Yalçın Doğan

Bu hangi ülke

14 Eylül 2014
Milli takım maçlarında milli marşı bütün oyuncular neden söylemiyor?

Özgürlük, kardeşlikten çok sık söz ediliyor ama özgürlük ve kardeşlik her gün neden darbe alıyor?
Yaşama sevinci neden yok oluyor?
Ülkesini sözde herkes seviyor ama o ülke kimliğini taşıyanlar ülkelerine neden uzak duruyor?
Halk neden çok gergin, şiddet neden bu kadar yaygın?
Ülkeyi yönetenler halka neden çok yalan söylüyor?
Halk arasında yalan, aldatmaca neden bu kadar yaygın?
Çoğunluk geçim sıkıntısı çektiği halde, “Ekonomi iyi gidiyor” inancı neden bu ölçüde yaygın?

Yazının Devamını Oku

‘Teröristle dans’ iddiası

13 Eylül 2014
“TÜRKİYE El Nusra dahil, bizim için kabul edilemez gruplarla çalıştı.”

El Nusra ne? El Kaide’ye bağlı terörist gruplardan biri. Bu iddiayı ortaya atan kim? Amerika’nın eski Ankara Büyükelçisi Ricciardone. Olağanüstü önemli bir iddia. Üst düzeyde görev yapmış bir Amerikalı tarafından ilk kez bu açıklıkta dile getiriliyor. Türkiye’nin başına büyük dert açabilecek suçlama. Otuz yıldır terörden canı en çok yanan ülkelerden biri olarak Türkiye terörist bir grupla birlikte çalışıyor iddiası.
Zaman zaman Batı basınında benzer iddialar yayınlanıyor, bizde içeride polislerin arama yaptığı TIR olayına dönük iddialar Meclis’e taşınıyor. Ama, bir Amerikalı diplomat bu iddiayı ilk kez ortaya atıyor.
Bu iddianın ortaya atılmasından Beyaz Saray’ın habersiz olduğunu sanmak safdillik olur.

RENKLER
Yeşil, uygun, birlikte çalışılır, sarı şüpheli, dikkat gerek, kırmızı, terörist, hepimizin düşmanı, yok etmek gerek. Ricciardone önceki gün Washington’da bir konferansta Amerika’nın IŞİD planına bağlı olarak Türkiye ile ilişkilerini değerlendirirken:
“Suriye muhalefetindeki grupları kategorize ederken renklendirme sistemi kullandık. Türkiye ile görüş ayrılıklarımız oldu. Bizim için bazı gruplar kabul edilemezdi. Türklere, bu gruplarla çalışmayın, sınırdan geçişlerini engelleyin dedik.”

Yazının Devamını Oku

Dodd-Frank Ziraat Bankası’nda

11 Eylül 2014
BANKADA kuyrukta bekleyenler uyarılıyor, bankaya gelen Amerikan Merkez Bankası (FED) yetkilileri tarafından, “İşlem yok, gişe kapatıldı”.

Banka telefonları bir buçuk saat açılmıyor, açıldığında, arayanlara “Bireysel işlemler durduruldu” deniyor. Üç gün önce Ziraat Bankası New York Şubesi’nde. FED sitesindeki açıklama şu:
“T.C. Ziraat Bankası ile 25 Haziran 2014’te imzalanan anlaşma gereğince, FED Yönetim Kurulu 8 Eylül günü bankaya yaptırım kararı almıştır”.Demek, anlaşmaya aykırı bir durum var.

KORUMAK

2008’de Dodd ve Frank adında iki senatörün girişimiyle bir yasa çıkıyor, Amerika’da bir bankada sorun yaşandığında, a) bankalar sistemini, b) tüketiciyi korumak adına önlem almakta FED yetkili kılınıyor.Bu yasa gereği bankalar her yıl FED’e plan sunuyor. Sorun varsa, çözüm için banka ne yapacak, bunu anlatan bir plan. FED bankaları hem bu plan, hem işlemleri üzerinden denetliyor. New York şubesinde işlemleri durdurduğuna göre, ters giden bir şeyler var. Ne olabilir?

KARA PARA

Yazının Devamını Oku

TOKİ kaçamaz

11 Eylül 2014
TOKİ asansör faciasının yaşandığı Torun Center’dan 2013’te çekildiğini açıklamasına rağmen projenin tabelasında adı duruyordu.

Yapı denetiminden, fenni işlemden kimsenin kaçamayacağını belirten Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, “TOKİ’de kaçamaz. TOKİ’de de fenni sorumlu olmalı, biz yaparız ya da filan kuruma havale ettik, olmaz öyle şey” dedi.

ÇALIŞMA Bakanı Faruk Çelik arıyor dün, kendisine yönelik eleştiri yazımdan dolayı. Bu arada çarpıcı bilgiler veriyor:

“Tehlikeli, az tehlikeli, çok tehlikeli diye üç ayrı kategoride sınıflanan 680 bin işyeri var. Bunlarda mutlaka iş güvenliği uzmanı bulunması şart, yasal zorunluluk. Ancak, 680 bin işyerinin sadece 180 bininde iş güvenliği uzmanı var, 500 bin işyerinde bu uzmanlar yok”.
Çelik iş güvenliğini sağlayan yasanın “ancak beş yılda çıkabildiğini” anlatıyor. 2007’de başlayan çalışma 2012’de sonuçlanıyor. İş güvenliği uzmanı olmadığı için aynı yasadaki iş güvenliği maddesinin 1 Ocak 2014’te yürürlüğe girdiğini aktarıyor:
“Yoğun çalışma ile bir yılda 83 bin iş güvenliği uzmanı yetiştirdik, ama daha 500 bin uzmana ihtiyaç var, daha önce olmayan sistemi oturtmaya çalışıyoruz”. İş güvenliği uzmanı bulunmayan işyerlerine beş bin lira ceza kesiliyor. Türkiye’de toplam 1 milyon 683 bin işyeri bulunduğunu belirten Çelik, Çalışma Bakanlığı denetimlerine ilişkin: “Denetim anlık hadisedir. Denetlersiniz, her şey yerli yerindedir, denetim sonrasında bir aksaklık ortaya çıkar. Teftiş eksiklikleri anlatmaktır”.
Çelik her inşaatta “yapı denetim firması bulunması gerektiğini” söyleyince, ben TOKİ’yi hatırlatıyorum. Hürriyet’in dünkü manşetinde TOKİ yetkilileri Torunlar Center Projesi’nden 2013 yılında çekildiklerini açıklamıştı. Oysa projenin tabelasında hala TOKİ’nin adı duruyordu. TOKİ projeleri yapı denetiminden muaf. Asansör faciasında olduğu gibi. Denetimi TOKİ müfettişleri yürütüyor. Bakan Çelik itiraz ediyor:

Yazının Devamını Oku

Davutoğlu’na iddianame

10 Eylül 2014
GEZİ olayları patladığında Tayyip Erdoğan Beşiktaş Başkanı Fikret Orman’ı arıyor, hayli öfkeli: “Şu Çarşı’ya sahip çık, nedir bu yaptıkları”.

Aynı çArşı bir sivil toplum kuruluşu olarak dünyanın önde gelen üniversitelerinde araştırma konusu. Bilim ve politika dünyasının ilgi odağı. AKP’nin ilgisi de eksik değil:
-çArşı davası tam on yedi aydır sürüyor, otuz beş kişi tutuksuz yargılanıyor, iddianame yeni açıklanıyor.-çArşı’nın bazı üyeleri aylardır her hafta imza atmaya karakola gidiyor.-Bazı üyeleri elli bin lira kefaletle serbest bırakılıyor.-Durup dururken bir iddianame, silahlı örgüt, darbe, vs, Balyoz ve Ergenekon benzeri.


ÜÇÜNCÜ SAVCI


Balyoz ve Ergenekon benzetmesi boşuna değil, çArşı davasında daha önce iki savcı değişiyor, bu üçüncü savcı. Dün bazı çArşı üyelerini dinliyorum: “Geçen yılki gibi, bu yıl da Beşiktaş üzerine oynamaya başladılar, Beşiktaş’ı kesmek istiyorlar, bize de tahammül edemiyorlar. Oysa, biz şimdi takıma düzgün bir ruh, sosyal faaliyetleri daha yoğun yeni bir oluşum için çalışıyoruz, çArşı’dan daha fazla ses getirecek bir oluşum. On milyon çArşılı var, bu iddianame on milyon insana açılmıştır, çArşı ile hiçbir bağlantısı olmayan iddialar.” Çimleri ezmeyen, camları kırmayan çArşı da “yeni Türkiye” palavralarından nasibini alıyor. Erdoğan “Herkese elimi uzatıyorum” diyor, tokalaşma yerine tekme-tokada devam.


Yazının Devamını Oku

Flütü kim çalacak

7 Eylül 2014
AMERİKA’dan gelen, biri Dünya Bankası’nda çalışan birkaç kişi ile İstanbul’da buluşuyor Kemal Kılıçdaroğlu kurultay öncesinde.

Kulislerdeki iddia, kurultay konuşmasında Amerika’dan gelen Türklerin payı var. Onlar demokrasiden çok, ekonomiye ağırlık vermesini öneriyor. Gerçekten konuşmasının yarısı ekonomi ile ilgili. Yine konuşmasına katkı olmak üzere, bazı partililer notlar veriyor ama o kullanmıyor.
Kılıçdaroğlu’na da, İnce’ye de oy verenlerin yüzünden düşen bin parça. Ortak görüş, “Kötü bir kurultay”, nedeni var, “Bu gidişle biz nasıl iktidar olacağız” kaygısı, derken inanmak güç, “Seçimden önce yeni bir olağanüstü kurultay olur mu” tahminleri. Kurultay CHP’ye huzur getirmiyor. Çünkü, ortada ne yerel seçimler, ne de Cumhurbaşkanlığı yenilgilerinin analizi var. Halkın yarısı da bu manzaradan huzursuz.


HAYAL KIRIKLIĞI


Nobel ödüllü iktisatçı Amartya Sen bir flüt örneği anlatıyor. Tek bir flüt varsa ve bu tek bir kişiye verilecekse, kime verilmeli? Flütü en iyi çalana mı, satın alamadığı için en yoksula mı, flütü üreten kişiye mi? Bu sorulardan hareketle Sen, hem adalet ve eşitliğin sağlanması, hem yoksulluğun giderilmesi adına sosyal demokrasiye bir program çıkarıyor.
Kurultaydan bu tür bir iktidar programı bekleniyor, CHP hangi programla, hangi çalışmayla iktidar olacak? Flütü kim alacak, kim, nasıl çalacak, bu sorular yok. Herkes onun için dertli.

Yazının Devamını Oku

CHP’de büyük özlem: SOL

6 Eylül 2014
“EMEĞE eylem, eyleme yürek, yüreğe sevgi gerek.”

Kurultayda düzeni sağlayan gençlerin sırtındaki tişörtlerde Bülent Ecevit imzalı bu cümle yazıyor. İktidar özlemi, CHP’yi en son iktidara taşıyan Ecevit, kırk yıl önce.
Kurultayda bu özlemle ilgili bir mesaj, bir arayış bekliyorum. Türkiye’nin yüzde ellisi gibi. Kemal Kılıçdaroğlu ile Muharrem İnce’nin konuşmasını o nedenle merak ediyorum. Daha konuşmalara geçilmeden, umudum ilk dakikalarda çözülüyor, kurultayın başında, Sosyalist Enternasyonal’in İstanbul toplantısında gösterilen Gezi filmi ekrana geliyor. Tamam, Gezi’ye hep birlikte sahip çıkıyoruz, CHP de öyle, ama bu kurultayda ne alaka, bir AKP eleştirisi, o kadar.
İnce kürsüde, önce bol edebiyat parçalıyor, Nâzım, Ahmet Arif, Pir Sultan Abdal, ama CHP’yi iktidara nasıl taşıyacak, ona dönük somut bir program yok. Bol hamaset, slogan dolu sözler. Ne zaman ki, partinin sağa kaydığını ve sola özlemi vurguluyor, salonda yer yerinden oynuyor. ‘CHP ve Sol’, büyük özlem.
Sağa kayma eleştirileri, belli, Kılıçdaroğlu’nda derin etki yaratmış. Sözlerine sağa kaymaya dönük eleştirilere uzun yanıt vererek başlıyor. Bu anlamda yaptıklarını sıralarken, “Seçimde yüzde on barajının kalkmasını biz istiyoruz” diyor; bu, sağa kaymadığının nasıl bağlantısı, onu kimse pek anlamıyor. Yoksulluk, işsizlikle mücadele, iş kazalarını gündeme getirerek, partinin sağa kaymadığının gerekçeleri olarak sıralıyor. “Sağcı-solcu ayırmadan, ben bütün insanları seviyorum” dediğinde, herkes anlıyor, evet CHP sağa kaymamış.
İlk kez “Ben Dersimli Kemal’im” diyor. Dersimli Kemal halka nasıl güven verecek, nasıl iktidar olacak, onu merak ediyorum ama, dün bulamıyorum.


Salonda tansiyon

Kemal Kılıçdaoğlu ve Muharrem İnce doğal olarak en ön sırada, yan yana oturuyor. Pek konuşmuyorlar, ikisinin de vücut dili, zoraki birliktelik gibi.

Yazının Devamını Oku

‘Son dakika’, Başbakan

4 Eylül 2014
TANKER üstgeçide çarpıyor, üstgeçit yıkılıyor.

Başbakan İstanbul Valisi’ni arıyor, bilgi alıyor, TV’ler Başbakan’ın aramasını “son dakika” haberi olarak veriyor. Kasım 2003, Ermenek’te (Konya) grizu patlıyor, 10 kişi hayatını kaybediyor. Başbakan Konya Valisi’ni arıyor, TV’ler haberi “son dakika” olarak veriyor. İlgili bakanlar Ermenek’e gidiyor, halka söz veriyor, “Yaralar sarılacak, maden kazalarının önüne geçmek için her türlü tedbir alınacaktır”. Maden kazaları birbirini izliyor, Eylül 2004’te Küre’de (Kastamonu) 19 işçi, Aralık 2009’da Mustafakemalpaşa’da (Bursa) yine 19 işçi, Şubat 2010’da Odaköy’de (Balıkesir) 47 işçi, Mayıs 2010’da Karadon’da (Zonguldak) 30 işçi, Temmuz 2010’da Keşan’da (Edirne) 3 işçi, Mayıs 2014 Soma’da (Manisa) 301 işçi hayatını kaybediyor. Soma’ya Başbakan ve bakanlar gidiyor: “Yaralar sarılacak, tedbir alınacak, kazalar önlenecektir”.


DİĞERLERİ

Şubat 2004’te Konya’da Zümrüt Apartmanı çöküyor, 92 kişi ölüyor. İlgili bakanlar kaza yerinde, Başbakan “son dakika” haberlerinde, yetkililerden bilgi alıyor. Ocak 2008’de Zeytinburnu’nda (İstanbul) fişek atölyesinde patlama, 23 kişi ölüyor, ilgili bakanlar “Bu kazaların önüne geçilecektir” diyor, Başbakan’ın bilgi alması canlı yayında, diğer haberlerin önüne geçiyor.
Şubat 2011’de Ankara OSTİM’de tüp patlıyor, 6 kişi hayatını kaybediyor, bakanlar olay yerine koşuyor, Başbakan olay yerinde incelemelerde bulunuyor.
Eylül 2013’te Afyon’da cephanelik patlıyor, 25 asker hayatını kaybediyor. Başbakan bilgi alıyor, Genelkurmay Başkanı ve komutanlar olay yerinde, “son dakika” bilgisi. Karayollarında yılda ortalama beş bin kişi trafik kazalarında can veriyor. Denizyollarında son beş yılda kazalarda elli üç kişi hayatını kaybediyor. Havayollarında son on yılda yüz yirmi sekiz kişi hayata veda ediyor.

Yazının Devamını Oku