Yalçın Doğan

Hayat bazen mektuplarda

7 Aralık 2014
“LETTERS of Note”, belki “Kısa Mektuplar” diye çevrilebilir, alt başlığı “Dünyaya anlam katan mektuplar”, yeni çıkan bir kitap.

Birbirinden renkli mektuplar, siyasal mektuplardan yemek tariflerine kadar. Tarihe farklı açıdan ışık tutuyor. Her gün yaşadığımız bıktırıcı zırvalardan sıyrılıp, bu mektuplardan bazı örneklere dalalım, dünyamız değişsin.

Gandi’den Hitler’e

SİVİL itaatsizliğin, barışın, onurun simgesi, Hindistan’ı sömürgelikten kurtaran Gandi insanlığın ırzına geçen Hitler’e mektup yazıyor, şaşıracaksınız, ruh hastası diktatöre “Sevgili Dostum” diye hitap ediyor. Acele etmeyin, 23 Temmuz 1939 tarihli mektup şöyle devam ediyor:
“Yakınlarım beni, sizi insanlık adına aramam için sıkıştırıyor. Uzun süre yazıp yazmamayı düşündüm, uygun bulmayabilirsiniz. Yine de, içimden gelen bir ses, ricam yerine gelir gelmez, o ayrı, yazmam gerektiğini söyledi.
Çok açık, insanlığı felakete sürükleyecek bir savaşı şu anda dünyada önleyecek tek insan sizsiniz. Siz bu kadar pahalı bir faturayı ödemeye gerçekten hazır mısınız? Savaşı bilinçli olarak reddeden, sonuçlarının ne olacağı belli olmayan bir maceraya karşı çıkan birini dinlemeye hazır mısınız? Ricamı gereksiz buluyorsanız, unutmanızı rica ederim”.
Mektup “Sizin dostunuz olarak kalacağım” diye bitiyor. Belki de Hitler’i ikna edebilmek umuduyla.

Elvis’i sevenler: ‘Ölürüz’

“Sevgili Başkan Eisenhower” diye başlıyor Elvis Presley hayranlarının Amerikan Başkanı’na yazdıkları mektup. Elvis şöhret basamaklarını çıkıyor, o günlerde ünlü rock’çı bütün dünyada gençlerin sevgilisi. Askere alınacağı açıklanıyor, genç hayranları kaygılı, mektup o nedenle. Amerikan Başkanı’na mektupta “sen” diye hitap ediyorlar: “Biz sana bu mektubu çok uzak yerlerden yazıyoruz. Senin Elvis’i askere almanı çok kötü buluyoruz. Onu pirzola yapmaya kalkarsan, bil ki, biz ölürüz. Onun bizim için ne kadar önemli olduğunu sen bilmiyorsun. Biz, onu neden askere aldığını da, bir türlü anlamıyoruz. Lütfen ama lütfen, sakın onun saçlarını kestirme. Buna lütfen izin verme, işte o zaman yine ölürüz”. Bu kısa satırların altına kalp resmi çizilmiş, içinde “E.P. sevenleri” yazıyor.

Yazının Devamını Oku

Yavuz Bingöl çok ‘insani’

6 Aralık 2014
ÜNLÜ orkestra şeflerinden Herbert Von Karajan Berlin’de Hitler döneminde düzenlenen kültür etkinliğinde konser veriyor.

Felsefenin ünlü isimlerinden Heidegger, Hitler’in yakın çevresinde, ünlü kompozitör Wagner gibi Hitler hayranı.
Sadece Almanları değil, Avrupa’da da yazar, çizer ve diğer sanatçıları kendi çevresinde toplamak için özel çaba harcayan Hitler, Avrupa Yazarlar Birliği’ni ele geçiriyor. Sanatçılarla toplumu etkileme peşinde, amacına da ulaşıyor, bu birlik üzerinden “Yeni Avrupa” ona övgüler döşeniyor.
Osmanlı padişahları farklı değil. Padişahlar özellikle tarihçileri iyi besliyor, kendi döneminin övgüyle yazılması için. Kendisine karşı çıkan yazarları, sanatçıları sürgüne gönderse de, sürgünde onları yine de besliyor. “Sanatçıdır, yazardır, günün birinde lazım olur” duygusuyla.


HEPSİ ÇÖPE


Yavuz Bingöl gaz kapsülü ile öldürülen Berkin Elvan’ın annesini Erdoğan’ın yuhalatmasını rövanş olarak görüyor, “insani” diye yorumluyor. Hukukun yerlerde sürünmesi, keyfilik, yolsuzluk iddiaları, işten atmalar, medyaya baskı, maden ve inşaat işçisi ölümlerinde rekorlar, “insani”.

Yazının Devamını Oku

Rusya bizim canımız

4 Aralık 2014
KIZDIĞI zaman sağı solu belli olmuyor, geçmişte Polonya, Macaristan, Afganistan’a tankla, topla müdahalede bulunan Rusya, şimdi doğalgazı keserek, Ukrayna’yı hizaya getirmeye çalışıyor.

Medyaya bakıyorum, Erdoğan-Putin ile yine zaferden zafere koşuyoruz, yeni boru hatları, milyarlarca dolarlık anlaşmalar, dostluk, kardeşlik. Oysa davul-zurna sesleri arasında kaybolan gerçekler epey hüzünlü. En yetkin enerji uzmanlarının başında gelen Necdet Pamir’in özel katkısıyla:
-Ukrayna bir yana, Rusya bize verdiği doğalgazda daha üç ay önce kesintiye gidiyor, Ankara telaşlanıyor. Kullandığımız doğalgazın yüzde 58’ini, petrolün yüzde 8’ini, kömürün yüzde 32’sini Rusya’dan alıyoruz. Fena halde bağımlıyız.
-Ve nükleer santral. Rusya nükleer santralı kendi ülkesinde on milyar dolara yapıyor, aynı santralı bize yirmi milyar dolara kakalıyor.-Ticaret hacmi yüz milyar dolar olacak. Şu anda 32 milyar. Rusya bize 25 milyar dolarlık mal satıyor, biz onlara 7 milyarlık satış yapıyoruz. Yüz milyara çıktığında, zafer bizim, hiç kaçmaz.

İNDİRİM MASALI

-Rusya bize sattığı doğalgaz fiyatını yüzde altı indiriyor. Ama, Almanya’ya daha ucuza satıyor. İndirdiği fiyat bile, Almanya’dan yüksek.

Yazının Devamını Oku

Çözüme 204 yeni karakol

3 Aralık 2014
ÇEVRE ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun sorusuna yazılı yanıt veriyor:

“(...) İç güvenlik harekâtı, sınır güvenliği ve terör nedeniyle sivil-asker can kaybını önlemek, Mehmetçiğin görevini güvenle yerine getirmesini sağlamak amacıyla yapılmakta olan jandarma karakollarında...”
Demek iç güvenlik yok, sınır güvenliği yok, terör var. Güllüce devam ediyor:
“(...) Savunma ve güvenlikle ilgili özel durumların ortaya çıkması üzerine, bu inşaatlarda ihalelerin ivedi olması zaruri hal almış olduğundan...”
Üstelik güvenlikte “özel durum” var, karakolları bir an önce bitirmek “zaruri”, yani zorunlu.

İKİSİ BİRDEN


Yazının Devamını Oku

‘Sessizlik’ şahini bir Papa

30 Kasım 2014
İNSAN hakları avukatı Myriam Bregman 2005 yılında Kardinal Jorge Mario Bergoglio’ya dava açıyor, Arjantin’de askeri cunta döneminde iki rahibin kaçırılmasında darbecilerle işbirliği yaptığı suçlamasıyla.

Diğer rahipler aynı Kardinal’i rahiplerin kaçırılmasına yardım etmekle suçluyor. (8 Kasım 2010, İspanyol El Mundo gazetesi)
Askeri cunta ile işbirliği yapmakla suçlanan bu Kardinal “1. Francesco” unvanıyla Türkiye’yi ziyaret etmekte olan Papa Hazretleri. İddialara göre, kaçırılan iki rahip darbe karşıtı. Bergoglio onların papazlıktan ayrılmalarını istiyor. Rahipler reddediyor, kaçırılıp beş ay işkence görüyor. Serbest kalınca biri Kardinal’i suçluyor, diğeri inzivaya çekiliyor ve hiç konuşmuyor. (AP, 13 Mart 2013)

KİLİSENİN ROLÜ
Arjantinli gazeteci Horacio Verbitsky’nin “El Silencio” (Sessizlik) başlıklı kitabı kilisenin darbe dönemindeki rolünü anlatıyor. Kitaba göre, askeri rejim kilisenin izni olmadan tek bir din görevlisine dokunamıyor.
Arjantin’de General Videla 1976’da darbe yapıyor, askeri yönetim 1983’e kadar devam ediyor. Cunta devrildikten sonra darbeciler yargılanıyor, 1985’te cezaya çarptırılıyor. Bizim Kardinal yargı karşısına çıkmıyor, 2005 yılında hakkındaki davanın bir nedeni de, darbeyi desteklemekle suçlanmasına rağmen, yargı karşısına çıkmamış olması.

Yazının Devamını Oku

Bozdağ aynaya baksa

29 Kasım 2014
ASKERİ darbeden farksız, sıkıyönetim getiren yasa teklifi görüşülürken, Meclis’te “saray tartışması” çıkıyor. İki gün önceki tutanaklardan:

Levent Gök: “Ankara 5. İdare Mahkemesi’nin arazinin birinci dereceden üçüncü dereceye sit alanına düşürülmesi ve açılan yolların nâzım imar planına aykırılığından dolayı yürütmeyi durdurma kararı vardır”.
Bekir Bozdağ: “5. İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma vermiş ama Bölge İdare Mahkemesi bunu kaldırmıştır”.
Gök: “Ne zaman kaldırıldı Sayın Bakan?”
Bozdağ: “İki karar da burada, ben sana vereyim”.
Oturuma ara veriliyor, Bozdağ bürokratlarıyla toplanıyor, sonra Gök’ün yanına geliyor, “Özür dilerim, bana yanlış bilgi verilmiş, Bölge İdare Mahkemesi itirazı reddetmiş, yürütmeyi durdurma devam ediyor”.
Gök iki kişi arasında geçen bu itirafı yeterli bulmuyor: “Kürsüden söyleyin”. Bozdağ kürsüde, tutanaklardan: “Bürokrat arkadaşlar bana yanlış aktarmış, düzeltiyorum. 5. İdare Mahkemesi’nin yürütmeyi durdurma kararına itirazını, bölge idare mahkemesi reddetmiştir”.
Olay şu: 1 milyar 370 milyon TL harcanan Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın kaçak olduğu iddiası var. Çünkü, Ankara 5. İdare Mahkemesi inşaatı durdurma kararı veriyor, Adalet Bakanı Bozdağ durdurmayı üst mahkemenin kaldırdığını söylüyor. CHP’li Gök kararı görmek isteyince, Bakan “Bana yanlış bilgi verilmiş, üst mahkeme kaldırmamış” diyor. Bakan zorda, ama ne gam. Fiyasko sonrası tutanaklardan:

Yazının Devamını Oku

Vazoyu Hakkı Köylü kırdı

27 Kasım 2014
Soruşturma Komisyonu Başkanı Hakkı Köylü mahkemeye başvuruda bulunuyor 17-25 Aralık Meclis Soruşturma Komisyonu haberleri yasaklanıyor.

Galiba şu gerekçeyle, savcılık soruşturması nasıl gizli ise, Soruşturma Komisyonu da savcılık gibidir, gizli olmalıdır, haberler yasaklansın. Garip: - Köylü’nün başvurusu kendi düşüncesi mi, bilmiyorum, öyle değilse bile, bir hukuki gerekçe söyleyerek, muhtemelen kendi girişimi olduğunu savunacak.
Köylü’ye sormak isterim. Otuz yıldır politikada, Başbakan Yardımcılığı ve çeşitli bakanlıklarda bulunuyor. Meclis tarihinde haberlerine yasak konulan komisyon var mı? Soruşturma Komisyonu savcılık gibi ise, son elli yılda hangi soruşturma komisyonu haberlerinde yasak var? Gizli görüşme dışında, Meclis yasaklama görmüş mü?Uludere, Soma, cephanelik patlaması, TIR’daki malzemeler gibi olaylarda da hükümet mahkeme kararı ile yayın yasağı getiriyor. Başı sıkıştı mı, yayın yasağı. Gariptir, mahkemeler de yayın yasağı kararını hemen veriyor.
Yasak artık Meclis’te, ünlü söylemle, “milli irade” yasaklı. Ne milli, hangi irade? Demokraside bir vazo daha tuzla buz.


Anayasa’dan ÇED kaçırma

HÜRRİYET dün harika bir haberciliğe imza atıyor. AVM’leri, HES’leri, üçüncü havalimanını, üçüncü köprüyü, kısaca büyük yatırımları Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) dışında tutan bir yönetmelik yayınlanıyor. Çevreyi iyice rezil edecek, ranta tavan yaptıracak bu haberi tamamlıyorum:
AKP’nin getirdiği Çevre Yasası’nın üç maddesini Anayasa Mahkemesi 2009’da iptal ediyor. Yeni yönetmelik iptal edilen maddeler kapsamında, Anayasa’ya aykırı.AKP bu yılın şubatında bir torba yasa üzerinden kaçış yolu buluyor. Bu yönetmeliği torbanın bir yerine yerleştiriyor.

Yazının Devamını Oku

Kadınlar gümbür gümbür

26 Kasım 2014
YANDAŞ kanalların birinde “dini sohbet” programında bir hoca: “Kadın-erkek eşit değildir, kadının zekâsı azdır, aklı kısadır, erkeğin bakımına muhtaçtır.”

Hocanın kadınla ilgili dini referansını Erdoğan daha “veciz” dile getiriyor, “kadın-erkek eşit değil, bu doğaya aykırı, fıtratı böyle”, yani yaradılışı. Katıksız İslami referans. Erdoğan “1. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi’nde” konuşuyor.
“Uluslararası?” Hangi uluslararası, kim katılmış? “Zirve?” Nasıl zirve, kaç akademisyen, kaç kurum katılmış, geçiniz. Geçiyoruz, söylediklerine geliyoruz:
“Bizim dinimiz kadına makam vermiş, annelik.” Kadını din üzerinden tanımlıyor. Cinsiyet istatistikleri tanımı doğruluyor. 180 ülke arasında bizde kadınların ekonomiye katılımı 132, eğitime erişimi 105, politik güç 113, işgücüne katılım 128, aynı işi yapanlarda ücret eşitsizliği 87, okuryazarlık 102, gelir eşitsizliği 120. sırada. Bizim kadınlarımız geri kalmış ülkeler kategorisinde, üstelik şiddetten başını kaldıramıyor.


167 YILDIR

Yazının Devamını Oku