Ürettiği mal ne olursa olsun, üretimin yarısını ihraç etmeyen bir ay katıksız hapis yatacak. Hâlâ ihraç etmiyorsa, hücreye konulacak, havalandırmaya ancak haftada bir çıkartılacak.
İthalatla uğraşan ticaret erbabı, ithal ettiği malın onda birini oturduğu mahalleye bağışlayacak. Onda birden azını bağışlamaya kalkanlar, gizli örgüt üyeliğinden gözaltına alınacak, ithal lisansı askıya alınacak. Askı süresine mahalledeki karakolun komiseri karar verecek.
Çalışma saatleri bundan böyle haftada 72 saate çıkacak. Ekonomimizin büyük atılıma sahne olduğu şu günlerde, günde on iki saat çalışılacak, cumartesi günleri tatil olmaktan çıkartılacak. Günde on iki saatten az çalışan olursa, kamu güvenliğini bozduğu için çalışma kampına gönderilecek. Az çalışanları gören, bilen, görüp ve bilip de, mahallenin karakoluna bildirmeyen olursa, onlar da, açık ve yakın tehlike oluşturduğundan, örgüt üyeliğinden içeri atılacak.
Tüketim malları üzerine malın maliyeti, miktarı, satış fiyatına ilişkin etiket yapıştırılacak. Kasaplar, bakkallar, manavlar, marketler, süper marketler, her türlü elektronik mal satanlar, ayakkabı ve giyim mağazaları, hazır eşya ve beyaz eşya dükkanları bu etiketleri mutlaka kullanacak. Kullanmayanlar örgüt üyeliğinden gözaltına alınacak.
BANKALARBankalar faiz oranlarını hükümete danışarak ilan edecek. Danışmadan ilan eden ya da el altından farklı faiz oranı uygulayan bankacılar, dava açmaya gerek olmaksızın, üç ay hapse mahkum edilecek.
Bankalar kime, ne kadar kredi vereceğini Merkez Bankası ile DPT’ye sorarak karar verecek. Bu kurala uymayan bankacılar, gizli örgüt üyeliğinden içeri atılacak.
Bankaların kimlere kredi kartı vereceğine mahalle karakolu karar verecek. Karakola bildirmeden kredi kartı veren bankacılara önce otuz sopa vurulacak, sonra gizli örgüt kurmaktan hapse atılacak. Fazla harcama yapan kredi kartları, yayınlanmamış kitaplar gibi, toplanacak.
Ve bu karar doğrultusunda balık çiftlikleri kıyılardan taşınıyor. İlle bir şey olacak ya, açık denizlere değil, taşınmanın maliyetinden kurtulmak için, karada kazılmış havuzlara.
Çevre kirliliğinin, deniz kirliliğinin, turizmi öldürmenin, koca tesisleri bataklığa çevirmenin, denizdeki canlıları yok etmenin araçlarından biri balık çiftlikleri. Çünkü, pislik üretiyor. Denizin dibini bataklığa çevirirken, o sahillerde denize girmeyi de imkansız kılıyor. Üstelik tehlikeli, köpek balıklarını davet ediyor.
Bu konuda yıllardır kim bilir, kaç yazı yazıyorum. Buradan milyonlar kazananlar beni mahkemeye veriyorlar, davaları kaybediyorlar. Rüşvet teklif ediyorlar, çüşşş, yine balık çiftliği yazıları devam ediyor.
Kuralına göre iş yapmak yok. Amaç, bir yerlerden fırsat yakalamak.
1973 kritik bir yıl. 12 Mart darbe dönemi. 12 Mart’ın esip savurduğu ortamda ünlü DGM’ler (Devlet Güvenlik Mahkemeleri) kuruluyor. Günümüzdeki sistemle, özel yetkili ağır ceza mahkemeleri.
DGM’ler örgüt kapsamında işlenen suçlara, anayasal düzene karşı işlenen suçlara, milli savunmaya ve devlet sırlarına karşı işlenen suçlara bakıyor. DGM’lerde bir askeri yargıç var. İşleyişi ve yetkilerindeki demokrasiye aykırı kurallar nedeniyle, DGM kararları Türkiye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden (AİHM) sürekli dönüyor, Türkiye sürekli tazminata mahkum oluyor.
DGM’ler askeri darbe ürünü. 1976’da kaldırılıyor, 1983’te Özal döneminde yeniden kuruluyor.
AKP’NİN ÜRÜNÜAKP 2004’te, AB uyum sürecinde büyük demokratik reformlar yapıyor ya, işte DGM’leri de o sırada kaldırıyor. Helal olsun.
Ancak, DGM’ler kalkarken, aynı anda bugünkü özel yetkili mahkemeler kuruluyor. 12 Mart’ın DGM’leri yerine.
Sistemin işleyişi ve mantığında aslında hiç bir değişiklik yok. Tek değişiklik, DGM’lerdeki askeri yargıcın özel yetkili mahkemelerde bulunmayışı. Yoksa soruşturma, kovuşturma, yargılama usulü, mahkemelerin özel yetkileri, baktığı suçlar DGM’ler ile aynı.
DGM’ler demokrasiye ne kadar aykırı ise, AKP eliyle kurulan özel yetkili ağır ceza mahkemeleri de o kadar aykırı.
2003’te aynen yaşanan bu olayın kahramanı olan füze tomahawk, bildiğimiz Kızılderili Savaş Baltası anlamında. Hedefi hiç şaşmıyor. Bir kilo 300 gram ağırlığında, 5.5 metre uzunluğunda, tanesi bir milyon 66 bin dolar.
Tomahawk Libya’da da kullanılıyor, 19 Mart günü Amerika 124 tane tomahawk fırlatıyor. Aynı gün Tomahawk üreten firmanın hisse senetleri 42 dolardan 52.50 dolara fırlıyor. Firmanın 2010 geliri 25 milyar 183 milyon dolar.Tomahawklar ilk kez 1970’te kullanılıyor, daha sonra Yugoslavya, Afganistan, Körfez Savaşı ve Irak’ta atılıyor.
Tomahawk dışında Libya’da en çok BGL-1000 ile GBU-Paveway-2 laser füzeleri kullanılıyor. Tanesi 100 bin dolar, hedefi önce aydınlatıyor, sonra vuruyor. Şaşmıyor.
UÇAKLARDaha bomba atmadan, bir Fransız savaş uçağı havalandığı anda saati 40-50 bin Euro arasında değişen maliyete yol açıyor. Fransızlar şu anda 350 saat uçmuş durumda.
Libya’da haberleşme alt yapısının donanım ve yazılım ihtiyacını Çin sağlıyor. İki tane GSM operatörün teknik alt yapısı yine Çin firmaları tarafından kuruluyor.
Büyük inşaat projelerini Libya’da Kore ve Hint firmaları üstleniyor.
Libya’nın demiryolu projeleri ile askeri projeleri Rusya tarafından yürütülüyor.
Hastaneler, otoyollar, üniversiteler, oteller, alış veriş merkezleri, konutlarda Türkiye ile birlikte bazı Avrupa ülkeleri Libya’da faaliyet halinde.
Libya’daki pastadan hemen hiç pay alamayan üç ülke var:
Amerika, Fransa, İngiltere.
Şu tesadüfe bakın ki, Libya’yı bombardımana boğan üç ülke var:
Öyle tatlı ki, Batılı petrol şirketleri ile Libya arasında 49 yıllık anlaşma var. Petrol zaten çoktan garanti altında.
Dolayısıyla, Libya’ya yönelik Batı saldırısını özellikle petrole bağlamak doğru değil. Saldırının çok başka nedenleri var. Saldırıda başı çeken üç ülkenin ortak kaygısı başka:
Kaddafi iktidarını sürdürürse, Libya’dan kaçacak bir kaç milyon mülteci var, onların gözü Fransa, İngiltere ve İtalya’da.
O kadar insanı bu ülkeler ne yapacak? Demek, Kaddafi düşmeli ve herkes yerinde yurdunda kalmalı.
Sarkozy’nin iki ayrı derdi daha var. İlki, Tunus’ta diktatörü son ana kadar destekliyor ve dünyaya rezil oluyor. Hele de, Fransa Dışişleri ile Kültür Bakanlarının Tunus tavrı tam skandal. Sarkozy şimdi dünyaya bunu unutturmaya çabalıyor.
İkincisi de, Fransa’da gelecek yıl Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Sarkozy Libya’yı fırsat biliyor.
GÜNEY AMERİKA HARİÇGönüllüler Koalisyonu ya da Üç Silahşorlar.