Yonca Tokbaş - Kelebek

Bundan sonra çocuklara karışmak yok

15 Mayıs 2017
Bu cümleyi annem söyledi.Böyle pıt diye yazdığıma bakmayın.


Hayli güçlü bir cümle.
Boğazım düğüm düğüm oldu annemin bu cümlesini duyduğum anda.
***
Bu hafta sonu, cuma ve cumartesi günü, TedxReset konuşmacılarının hepsini dinledi annem ve aynen böyle bir cümle kurdu.
“Bundan sonra çocuklara karışmak yok!”
Ardından da ekledi: “Biz hep güvencesi olan, maaşı belli, adı sanı yeri yurdu belli olan işlerde çalıştık. Sizin bu ‘hayallerinizin peşinden koşmak’ dediğiniz şey bizi, ürküttü. Ne o bilemedik. Hayalinizin peşinde kaybolursunuz sandık, korktuk. Çok zor yetişiyor evlat, üzülmeyin istedik. Oysa siz kendi gönlünüzden geçen şeyle mutlusunuz, bizim dediklerimizle değil. Haksızlık etmiş olabiliriz, özür dilemek gerek diye düşündüm. Ve çocuklara, gençlere karışmamalı. Onlar bizim bilmediğimiz, göremediğimiz bir şeyi bilip görüyorlar. Gençlerden, yaptıklarından, hayallerinden ders alınacak ve öğrenecek çok şey var. Hepsi, hepiniz çok değerlisiniz. Bana en güzel Anneler Günü armağanı oldu. İyi ki geldim ve seni de, herkesi de tek tek dinledim, çok umutlandım, etkilendim, şu yaşımda ilham aldım, çok iyi geldi.”

Yazının Devamını Oku

Hep Kitap

12 Mayıs 2017
 “Zeytine Güzelleme” diye bir kitap tutuyorum elimde.


Dokunmaya kıyamayarak.
Sayfalarını çevirirken özenden içim titriyor.
Okurken ayrı, sayfalara dokunurken ayrı, görsellere bakarken ayrı duygulanıyorum.
Tam da olması gerektiği gibi kitaplar diyesim geldi, dedim bile...
Yani özlemişim böylesi değer verilerek basılmış kitap görmeyi.
Ben çocukken vardı.

Yazının Devamını Oku

Kır kabuğunu çık

8 Mayıs 2017
Nasıl kıvrandığımı, heyecanlandığımı ve hatta korktuğumu, doğum sancısı çeker gibi nefesler alıp verdiğimi anlatamam.

Hatta bunu yazmak istediğimi söylediğimde, arkadaşlarım “sakın korktuğunu söyleme, asla yazma” dediler.
Ama neden saklamam, saklanmam gerek anlamıyorum.
Her kim ki bir şeyleri hiç korkmadan yapıyorsa helal olsun. Benim de korkmadığım şeyler oluyor. Ama bazen de korkuyorum. Ve bunu da saklayamayacağım.
Ben aslında çok rahat, çatır çutur konuşan biriyim.
Çocukluğumdan beri çok severim konuşmayı, anlatmayı. Anlattığım şeyi, sevdiğim için anlatırım. Yaşadığım neyse o olduğu için anlatırım.
Çoğu zaman sadede gelemem, illa dallanır budaklanırım. Konular konuları açar, ben de hiç kapamaya yeltenmem. Nehir gibi akarım...
Sustuğum zaman da, hasta mısın, bir şeye mi canın sıkkın dendiği olur.

Yazının Devamını Oku

Karşıyaka One Team

5 Mayıs 2017
 Dünyanın dört bir yanında, omurilik felcine yönelik araştırmaları desteklemek amacıyla düzenlenen “Wings for Life World Run” 24 ülkede dördüncü kez koşuluyor.


7 Mayıs Pazar günü, 24 farklı yerde startı verilecek Wings for Life World Run’ın İzmir’de yapılan Türkiye ayağında, Karşıyaka One Team olarak kocaman ve kalabalık bir aile olarak koşuyoruz.
İzmir’de koşacak olmaya mı, Karşıyaka One Team takımında olmaya mı, bütün bunların yarattığı farkındalık etkisinin giderek büyümesine mi daha çok sevinmeliyim bilmem.
2015 yılında engelli bireyleri spora teşvik etmek amacıyla kurulan Karşıyaka One Team Gönüllü Koşu Takımı, 8 ay boyunca 15 tekerlekli sandalyeli bireyle ve onlarla birlikte koşacak olan 20 gönüllü koşucuyla çalışıyor.
Eğitmenleri Mert Onaran ve Gökmen Aras önderliğinde, her geçen gün artan katılımcılarla birlikte aylarca Wings For Life World Run’a hazırlanıyorlar. Bir yandan onlarla hiç antrenman yapamadım diye üzülüyorum, bir yandan da yılda bir kere onların yanında, onlarla birlikte takımın parçası olarak koşabildiğime seviniyorum.
Beni etkileyen bir başka şey de yapılan güç birliği.
Anadolu Otizm Vakfı, İzmir Down Sendromu Derneği, Kalbimizin Ritmi İşitme Engelli Dans Ekibi, Mutluluğun Adresi, Değişim Liderleri Derneği ve Karşıyaka Tekerlekli Sandalyeli Basketbol Takımı da dahil olmak üzere, herkes bir araya gelerek kocaman bir aile gibi koşuyor.

Yazının Devamını Oku

Çocuk ve müzik

1 Mayıs 2017
Aslan Cem’in eski okulunda şahane bir müzik öğretmeni vardı. Müzik öğretmeni olmaktan öte, müziği deli gibi seven bir insandı.

Ben oğlum ve kızım mutlaka bir enstrüman çalsın diye çıldırdığımdan, ellerine sopa alsalar, acaba ders de mi alsalar diye yana yakıla onunla konuşmaya gittiğimde, bana şöyle demişti:

“Lütfen çocuk gak deyince hoca tutmayın ve türlü çeşit enstrüman almak için para dökmeyin.

Kendi haline bırakın çocuğu. Evinizde sağda solda müzik aleti varsa ne âlâ. Yoksa, bırakın o sopayı çaladursun.

Jimi Hendrix gitar çalmaya bir süpürgeyle başladı ve eline gitarı aldığında kulağındaki notalarla milyonları kendine âşık etti. O notaları çalmak için de biraz ergenlik, çok aşk gerek. Kimse ona hocalar tutup nota öğretmedi, en pahalı gitarları almadı.

Belki de çok istediği enstrümandan ve hatta müzikten soğutuyoruz çocukları illa ders, nota, hoca diyerek. Ha ama illa alacağım derseniz gitarı, kemanı vesaireyi; alın ve bırakın evin ortasında. Belki ayak parmaklarıyla tıngırdatacak, belki hiç eline almayacak belki de alıp bir daha bırakmayacak. Ama çocuğu rahat bırakın.

Müzik sevsin yeter...”

Aynen bu cümlelerle demişti diyeceğini.

Bu cümlelerden yıllarca önceydi, kızımıza piyano dersi aldırmıştık. Bırakıp “Keman çalmak istiyorum” dediğinde çok üzülmüştüm. Ayran gönüllü olduğunu düşündüğümden keman almadım, bayram harçlığıyla kendi aldı. O zaman da “meğer ne çok istermiş” diye düşünüp utandım.

Yazının Devamını Oku

Sadece anne

24 Nisan 2017
 Bu yazıyı yazmak için masama oturdum ve kaldım.

Günlerden cumartesi ve saat gece yarısını hayli geçti.
Ne yazacağım paniğiyle ekran karşısında oturuyorum; çünkü şu ana gelene kadar, geçtiğimiz çarşambadan beri hiç durmadan kızım için koşturdum ve yazı mazı düşünecek tek bir saniyem olmadı.
Uykusuz ve yorgunum.
Mutlu, duygusal, gururlu anlamsızca buruk, mahcup ama nefis bir ruh halindeyim.
Bu hafta sonu son 8 yıldır ailemiz için hem zor, hem çok heyecanlı hem de bir o kadar duygu dolu bir hafta sonu.
Kızımızın yıllardır dansa verdiği emeği sahnede izlediğimiz hafta sonu bu.
Nasıl bir tempo, nasıl bir koşturmaca ve ne çok iş var yapılacak, tarifsiz.

Yazının Devamını Oku

Bir kadın yeter

21 Nisan 2017
 12 yıl önce Dubai’de arkadaşlarla oturmuş, memleket hasretiyle özlediğimiz yemekleri düşlüyorduk.

Dolmalık yeşil biberin eksikliğini ancak bulamayınca hissedersiniz mesela.
Nitekim bir şeyin değerini anlamak için kaybetmek gerekirmiş meğer, değil mi?
Hasreti paylaşmak için bir e-posta grubu kurdumdu o gün, Sultans of Dubai adında. Bugün 1500 kadınız. Aralarında büyük işler başaran onlarca kadın oldu. Anında organize olundu, dünyanın bir ucunda bir çocuğa yardım eli uzandı gruptan çıkan bir fikirle. 1 kadın dünyaya bedel gerçekten.
Kadın isterse yapar kardeşim.
Yıllar içinde büyüdük, BAE’de yaşayan Türk kadınlarının iletişim ağı, güç birliği olduk.

Dubai’de 23 Nisan 

En önemlisi, bu sene 97’nci 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız. Dubai’de de 8’inci kez bugün kutlanıyor.

Yazının Devamını Oku

Bir ağacı korumak

10 Nisan 2017
 Yalıkavak’a Torba veya Konacık tarafından gelirken kocaman döner kavşağın içinde, ulu bir zeytin ağacı vardır.

Önünden “çok şükür varlığına” demeden hiç geçmedim.
Zeytin ağacı görünce saygı göstermeden geçmem zaten.
Ay şimdi böyle yazınca sanki diğer ağaçlara haksızlık etmişim gibi saçlarımın dibi yandı. Her ağaca saygı gösterir, severim. Hiçbirini ayırmam.
Ama zeytin ağacı deyince, bir dururum işte.
Yalıkavaklı olduğumdan beri muazzam insanlarla tanıştım. Yöreye, toprağa, oraların sunduğu her türlü nimete canla başla sahip çıkan, yaşatmak için 12 ay her gün emek veren güzel insanlar var. Böyle insanlar memleketin her yerinde var.
Basın felaketlerle o kadar meşgul ki, memlekette arılar gibi her gün yaşatmak ve yeşertmek için uğraşan umut ekici ordulardan bir türlü tam haberdar olamıyorsunuz. Ama ben size diyeyim, az kişi değiliz ve varız ve her yerdeyiz.
Zeytin Dostu Derneği de, hayatıma Yalıkavak’da bahçeme diktiğim zeytin ağaçlarım sayesinde girdi.

Yazının Devamını Oku