Flütü kim çalacak

AMERİKA’dan gelen, biri Dünya Bankası’nda çalışan birkaç kişi ile İstanbul’da buluşuyor Kemal Kılıçdaroğlu kurultay öncesinde.

Haberin Devamı

Kulislerdeki iddia, kurultay konuşmasında Amerika’dan gelen Türklerin payı var. Onlar demokrasiden çok, ekonomiye ağırlık vermesini öneriyor. Gerçekten konuşmasının yarısı ekonomi ile ilgili. Yine konuşmasına katkı olmak üzere, bazı partililer notlar veriyor ama o kullanmıyor.
Kılıçdaroğlu’na da, İnce’ye de oy verenlerin yüzünden düşen bin parça. Ortak görüş, “Kötü bir kurultay”, nedeni var, “Bu gidişle biz nasıl iktidar olacağız” kaygısı, derken inanmak güç, “Seçimden önce yeni bir olağanüstü kurultay olur mu” tahminleri. Kurultay CHP’ye huzur getirmiyor. Çünkü, ortada ne yerel seçimler, ne de Cumhurbaşkanlığı yenilgilerinin analizi var. Halkın yarısı da bu manzaradan huzursuz.


HAYAL KIRIKLIĞI


Nobel ödüllü iktisatçı Amartya Sen bir flüt örneği anlatıyor. Tek bir flüt varsa ve bu tek bir kişiye verilecekse, kime verilmeli? Flütü en iyi çalana mı, satın alamadığı için en yoksula mı, flütü üreten kişiye mi? Bu sorulardan hareketle Sen, hem adalet ve eşitliğin sağlanması, hem yoksulluğun giderilmesi adına sosyal demokrasiye bir program çıkarıyor.
Kurultaydan bu tür bir iktidar programı bekleniyor, CHP hangi programla, hangi çalışmayla iktidar olacak? Flütü kim alacak, kim, nasıl çalacak, bu sorular yok. Herkes onun için dertli.
Dün Parti Meclisi için isimler üzerinde pazarlıklar sürüyor. CHP’nin kendi iç meselesi, sade yurttaş olarak bizi hiç ilgilendirmiyor, A ya da B, bize ne. Bizi “Ne kadar flüt üretilecek, nasıl dağıtılacak, kim, nasıl çalacak” soruları ilgilendiriyor, ama o şu anda yok. Yok olduğu sürece, CHP’ye de iktidar yok.

Haberin Devamı

Her CHP’li okusun

CHP milletvekili Hurşit Güneş harika bir kitap yazıyor. “Adalet Çağrısı, CHP İçin Sosyal Demokrat Seçeneği” kitabı CHP’yi sorgulayan, iç hesaplaşmaya giren, partinin eksikliklerini anlatan, daha önemlisi çözüm seçeneklerini sergileyen bir kitap. İleride zaman zaman alıntılar yapacağım bu kitabı her CHP’linin okuması şart. Partisini anlaması, hatalarını görmesi, bunları gidermek adına, yapılması gerekenleri düşünmesi için. Sosyal demokrasi adına özellikle “adalet ve özgürlük” taleplerini inceliyor. Bir gözlemi yerinde, “1961’de Adalet Partisi, kırk yıl sonra Adalet ve Kalkınma Partisi, iki partinin adında da, adalet sözcüğünü görür, ikisinin de iktidar olmasından hareket edersek, toplumda adalet duyarlılığı bulunduğunu söyleyebiliriz”. (agk, s. 157).

Haberin Devamı

Üç PM, dört MYK

KURULTAY sonrasında Kılıçdaroğlu il başkanlarını topluyor, parti meclisi için onların nabzını tutmak üzere. Yine de, listeyi kendisinin yapacağını söylüyor. İl başkanları şaşkın, o zaman bu ne toplantısı. İsimlerden söz edilirken, bir il başkanı “Mehmet Bekaroğlu’nu listeye alırsanız, üstü çizilir” diyor, seçilemez anlamında. Kılıçdaroğlu sinirli: “O da size yakışır”. Oysa, daha üç-beş saat önce kurultay konuşmasında, iktidara gelmenin koşullarından biri olarak, “tek adamlık değil, örgütle birliktelik” ilkesi için söz veriyor. Genel başkan olarak Kılıçdaroğlu dört yılda Parti Meclisi’ni üç, Merkez Yürütme Kurulu’nu dört kez kendisi belirliyor. Örgütten, parti yönetiminden yakınmaya, “çalışmıyorlar” demeye hakkı yok, ama yakınıyor. Bu gelgitlerin faturası ağır:
2010’da 1180 delegenin tamamının oyunu alırken, şimdi 740’a düşüyor, oy kaybı yüzde kırk. Bazıları bu sonuca “İnce ayar” diyor, ince filan değil, alarm veriyor.

Önder Sav pes

Haberin Devamı


KURULTAY gecesi Ankara’nın değişik köşelerinde CHP’liler farklı gruplar halinde durumu gözden geçiriyor. Otellerden birinde Önder Sav’ın yanında Kılıçdaroğlu’na tepki gösteren bazı ulusalcı kadın milletvekilleri var, onlara “Merak etmeyin, sizin hoşunuza gidecek güzel bir liste yapacağım” diyor. Kılıçdaroğlu ilk seçildiğinde, Sav onun adına liste yapıyor, dört yıl sonra çoktan genel merkez dışında, bu kez İnce adına çalışıyor. Hizip hastalığı, huylu huyundan vazgeçmiyor.

Yazarın Tüm Yazıları