Paylaş
Dört bakanla ilgili yolsuzluk iddialarını araştırmak için komisyon kuruluyor. İddialar piyasaya dökülüyor, komisyon AKP’nin ayak sürçmesiyle ancak yedi ay sonra kurulabiliyor. Nihayet geçen hafta toplanıyor, kendi içinde görev bölümü yapıyor. Muhalefetten gelen üyeler bekliyor, kimse oralı değil, sonunda “haydi, çalışmaya başlayalım” diyor.
AKP’li komisyon başkanı Hakkı Köylü cin gibi, görüşmeyi geciktirmek için, ne de olsa Cumhurbaşkanlığı seçimi var, fezlekeler seçimden önce görüşülürse olmaz, kim bilir ne var o fezlekelerde, tamam bir gerekçe buluyor, “çalışacağız ama, komisyonun kurulmuş olduğu önce Resmi Gazete’de yayınlanmalı” diyor.
ÖRNEĞİ YOK
E, o da yayınlanıyor, komisyonun faaliyete geçmesi için artık hiçbir engel yok. Yanılıyorsunuz, vaaar.
Muhalefetten gelen üyeler çalışma gününü merak ederken, aaaa, komisyona sormadan, başkan Hakkı Köylü fezlekeleri savcılığa geri gönderiyor, cin gibi ya, “belgelerde ne nereye ait, bunu gösteren dizin pusulası eksik” gerekçesiyle. Hukukta böyle bir gerekçe yok. Meclis tarihinde böyle bir örnek yok. Komisyonun iradesi, yani nutuklarda her fırsatta sözü edilen milli irade hiçe sayılıyor, kimseye danışmadan, sormadan, tek yönlü kararla.
MECLİS TATİL
Son anda değişiklik olmaz ise, büyük olasılıkla Meclis gelecek hafta tatile girecek. Tatilde komisyon çalışabilir ama, onun için Meclis genel kurulundan izin çıkması gerek. CHP ve MHP Meclis genel kurulunda bu yönde adım atacak ancak, sonuç belli. AKP oyları ile bu izin çıkmayacak.
Komisyonun iddiaları soruşturması Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasına kalacak, AKP’nin de isteği
zaten bu.
BAHANE BOL
Dizin pusulası gelse, mühür eksik, mühür gelse, zarf sarı değil, zarf sarı olsa, iyi kapanmış değil, bahaneden bol ne var, maksat komisyonun çalışmasını engellemek.
Masaldaki gibi, kedi nerede, ağaca çıktı, ağaç nerede, balta kesti, balta nerede, suya düştü, su nerede, inek içti, inek nerede, dağa kaçtı, dağ nerede, yandı bitti kül oldu.
Nihai amaç aslında fezlekelerin yandı, bitti, kül olmasında. 17 Aralık-15 Temmuz, yedi aydır yaşadığımız macera itiraf dizisi gibi.
Su şakır şakır...
Türkiye son yılların en kurak kışını geride bırakıyor. Kuraklık zaten bu yıl ortaya çıkmıyor. Kuruyan göller, suları azalan nehirler, kapasitesi düşen barajlar son birkaç yıldır tehlike işareti veriyor. Kuraklık bu yıl artık Türkiye’nin her yerinde kök söktürüyor.
İzmir-Bodrum arası hariç. İzmir’den Bodrum’a giderken, yol boyunca eski manzaralar. Üç, dört metre yüksekte borular, tepesinde duş tipinde yelpaze, su yukarıdan salkım saçak boşa akıyor, hiç durmadan, 24 saat.
Yoldan geçen arabalar suyun altına giriyor, su nasıl olsa akıyor, şöyle bir yıkanıyor, sonra yola devam. Su da boşa akmaya devam.
Hiçbir vali, kaymakam, hatta muhtar, bir yetkili yok mu, boşa akan suyu durduracak.
Bodrum’da ölüm yolu
Yeni yollar, geniş yollar, hem de turistik beldelerde aman ne iyi. Hem de, yazın en kalabalık yerlerinden birinde, Gündoğan-Yalıkavak arasında.
Yol genişlemiş, asfalt yenilenmiş, ancak son bir ayda dört ölümlü kaza. Çünkü, ortada çizgi, refüj, yol geçilir, geçilmez, bir hat, bir trafik işareti, hiçbir şey yok. Yolun bir yanından karşı tarafa, oradan öbür tarafa, her yerden her yere geçmek mümkün, ışık filan da yok, yol geniş, bas gaza. Ve tam geçerken araba, motosiklet çarpışmaları felaketle sonuçlanıyor.
Yolu Karayolları yapmış, umarım bu durumla ilgilenir.
Paylaş