Yasemin Boran

Sanki doğa, Aykut Barka’yı uğurladı!

4 Şubat 2002
Barka’nın toprağa verileceği günün sabahında Afyon’da meydana gelen deprem haberiyle gözlerimi açtığımda doğrusu fazla şaşırmadım. Sonra neden çok doğalmış gibi bir duygu içinde olduğumu düşündüm. Nedeni belliydi. Deprem denildiği zaman ilk akla gelen isimlerden biriydi Aykut Barka ve hayatını deprem incelemelerine adamıştı.

Toprak onu tanıyordu. Yıllardır toprak altının derinliklerini incelemiş, fay hatlarının izini sürerek depremle bütünleşmişti. O toprağın çocuğuydu. Türkiye’nin yetiştirdiği çok değerli bir bilim adamıydı ve hayatını adadığı toprak, son yolculuğunda sanki onu uğurluyordu.

Sonra Işıkara televizyonda gözüktü. Afyon’da meydana gelen depremi açıkladı. Yaklaşık 55 yılda bir 6 şiddetinde bu bölgede depremler olurmuş ve şimdi meydana gelen deprem de bunlardan biriymiş. Endişe edilecek bir durum yokmuş.

Zaten deprem olacak diye endişe etmiyoruz. Sadece korkuyoruz. Korkmakta çok haklıyız. Çünkü deprem bölgesinde yaşadığımız halde, kurduğumuz kentler depreme göre tasarlanmamış. Korkuyoruz, çünkü meydana gelen her sarsıntıyla bilincimiz uyanıyor ve aklımıza gelen düşünceler bizi perişan ediyor.

Aykut Barka, uyanan bilincimizin sembolüydü. Çok çalışıyordu, çünkü vakit giderek daralıyordu. Deprem koşullarına uygun olmayan kentlerde yaşayanların önlem alması için erken uyarı yöntemlerine ihtiyaç vardı. Hayatının son günlerinde böyle bir proje üzerinde yoğunlaşmıştı. Fakat ne yazık! Ömrü yetmedi.

Depremlerin sürpriz sarsıntıları gibi hayatı da sürprizlerle geçip gitti. Fakat, bugüne kadar yaptığı çalışmaları bizlere bırakarak gitti. Hayatını adadığı çalışmalar yaşamaya devam edecek. Öğrencileri ve bilgisini paylaştığı arkadaşları çalışmalarını sürdürmeye devam edecekler. Ve bizler de bu çalışmaları gönülden desteklemeye devam edeceğiz.

Aykut Barka’nın defnedileceği gün Afyon depreminin meydana gelmesi bir tesadüf olmasa gerek. Deprem üzerine yapılan çalışmaların daha da hızlı bir şekilde sürdürülmesi gerektiğinin bir işareti diyorum, Yasemin’ce...
Yazının Devamını Oku

Kendinizi affedin

3 Şubat 2002
Hayat ve ölüm zincirinin en önemli halkası 'kendini affetmek'tir. İnsan, kendisini affetmesi gereken hatalar yaparak büyür. Fakat ne yazık! Hatanın ızdırabına dayanamayıp unutur. Yaşadığı tecrübeleri bilincinin derinliklerine gömer. Ve yoluna devam eder.

Daha doğrusu kendi yolunda ilerlediğini zanneder.

Halbuki yaşam ve ölüm zincirinin en önemli halkasında takılı kalmıştır. Bu nokta kendini affetme noktasıdır. İlerlediğini zannettiği yol ise yaşam ve ölüm zincirinin diğer halkasına geçmek yerine bulunduğu noktadan ürettiği yeni halkalardır. Ve nihayetinde oluşturduğu bu halkalar kendini affetme halkasıyla yeniden birleşir. Yani yeni bir hata yapar.

Hatanın farkındalığı içinde yanıp tutuşur. Aslında anlamak ve aşama yapmak için bu bir fırsattır. Fakat, bu sırada kendini kaptırdığı duyguları öylesine yakıcıdır, ki anlaması mümkün değildir. Ve önceki hatasını tekrarlar. Yani unutur. Unutmak için fazla bir gayret göstermesi gerekmez. Çünkü savunma mekanizması kendini korumak için kişiye yardım eder. Yoksa bu yakıcı duyguyla yaşayabilmesi mümkün değildir.

Halbuki yaşaması gerekir. Çünkü, kendi hayatının yolunda ilerleyebilmesi için 'kendini affetme' halkasını aşması gerekir. Bunun için de yeni bir tecrübeye hazırlanmaya ihtiyacı vardır. Farkındalığın yakıcı duygusuyla anlamadan başa çıkması mümkün değildir. Bu nedenle yaşanılan tecrübeler hiç yaşanmamışcasına bilincin derinliklerine gömülür. Fakat, bulunduğu yerden hiçbir yere gitmiş değildir. Sadece, tekrar 'kendini affetme' halkasıyla karşılaşacak gücü oluşturacak yeni bir zincir örmüştür. Ve kişi, aynı noktadan sallanan çeşitli uzunlukta ve sayıdaki saçaklarla ömrünü tamamlar.

Gücü, metaneti ve dirayeti yüksek olanların aynı noktaya gelmeleri çok daha hızlı olur. Ve halk arasında 'Allah sevdiği kuluna dert verirmiş' özlü sözüne denk düşen bir hayat geçirir. Gerçekten de o sevgili bir kuldur. Çünkü, 'kendini affetme' halkasıyla ne kadar hızlı ve çok karşılaşırsa, anlamak ve bu halkayı atlayabilmek o kadar çabuk ve mümkün olabilecektir. Yani gerçek yolunda ilerleyebilecektir. Bu bir şanstır.

Şansızlık ise, kendini affetme halkasını aşamadan göçüp gitmektir. Ve bazı kişiler ölüm anında bunu başarabilirler. Yaşarken başaranlar kadar olmasa bile onların da tanrının sevgili kulu olduğunu bilirsiniz. Çünkü onlar, ölüm anında tebessüm eden huzurlu bir ifadeyle ve sükunetle aramızdan ayrılırlar.

Bir kuş gibi uçup giden kişinin cansız yüzünde bir bebeğin ifadesini görürseniz bilin ki, ölüm anında 'kendini affetme halkası'nı atlamıştır. Bu durum büyük bir başarıdır ve başardığı için tanrıya dua edebilirsiniz. Ve tabii esas kendiniz için dua etmelisiniz. Çünkü, yaşayan biri olarak hala şansınız var. Kendinizi affetmek için, yaşarken aşama yapabilmek ve gerçek yolunuzda ilerlemek için bu şansı iyi kullanmalısınız.

Kendini affetmek, hiç kolay değildir ve gerçekten büyük bir aşamadır. Kendinizi affetmek için gayret gösterin diyorum, Yasemin'ce...
Yazının Devamını Oku

Astrolojik ilişkiler

2 Şubat 2002
Eşiniz, sevdiğiniz, kardeşleriniz, ebeveynleriniz, iş arkadaşlarınız, patronlarınız ve ilişkide bulunduğunuz kim varsa hemen herkesle aranızdaki astrolojik bir bağ olduğunu biliyor muydunuz? <br> Sevdikleriniz ve sevmedikleriniz gökyüzünün muazzam tasarımı içinde yer alıyor.

İlişkilerin astrolojik boyutuna girdiğimiz zaman şaşırtıcı bir tabloyla karşılaşıyorsunuz ve sonra aranızdaki sürtüşmelerin neden çıktığını, sizi birbirinize çeken şeyin ne olduğunu, hangi alanlarda anlaştığınızı ve hangi konularda neden anlaşamadığınızı böylece anlamaya başlıyorsunuz.

İkili ilişkilerde kadın ve erkeğin haritası üst üste getirilerek yapılan bu incelemeye astroloji dilinde sinastri, uyumluluk haritası deniliyor.

Kadının doğum haritasındaki Mars ve Güneş erkeği sembolize ediyor. Erkeğin haritasında ise, Venüs ve Ay kadını sembolize ediyor. Tabii bu arada yükselen burçları da unutmamak gerek. Yıldırım aşklarında erkeğin ve kadının yükselen burçları birbirinin zıt burçlarında durduğu görülüyor. Yani birinin yükselen burcuyla diğerinin alçalan burcu aynı olduğu durumlarda bir de erkeğin Venüs'ü ile kadının Mars'ı etkileşim içinde bulunuyorsa, birbirlerini gördükleri dakikada aşık oluyorlar.

Bir zamanlar böyle bir çiftle tanışmıştım. O sırada henüz aşık olmuşlardı. Yıldız haritalarını çıkartmış ve tanıştıkları anı sormuştum. Öylesine heyecanlıydılar ki, dakikasına kadar söylemişlerdi. Ben de müthiş meraklanmış, hemen incelemeye başlamıştım.

Bu kişilerin burçları birbirine zıt burçlardı. Biri Terazi, diğeri Koç. Burçlarını ilk öğrendiğim anda 'zıtlıkların çekimi' diye içimden geçirmiştim. Fakat daha sonra her ikisinin haritasını çıkartıp üst üste yerleştirdiğimde şaşkınlıkla kadının Mars'ı ile erkeğin Venüs'ünün kavuşum halinde bulunduklarını gördüm. Ayrıca birinin yükselen burcu ile diğerinin alçalan burcu şaşırtıcı biçimde derece dakika olarak tam üst üste bulunuyordu. Birbirleriyle karşılaştıkları anda ise, Ay ile Mars kavuşum halinde kadınla erkeğin Venüs-Mars'ının üzerine gelmişti. İşte o dakikadan itibaren her gün birlikteydiler.

Benimle karşılaştıkları zaman beraberlikleri henüz bir ay olmuştu ve evlilik hazırlıkları yapıyorlardı. Çok mutlu ve heyecanlıydılar. Sonra ikisinin arasındaki aşk potansiyelleri üzerine çok hoş bir astrolojik sohbet başladı. Tabii konu sadece aşktı ve başka hiçbir şey konuşmadık. Ben de başka bir şey söylemek istemiyordum. Onların etrafa ışıl ışıl yayılan aşk halleri çok hoşuma gitmişti.

Sonra evlendiler. Aradan sanırım yedi ay geçmişti ve bir gün kadınla yolda karşılaştım. Ayrılmak üzere olduklarını söyledi ve nedenini sordu. Hemen eve gidip yıldız haritalarını çıkardım. Baktığımda daha önce görmüş ve söylemek istememiş etkileri hatırladım.

Evet, aralarında sadece aşk potansiyeli vardı, o kadar. Bunun dışında iki harita arasında uyumlu olan etki olmadığı gibi kişilik çatışmaları ve değer farklılıkları gibi etkiler vardı. Üstelik ilişkiyi birlikte sürdürmelerini sağlayacak hiçbir etkileşim içinde bulunmuyorlardı. Geçiş yapan Mars bu kadınla erkeğin birbirlerine aşık olmalarına neden olmuştu ve yaklaşık yedi-sekiz ay sonra aynı Mars, ayrılmalarına neden olacaktı. Ve oldu. Birbirine yıldırım aşkıyla tutulmuş olan bu çift yıldırım hızıyla ayrıldılar.

Astrolojik ilişkiler incelenirken sadece Venüs-Mars değil, aynı zamanda diğer gezegenlerin iki harita arasında birbirleriyle uyumlulukları da incelenmeli, diyorum, Yasemin'ce...
Yazının Devamını Oku

Merak ettikleriniz

1 Şubat 2002
<B>Rumuz: Karmaşa<br><br></B>İçinde bulunduğunuz durum gerçekten çok zorlayıcı. Sizin de belirttiğiniz gibi çatışmaların yarattığı karmaşık bir süreç içinde bulunuyorsunuz. Şu sıralarda geri giden Merkür’ün etkisiyle daha derin bir düşünce ve kavrayış içine girmişsiniz. Bu durum pek çok ayrıntının farkına varmanıza ve çatışmaları daha açık bir biçimde görmenize neden oluyor. Tabii bu durum size daha fazla sıkıntı veriyor. Fakat sıkıntılarınızı büyütmek yerine Merkür’ün bu etkisini kullanarak bilincinizi yükseltebilirsiniz. Size bu aşamada üzerinizde kırmızı mercan bulundurmanızı tavsiye ederim. Çünkü kırmızı mercan çatışma ortamlarında bilincinizi yükseltmenize yardım eder. Böylece karışıklık ve zıtlaşmalar içinde bulunduğunuz durumlarda kafanızın karışmasını önler ve kararlı bir tutum içinde bulunmanıza yardımcı olur. Ayrıca bulunduğunuz karmaşa ortamından sıyrılmak için ne yapmanız gerektiğini de düşünebilecek duruma gelebilirsiniz. Aynı zamanda bir türlü cesaret edemediğiniz başlangıçlar yapmanız için de içinizdeki potansiyel güç uyanır ve harekete geçebilirsiniz. Mart ayından itibaren yeni başlangıçlar yapmak için iyi bir döneme giriyorsunuz.

Rumuz: Yengeç

Kendinizle ilgili tarif ettiğiniz durumun açığa çıkmasına Jüpiter neden oluyor. Şu sıralarda Jüpiter Güneş’inizin tam üzerinden geçiş yapıyor. Hayatı ve içinde bulunduğunuz koşulları derin bir sorgulama içine girmenize neden oluyor. Fakat, fazla derinleşmeyin. Çünkü siz son derece hassasiyeti yüksek, duyarlı birisiniz. Şayet derinleşmeye devam ederseniz depresyona girebilirsiniz. Bu nedenle dikkatinizi dışarı yöneltin ve hedeflerinizin peşine düşün. Böylece Jüpiter’in güçlü etkisini kazanç sağlamak, başarılı olmak için kullanın.
Yazının Devamını Oku

Büyülü kelimeler (2)

31 Ocak 2002
Yeni doğan bir bebeğe verilecek isim çok önemli. Şimdi bu bilgi unutulmuş olsa bile eskiler bunun önemini biliyorlardı. Şayet yeni doğmuş bebek sürekli huysuz, hasta ve huzursuz olursa, aile meclisi hemen toplanıp ismin ağır geldiğine karar veriyor ve bebeğin adını değiştiriyorlardı.

Kelimelerin titreşimlerinin madde üzerinde etki meydana getirdiğiyle ilgili bir başka örnek çok çarpıcı.

Satya Sai Baba adındaki Hintli Guru hakkındaki bir yazının içinde çok ilginç bir olay anlatılıyor. Sai Baba adamlarıyla birlikte başka bir kente giderken yolun üzerinde elektrik direği devrilmiş olduğu için ilerleyemezler. Bunun üzerine direğin çekilmesini beklerler. Fakat çevredeki insanlar bunu başaramayınca itfaiyeye haber verilir. Guru ise acele etmektedir. Bunun üzerine Guru yanındaki adamları etrafına toplayıp onlara söyleyeceği kelimeyi birlikte yüksek sesle tekrarlamalarını ister.

Hep birlikte tuhaf bir kelimeyi seslendirmeye başladıktan kısa bir süre sonra yolu kapatan elektrik direğinin yavaş yavaş havalandığını görürler. Sonra birkaç adam direğin yanına gidip fazla bir güç harcamadan direği yolun kenarına çekerler. Ve guru adamlarını alıp yoluna devam eder.

Bu anlatılan öykünün ne kadar doğru olduğunu bilmiyorum ama ses titreşimlerinin madde üzerinde etkili olduğu bugün bilimsel bir gerçek.

Mesela yeni geliştirilen bir ses makinesi tekstilde kullanılıyor. Kumaş parçalarını dikmeden birbirine yapıştırıyor. Çok ilginç değil mi?

Kimbilir, yakın bir gelecekte teknolojimiz ses dalgalarını kullanarak, vinçlerin pabucunu da dama atar ve böylece eski bir bilgeliğin bilimsel açıklamasıyla karşılaşmış oluruz diyorum, Yasemin’ce...
Yazının Devamını Oku

Merkür’ün oyunları

27 Ocak 2002
Merkür geri gitmeye başladığı andan itibaren hem komik, hem de can sıkıcı pek çok olayla karşılaşıyorum. Şimdiki zamanı kullandım çünkü Merkür geri gitmeye devam ediyor ve bu hareketi bitinceye kadar bakalım daha nelerle karşılaşacağım, bilemiyorum.

Aslında biliyorum. Özellikle iletişimle bağlantılı her şey sorun olarak karşıma çıkabilir. Tabii işimin iletişim olduğunu düşündüğünüz zaman çalışmalarımı nasıl zorlaştıracağını da hesaba katmalısınız.

Merkür, iletişimin dışında çocuklar, gençler, iş arkadaşları, komşular ve yakın çevrenizde bulunan insanları da sembolize ediyor. Bu demektir ki, yakınlarınızın sorunlarıyla uğraşmak durumunda kalabilirsiniz. Özellikle Merkür geri giderken bazı olay değişiklikleri meydana getirebiliyor. Bunun sonucunda yakınlarınızla aranızda çıkabilecek anlaşmazlıklar yüzünden canınız sıkılabilir. Ve benim canım çok sıkılıyor. Öylesine tuhaf, komik ve basit sorunlar çıkıyor ki, güler misiniz, ağlar mısınız bilemiyorsunuz.

Mesela bilgisayarıma taktığım mous çalışmıyor. Çok basit bir işlem ama olmuyor ve bu küçücük sorun yüzünden hemen bitirmeniz gereken işler aksıyor. Bugün çok önemli bir toplantıya yetişemedim. Yolda arabam hararet yaptı ve neredeyse kırk dakika geç kaldım. Tabii bu sırada insanlar beni beklemiş ve gitmişler.

Şimdi diyeceksiniz ki, telefonla niye haberleşmediniz? Çünkü Merkür geri gidiyor ve bir dizi aksaklık en son telefon bağlantısında kitleniyor ve haberleşme sağlanamıyor.

Yaptığınız işlerin tüm ayrıntıları karşınıza öyle bir dikiliyor ki, şaşırıp kalıyorsunuz. Tabii bu sırada bir sürü şey öğreniyorsunuz. Geri giden Merkür'e teşekkür edebilirim tabii! hem de karşıma çıkardığı onlarca terslik ve aksaklığa rağmen.

Bir haftadır yazılarımın yanında yer alan ‘‘merak ettiğiniz tüm soruları cevaplıyorum’’ ilanı üzerine arayanlar kendini kısmetsiz hissedebilirler. Böyle hissetmek yerine bir kez daha dikkatle düşünmenizi öneriyorum. Çünkü Merkür geri gidiyor ve sizin telefon bağlantınızla ilgili hesapta olmayan oyunlar oynayabiliyor.
Yazının Devamını Oku

Tuhaf kehanetler

26 Ocak 2002
Dünya mitolojisini incelediğiniz zaman son derece ilginç öykülerle karşılaşıyorsunuz. Şayet sembolizm hakkında fikriniz varsa ve gelişmeleri izleyen bir birikim ve gözlem yeteneğiniz varsa, o zaman okuduğunuz ve dinlediğiniz efsaneler eğlenceli bir hikaye olmaktan daha ileri anlamlar kazanmaya başlıyor.

Mesela geçenlerde okumakta olduğum Joseph Campbell'in mitoloji kitabında rastladığım bir paragraf dikkatimi çekti. İran mitolojisinde geçen bu bölümü aynen aktarıyorum;

'Topraktan bitki gibi büyüyen Maşya ve Maşyoi, önce su, sonra bitki, sonra süt, sonra etle beslendiler. Ölme zamanları geldiğinde, önce etten, sonra sütten. Sonra ekmekten vazgeçtiler. Ölene kadar suyla beslendiler. Aynı, son bin yılda tat gücü azalacağı gibi.

Bir kutsanmış yemeğin tadı üç gün ve geceden fazlası için yeterli olacak, insanlar etten vazgeçecek, sebze ve süt yiyecekler. Sonra sütten kaçınacaklar, bundan sonra sebze ve suyla beslenecekler. Saoşyant'ın gelişinden on yıl önce yiyeceksiz kalacaklar ve ölmeyecekler.'

Evet, ne diyorsunuz? Çok ilginç değil mi?

Özellikle son yıllardaki vejetaryen akımı düşündüğünüz zaman daha da anlam kazanıyor. Fakat, bundan daha anlamlı olan yemek kültürünün giderek kaybolmaya başlaması... Yani evinizde, kendi mutfağınızda pişirdiğiniz yemekleri bir düşünün. Giderek mutfakta geçirdiğimiz saatler azalıyor. Hazır yiyecekler, donmuş gıdalar, pratik ve hızlı hazırlanan yemekler...

Peki, ayak üstü atıştırılan ve sadece açlığı bastırmak için yediklerimize ne diyeceksiniz. Çocuklarımız neredeyse evde pişirilen yemekleri beğenmemeye başladılar. Çeşitli sandviçler çok daha çekici ve hoş geliyor. Ve buna bir de ucuza karın doyurmak düşüncesi eklendiği zaman damak tadımız da değişiyor.

Öte yandan çiftlikte yetiştirilen hayvanların doğal sürecin dışında hızlı büyümeleri için neler yedirildiklerini öğrendiğiniz zaman zaten içinizden et ve tavuk yemek gelmiyor. Vejetaryen felsefeyle ilginiz olmasa bile çiftlikte yetişen hayvanların etleriyle yerine bitkisel yiyecekleri tercih etmeye başlıyorsunuz. Fakat şimdi bitkilerin de çiftlik hayvanlarından pek farkı kalmadı. Her mevsim, her çeşit bitkiyi bulabileceğiniz koşullar yaratıldı. Hormonlar ve çeşitli kimyasallarla yetiştirilen sebze ve meyveleri bir gün yemek istemeyeceğiz.

Kimbilir, belki de sadece suyla yaşayacağımız günler gelecek. Duyduğuma göre Güney Amerika'da bir kabile hiçbir şey yemeden yaşıyormuş.

Şimdi, binlerce yıl önce yazılmış İran mitolojisindeki dünyanın sonuyla ilgili sözler tuhaf bir kehanet olarak görünmüyor mu? Üstelik İran mitosundaki Saoşyant, kutsal kitaplardaki Mesih'e ne kadar benziyor diyorum, Yasemin'ce...
Yazının Devamını Oku

Özgür Venüs

24 Ocak 2002
Pazar gününden bu yana Venüs Kova Burcunda dolaşıyor. Böylece Kova’nın sembolize ettiği özelliklerle ile Venüs’ün özellikleri birleşiyor. Yani evrensel ilişkiler ve evreni kaplayan bir sevgi duygusu açığa çıkıyor. Kişilere yöneltilen sevgi duygusu şimdi bütün dünyaya yöneltiliyor.

Dostluklar ve barış ortamının sağlanması için güçlü arzular yaratacak olan gökyüzünün bu konumu çok ilginç. Çünkü Venüs bugünden itibaren 28 Ocak’a kadar Kova’daki Neptün ile kavuşum yapacak.

Hayaller gezegeni Neptün’ün Venüs’le yaptığı bu birleşme sanatsal faaliyetleri harekete geçirecek ve sanatçıların ilham kapılarını açacak. Güzel hayallerin kurulmasına yardımcı olan bu etki özellikle sanatsal çalışmalar yapanların yeni eserler ortaya çıkarmalarına neden olabilir.

Şubat’ın ilk günleri Pluton ile uyumlu etkileşim içine girecek ve hem parasal, hem de aşk açısından harekete geçmek için uygun koşullar yaratacak.

En ilginç dönem ise, 6-9 Şubat günleri arasındaki dönem. Çünkü Kova Burcu’nun yöneticisi olan Uranüs ile Venüs kavuşum yapacaklar. Sıradışı ilişkiler. Birden bire başlayan aşk maceraları, sürprizlerin harekete geçirdiği duygular ve özgür aşk anlayışının yükselmesi gibi ilginç gelişmeler meydana gelebilir.

Astrolojik açıdan gökyüzünün bu konumundan en fazla etkilenen Kovalar, sevgi duygularının açığa çıktığı bu devre içinde hoş sürprizlerle karşılaşabilirler. Bu arada anlayışlı ve olumlu duygular içine girecekleri için meydana gelen karışıklıklardan fazla etkilenmeyecek ve sorunların üzerinde durmayacaklar.

Uyumlu etkiler alan İkizler ve Teraziler çok hoş aşk maceralarına atılabilirler. Ayrıca parasal konulara yönelik istekleri de artacak.

Uyumsuz etkiler alan Boğa ve Akreplerin parasal harcamalara bu dönem içinde özen göstermeleri gerekiyor. Ayrıca sevdiğinize karşı ilgi ve anlayış göstermeniz gerekiyor.

Kritik konumda bulunan Aslanlar ise, duygularını ifade etme konusunda sıkıntı duyabilirler. Bu arada yanlış anlamalar ve anlaşılmalar meydana gelebilir. Aslında bu güçlü etkiyi sürpriz çıkışlar yapmak için kullanabilirsiniz.
Yazının Devamını Oku