Yonca Tokbaş

Babamın öldüğü gün

10 Haziran 2016
Yıl 1994. Aralık 10.Annem İş Bankası Farabi Şubesi Müdürü.

Ben Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü 3. sınıf öğrencisi.
Kardeşim ODTÜ Koleji, orta 2 ya da 3 öğrencisi.
O günleri, o haftaları, o zamanları düşündükçe şu gerçek tek gerçeğimizdir:
Annemin çalışan bir kadın olmasının en büyük şansımız olması.
Eğer o günlerde annem çalışan bir kadın olmasaydı, bilmiyorum ne nasıl olurdu. En büyük güvencemiz, en büyük hayata devam edebilme gücümüz -hatta tek demeliyim- buydu; annemin çalışıyor olması.
Birçok kere annemin temposundan şikayet ettimdi. Anneye duyulan özlemdi benimkisi. Ama ne zaman babamı kaybettik, o zaman bir şey dank etti.
O da eğer mirasyedi filan değilsen, alın teriyle çalışıp maaşıyla geçinen bir aileysen, o ailede herkesin yapması gereken şey çalışmaktır.

Yazının Devamını Oku

Bal ve arı...

2 Haziran 2016
Arkadaşlar...

Benim olayım bal değil. Arı.
Ben daha çok bal olsun derdinde değilim. Ben; bal için olsun, başka arı ürünleri veya meyve sebze dölleme için olsun, arılara –dolayısıyla da doğal yaşama ve bizlerin sağlığına- yapılan tüm kötülüklere karşıyım.
Amacım, insanlara arı sevgisini ve arıların hayatımızdaki önemini anlatmak.
Arıları kimyasal ilaçlarla zehirleyen, genetiklerini bozan, haddinden fazla çalıştıran, onları köle yapan, kötü davranarak saldırgan nesillere dönüştüren; kendi doğal hastalıkları ile zaten uğraşırken daha çok hastalanmalarına ve kolonilerce ölmelerine neden olan insanlığın tutumuna ve zalimliğine “Dur ve kendine gel! Öldürdüğün arıların akıbetiyle seninki aynı!” demek için çabalıyorum.
Dolayısıyla mesele baldan öte benim için.
Ha ama şu var; bal da önemli evet. Çok derin bir konu ve açıkçası bu konuda söyleyeceklerim hiçbir sektörü mutlu etmez.
Onları da, bilimsel olarak en uygun dille anlatabilmek için çalışıyorum.

Yazının Devamını Oku

Dünyanın en zengin insanı benim!

29 Mayıs 2016
Evet öyleyim. Düşün-senize malla mülkle derdim yok.

Para pul olmuş olmamış beni hiç etkilemiyor.
Varsa açgözlü değilim, paylaşırım. Yoksa yoktur.
Çalışırım...
Ne mi yaparım hiç işim gücüm olmasa?
Toprağa giderim.
Toprak severim. Elim yeşildir benim.
Şuracıkta bi meyvecik yiyeyim, toprağa gömeyim, seneye fide olur. İki seneye meyvesini verir bana.

Yazının Devamını Oku

O Bağdat şarkısı

22 Mayıs 2016
Mehmet Y. Yılmaz, cumartesi günü şahane bir aşk yazısı yazdı.

“Ben dünyanın en büyük aşığı olabilirim” adında.
Ben de hayatım boyunca aşk üzerine, aşk için yazılan tüm iyi yazılara aşık olabilirim demek istedim okuyup bitirince.
Aşkın gücü ne kadar büyükse, aşk için yazılan güzel yazının gücü de öyle.
Gerçekten katıldığım bi şeyler var o yazıda... Çok ama çok sevdim.
O şarkıyı da seviyorum evet. Ayla Çelik’in Bağdat şarkısını yani.
Oturup hiç dinlemedim. Bir yerlerde duydum hep.
Ama ama ama... Bir şekilde tatlı tatlı takılıyor insanın dilime. Şarkıyı ezberlediğini veya durduk bi anda mırıldandığını fark etmiyorsun. Aaa bir bakmışsın dilinde.

Yazının Devamını Oku

19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı ve yine yeniden

18 Mayıs 2016
Bugün;


Anlamı, vurguladığı ve barındırdığı değerleri ile en önemsediğim Milli Bayram.

Bir ülke liderinin ülkesine, insanlarına bırakabilecek olduğu en güçlü, en ileri görüşlü değer ne olabilirdi diye düşündüğümde, Atatürk’ün bu ülkeye “armağan ettiği” dediğimiz ve bazılarınca ne yaparlarsa yapsınlar asla içini boşaltamayacaklarını bir türlü idrak edemedikleri, en büyük değerimizdir 19 Mayıs.

“Benim doğum günüm” dediği günü, Gençlik ve Spor Bayramı olarak miras bırakmış bir vizyondan bahsediyorum...

 

İçinde özgürlük, bağımsızlık, uğraş, sonsuz emek, vazgeçmeyiş, yoktan var ediş, direniş, dayanıklılık, güven, akıl, plan, strateji, disiplin, dayanışma, birlik ve zafer var olan bir değerler bütünüdür 19 Mayıs.

 

O yüzden de gençtir ebediyen, gençliğe armağandır.

Yazının Devamını Oku

Öldürmek için yaşamak

13 Mayıs 2016
48 saatliğine gittim Bodrum’a. Evimizi açtım. Bahçeme sarıldım kokladım, hasret giderdim. Saksılarımıza mevsim çiçekleri diktik. Kurumuş dalları budadık.

Kısa zamanda çok fazla şey halletmem gerektiğinden, hızla oradan oraya gittim. Ama en çok da bahçem için bir şeyler almaya.
Dikkatimi çeken tek şey şu oldu; resmen öldürmek için yaşıyor şehirli insan.
Evet.
Bağ bahçe malzemesi satan yerlere giren kimle sıra beklesem, hep aynı şeyleri sordular: “Karıncaları öldürmek için ne ilaç var?”, “Bilmem ne ağacına şu haşere gelmiş, şurayı bilmem ne kurtçuğu basmış, onu öldürmek için ne ilaç var?”
İlk iki sefer dilim tutuldu sustum. Ama sonra tutamaz oldum kendimi ve her şeye karışan teyzeler gibi karıştım o konuşmalara.
Minnacık karınca ailesi.
Biz koca koca insanlar. Büyük ihtimal esas bizler onların evinin yolunun üstüne geldik oturduk. Hiçbir zararları yok. Bizim evde de sürekli geçit var. Günün hep aynı saati gelip gidiyorlar, sonra toz oluyorlar.

Yazının Devamını Oku

8 Mayıs Wings for Life İzmir

1 Mayıs 2016
8 Mayıs’ta tüm dünya ile aynı anda İzmir’de Wings for Life koşusunda start alıyoruz. İzmir’in koşamayanlar için start alacağını, bütün gelirin tamamının omurilik felci için yapılan bilimsel araştırmalara gittiği bu özel koşuda elinden geleni yapacağını; koşuya katılmayan İzmirli’nin de o yola çıkan herkesi sokaklarda yol boyu alkışlayacağını biliyorum.

İzmir’e acayip inanıyorum. Havasına suyuna insanına... Her şeyine.
Çok ihtimal vermediğim tanıdıklardan bile “ben de gelsem mi” telefonları gelmeye başladı.
Hemen dedim, hemen kaydolun. Düşünmeyin bile 2 dakika.
Wings for Life hem eğlenceli hem anlamlı bir organizasyon. Kendinle yarışıyorsun.
Zaten hayatta bence kendinden başka kimseyle bir derdin olmasın.
Ve zaten burada olay bence yarış hiç değil.
İçinizde ufacık bir heves varsa düşünmeyin, gelin siz de. Kimseye bir şey kanıtlamak için değil ama dünyayla aynı anda koşamayanlar için “ben de bir adım attım” demek için.

Yazının Devamını Oku

Hanuman’ı Bulmak

28 Nisan 2016
6 aydır yoga yapıyorum.

Yepyeni, çok güzel, bambaşka insanlar tanımaya da başladım bu sayede.
Yoga hocası Çetin Çetintaş’ın kitabı “Hanuman’ı Bulmak”, Hanuman’ın fiziksel kuvvet, cesaret ve ruhani teslimiyetini keşfetmeniz için yol gösteriyor.
Kendini yogaya henüz hazır hissetmese bile merak edene de hitap edebiliyor.
30 günlük fiziksel, zihinsel ve ruhani pratik sunarken, aynı zamanda Hanuman’ın ilham verici hikayesini anlatıyor.
Yogayla tanışmak isteyenler veya yoga pratiğini daha derinlere taşımak isteyen herkes için iyi bir rehber.
Kişiyi hanumanasana’ya ulaştıran yoga akışları içerdiğinden, yoga eğitmenleri için de çok faydalı bir bilgi kaynağı olduğuna eminim.
Ben bunca acemiliğim, cahilliğim için de Çetin Hoca’nın samimiyetine güvenerek yüzümü kızartıp kitabın adını görünce Hanuman kimdir, nedir diye sordum.

Yazının Devamını Oku