16 Nisan 2010
TÜRK Serbest Mimarlar Derneği salı günü önemli bir konferans düzenledi.
İspanya Büyükelçisi Joan Clos i Matheu konferansta 1997-2006 arasında belediye başkanlığını yaptığı Barselona ile ilgili deneyimlerini Ankaralılarla paylaştı.
Clos konuşmasına "Ben buraya size kentleriniz için tavsiyelerde bulunmaya değil, Barselona'da belirlediğimiz ilkeleri paylaşmaya geldim" diyerek başlasa da, aktardığı "deneyimler" Ankara için de büyük önem taşıyor.
* * *
Özellikle metro konusunda söyledikleri:
Yazının Devamını Oku 15 Nisan 2010
YEMEK kültürü, lezzet, restoran yazılarını, gurme köşelerini ilgiyle okurum.
Denk düştüğünde televizyon programlarını da izlerim. Özellikle Mehmet Yaşin gibi "lezzet seyyahları"nı...
Ama bazısından iştahsız stili nedeniyle "tat" alamam.
Bazısından tam tersi, aşırı "iştahlı" stili nedeniyle...
Bazısı "sığ" yaklaşımıyla, insanı fikir sahibi yapar da, bilgi sahibi yap(a)maz.
Yazının Devamını Oku 14 Nisan 2010
PEK tarzım olmasa da, Stephen King’in kitapları, bazen tatilde-seyahatte “zaman öldürme keyfi”dir benim için. Mesela 7 kitaptan oluşan, efsanevi “Kara Kule”si...
Serinin tümünü okuyamadım ama, ana hikayeyi şöyle özetlemem mümkün:
Unutulmuş bir dünyanın son temsilcisi Roland, varolan dünyanın kötü gidişatını durdurmak için Kara Kule’ye ulaşmaya çalışır.
Romanda zaman ve mekan sürekli iç içedir, sürekli değişir.
Roland yalnızdır, yalnız bırakılmıştır.
Bazen sert, bazen duygusaldır.
King’in romanına ilham olan Robert Browning’in uzun, epik şiiri aslında hikayenin çekirdeğidir:
“Orada durdular, tepe eteklerinde sıralanıp sonumu görmek için,
buluşup bir başka resim için
alev perdesinin arasında
hepsini gördüm, hepsini tanıdım
ama yine de korkusuzca götürdüm boruyu dudaklarıma
ve üfledim.”
Aslında Kara Kule, iki farklı “dünya” arasında bir yüzleşmedir de...
* * *
Keçiören eski Belediye Başkanı Turgut Altınok’un bir dönem övgüyle anılan Cumhuriyet Kulesi’nin bugün geldiği durum, bana King’in romanını hatırlattı.
Yedi yıl önce temeli atıldı kulenin. Yanlış hatırlamıyorsam, temel atma törenine Başbakan Tayyip Erdoğan da katılmıştı.
On milyon lirayı aşkın yatırım yapıldı ve Altınok döneminde hızla yükseldi kule.
Yıllar sonra mahkeme kararıyla durduruldu.
Altınok’un halefi Başkan Mustafa Ak, konuya akıldan yana, serinkanlı yaklaşıyor.
Haklı olarak kulenin mutlaka bitirilmesi gerektiğini savunuyor.
Ortada, çoğu tamamlanmış bir kule, yatırılmış milyonlar var.
* * *
Başkan Melih Gökçek ise kuleyi hala eski Başkan Altınok ile kavgasının “abidesi” görüyor.
Ve artık “monolog”a dönüşen polemiğini şu sözlerle sürdürüyor:
“Cumhuriyet Kulesi bitirilemez. Oraya verilecek her para yazık. Orası ibret abidesi olarak durmalı. Onunla ansınlar giden arkadaşı...”
* * *
Peki, kule de “ibret abidesi” olarak öylece dursun.
Tıpkı, kendisinin tüm eleştirilere, “Yapmayın”lara karşı Eskişehir Yolu’na diktiği “Demir kafes”, yıllardır öylece duran Bahçelievler’deki Gökkuşağı, Gölbaşı’ndaki Samanyolu evleri, Kızılay’da kullanılmadan çürüyen üst geçitler gibi...
Yazının Devamını Oku 11 Nisan 2010
KENTSEL yaşam alışkanlıklar yaratır, elbette yaratır da...
İnsanların alışkanlıklarının yarattığı, hatta deforme ettiği kentler olma(z) mı?
Alışkanlığı, beş aşağı beş yukarı, "düşüncelerimizi, duygularımızı, davranışlarımızı yönlendiren ve zamanla otomatik bir tepki, hatta refleks haline dönüşen davranışlar" olarak tanımlıyor uzmanlar.
Tanımların tümünde, bir "yapma", bir "edim" yönü var.
Oysa bakıyorum da, yeni alışkanlıklar "yapmama" üzerine kuruluyor çoğu kez.
Yazının Devamını Oku 9 Nisan 2010
ÇANKAYA Belediyesi’nin Pinokyo Parkı’nın köşyesinde bir sokak var.<br><br>Sedat Simavi Sokak’la kesişen sokak...
Ama size tam adresini nasıl versem bilemiyorum.
Çünkü daha önce yazmıştım, sokağın tabelasında önce “6. Sokak, yeni 740. Sokak ve 11. Sokak” yazıyordu.
Fotoğrafları da yayınlanmıştı haberimizde.
Ama artık tabelada “6. Sokak, yeni 740. Sokak ve 736. Sokak” yazılı.
Aynısını Emek Mahallesi ve Bahçelievler’de de yaşamıştık o dönem.
Bir sabah kalktık, tüm sokak numaraları iskambil destesi gibi karıştırılıp, yeniden dağıtılmış.
Büyükşehir Belediyesi yarım asırlık mahallede, tüm sokakların numaraları değiştirmek istemişti.
Yazının Devamını Oku 8 Nisan 2010
DÜN Hürriyet’in Seyahat ekinde, “Seferihisar hayatı yavaşlatıyor” haberiyle ilgili yazmıştım.<br><br>Dünyada “Cittaslow” yani “Yavaş-sakin şehir” sayısı, 121’e ulaşmış. Portekiz, Polonya, Norveç, Hollanda, İspanya, Almanya, İngiltere, Avustralya, Avusturya, hatta Güney Kore ve niceleri...
Doğayı kemirmeyen, enerjiyi sömürmeyen, kent merkezine otomobil sokmayan, bisiklet yollarıyla çevrili, kültürünü-tarihini koruyan, insanla-doğayla uyumlu, kent geleneklerine saygılı, dev alışveriş merkezlerine vize vermeyen bir yaşam biçimi.
Yerel tatlara, yerel lezzete, yerel üretime açık, fast food’a, zincir tatlara kapalı...
Pazarlarında yerel ürünlerin satıldığı, şehirler.
İmrenerek yazmıştım dün, alkışla...
* * *
Dev şehirler için elbette imkansız bir hayal.
Türkiye’nin bir çok kenti için de...
Ama mesleki alışkanlıklarım/reflekslerim, bioritmimle “yavaş şehir”e ayak uydurmamın güçlüğünü bir yana bırakıp, “Neden şehirlerin bazı semtlerinde, mahallelerinde, sokaklarında olmasın?” sorusunu soruyorum herkese.
Mesela neden Ankara’da, yavaş mahalleler, sokaklar kurulmasın.
* * *
Mesela Tunalı, Bahçelievler 7. Cadde, Emek 8. Cadde, Kızılay merkezi, Çayyolu’nda hayal edilen meydan alanı, olamaz mı?
Olur olmasına da...
Böyle girişimlerin, projelerin herşeyden önce engellenmemesi gerek.
Yokuşa sürülmemesi...
Çünkü heves de var, bilinç de.
Bu heves, bu bilinç, planlama, kaynak ve kararlılıkla hayata geçerse, mutlu oluruz, medeni oluruz, uluslararası oluruz, marka oluruz, adam oluruz.
Ama bunu “Müslüman mahallesinde salyangoz satmak” gibi görürse yine birileri...
Salyangozun amblemi/rozeti değil, olsa olsa “hızı” yakışır/yapışır yakamıza.
Yazının Devamını Oku 7 Nisan 2010
HÜRRİYET’in Seyahat ekinde, önceki gün her satırını keyifle okuduğum bir haber vardı.<br><br>Hüseyin Yurttaş’ın, “Seferihisar hayatı yavaşlatıyor” haberi...
İzmir’in Seferihisar İlçesi, Türkiye’nin ilk “Yavaş Şehri”.
“Cittaslow (Yavaş/Sakin Şehir)” sertifikasını alan ilçede, öncelikle eski belediye binasına “Köy Pazarı” kurulmuş.
Ama gerçekten köylülerin sadece kendi ürünlerini sattığı bir pazar.
Pazarda hal ürünleri yasak.
Aynı alanda, Seferihisar’da yaşayan ressam Hakan Kirezci ve eşi Gülgün İşbilen’e de yer verilmiş. Sanatsal çalışmalarını orada üretiyor ve satıyorlar.
* * *
Yurttaş pazarı dolaşırken Belediye Başkanı Tunç Soyer ile karşılaşmış.
Yazının Devamını Oku