Paylaş
Benim olayım bal değil. Arı.
Ben daha çok bal olsun derdinde değilim. Ben; bal için olsun, başka arı ürünleri veya meyve sebze dölleme için olsun, arılara –dolayısıyla da doğal yaşama ve bizlerin sağlığına- yapılan tüm kötülüklere karşıyım.
Amacım, insanlara arı sevgisini ve arıların hayatımızdaki önemini anlatmak.
Arıları kimyasal ilaçlarla zehirleyen, genetiklerini bozan, haddinden fazla çalıştıran, onları köle yapan, kötü davranarak saldırgan nesillere dönüştüren; kendi doğal hastalıkları ile zaten uğraşırken daha çok hastalanmalarına ve kolonilerce ölmelerine neden olan insanlığın tutumuna ve zalimliğine “Dur ve kendine gel! Öldürdüğün arıların akıbetiyle seninki aynı!” demek için çabalıyorum.
Dolayısıyla mesele baldan öte benim için.
Ha ama şu var; bal da önemli evet. Çok derin bir konu ve açıkçası bu konuda söyleyeceklerim hiçbir sektörü mutlu etmez.
Onları da, bilimsel olarak en uygun dille anlatabilmek için çalışıyorum.
Ve işin içinde ne bir duygu sömürüsü, ne ajitasyon, ne de politika olduğundan, insanların dikkatini çekmek, konunun ciddiyetini ve önemini anlatmak hiç kolay değil.
Geleyim bal konusuna.
Bal ben de yiyorum. Ama asla zerre ziyan etmeden.
Öyle koca tası doldurup bir kaşık alıp bırakarak değil.
Kaşığımda kalan balı yalayıp yutuyorum yıkamadan. Çünkü çay kaşığının üzerinde kalan bal kalıntısı neredeyse en az 10 arının ömürlük emeği demektir.
Biri benim milyon km. uçarak elde ettiğim ömürlük emeğimi çöpe atsa, kahrımdan ölürdüm.
Bal alırken dikkat ettiğim şeylerden birincisi; arılarına zulüm etmeyen, onları kimyasallarla zehirlemediğine, arılara çocuğu gibi baktığına emin olduğum, gözümle gördüğüm insanlar.
Alper Kuyucu bunlardan biri. Alper bizim TOG Anadolu Arıları projemizde gençlere arıları şahane anlatan, dededen beri arılarla büyüyen bir canım insan.
Beni sosyal medyadan takip edenleriniz varsa, Instagram’da onunla beraber kovanlarında arılarıylaydım geçen hafta, Datça Kızlan Köyü’nde.
Alper, kekik ve keçiboynuzu ballarıyla Amerika’da ödüller aldı. Balı varsa vardır, yoksa yoktur. Satsın diye arılarına fazla mesai yaptırmaz. Yoksa yok der.
Bir de Anavarza Bal var.
Anavarza Bal’ın da kalbimde kocaman bir yeri var.
Arılara olan tutumları gönlüme denk. Farkındalık için Nedim Saban ile arılar için bir tiyatro oyunu hazırlayarak çocuklara gösteriler düzenliyorlar.
Ayrıca, benim Toplum Gönüllüsü gençlerimle kurduğum Anadolu Arıları projem için hiç vazgeçmeden vermek istedikleri candan destek için ne desem az.
Zaten bal kavanozlarının üzerinde yazan o “Bu kavanozdaki bal için, binlerce arı milyonlarca km. kanat çırptı, çırpındı. Lütfen ziyan etmeyiniz” cümlesi yeterli.
Ben insanların yaptıkları işi yapış şekillerinden, ona verdikleri emek, biçtikleri değerden etkileniyorum.
Benim için ekmek kapısı olan şeye gösterilen saygı, sevgi birçok şeyden daha kıymetli.
Bana sürekli bal hakkında soru soranlara toplu cevabımdır.
Önce arı sevgisi! Hayatın devamı ve sağlık demek çünkü...
Arılara sağlık, bizlere sağlık.
Yonca
“vızzz”
Ata Demirer ve deniz sevdası
Sosyal medyada herkesin gözbebeği ayrı.
Kimi Facebook’çu, kimi Twitter’a düşkün; kimi Instagram kimi de Snapchat bağımlısı.
Ben Instagram’ı bir başka seviyorum.
Hem fotoğraf, hem video, hem de kısa hikaye tadında bir şeyler paylaşma imkanı veriyor bana diye.
Ata Demirer’i sadece filmlerinden biliyorum. Instagram’da paylaştığı o deniz, doğa sevdasına bayılıyorum.
“Çocuklar gibi şendik” cümlesinin ta kendisi resmen. Sayesinde ben de çocuklar gibi şen oluyorum.
Yazdığı, oynadığı karakterlerin içinde yaşıyor gibi. Sabah “Günaydın Gencolar” deyince gülümsüyorum.
Sosyal medya ile sanki o kişinin evine, kalbine, sevdiği şeylere, yerlere misafiriz.
Kimisi buyur edip gülümsetiyor; kimisi ise insanı alıp içeri eziyor. Ben beni gülümseten ev sahiplerini seviyorum.
Ata Demirer’in içindeki çocuk iyi.
Teşekkürler yani.
Yonca
“Gencolardan biri”
Paylaş