Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - KelebekYazarın Tüm Yazıları

Anneler Günü yazısı yazmakla yazmamak arasındayım

Bu bir ilk benim açımdan.

Haberin Devamı

İlk defa annelik yazısı yazmak ve yazmamak arasında kaldım. Koca hafta sonunu yazacağım/yazamayacağım, yazmalıyım/içim el vermiyor duyguları arasında sıkışık geçirdim.
Kimse boğazıma “Bir anne olarak sen de annelik yazısı yaz” diye yapışmadı. Ama bir şekilde işte “önemli günler”de illa o güne sadık olma psikolojisi oluyor.
Ben bu sefer ilk defa çocuklarımdan ayrı “Anneler Günü” geçirdim.
Onlar Dubai’de anneanne, babaanne ve dedeleriyle, bense İstanbul’dayım.
Bu ‘ayrılık’ bana binlerce şey düşündürttü.
En önce kendi annemi ve kayınvalidemi düşündüm. Onlar yıllardır bizden, yani çocuklarından ayrı geçiriyorlar bu günü. 14 senedir gurbetteyiz nitekim.
Bir kere bile gönül koymadılar geç aradığımızda veya ne bileyim işte bazen bir çiçek bile yollayamadığımızda!
Bir kere de “bana ilgi göster” filan diyerek kapris yapmadılar.
İkisinin de çocuklarından uzak olma konusundaki ortak cümlesi şu oldu:
“Aman siz iyi olun, mutlu ve sağlıklı olun, uzakta olsanız, biz göremesek de olur.”
Çok uzun süre ne demek istediklerini tam anlamadım. Bana sanki biz üzülmeyelim, utanmayalım diye böyle diyorlar gibi geldi.
Ama bu geçirdiğimiz bir sene içinde demek istediklerini damardan anladım.
Tokat gibi indi yüzüme.
Berkin’in annesini düşündüm.
Şu an yazmak iyice zor geliyor bana bu yazıyı...
Ethem’in, Ali İsmail’in,
Ahmet ve Mehmet’in, Abdullah’ın...
İrfan’ın, Medeni’nin...
Hepsinin annelerini düşündüm ve durdum.
Annemi ve kayınvalidemi çok iyi anladım ve anlamaz olaydım lanet olsun!
Evladın iyi olsun, onu göreme; ama iyi olduğunu bil. İsterse senden yüzbinlerce kilometre uzakta olsun, yeter ki aldığı nefes sağlıklı olsun.
Hayatta olsun!
Uzaklık, aldığın nefes kadar yakın olur sana evladın iyiyse.
Çocuklarımdan uzak olmak bana bunu anlattı bu Anneler Günü’nde.
14 yıllık anneyim.
Alın size bir ilk daha!
Ben iyi bir anneyim!
Bu cümleyi yazmak zor... Kabul etmek, kendimi takdir etmek daha zor.
Ama yapıyorum işte...
Bana eli değen anneler de efsane!
Sırasıyla annem, Tansu, Feriha Teyze ve kayınvalidem Gülsüm... Beni doğurandan bugüne kadar hayatımın her döneminde hayatıma eli değen annelerin her biri tek tek müthiş kadınlar.
Değer bilen ve sevgiyi bir yük gibi yaşatmayan kuş tüyü gibi anneler.
Ben zor bir çocuktum.
Her biri beni olduğum gibi kabul etti. En büyük şansım bu oldu.
Zor bir çocuk olarak saygı görmek!
Biliyor musunuz ben kayınvalideme hiç “Anne” demedim. Gügü diyorum; çünkü bu özgürlüğü o verdi bana, tek bir kere dayatmadı “bana anne de” diye. Dahası bir kere sitem etmedi, gönül koymadı, ilişkisini “o kelimeyi dedin demedin” davasına indirgemedi.
Benim ona Gügü deyişimin içindeki “Anne”yi duydu.
Annelik böyle işte.
Evladını her nasılsa öyle kabul eden...
Göremese de sağlığına şükreden...
Evladını kaybetse de kin gütmeyen, intikam beslemeyen...
Evladı olsun isteyip de olmayınca her canlıyı bağrını basarak annelik eden...
Veya anne olmak istemediğini bile bile bunu sırf toplum istiyor diye yapmayarak yürekli davranabilen...
Bir çiçekten kuşa, köpekten salyangoza kucağını, yüreğini açabilen...
Dahası canın ne kadar yanarsa yansın, canını yakmış ötekine dahi kucak açıp affedebilen...
Affedebilen!
Anne olmuşuz olmamışız...
Sevgisi anne gibi koşulsuz, yüksüz ve sonsuz olan herkesin Anneler Günü kutlu olsun...
Bir gün gecikmeli olsa da...
Olsun.
Yonca
“Buruk”

Yazarın Tüm Yazıları