Yonca Tokbaş - Kelebek

Kendini daha ne kadar kandıracaksın?

26 Mayıs 2014
14 yılda meğer ben ne kadar çok değişmişim. Ne kadar uzaklaşmış, ne kadar yabancılaşmışım “bize”.

Ay hiç kusura bakmayın ama bundan ne kadar mutluyum anlatamam size!
Sürüden olmadığıma bin şükür!Ben bir ara benim bıraktığım gibidir bir şeyler sanmıştım. Ne bileyim işte, hani insan zamanla gelişir, iyi yönde değişir filan diye düşünürsün ya... Öyle ister en azından...
Şey gibi...
Yaşlandıkça değer bilirsin, önceliklerin belirginleşir daha anlamlı olur; hatalarını düzeltmek istersin tecrübelendikçe, kırmak istemezsin kimseyi ve kırınca da özür dilersin filan...
Hatta hatta giderek daha fazla şükredersin bir şeylere. Teşekkür etmek doğallaşır hayatında. Saçmalıklara hayatın cilvesi gibi bakar geçersin, hatta kahkahalarla gülersin ya...
Yani böyle değil midir?
Böyle değil miydi büyümek?

Yazının Devamını Oku

Hürriyet Dünyası Corporate Games’de

23 Mayıs 2014
2003’den beri düzenlenen Corporate Games’e Hürriyet Grubu olarak bu sene 11 kişilik bir ekiple katılıyoruz.

Gazetemde farklı dallarda spor yapanlar olarak bir takım halinde yarışmak beni çok mutlu etti.
23-24-25 Mayıs tarihlerinde gerçekleştirilecek İstanbul Corporate Games de ben de gazetemi temsilen 5km koşuyorum.
Çok heyecanlıyım; çünkü ilk defa HÜRRİYET için koşuyorum. 4 maraton 2 ultra maraton koştum ama fark ettim ki ben daha önce hiç bu şekilde bir yarışa katılmadım.
Yani ben uzun koşuyorum koşmasına da benim hızla hiç işim yok.
Genelde koşarken amacım da bağış toplamak ve finişi görmek olduğundan bilmem bakalım bu nasıl bir deneyim olacak.
Yaşayıp bunu da öğreneceğim nitekim :)
Hürriyet ekibi ve yarışa katıldığımız kategoriler şöyle:

Yazının Devamını Oku

Kelebek

19 Mayıs 2014
Kelebek, bir magazin eki.

Ben de burada yazmak için yıllarca can atmış Yonca.
Çok seviyorum bu köşede yazmayı. Gülmeyi, güldürmeyi, umut hikâyeleri paylaşmayı seviyorum.
Bu köşe bitmek bilmeyen umudumu ve yapılabilecekleri yazmak için elimdeki en büyük güç.
Ama bugün Kelebek’e uygun yazacak tek kelimem yok.Üstelik bugün 19 Mayıs!
Çok önemsediğim bayramım ve de kızım Destina’nın 14’üncü yaş günü.
İçimden geçen güzel şeyleri yazacak halim yok. “Mış” gibi de yapamayacağım.
Soma için ana gazetede yazmam gerekir, yeri burası değil belki.

Yazının Devamını Oku

Uç, ucube, çapulcu, edepsiz

16 Mayıs 2014
Anamı da almak ve gitmeden önce yakana yapışmak istiyorum tamam mı!

Bağzı uçların da ta kendisiyim.
Dahası kızlı/erkekli de olmaktan keyif alıyorum.
Baksana kızlı/erkekli gömüyoruz işçilerimizi.Madende ölenlerin yanında, yakınları da diri diri ölüye benzedi...
Tarafım.
Karşıyım.
Cana bu kadar kolay kıyana, canı bu kadar ucuz görene karşıyım, takımı partisi ismi cismi neyse ne!
SOMA seri cinayetinden sonra delirmiş durumdayım.

Yazının Devamını Oku

Anneler Günü yazısı yazmakla yazmamak arasındayım

12 Mayıs 2014
Bu bir ilk benim açımdan.

İlk defa annelik yazısı yazmak ve yazmamak arasında kaldım. Koca hafta sonunu yazacağım/yazamayacağım, yazmalıyım/içim el vermiyor duyguları arasında sıkışık geçirdim.
Kimse boğazıma “Bir anne olarak sen de annelik yazısı yaz” diye yapışmadı. Ama bir şekilde işte “önemli günler”de illa o güne sadık olma psikolojisi oluyor.
Ben bu sefer ilk defa çocuklarımdan ayrı “Anneler Günü” geçirdim.
Onlar Dubai’de anneanne, babaanne ve dedeleriyle, bense İstanbul’dayım.
Bu ‘ayrılık’ bana binlerce şey düşündürttü.
En önce kendi annemi ve kayınvalidemi düşündüm. Onlar yıllardır bizden, yani çocuklarından ayrı geçiriyorlar bu günü. 14 senedir gurbetteyiz nitekim.
Bir kere bile gönül koymadılar geç aradığımızda veya ne bileyim işte bazen bir çiçek bile yollayamadığımızda!

Yazının Devamını Oku

Dıt dıt dıt dıııt çok meşgul

9 Mayıs 2014
İstanbul’dayım.

Bir yerden bir başka yere, o önemli projeden bu çok önemli projeye koşturuyorum.
Keza şu an siz bu satırları okurken mesela, çok çok çok önemli bir çalıştaydayım.
Unilever’in, Sürdürülebilir Yaşam Planı kapsamında Türkiye’nin geleceğine, su yönetimine, su ayak izine, verimli su kullanımına dair yapılan çalışmaların etkisini artırmak, sektörel yaygınlığını sağlamak amacıyla her sektörden anahtar kişileri bir araya getirdiği, su tüketimi/kullanımı konusunda tüketicinin algısını ve farkındalığını geliştirmek/iyileştirmek amaçlı masalar kurduğu yerde fikirlerimizi konuşturmakla meşgulüz.
Suyu kurtarmak istiyoruz!Ve bu cümlenin muhteşemliği beni benden alıyor.
Çünkü suyu kurtarmak için yapılabilir şeyler var ve bunlar için kafa patlatmak, proje üretmek, bunları size aktarabileceğimi düşünmek, yani bir işe yarayabileceğimi bilmek beni çok mutlu ediyor.
Ben çalıştayda kafa patlatırken siz de lütfen suyu dikkatli kullanmak için azıcık daha hassasiyet gösterin.Hatırlatıyorum:
Yeni teknoloji ile üretilen makineler ve deterjanlar sayesinde ön yıkamaya gerek kalmadı. Yüksek ısıda yıkama yapmaya da.

Yazının Devamını Oku

Aman kimse üzülmesin!

5 Mayıs 2014
Hayatımda en tahammül edemediğim duygu; kölelik-bağımlılık-zincirli olmak hisleri.

Bu duyguları düşününce öğürmek, Kapıları kırıp koşarak kaçmak geliyor. Gözüm kararıyor. Gittiğim “co-active koçluk” kursunda bu duygulara dair bir çalışma yaptım ve akşamına eve bitik geldim. Eve girdiğimde herkes bende bir acayiplik olduğunu anladı. “Çok zor bir gün geçirdim. Erkenden uyumak istiyorum” dedim. Gidip yattım. Yonca asla erken yatmaz. Kesin ciddi bir durum yani. Sabah uyandım ki, Aslan Cem bana bir kart hazırlamış. “Süper Kadın”, “Süper Anne”, “Annemi her gün daha çok seviyorum” yazan 4 Yapraklı Yoncalı bir kart. Nedense sevinemedim karta.
Instagram’da da hissimi paylaştım. Oysa herkes altına “ne şahane, ne şanslısın, ne güzel çocuk” yazıyordu sürekli.Yorumlar beni iyice fena yaptı. Kursta yüzleştiğim şeyi Aslan Cem alıp yüzüme lök diye
çarpmıştı işte. Aman kimse üzülmesin, aman kimsenin canı yanmasın diye ta çocukluktan itibaren ne çok emek ve çaba! Büyüdüğünde de; “Aman çocuğum, ailem üzülmesin” diye bin bir çaba ve takla. Çabalamaktan, idare etmekten, takla atıp yok öyle bi şey gibi yapmaktan ne hale gelmişiz kısmına bak(a)mıyoruz. Uluorta hüngür hüngür
ağlarsam herkes travma yaşayacak ve dünyanın sonu gelecek ve ben herkesi sonsuza dek lanetleyen insan olacağım!
Öyle mi? E şimdi halimi sakladım da ne oldu? Endişe mezarlığı! Dahası mesajım şu oldu; “canın yandığında mümkünse git odanda uyu kimse görmesin! Sen kendin dahil. Hem benden hem kendinden hem duygundan kaç çocuk!”
Oysa çocuk hali gayet anlamış ki evladım “endişesinden” bana pankart hazırlamış. Oysa çatlayana kadar ağlasam
da bir şey olmaz, biter gider. Karta bütün gün baktım. Akşam Aslan Cem ve Destina’yı aldım karşıma:

Yazının Devamını Oku

İstanbul koşuyor!

26 Nisan 2014
27 Nisan Pazar günü Tarihi Yarımada’da Vodafone İstanbul Yarı Maratonu var.

Şuna bakın, İstanbul nihayet harbi koşuyor!
Öyle mutluyum ki!
Binlerce kişi çoktan kaydını yaptırdı bile.
Dünyanın pek çok şehrinde organize edilen yarı maraton, yani 21,1km koşuları, dün-yada “en hızlı büyüyen yarış” tipi.
Vodafone İstanbul Yarı Maratonu, Eyüp ile Yenikapı arasını kapsayan 21,1 kilometrelik parkurda gerçekleştirilecek.
Darüşşafakalı çocuklarVodafone İstanbul Yarı Maratonu’nda beni çok mutlu eden bir ilk de var.
İlk defa Darüşşafakalı çocukların yarışacağı 400 metrelik Çocuk Koşusu yapılacak.

Yazının Devamını Oku