Paylaş
“(...) İç güvenlik harekâtı, sınır güvenliği ve terör nedeniyle sivil-asker can kaybını önlemek, Mehmetçiğin görevini güvenle yerine getirmesini sağlamak amacıyla yapılmakta olan jandarma karakollarında...”
Demek iç güvenlik yok, sınır güvenliği yok, terör var. Güllüce devam ediyor:
“(...) Savunma ve güvenlikle ilgili özel durumların ortaya çıkması üzerine, bu inşaatlarda ihalelerin ivedi olması zaruri hal almış olduğundan...”
Üstelik güvenlikte “özel durum” var, karakolları bir an önce bitirmek “zaruri”, yani zorunlu.
İKİSİ BİRDEN
Türkiye her gün “çözüm sürecini” konuşuyor ama bu arada yeni karakolların yapımı için TOKİ ihaleye çıkıyor. Çözüm süreci ve karakol ikisi birden, aynı anda. Anlaması güç.
Güllüce devam ediyor: “Halen 204 jandarma karakolu inşa edilmekte olup bunların toplam bedeli 1 milyar 26 milyon 294 bin 413 liradır”. Çözüm sürecine yeni 204 karakol. Çözüm süreci aslında bir algı operasyonu. Yeni karakolların yapımı ile “algı” çöküyor, elde karakollar kalıyor.
HER YERDE
Bakan Güllüce’nin yanıtında nerelerde karakol inşaatı devam ediyor, hangi firmalar ihaleyi kazanıyor, hangi karakol kaça çıkıyor, hepsi ayrıntılı biçimde var.
Diyarbakır, Hakkâri, Erzincan, Erzurum, Tunceli, Ağrı, Bingöl, Siirt, Şırnak, Batman, Mardin, Van ve Şanlıurfa kırsalında yapılıyor bu karakollar, bütün Güneydoğu’da, hatta biraz daha kuzeyde bile.
Bir tarihte HDP karakollara itiraz ettiği zaman, resmi açıklamalar ortada bırakılıyor. Çünkü, çözüm süreci. Bakanın yanıtı ile gerçek ortaya çıkıyor. Yükselen karakolları göre göre siz çözüme inanır mısınız?
Uludere’de kim doğruyu söylüyor
PKK sorumlusu Fehman Hüseyin’in sınırımızdan geçmekte olduğu bilgisi ulaşıyor. Uludere, 28 Aralık 2011. Derhal hava operasyonu, sınırdan geçen PKK filan değil, çoğu on sekiz yaşın altında, otuz dört yurttaşımız öldürülüyor.
Meclis İnsan Hakları Komisyonu alt komisyon kuruyor, müfettiş, soruşturma derken AKP oylarıyla “Katliamda hata yoktur” raporuyla olay Meclis’te kapatılıyor, İçişleri Bakanlığı da kapatıyor, Genelkurmay Askeri Savcılığı geri kalmıyor, takipsizlik kararıyla dosyayı yargı açısından kapatıyor. Otuz dört yurttaş sizlere ömür, sorumlu yok. İnsan Hakları Komisyonu’na MİT şu yazıyı gönderiyor: “Müsteşarlığımızın taşra ünitelerinden söz konusu olaya ilişkin 28.12.2011 tarihinde intikal etmiş bilgi yoktur. İlk resmi bilgi Müsteşarlığımıza 29.12.2011 günü saat 09.35’te genel mahiyette içerikle ulaşmıştır.”
İlk bomba 28 Aralık 2011 gecesi saat 21.39’da. Dünya ayağa kalkmış, MİT “On iki saat sonra haberdar oldum” diyor. Dönemin Başbakanı Erdoğan MİT’in arkasında duruyor: “MİT’in verdiği bilgi yoktur”.
O günkü İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin ise şimdi bunları yalanlıyor: “Bir üst düzey MİT görevlisi Türk Silahlı Kuvvetleri’ni arayarak, Fehman Hüseyin’in sınırı geçmekte olduğunu bildirmiştir. Silahlı Kuvvet yetkilileri bilginin doğru olup olmadığını defalarca sormasına rağmen, MİT yetkilisi ısrarla bilginin doğruluğunu teyit etmiştir.”
MİT’e göre, MİT olayı ertesi gün öğreniyor. Erdoğan’a göre, MİT’in verdiği bilgi yok. Şahin’e göre tam tersi. Konuyu geçen gün Meclis’te gündeme getiren CHP’li Levent Gök haklı olarak soruyor ve ekliyor: “Kim doğru söylüyor, MİT ve Erdoğan mı, İdris Naim Şahin mi, kim? Uludere soruşturması yeniden açılmalıdır”.
Uludere’de hayatlarını kaybedenlerin yakınları “hak ihlalinin tespiti” için Anayasa Mahkemesi’ne başvuruyor. Uludere, bitmeyen facia. Açın şu dosyayı yeniden.
Paylaş