma ve yatırımların kamuoyundan aldığı tepki, İnternet üzerinde açılan bir kampanyayla protesto edilmeye başlandı. ''İnternet'te sansüre hayır'' sloganıyla http://www.birlik.com adresinde başlayan kampanyaya Türkiye'nin en büyük İnternet erişim, servis ve içerik sağlayıcı firmaları da destek veriyor. Siteye girerek, ortak bildiri metnini gönderen kullanıcılar ''İnternet'e önem vermeyenlere oy vermeyeceğiz'' diyerek, hükümeti oluşturan siyasi partilerden üç talepte bulunuyorlar. ''Hükümet Türk Telekom'un kanunsuz sansürcü girişimlerine ve sansür altyapısı için yapmaya kalkıştığı yatırımlara derhal engel olsun'', ''TT-Net ve Türk Telekom ayrılarak, sansürün kolayca uygulanabilmesine zemin hazırlayan erişim tekeli kurma çabaları boşa çıkartılsın. Türk Telekom'un altyapı hizmetlerini TT-Net ve diğer erişim sağlayıcı şirketlere eşit şartlarda vermesi sağlansın'' ve ''İlla sübvansiyon uygulanmak isteniyorsa, 822'li hatlara uygulanan ücret tarifesi sembolik rakamlara çekilsin''...
Birlik.com kampanyası farklı taleplerle bundan beş yıl kadar önce yine yapılmış, kullanıcıların talepleri hükümet tarafından büyük ölçüde karşılanmıştı. 250 bine yakın İnternet kullanıcısının olduğu o dönemde, kampanya sayfasına 125 bin kişi bağlanmış, ortak bildiri metni 65 bine yakın kullanıcı tarafından imzalanmıştı.