Yalçın Doğan

İntihar gibi

6 Ağustos 2014
‘DENİZE sıfır’, yok dağın başında, denizi görüyor, yok görmüyor, yolun üstünde, duvara karşı, yokuşun tepesinde, inişin dibinde, cadde ortasında kendi halinde evler, 200 bin liradan başlıyor ya da lüks villalar 1.5 milyon dolara kadar, her türde, her boyda binlerce satılık ev.

Bodrum’dan İzmir’e doğru kıyılarda ve dağlarda, bir zamanların mandalina ve portakal bahçelerinde, zeytinliklerde bitmez tükenmez inşaat. Sadece Bodrum’da satılık otuz bin ev, İzmir’e doğru toplam sayı otuz beş bine varıyor, satılık, alan yok. Üç duvarı, iki demir çubuğu ile iskelet halinde dağın başında, kim bilir kaç yıldır öyle duruyor, kooperatif evleri. Ya da tripleks villalar, satılmıyor, çürüyor, korkuluk gibi. Kim izin veriyor bunlara, nasıl veriyor. Yüzlerce fabrika ve baraj için harcanacak para beton yığınlarına gömülmüş, ekonomi tarihinin rekor israfı, rant uğruna. Ne ağaç kalıyor, ne bahçe, ne yeşil, ne kıyı.

KURAKLIK
İntihardan farksız. O kadar bahçeyi kes, ormanı yok et, dağı, bayırı betona göm, elbette kuraklık. Değil dağlarda, bir zamanlar yol üstünde bile gürül gürül akan dereler şimdi cılız su birikintisi. Yer yer yanan ormanlar. İklim elbette değişir. Elbet kuraklık.
Demokrasinin, kuvvetler ayrılığının, yolsuzluk iddialarının hali malum. Yeni bir iktidar ile belli sürede taşları yerine koymak mümkün. Ama, iklim değişikliğinin sonuçlarını yok etmek çok uzun yıllara uzanıyor. Asıl felaket yolda, intihar gibi.Hâlâ Tayyip Erdoğan’a oy vermek mi?

Bıktırdı

TÜRKİYE’nin her yerinde olduğu gibi, Ege’nin pek çok kasabasında, kentinde, hemen her yol başında, her direkte, çeşit çeşit Erdoğan posterleri. Çocuklar, gençler, yaşlılar, aileler Erdoğan’ı işaret ediyor. Bu posterlere oluk oluk para akıyor. Halk merak ediyor, kaç lira harcandı, nereden karşılandı? Ayrıca, helikopterler, arabalar, otobüslerle mitinglere taşınan insanlar, hangi parayla, kaça?

Yazının Devamını Oku

Kazanma inancı

23 Temmuz 2014
CHP eh, MHP ise hiç yok. Oysa, “çatı aday” fikri Devlet Bahçeli’ye ait. Olur mu, olmaz mı sürtüşmesi sonucunda CHP tabanı Ekmeleddin İhsanoğlu’nu adım adım benimsiyor. Derken, CHP yönetimi ve milletvekilleri onar kişilik gruplar halinde illere dağılıyor, halkı harekete geçirmek üzere.

İhsanoğlu’na oy verme CHP seçmeninde her geçen gün biraz daha netleşiyor. Seçim çalışmasına gelince, CHP tabanında eh biraz. Ya MHP tabanı? Nafile, seçime pek asılmıyor. CHP ve MHP’nin bu tavrı seçmene olumsuz yansıyor:
İhsanoğlu’nun kazanacağı inancını zayıflatıyor. İnanç zayıflayınca, sandığa gitme eğilimi azalıyor. Bu da, Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürüyor. İnancın zayıflaması büyük tehlike, sorumlusu CHP ve MHP.
CHP ve MHP’deki uyuşukluğu uyarmayan yok, buna rağmen, gerekli inisiyatif ufukta hâlâ görünmüyor.

Yusufeli çıkmazı

“YENİ yerleşim alanında eğim birçok yerde yüzde yüz dik, kaya düşmesi mümkün, yerleşme ekonomik değil. Altyapı inşaatı çok zor. Jeolojik araştırma gerekir”.Bu teknik rapora göre, yeni yerleşim yeri “sakıncalı”. Buna rağmen, Artvin’e bağlı Yusufeli ilçesinin 2008’de hükümet isteği ile bu alana taşınmasına karar veriliyor.Bugün ne alaka? Şu ünlü Torba Yasa’ya bir madde ekleniyor, yeni alana yerleştirilecek Yusufeli halkının haklarını hükümet belirleyecek.
Çoruh Nehri üzerinde beş hidroelektrik santraldan biri Yusufeli’ne yapılıyor, köyleri ile birlikte 22 bin nüfuslu Yusufeli sular altında kalacak, taşınması gerek. Taşınma yeri, yukarıda raporda belirtilen sakıncalı bölge. Hükümetin umurunda değil.
Yusufeli halkı tedirgin, nasıl taşınacaklar, binalar zamanında bitecek mi, hak ettikleri kamulaştırma parasını zamanında alacaklar mı, para dağıtımında haklı veya haksız, hak iddia eden kişilerle sorunlar yaşanacak mı, bir belirsizlik var. İnsanlar yerinden, yurdundan olacak, sanki hiçbir şey yokmuş gibi, onlara kimse bilgi vermiyor.

Yazının Devamını Oku

İlle ve mutlaka Kissebük

20 Temmuz 2014
ALTMIŞ koyun hepsi yağmalanmış, Bodrum’da işgalden şimdilik kurtulabilen bakir tek koy var, Alakışla Limanı, Kilise Bükü ya da Kissebük antik kenti. Buraya çoktan göz dikilmiş, işte dökümü.

1991- İzmir 2 No’lu Koruma Kurulu tapulu arazide sit derecesini düşürüyor, Yüksek Koruma Kurulu onaylıyor.
1994- Koruma Kurulu bir kooperatife yapı izni veriyor.
1998- Özel bir firma araziyi kooperatiften satın alıyor.
2001- Aynı firma bir projeyle koruma kuruluna başvuruyor. Koruma kurulu sit derecesini bu kez yükseltiyor, yapılaşma mümkün değil.
2002- Yeni başvuru, sit derecesi yine düşürülüyor, yapı izni çıkıyor. Yapılaşma yüzde 15, kârlı değil, firma vazgeçiyor.
2007- Başka bir firma ilk şirketten arazi satın alıyor.
2009- Yeni firma Muğla Koruma Kurulu’ndan yapılaşma için imar planı çıkarıyor.

Yazının Devamını Oku

Torba dolusu kaçırma

19 Temmuz 2014
HEYECANLIYIZ, hep birlikte gelecek yıla hazırlanıyoruz, dünya ekonomisini elinde tutan en büyük yirmi ülke, G-20 zirvesi gelecek yıl Türkiye’de, G-20 dönem başkanlığı aralık ayında bize geçiyor.

Yıl boyunca yüze yakın toplantıda devlet başkanları ve dünyanın büyük şirketleri ülkemize gelecek.
AKP bunu düşünüyor. G-20 çerçevesinde mal ve hizmet alımları ile yapım işleri ihale yasaları dışına çıkarılıyor, halen Meclis’te görüşülen “Torba Yasa” yoluyla. Artık ne, kime, kaça gidecekse, hesabını kimse soramayacak.
-Ayrıca, sürekli değişen İhale Yasası yine Torba’da. Kamu kuruluşları ihaleye çıkmadan önce Özelleştirme İdaresi, Maliye ve Hazine’den uygun görüş alacak, “Bana sormadan ihaleye çıkmak yok”.
-Türkiye dünyaya açılıyor, denizde ve havada taşımacılık artıyor, bunu düşünmek gerek. “Uluslararası denizyolu ve havayolu taşımacılığı yapan araçlar seyrüsefer halinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası kapsamı dışına çıkarılıyor”. Bu garip maddenin amacını henüz kimse anlamış değil.
-Şu sendikalar da çok oluyor. Bir sendikanın toplusözleşme yetkisi için işkolunda yüzde bir oranında örgütlenmesi gerek. Torba ile kesinleşen bu durumda 115 işçi sendikasından sadece 47’si toplu iş sözleşmesi yapabiliyor.


BİZE KADRO GEREK

Yazının Devamını Oku

Çamların Erzurum intikamı

17 Temmuz 2014
KAYAK pistleri, atlama kuleleri kışın kullanılmıyor, ne hikmetse, Kayak Milli Takımı yazın ortasında on gün önce Erzurum Kiremitlitepe’de kampa giriyor. Milli Takım orada iken, toprak kayması sonucu atlama kuleleri çöküyor. Şans eseri, kimsenin burnu kanamıyor.

2011’de şaşaalı bir törenle Üniversitelerarası Kış Oyunları için yapılan tesisleri dönemin Yunanistan Başbakanı Papandreu ile birlikte Tayyip Erdoğan açıyor. “Bu tesisler Erzurum’a çağ atlatacak, Erzurum’a bu yakışır” sözleri ile. Yakışıyor, yüz milyon liraya mal olan Türkiye’nin ilk kayakla atlama kuleleri üç yılda çöküyor.

SORUŞTURMA

Çeşitli ihalelere fesat karıştırıldığı iddiasıyla savcılar soruşturma açıyor, o dosyada Kiremitlitepe inşaatı da var. CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu soruyor: “İçişleri Bakanlığı tarafından hakkında soruşturma izni verilmeyen kamu görevlileri kimlerdir?” Demek var ki, soruyor.
Tesisler yapılırken otuz yıllık çam ağaçları kesiliyor. HES’lerin, köprülerin inşaatındaki ormanların yok edilişi gibi. İki gün önceki toprak kayması yeni değil, kuleler yapılırken de toprak kayması yaşanıyor. Sorular haklı:
“Atlama kulelerinin inşa edildiği alanda erozyon tehlikesi olduğu önceden biliniyor muydu? Zemin etüt raporu var mıydı? Yoksa proje o rapor olmadan mı onaylanıyor?” Toprak kayması asıl ihalelerde. Toplam maliyeti 965 milyon lirayı bulan çeşitli ihaleler hakkında “fesat karıştırmaktan” soruşturma açılıyor. Henüz sonuçlanmış değil.

TORBA VAR YA

Sonuçlanmasa da, imdada torba yetişebilir.Bugünlerde Meclis’te birbiriyle hiç ilgisi bulunmayan tam 150 maddelik, şimdilik 150 madde, Torba Yasa görüşülüyor. O maddelerden biri de, gerçi sadece havaalanları ile ilgili ama olsun, “Yap-işlet-devret formülüyle yapılan havaalanları inşaatları özel hukuk hükmündedir” şeklinde. Türkçesi, havaalanları ihalelerini Sayıştay denetiminden kaçırmak.Torba Yasa görüşülürken AKP bir önerge daha verir, mesela “Kış olimpiyat tesisleri inşaatı da özel hukuk hükmündedir” der, bir yolunu bulur. Hukuk nasıl olsa, AKP’nin en sevdiği oyuncaklardan biri. Her hukuk düzenlemesi bir yerlerden sıyrılmanın yolu.

Kürtlerin ikinci turu

Yazının Devamını Oku

Balta nerede? Suya düştü

16 Temmuz 2014
Yasalarda, yönetmeliklerde, Meclis İçtüzüğünde böyle bir kural yok. Tamamen hesaplı.

Dört bakanla ilgili yolsuzluk iddialarını araştırmak için komisyon kuruluyor. İddialar piyasaya dökülüyor, komisyon AKP’nin ayak sürçmesiyle ancak yedi ay sonra kurulabiliyor. Nihayet geçen hafta toplanıyor, kendi içinde görev bölümü yapıyor. Muhalefetten gelen üyeler bekliyor, kimse oralı değil, sonunda “haydi, çalışmaya başlayalım” diyor.
AKP’li komisyon başkanı Hakkı Köylü cin gibi, görüşmeyi geciktirmek için, ne de olsa Cumhurbaşkanlığı seçimi var, fezlekeler seçimden önce görüşülürse olmaz, kim bilir ne var o fezlekelerde, tamam bir gerekçe buluyor, “çalışacağız ama, komisyonun kurulmuş olduğu önce Resmi Gazete’de yayınlanmalı” diyor.

ÖRNEĞİ YOK

E, o da yayınlanıyor, komisyonun faaliyete geçmesi için artık hiçbir engel yok. Yanılıyorsunuz, vaaar.
Muhalefetten gelen üyeler çalışma gününü merak ederken, aaaa, komisyona sormadan, başkan Hakkı Köylü fezlekeleri savcılığa geri gönderiyor, cin gibi ya, “belgelerde ne nereye ait, bunu gösteren dizin pusulası eksik” gerekçesiyle. Hukukta böyle bir gerekçe yok. Meclis tarihinde böyle bir örnek yok. Komisyonun iradesi, yani nutuklarda her fırsatta sözü edilen milli irade hiçe sayılıyor, kimseye danışmadan, sormadan, tek yönlü kararla.

MECLİS TATİL

Son anda değişiklik olmaz ise, büyük olasılıkla Meclis gelecek hafta tatile girecek. Tatilde komisyon çalışabilir ama, onun için Meclis genel kurulundan izin çıkması gerek. CHP ve MHP Meclis genel kurulunda bu yönde adım atacak ancak, sonuç belli. AKP oyları ile bu izin çıkmayacak.

Yazının Devamını Oku

Tek cümleyle başkan

13 Temmuz 2014
HAFİF alaycı, kendinden emin gülümsemeyle, “O benim işimi benim elimden almak istiyor” diyor yeniden aday olan Amerikan Başkanı Carter.

Gülümseme sırası diğer aday Ronald Reagan’da. Yerinden hafifçe doğruluyor, ne söyleyeceğini merakla bekleyen beş gazeteciye dönüyor, “Çok yanılıyor” diyor, derin bir nefes alıyor ve adaylık yarışına damga vuran sözü söylüyor: “Ben onun işini elinden almak istemiyorum, ben başkan olmak istiyorum”.
İki adayın TV tartışmasını izleyen Amerikan halkı evlerinde yerinden zıplıyor. Bu cümle Carter-Reagan başkanlık seçiminin kaderini belirliyor.


TV’DE TARTIŞMA


Yazının Devamını Oku

TİB var, gerisi laf

12 Temmuz 2014
HAY aksilik, tam IŞİD militanları izlenirken, dinleme ve takip sistemi çöküyor Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nda (TİB). O süre içinde dinleme yapılamıyor. “Teknik” arıza.

İnternette yayınların düzenlenmesi ve o ortamda işlenecek suçlarla mücadele için Erişim Sağlayıcıları Birliği kuruluyor. Bu açık sansür, dünyada örneği yok. Kaldı ki, bizde 200’e yakın erişim sağlayıcı kuruluş var, hiçbiri o birlikte temsil edilmiyor.
İnternet piyasasının yüzde 92’sini kontrol eden Türk Telekom erişimi engelleyebiliyor. Mesaj sistemleri Whatsup, Gtalk, MSN dahil, hepsi kontrol altında. Mektubu açıp okumak nasıl suç ise, e-postanın içeriğine bakmak da Anayasa suçu, ne gam.
TİB’de yeni kadrolaşma başlıyor, alt ve üst yönetim değişiyor, hukuk mezunu personel evrak işlerine kaydırılıyor, yerlerine, hukuk bilgisi olmayan elemanlar geliyor. Dinleme kayıtlarını denetleyen bölümün başına Erdoğan’ın AKP’deki özel kalem müdürünün kardeşi getiriliyor. Bu “kardeşiniz” vaziyete hâkim, kim, neden dinleniyor, hepsini biliyor. “Ne yaptıklarını biliyoruz, inlerine gireceğiz” diyor ya, aslında sadece cemaat değil, herkesin özel hayatı denetim altında.
AÇIK KAPANDI
Bu işleri izleyen CHP milletvekili Erdal Aksünger ilgili bakanlara soruyor, soru bir başka vahim durumu sergiliyor:
“TİB’de gizli dinleme sistemlerine neden el konulmuş, el konulan sistemler TİB dışına neden çıkarılmış, kimlere gönderilmiştir?”17 Aralık yolsuzluk iddialarına karşı önlem hazır, hiç sorun yok, dinleme kayıtları ve her türlü yolsuzluk iddiaları kontrol altında. Sistemin bütün açıkları kapatılıyor. Sadece en kritik aşamada IŞİD militanlarını izlemek “teknik açıdan” mümkün olamıyor, şanssızlık işte.
Yine de kazayla bir şey sızarsa, gelsin “devlet sırrı”, 50 yıl gizli. Her adaylık nutkunda “Her şey millet için” diyor. Yolsuzluğu millet yaptığına göre, milleti korumak onun görevi.


Yazının Devamını Oku