Peeling önerileri içerisinde biz dermatologlar ‘’keselenmeyi’’ hep öneririz. Aslında en basit güzellik ve bakım müdahalelerinden biridir ve bizim kültürümüzün çok eski parçalarındandır. Bir zamanlar eski usul bir adet olarak görülüp onaylanmayan ‘’kese’’, bugün doğu ve batı dünyasında mucizevi bir uygulama olarak görülmektedir. Peki ‘’kese’’ yapmak faydalı mıdır? Kese ile birlikte çıkan şeyler nedir? Ölü deri nedir? Kese nasıl yapılmalıdır? gibi sorulara cevap vermeye çalışacağım.
Keselenmek basitçe sıcak su ile birlikte cilt gözeneklerimizi açma işlemidir. Bu işlem sırasında kesenin büyüklüğü kadar malzeme yapısı da önemlidir. En uygun malzeme ipekten üretilmiş özel keselerdir. İpek haricinde kullanılan malzemelerin ölü deriyi kaldırmada çok başarılı olduğunu söyleyemeyiz.
Ciltte ölü deri hücrelerinin birikmesi sivilce ve siyah nokta gibi sorunlara neden olur. Bu nedenle cildin ölü derilerden arındırılması gerekir. Eksfoliasyon, ölü hücreleri pul pul dökerek deriden uzaklaştırmak için kullanılan bir terimdir. Ölü hücreleri cildinizden uzaklaştırdığınızda; tazelenmiş, parlayan cildinizi ortaya çıkarırsınız. Temiz ve güzel bir cilt için, doğru bir şekilde cildinize temizlik yapmanız gerekir. Bununla birlikte, kusursuz bir cildin, düzenli eksfoliyasyon gerektirdiğini bilmelisiniz.
Keselenme, sağlık açısından cilt hastalıklarından korunmanızı, aknelerinizden kurtulmanızı sağlayacak, cilt altı kan dolaşımınızı hızlandırırken ciltteki yenilenmeyi hızlandıracak bir etkinliktir. Ölü cilt hücrelerinizden arınmanızı sağlayacak olan keselenme, cilt gözeneklerinizin açılarak daha rahat nefes almasını sağlamakla kalmayıp üst tabakanın yeniden yapılanmasını sağlayacaktır.
Keselenmek, vücudunuzu bütün olarak sağlıklı kılar, özellikle bağışıklık sisteminize olan katkısı nedeniyle hastalıklara olan gücünüzü arttırır. Her banyoda kese yapmak yarardan çok zarar getirecektir. İdeal keselenme süresi 10 günde birdir. Fazlası cilt derinize zarar getirir ve istenilen cilt yenilemesini sağlamaz.
Soğuk havalar ile birlikte hamam, spa ve kaplıcalara olan ilgi artıyor. İşte bu süreci pozitif olarak kullanmak bizim elimizde. Güzel bir kese sonrası soğuk ve kuruyu havaya karşı, vücudumuzu nemlendirmek yararımıza olacaktır. Nemlendirmeyi; vücut yağı, badem yağı ya da zeytinyağı ile yapabilirsiniz. Zeytinyağı bilinen en etkili nemlendiricidir. Özellikle de zeytinyağının içine birkaç damla limon suyu damlatılarak iyi bir nemlendirici elde edebilirsiniz.
Hassas ciltleri genellikle sarışın ve beyaz tenli bireylerde gözlemleriz.
Peki cildiniz hassas kategorisindeyse neler yapmalısınız?
Tahriş etmeden yumuşak temizleyen bir köpük ile cildinizi temizleyin ve ılık suyla durulayın. Ardından yüz toniği ile cildi nemlendirerek rahatlatın. Gün içinde cildi dış etkenlere karşı koruyan bisabolol içerikli etken maddeli nemlendirici ile cildinizi besleyin. Hassasiyeti minimum seviyeye indiren doğal ve biyolojik etken maddeler içeren ürünlerle cildinizi rahatlatıp, günlük koruma sağlamak mümkündür.
Yapılan araştırmalarda kadınların %60 - 70’i ciltlerinin hassas olduğuna inanıyor. Siz de eğer kendinizi bu kategoride görüyorsanız bu bakım kürü tam size göre…
Malzemeler
Hazırlanışı:
Taze rendelenmiş hindistan cevizini zerdeçal ile karıştırın. (Zerdeçal karışımın temizlik özelliğini ve C vitamini miktarını artırmak için kullanılır.)
Yapmış olduğunuz karışımı vücudunuzun her yerine sürün.
5 dakika kadar bekledikten sonra ıslak, ılık bir bezle silin.
Havuç ve jelatini birbirine karıştırın ve cildinize peeling işlemi yapın. (Havuç ve jelatin cildinize iyileştirici ve onarıcı etki sağlar.)
Hassas ciltleri genellikle sarışın ve beyaz tenli bireylerde gözlemleriz.
Peki cildiniz hassas kategorisindeyse neler yapmalısınız?
Tahriş etmeden yumuşak temizleyen bir köpük ile cildinizi temizleyin ve ılık suyla durulayın. Ardından yüz toniği ile cildi nemlendirerek rahatlatın. Gün içinde cildi dış etkenlere karşı koruyan bisabolol içerikli etken maddeli nemlendirici ile cildinizi besleyin. Hassasiyeti minimum seviyeye indiren doğal ve biyolojik etken maddeler içeren ürünlerle cildinizi rahatlatıp, günlük koruma sağlamak mümkündür.
Yapılan araştırmalarda kadınların %60 - 70’i ciltlerinin hassas olduğuna inanıyor. Siz de eğer kendinizi bu kategoride görüyorsanız bu bakım kürü tam size göre…
Malzemeler
Hazırlanışı:
Taze rendelenmiş hindistan cevizini zerdeçal ile karıştırın. (Zerdeçal karışımın temizlik özelliğini ve C vitamini miktarını artırmak için kullanılır.)
Yağ ve ter, deri yüzeyinde hafifçe asitli bir zar oluşturur. Bu tabaka cildimizde bakteri ve mantarların üremesini önler. Cildimizi sert sabunlarla yıkayıp bu tabakayı yok etmemeliyiz, onun tüm savunmasını elinden almış oluruz.Biz terimizi durdurmak için fazlasıyla kimyasal ürünler kullanmayalım, vücudumuzdaki birçok zehirli madde terleme yolu ile dışarı atılır.
Kıllar ve saçlar vücudu güneş ışınlarından korurlar ve bedenimizde ısıyı dengelemeye destek olurlar. Saçlar beynimizi ve başımızı; kaşlar ve kirpikler ise gözlerimizi dış etkenlerden korurlar.Cildimiz yağ salgılamasaydı eğer, vücudumuz ıslandığında sünger gibi su çekerdi veya sıcakta, rüzgârda, soğukta, kurumuş bir yaprak gibi ufalanırdı.
Güneşte neden kızarırız veya esmerleşiriz diye hiç düşündünüz mü? Bunun tek nedeni deri altındaki dokuları güneş ışığından korumak içindir.
Vücut ısımız 37 derecede sabit kalıyorsa, bunu büyük ölçüde derinin faaliyetlerine borçluyuz. Deri yüzeyine yakın kan damarları, koşullara göre genişleyip büzülerek, vücut sıcaklığını ayarlar, terleme vücut ısısını düşürür, deri altındaki yağlar da bir tampon gibi ısıyı korur.
Derimizde yoğun sinir ağları bulunur. Bunlar ısı, ağrı, basınç, yanma, kaşınma, karıncalanma, gıdıklanma, uyuşma hissi ile bizi dış tehlikelerden veya haz kaynaklarından haberdar ederler.
D vitamini kemik dokusu için çok önemlidir. Hem bebeklerimize hem de yaşlılarımıza özenle D vitamini vermeye çalışırız. D vitamininin sentezi ise sadece deride yapılır.
Tırnaklarımızın vazifesi parmak uçlarımızı korumaktır. Bildiğiniz gibi, el ve ayak parmaklarımızın uçları son derece hassastır.
Bir çırpıda cildimiz ile ilgili yazacaklarımız bunlar ama en ince noktasına kadar yoğunlaştığımızda belki de sayfalarca cümleler kurmamız gerekir. Cildinizin değerini bilin, ne zaman sağlığını kaybetmeye başlarsanız ah vah yapmaya başlarsınız. Yukarıda yazdığım özelliklerden yola çıkarak cildinizi sevin. Çünkü her şey sevmekle başlar.
Yağ ve ter, deri yüzeyinde hafifçe asitli bir zar oluşturur. Bu tabaka cildimizde bakteri ve mantarların üremesini önler. Cildimizi sert sabunlarla yıkayıp bu tabakayı yok etmemeliyiz, onun tüm savunmasını elinden almış oluruz.
Biz terimizi durdurmak için fazlasıyla kimyasal ürünler kullanmayalım, vücudumuzdaki birçok zehirli madde terleme yolu ile dışarı atılır.
Kıllar ve saçlar vücudu güneş ışınlarından korurlar ve bedenimizde ısıyı dengelemeye destek olurlar. Saçlar beynimizi ve başımızı; kaşlar ve kirpikler ise gözlerimizi dış etkenlerden korurlar.
Cildimiz yağ salgılamasaydı eğer, vücudumuz ıslandığında sünger gibi su çekerdi veya sıcakta, rüzgârda, soğukta, kurumuş bir yaprak gibi ufalanırdı.
Güneşte neden kızarırız veya esmerleşiriz diye hiç düşündünüz mü? Bunun tek nedeni deri altındaki dokuları güneş ışığından korumak içindir.
Dolgular çok çeşitli amaçlarla yapılabilir. Dudaklarınızı dolgunlaştırabilir, yanaklarınızdaki ve çenenizdeki çöküntüleri - sarkmaları giderebilirsiniz.Dolgu uygulamaları genellikle yüzün belirli bölgelerine yapılır
Dolgu yapmak oldukça ince bir iştir. Kendinizi teslim ettiğiniz doktorların, yüz anatomisini, kemik yapısını çok iyi bilmesi ve derinin kalınlığını titizlikle incelemesi gerekir. Uygulama sonunda yüzde ne gibi değişikliklerin olacağını önceden saptayabilmek önemlidir. Yüzün belirli bir bölümü dolgudan sonra gayet güzel gerilmiş olabilir. Ne var ki bu durum, yüzünüzün olduğundan daha yaşlı görünmesine bile neden olabilir. Bir noktasını ön plana çıkarınca, yüzümüzdeki denge bozulabilir. Kozmetik işlemler yapılırken, yüzünüzün bir bütün olarak ele alınması, tümünün denge, uyum ve orantı içinde olması çok önemlidir.
Yüzünüze dolgu yaptırmak istediğinizde, en isabetli kararı eski fotoğraflarınıza bakarak verebilirsiniz. Hatlarınızın doğal şeklini ve dengesini değiştirmek istiyorsanız, size yakışıp yakışmayacağı konusunda doktorunuzun görüşüne öncelik tanımalısınız. Doğrusunu isterseniz, aşırı dolgular yüzü şişmiş ve ifadesiz gösterir. Yüzünüzü gençleştirmek için yola çıkarken, yüzün orantılarını, ahengini bozmamak gerekir. Doğal bir görünümü koruyarak, yüzdeki yorgun ifadeyi gidermek yeterlidir. Dolgu yapan doktorların, enjeksiyon yapacağı noktaları, çizgileri, çukurları, bir sanatçı hassasiyeti ve öngörüsü ile tasarlaması gerekir. Dolgu işine salt teknik, salt tıbbi bir işlem gibi bakılamaz. Deneyim, estetik öngörü ve zevke bağlı olarak, tüm dolgular ve dolgulu yüzler, uygulamayı yapan doktorun stilini yansıtır.
Dolgu maddelerini seçmek de ayrı bir meseledir. Kozmetik amaçlarla çok çeşitli dolgu maddeleri kullanılır. Doğal kollajenler, kollajen türevleri, sentetik maddeler, ameliyat dikiş ipliklerinde kullanılan Vicryl, Hyalünorik asit veya hastanın kendi vücudundan alınan yağlar gibi. Bunların her birinin alerji riski, avantajları, dezavantajları, dayanma süreleri farklıdır. Benim en fazla kullandığım dolgu maddesi, Hyalünorik asit’tir. Bu madde doğal olarak cilt içindeki kaslarda, kemiklerde, özellikle eklemlerde bulunur. Hyaluronik asit, kendi hacminden 1000 kat fazla su tutabilir. Enjekte edildiği yerde su tuttuğu için uzun süre kalıcılığını korur. Birçok dolgu maddesine oranla daha düzgün ve daha pürüzsüz bir doku yaratır. Alerji riski ise yok sayılır.
Kendinizi deneyimli ve zevkli bir dermatoloğa veya estetik cerraha teslim ederseniz, hiç kimse sizin nasıl olup da bu kadar iyi göründüğünüzü anlayamaz! Bütün bunlar hem uzun süre kalıcıdır hem de gayet elverişli bütçeler içinde hallolur.
Dolgular çok çeşitli amaçlarla yapılabilir. Dudaklarınızı dolgunlaştırabilir, yanaklarınızdaki ve çenenizdeki çöküntüleri - sarkmaları giderebilirsiniz.
Dolgu uygulamaları genellikle yüzün belirli bölgelerine yapılır
Dolgu yapmak oldukça ince bir iştir. Kendinizi teslim ettiğiniz doktorların, yüz anatomisini, kemik yapısını çok iyi bilmesi ve derinin kalınlığını titizlikle incelemesi gerekir. Uygulama sonunda yüzde ne gibi değişikliklerin olacağını önceden saptayabilmek önemlidir. Yüzün belirli bir bölümü dolgudan sonra gayet güzel gerilmiş olabilir. Ne var ki bu durum, yüzünüzün olduğundan daha yaşlı görünmesine bile neden olabilir. Bir noktasını ön plana çıkarınca, yüzümüzdeki denge bozulabilir. Kozmetik işlemler yapılırken, yüzünüzün bir bütün olarak ele alınması, tümünün denge, uyum ve orantı içinde olması çok önemlidir.
Yüzünüze dolgu yaptırmak istediğinizde, en isabetli kararı eski fotoğraflarınıza bakarak verebilirsiniz. Hatlarınızın doğal şeklini ve dengesini değiştirmek istiyorsanız, size yakışıp yakışmayacağı konusunda doktorunuzun görüşüne öncelik tanımalısınız. Doğrusunu isterseniz, aşırı dolgular yüzü şişmiş ve ifadesiz gösterir. Yüzünüzü gençleştirmek için yola çıkarken, yüzün orantılarını, ahengini bozmamak gerekir. Doğal bir görünümü koruyarak, yüzdeki yorgun ifadeyi gidermek yeterlidir. Dolgu yapan doktorların, enjeksiyon yapacağı noktaları, çizgileri, çukurları, bir sanatçı hassasiyeti ve öngörüsü ile tasarlaması gerekir. Dolgu işine salt teknik, salt tıbbi bir işlem gibi bakılamaz. Deneyim, estetik öngörü ve zevke bağlı olarak, tüm dolgular ve dolgulu yüzler, uygulamayı yapan doktorun stilini yansıtır.
Dolgu maddelerini seçmek de ayrı bir meseledir. Kozmetik amaçlarla çok çeşitli dolgu maddeleri kullanılır. Doğal kollajenler, kollajen türevleri, sentetik maddeler, ameliyat dikiş ipliklerinde kullanılan Vicryl, Hyalünorik asit veya hastanın kendi vücudundan alınan yağlar gibi. Bunların her birinin alerji riski, avantajları, dezavantajları, dayanma süreleri farklıdır. Benim en fazla kullandığım dolgu maddesi, Hyalünorik asit’tir. Bu madde doğal olarak cilt içindeki kaslarda, kemiklerde, özellikle eklemlerde bulunur. Hyaluronik asit, kendi hacminden 1000 kat fazla su tutabilir. Enjekte edildiği yerde su tuttuğu için uzun süre kalıcılığını korur. Birçok dolgu maddesine oranla daha düzgün ve daha pürüzsüz bir doku yaratır. Alerji riski ise yok sayılır.
Kendinizi deneyimli ve zevkli bir dermatoloğa veya estetik cerraha teslim ederseniz, hiç kimse sizin nasıl olup da bu kadar iyi göründüğünüzü anlayamaz! Bütün bunlar hem uzun süre kalıcıdır hem de gayet elverişli bütçeler içinde hallolur.
Sonbaharda yapılan cilt bakımları yaz mevsiminin yol açtığı hasarları onarırken, cildi kışa hazırlar. Yaz sıcağında ısı, güneş ve aşırı terlemenin etkisiyle, cildin nem dengesi bozulur ve elastikiyeti azalır. Durmadan aldığımız duşların, aşırı şampuanlanmanın, deniz suyunun, ilaçlı havuzların bunda büyük payı vardır. Bu dönem yapılan cilt bakımı çok yararlıdır.
Kimyasal peeling için genellikle glikolik asitler kullanılır. Tüm seans 15 dakika kadar sürer. Size hiçbir rahatsızlık vermez, yüzde herhangi bir kızarıklığa, şişkinliğe yol açmaz. Ortalama 6 haftalık bir kür yaptırırsanız, cildinizin ölü tabakası hafifçe soyularak tamamen yenilenir ve canlanır. Gözenekleri açılır, lekeler hafifler, cilt taze, pürüzsüz bir görünüme kavuşur.
Ozon tabakasındaki incelme, güneş ışınlarının cilde daha fazla zarar vermesine neden oluyor. Bu zararların başında photo-aging dediğimiz ışıkla yaşlanma ve güneş lekeleri geliyor.Güneş lekeleri alında, yanaklarda veya vücudun güneşe maruz kalan her yerinde oluşabilir. Tüm yaz boyunca yüksek faktörlü güneşten koruyucu bir krem kullanmak, bu hasarı en aza indirir ama ya ihmal ettinizse! Özellikle beyaz ciltlerde hele yaşınız biraz da ilerlediyse, yeni lekeler hemen kendini gösterir. Güneş lekeleri yok edilebilir veya azaltılabilir. Bu konuda kimyasal peeling çeşitleri ve “Photo rejuvenation” tedavileri son derece etkilidir. Bu ışık tedavisi, cildi hiç soymadan lekeleri seçer ve onarır.
Yaz ayı tüm cildimizi kurutur, kalınlaştırır ve esnekliğini kaybettirir. Özellikle kollar ve bacaklarda derimiz pul pul soyularak kendini yenilemeye çalışır. Profesyonel bir vücut peelingi toparlanmayı hızlandırır, nemi dengeler. Ayak bilekleri ve ayak en çok kirlenen ve yıpranan bölgemizdir. Her akşam soğuk su ile ayakları yıkamak çok rahatlatır. Hem temizlenir hem de kan dolaşımı düzelir.
Güneş saçlarımızı kurutur ve cansızlaşmasına yol açar. Özellikle boyalı ve kimyasal işlem görmüş saçlar yıpranmaya daha fazla eğilimlidir. Yaz boyunca saçlarınızda kullanacağınız UV filtreli ürünler bu hasarı en aza indirebilir. Eğer bu tür ürünler kullanmadıysanız ve saçlarınız kuru-cansız bir hale gelmişe, yoğun saç maskeleri yararlıdır.
Sonbaharda yapılan cilt bakımları yaz mevsiminin yol açtığı hasarları onarırken, cildi kışa hazırlar. Yaz sıcağında ısı, güneş ve aşırı terlemenin etkisiyle, cildin nem dengesi bozulur ve elastikiyeti azalır. Durmadan aldığımız duşların, aşırı şampuanlanmanın, deniz suyunun, ilaçlı havuzların bunda büyük payı vardır. Bu dönem yapılan cilt bakımı çok yararlıdır.
Kimyasal peeling için genellikle glikolik asitler kullanılır. Tüm seans 15 dakika kadar sürer. Size hiçbir rahatsızlık vermez, yüzde herhangi bir kızarıklığa, şişkinliğe yol açmaz. Ortalama 6 haftalık bir kür yaptırırsanız, cildinizin ölü tabakası hafifçe soyularak tamamen yenilenir ve canlanır. Gözenekleri açılır, lekeler hafifler, cilt taze, pürüzsüz bir görünüme kavuşur.
Ozon tabakasındaki incelme, güneş ışınlarının cilde daha fazla zarar vermesine neden oluyor. Bu zararların başında photo-aging dediğimiz ışıkla yaşlanma ve güneş lekeleri geliyor.Güneş lekeleri alında, yanaklarda veya vücudun güneşe maruz kalan her yerinde oluşabilir. Tüm yaz boyunca yüksek faktörlü güneşten koruyucu bir krem kullanmak, bu hasarı en aza indirir ama ya ihmal ettinizse! Özellikle beyaz ciltlerde hele yaşınız biraz da ilerlediyse, yeni lekeler hemen kendini gösterir. Güneş lekeleri yok edilebilir veya azaltılabilir. Bu konuda kimyasal peeling çeşitleri ve “Photo rejuvenation” tedavileri son derece etkilidir. Bu ışık tedavisi, cildi hiç soymadan lekeleri seçer ve onarır.
Yaz ayı tüm cildimizi kurutur, kalınlaştırır ve esnekliğini kaybettirir. Özellikle kollar ve bacaklarda derimiz pul pul soyularak kendini yenilemeye çalışır. Profesyonel bir vücut peelingi toparlanmayı hızlandırır, nemi dengeler. Ayak bilekleri ve ayak en çok kirlenen ve yıpranan bölgemizdir. Her akşam soğuk su ile ayakları yıkamak çok rahatlatır. Hem temizlenir hem de kan dolaşımı düzelir.
Güneş saçlarımızı kurutur ve cansızlaşmasına yol açar. Özellikle boyalı ve kimyasal işlem görmüş saçlar yıpranmaya daha fazla eğilimlidir. Yaz boyunca saçlarınızda kullanacağınız UV filtreli ürünler bu hasarı en aza indirebilir. Eğer bu tür ürünler kullanmadıysanız ve saçlarınız kuru-cansız bir hale gelmişe, yoğun saç maskeleri yararlıdır.
Yoğun günlük yaşam koşuşturması içinde bir türlü harekete vakit ayıramıyoruz. Her gün yeniden, en kısa yoldan işimize ulaşmak, tatil günlerinde kıpırdamadan yatmak ya da televizyon karşısında oturmak bizi daha mutlu ediyor. Kendimizi ödüllendirmek için yaptığımız kuaföre gitmek, alışveriş yapmak, televizyon karşısında uyuklamak, bir yerde oturup yemek yemek de aslında istediğimiz iç huzuru vermiyor.
Milyonlarca yıl önce, ormanlarda avlanan, bitkilerle tohumları toplayan bir canlı türü olarak ortaya çıkan biz insanların sistemi tamamen farklı çalışıyor. Eklemlerimiz, kaslarımız, zihinsel canlılığımız, hormonal fonksiyonlarımız, metabolik aktivitemiz, kandaki şekerin hücrelere aktarımı, tümü hareketli bir yaşama göre ayarlanmıştır. Psikolojik olarak kendimize yalanlar söyleyebiliriz ama vücudumuzun doğası bu yalana inanmayacaktır.
Sağlığımızı geliştirmenin ve kendimizi huzurlu hissetmenin en ucuz ve en etkili yolu fiziksel aktiviteyi arttırmaktır. Düzenli hareket ve spor, ulaşabileceğimiz en etkili anti-agingi ortaya çıkaracaktır. En hafif fiziksel aktivite bile, ilk andan itibaren insanın moralini yükseltir, sinirlerini yatıştırır, zihnini dinlendirir, iyimserlik ve neşe yaratır.
Düzenli olarak devam ederseniz; uykularınızı düzene sokar, kaslarınızın gücünü arttırır, eklemleri, bağ dokularını, tendonları ve kemikleri güçlendirir. Aynı zamanda tüm kan dolaşımını canlandırır ve kalp atışlarınızı ayarlar. Hormon seviyelerini ve metabolizmayı düzenler, savunma sistemini güçlendirir ve birçok hastalığı önler. Kireçlenmeler, fıtıklaşmalar, denge bozuklukları, diyabet, kalp hastalıkları, tansiyon, kemik erimesi ve bazı kanser türleri bile bunların arasında sayılabilir.
Selülit, kılcal damar çatlamaları, varislerin hepsi dolaşım sorunudurlar. Kırışıklık ve sarkmalar ise hormonlarımızın zamanla düşmesiyle ilişkilidir. Spor yapan insanların cildi hemen canlanır. Yüzüne renk gelir, cildi gerilir, nem dengesi düzelir, gözleri parlar! Karın bölgesindeki yağları eritmenin, vücudu şekle sokmanın, sıkılığını korumanın biricik yolu da, hiç kuşkusuz, spor yapmaktır.
Özellikle yaşı ilerleyen insanlar vücutlarını zorlamaktan kaçınırlar. Ağrılarından, düşmekten, başlarının dönmesinden korkarlar. Onlara ne kadar çok oturma fırsatı verirsek, ne kadar çok şeyi ayaklarına getirirsek o kadar iyi baktığımızı zannederiz. Ve sonuçta en küçük bir aksilik kemiklerinin kırılmasına neden olur. Böylece hareketsizlik artar. Ve saat hızla geriye saymaya başlar. Hareketsizlik daha fazla kas kaybına, kas kaybı yeteneklerin kaybolmasına, günlük faaliyetin bile sürdürülemediği bir noktaya doğru ilerler.
Haftada en az 2-3 kere, günde 30-45 dakika tempolu yürüyüş yapmaya çalışmalısınız. Yürüyüşe her çıktığınızda biraz da terlerseniz kendiniz için harika bir şey yapmış olursunuz. Terleyecek kadar yürümüş olmak kalbinizi güçlendirir ve vücudunuza giren oksijeni arttırır.
Yoğun günlük yaşam koşuşturması içinde bir türlü harekete vakit ayıramıyoruz. Her gün yeniden, en kısa yoldan işimize ulaşmak, tatil günlerinde kıpırdamadan yatmak ya da televizyon karşısında oturmak bizi daha mutlu ediyor. Kendimizi ödüllendirmek için yaptığımız kuaföre gitmek, alışveriş yapmak, televizyon karşısında uyuklamak, bir yerde oturup yemek yemek de aslında istediğimiz iç huzuru vermiyor.
Milyonlarca yıl önce, ormanlarda avlanan, bitkilerle tohumları toplayan bir canlı türü olarak ortaya çıkan biz insanların sistemi tamamen farklı çalışıyor. Eklemlerimiz, kaslarımız, zihinsel canlılığımız, hormonal fonksiyonlarımız, metabolik aktivitemiz, kandaki şekerin hücrelere aktarımı, tümü hareketli bir yaşama göre ayarlanmıştır. Psikolojik olarak kendimize yalanlar söyleyebiliriz ama vücudumuzun doğası bu yalana inanmayacaktır.
Sağlığımızı geliştirmenin ve kendimizi huzurlu hissetmenin en ucuz ve en etkili yolu fiziksel aktiviteyi arttırmaktır. Düzenli hareket ve spor, ulaşabileceğimiz en etkili anti-agingi ortaya çıkaracaktır. En hafif fiziksel aktivite bile, ilk andan itibaren insanın moralini yükseltir, sinirlerini yatıştırır, zihnini dinlendirir, iyimserlik ve neşe yaratır.
Düzenli olarak devam ederseniz; uykularınızı düzene sokar, kaslarınızın gücünü arttırır, eklemleri, bağ dokularını, tendonları ve kemikleri güçlendirir. Aynı zamanda tüm kan dolaşımını canlandırır ve kalp atışlarınızı ayarlar. Hormon seviyelerini ve metabolizmayı düzenler, savunma sistemini güçlendirir ve birçok hastalığı önler. Kireçlenmeler, fıtıklaşmalar, denge bozuklukları, diyabet, kalp hastalıkları, tansiyon, kemik erimesi ve bazı kanser türleri bile bunların arasında sayılabilir.
Selülit, kılcal damar çatlamaları, varislerin hepsi dolaşım sorunudurlar. Kırışıklık ve sarkmalar ise hormonlarımızın zamanla düşmesiyle ilişkilidir. Spor yapan insanların cildi hemen canlanır. Yüzüne renk gelir, cildi gerilir, nem dengesi düzelir, gözleri parlar! Karın bölgesindeki yağları eritmenin, vücudu şekle sokmanın, sıkılığını korumanın biricik yolu da, hiç kuşkusuz, spor yapmaktır.
Özellikle yaşı ilerleyen insanlar vücutlarını zorlamaktan kaçınırlar. Ağrılarından, düşmekten, başlarının dönmesinden korkarlar. Onlara ne kadar çok oturma fırsatı verirsek, ne kadar çok şeyi ayaklarına getirirsek o kadar iyi baktığımızı zannederiz. Ve sonuçta en küçük bir aksilik kemiklerinin kırılmasına neden olur. Böylece hareketsizlik artar. Ve saat hızla geriye saymaya başlar. Hareketsizlik daha fazla kas kaybına, kas kaybı yeteneklerin kaybolmasına, günlük faaliyetin bile sürdürülemediği bir noktaya doğru ilerler.
Haftada en az 2-3 kere, günde 30-45 dakika tempolu yürüyüş yapmaya çalışmalısınız. Yürüyüşe her çıktığınızda biraz da terlerseniz kendiniz için harika bir şey yapmış olursunuz. Terleyecek kadar yürümüş olmak kalbinizi güçlendirir ve vücudunuza giren oksijeni arttırır.
Ayakkabılarınızı o gün giydikten sonra mutlaka havalandırın. Ertesi gün, ya havalandırdığınızı ya da farklı bir ayakkabıyı giymeye çalışın.
Pamuklu ya da nefes alabilen çoraplar giyerek, ayaklarınızın terlemesini önleyebilirsiniz. Pamuk ayaklar terledikten sonra nemin hapsedilmesini kolaylaştırır.
Yatmadan önce ayaklarınızı yıkamaya gayret edin. Bu kolay ve basit hareket, gerekli hijyeni sağlayacak ve bakterilerin oluşumuna engel olacaktır.
Ayakkabılarınızı havalandırdıktan sonra, karbonat ya da bebek pudrası dökün. Bu işlemi ayakkabıyı giyerken de uygulamaya çalışırsanız nem ve ve kötü kokuyu engellemiş olursunuz.
Antiperspirant ürünler kullanarak gözeneklerin ter salgılamasını azaltabilirsiniz. Bu spreylerde ter bezlerini engelleyen alüminyum klorür hekzahidrat aktif içerikler bulunmaktadır. Ayak kullanım için sprey versiyonları roll-on ürünlerden daha uygundur. Antiperspirantlar genellikle %10 – 15 oranında alüminyum klorür hekzahidrat içerirler. Bu oran koltuk altı için uygun olsa da ayak için kullanımda en az %30 olması önerilir.Aynı şekilde ayak terlemesi yüzünden oluşan kokuyu baskılamak için deodorant kullanmak yerine antiperspirant ürünleri tercih edebilirsiniz. Antiperspirant olmayan deodorantlar koku problemini engelleseler bile sorunun köküne inemedikleri için terlemeyi azaltamazlar.
1 adet orta boy limonun suyu ile yapacağınız bu kür de oldukça ekonomik ve kolaydır. 4 litre soğuk su içerisine ekleyeceğiniz limon suyunun içerisine isteğe göre aromatik yağlar da ekleyebilirsiniz. Bu kür ayaklarınıza bakım yaparken tırnaklarınızı da daha güçlü ve sağlıklı yapacaktır.
İhtiyacınız olan şey 3-4 litre soğuk su, bir tatlı kaşığı karbonat ve bir çay kaşığı kadar tuzdur. Tüm malzemeler karışıp iç içe geçinceye kadar su içerisinde çözmeye çalışın. Sonrasında ayaklarınızı dilediğiniz kadar uzun süre bu su içerisinde bekletebilirsiniz.
Ayak bakımını yaparken ayak sağlığınızdan olmamak için, bakım sonrası parmak aralarınızda dahil kurulamanız gerekmektedir. Bu işlem ayağınızda mantar oluşmasını engelleyecektir.
Ayakkabılarınızı o gün giydikten sonra mutlaka havalandırın. Ertesi gün, ya havalandırdığınızı ya da farklı bir ayakkabıyı giymeye çalışın.
Pamuklu ya da nefes alabilen çoraplar giyerek, ayaklarınızın terlemesini önleyebilirsiniz. Pamuk ayaklar terledikten sonra nemin hapsedilmesini kolaylaştırır.
Yatmadan önce ayaklarınızı yıkamaya gayret edin. Bu kolay ve basit hareket, gerekli hijyeni sağlayacak ve bakterilerin oluşumuna engel olacaktır.
Ayakkabılarınızı havalandırdıktan sonra, karbonat ya da bebek pudrası dökün. Bu işlemi ayakkabıyı giyerken de uygulamaya çalışırsanız nem ve ve kötü kokuyu engellemiş olursunuz.
Antiperspirant ürünler kullanarak gözeneklerin ter salgılamasını azaltabilirsiniz. Bu spreylerde ter bezlerini engelleyen alüminyum klorür hekzahidrat aktif içerikler bulunmaktadır. Ayak kullanım için sprey versiyonları roll-on ürünlerden daha uygundur. Antiperspirantlar genellikle %10 – 15 oranında alüminyum klorür hekzahidrat içerirler. Bu oran koltuk altı için uygun olsa da ayak için kullanımda en az %30 olması önerilir.
Aynı şekilde ayak terlemesi yüzünden oluşan kokuyu baskılamak için deodorant kullanmak yerine antiperspirant ürünleri tercih edebilirsiniz. Antiperspirant olmayan deodorantlar koku problemini engelleseler bile sorunun köküne inemedikleri için terlemeyi azaltamazlar.
1 adet orta boy limonun suyu ile yapacağınız bu kür de oldukça ekonomik ve kolaydır. 4 litre soğuk su içerisine ekleyeceğiniz limon suyunun içerisine isteğe göre aromatik yağlar da ekleyebilirsiniz. Bu kür ayaklarınıza bakım yaparken tırnaklarınızı da daha güçlü ve sağlıklı yapacaktır.
Saten yüz germe işlemi aslında sıkça kullanılan radyofrekans, hybrid enerji, fokuslu ultrason, akustik dalga teknolojilerinin bir arada kullanılmasıyla elde ediliyor. Saten yüz germe, göz çevresi dahil, oluşmuş kırışıklıkları ve deformasyonları gidermede Amerika’da FDA tarafından onaylanmış Hollywood yıldızlarının da gözdesi olmuş bir sistemdir.
Radyofrekansı yüz gençleştirmede kullanmanın nedeni cilde verilen enerjiyle dokuda oluşan ısı etkisinin kolajen rezervini artırmasını sağlamaktır. Bu sayede dokunun kendini yenileme kabiliyeti uyarılır ve daha sağlıklı, direnci artırılmış bir cilt meydana çıkarılır. Bu enerjinin en büyük faydası aynı anda cildin her tabakasına iletilerek yeni bağ dokusu oluşturulmasıdır.
Saten yüz germe cilt elastikiyet kaybı olan, ileri yaşta deformasyonlarda ve kırışıklıklarda gerileme sağlamak amaçlı kullanılabilirken aynı şekilde erken yaş gruplarında da yaşlanmaya karşı koymak için de uygulanır. Gebelik, emzirme dönemindeki kişiler ile kalp pili taşıyanlara uygulanması önerilmez.
Saten yüz germe uygulaması ağrısız, acısız, iğnesiz sadece ısı ile masaj hissinin olduğu bir uygulamadır. Uygulama sırasında lifting oluşur ancak asıl istenilen 2 ay içinde başlayacak yeni kolajen yapımıdır. Haftada bir kez 4-6 seans uygulama gerçekleştirilebilir. Her seans uygulama yapılacak alanın büyüklüğüne göre, 30-60 dakika arası sürer.
Uygulamadan sonra günlük hayat kaldığı yerden devam eder, herhangi bir duruma dikkat etme ve sakınma gerekliliği yoktur. İşlemden sonra hedef; canlılığı, sıkılığı artmış, kırışıklıklarında azalma sağlanmış yeni dokudur.
Herhangi bir cerrahi müdahale olmadan işlemin kolayca yapılıyor olması starların da ilgi gösterme sebepleri arasında. Bu nedenle Kim Kardashian, George Clooney, Madonna gibi isimlerin de tercihi.
Saten yüz germe, en sık yüz ve boyun bölgesinde kullanılsa da fraksiyonel radyofrekans cihazı uygun başlıklar ile vücut sıkılaştırma ve selülit tedavisinde de etkilidir.