Paylaş
Emniyet’ten bir yetkili, adı ve görevi bende saklı, isminin verilmesini istemiyor, iki gün önceki yazımla ilgili açıklama yapmak için beni arıyor.
O yazıda ben, “Cumhuriyet’e gönderme yapıyorum, Cumhuriyet’i aradınız mı” diye sorunca, “Cumhuriyet’i kaynak gösterdiniz, doğru, ama aramadık” karşılığını veriyor.
GÖRÜŞME ŞÖYLE
Emniyet yetkilisiyle görüşmem, kelimesi kelimesine şöyle devam ediyor:
- İki kardeş de hedefimizde, ikisini de arıyoruz. Kardeşlerden biri Zafer Büyükçekmece’de oturuyor, gittik, onu aldık. Diğeri Barış Fatih’te oturuyor, kaldığı eve gittik, dört arkadaşı vardı, onlara dokunmadık. Barış sınavda imiş, okula gittik, sınavının bitmesini bekledik, sonra onu da aldık.
- Neden aldınız onları?
- Gezi sürecinde şiddete katıldıkları için. İkisiyle de ilgili, isim, adres belli, mahkemece yazılı arama kararı var.
- Eyleme katıldıkları gerekçesiyle, bu kadar insanı neden alıyorsunuz?
- Eyleme katıldıkları için değil, şiddete karışanları alıyoruz. Planlı operasyon. Yoksa, demokratik çerçevede haklarını kullananları değil.
- Hayır, toplumdaki algı öyle değil.
- Bu ayrı bir sorun. Bir kısım insan, gösterilere demokratik hak, diyor, bir kısmı da, onlar o kadar zarar verdi ki, bu onların yanına kâr mı kalacak, diye şikâyet ediyor.
DİKKATİMİ ÇEKTİ
Emniyet yetkilisiyle görüşmemde dikkatimi çeken birkaç nokta var:
1- Demokratik hak ve şikâyet, iki ayrı kavram, toplumun bölündüğünü bir kez daha gösteriyor.
2- Bütün gözaltılar mahkeme kararı ile. Mahkemeler bu kadar çok kişi ile ilgili bu kadar hızlı karar verebiliyor demek.
3- “Planlı operasyon, onlar hedefimizde” gibi ifadeler polisin mesleki dili olsa gerek.
4- Dün Ertuğrul Özkök de, Emniyet’ten yazısına gelen açıklamayı yayınlıyor. Emniyet belli ki, yazılar üzerinde titizlikle duruyor. Bunu Gezi sonrasında Emniyet’in savunma refleksi, yıkılan imajı düzeltmek olarak görüyorum. Buna rağmen, bazı gazetelere açıklama göndermiyor, garip.
Emniyet’in yazılara gösterdiği titizliği gözaltına alınan insanlara da göstermesini, polislerin biber gazı, TOMA ve cop kullanırken bir an durup düşünmelerini diliyorum.
‘İleri demokrasi’de medya
AMERIKAN Başkanı Obama kendisine hakaret ettiği iddiasıyla bir gazeteciyi mahkemeye verdi, gazeteci şu kadar ceza aldı.
Alman Başbakanı Merkel kendisine hakaret ettiği iddiasıyla bir gazeteciyi mahkemeye verdi, gazeteci şu kadar ceza aldı.
Fransa, İspanya, Norveç, Hollanda, İngiltere, Portekiz, Hırvatistan, Sırbistan, Belçika, Yeni Zelanda, Kanada, hangi demokratik ülke ise, onların başbakanlarının kendisine hakaret ettiği iddiasıyla gazetecileri mahkemeye verdiğine ve o gazetecilerin ceza aldığına ilişkin haber okudunuz mu? Okumadınız.
‘İleri demokrasi’nin cirit attığı Türkiye’de, kendisine hakaret edildiği gerekçesiyle, Başbakan’ın mahkemeye verdiği iki gazeteci Ahmet Altan ve Bekir Coşkun cezaya çarptırılıyor.
CHP’li Sezgin Tanrıkulu, Maliye Bakanı’na soruyor:
“Maliye Bakanlığı iktidara muhalif yayın yapan Sözcü gazetesine ait şirketin gelir-giderini incelemek üzere, vergi elemanlarına emir vermiş midir? Verilecek raporla, Sözcü’ye yüklü ceza kesileceği iddiaları doğru mudur? 2007’den bu yana Maliye kaç gazete, dergi ve TV’ye hangi gerekçeyle, ne kadar para cezası vermiştir? Kaç gazete ve TV’nin borcu ertelenmiş ya da silinmiştir?”
Yandaşlara kıyak, muhaliflere kötek sorusu. Bizde kıyak, kötek, hapis, para cezası var. Diğer demokratik ülkelerde yok, çünkü onlarda ‘ileri demokrasi’ yok.
Paylaş