Bugünlere, ‘Özel yetkili mahkemeler’le geldik

TAM kırk yıldır baskı rejimi, tam kırk yıldır yargı sistemi üzerinden korku rejimi. 1973’ten bu yana.

Haberin Devamı

1973 kritik bir yıl. 12 Mart darbe dönemi. 12 Mart’ın esip savurduğu ortamda ünlü DGM’ler (Devlet Güvenlik Mahkemeleri) kuruluyor. Günümüzdeki sistemle, özel yetkili ağır ceza mahkemeleri.
DGM’ler örgüt kapsamında işlenen suçlara, anayasal düzene karşı işlenen suçlara, milli savunmaya ve devlet sırlarına karşı işlenen suçlara bakıyor. DGM’lerde bir askeri yargıç var. İşleyişi ve yetkilerindeki demokrasiye aykırı kurallar nedeniyle, DGM kararları Türkiye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden (AİHM) sürekli dönüyor, Türkiye sürekli tazminata mahkum oluyor.
DGM’ler askeri darbe ürünü. 1976’da kaldırılıyor, 1983’te Özal döneminde yeniden kuruluyor.
AKP’NİN ÜRÜNÜ
AKP 2004’te, AB uyum sürecinde büyük demokratik reformlar yapıyor ya, işte DGM’leri de o sırada kaldırıyor. Helal olsun.
Ancak, DGM’ler kalkarken, aynı anda bugünkü özel yetkili mahkemeler kuruluyor. 12 Mart’ın DGM’leri yerine.
Sistemin işleyişi ve mantığında aslında hiç bir değişiklik yok. Tek değişiklik, DGM’lerdeki askeri yargıcın özel yetkili mahkemelerde bulunmayışı. Yoksa soruşturma, kovuşturma, yargılama usulü, mahkemelerin özel yetkileri, baktığı suçlar DGM’ler ile aynı.
DGM’ler demokrasiye ne kadar aykırı ise, AKP eliyle kurulan özel yetkili ağır ceza mahkemeleri de o kadar aykırı.
Yayınlanmamış kitapların imhasından sonu gelmek bilmeyen tutukluluk sürelerine, kimin başına ne geleceğinin bilinmeyişine kadar son üç yılda yaşadığımız uygulamalar, topluma yayılan korku AKP’nin getirdiği bu yargı düzeninin eseri.
Bu mahkemelerin aldığı kararlara AKP’lilerin, “bu yargının işi, biz yargıya karışmayız” demesi çok saçma. O yargı sistemi AKP’nin ürünü.
ÖZTÜRK’ÜN GİRİŞİMİ
Bugün demokrasiye aykırı yaşadığımız ne varsa, AKP sayesinde. AKP kendini aradan sıyırmaya çalışıyor, nafile. DGM’lerin yerine, özel yetkili ağır ceza mahkemelerini kuran o.
Şimdi CHP Mersin milletvekili Ali Rıza Öztürk özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin kaldırılması için yasa önerisi hazırlıyor. Öneri muhtemelen yarın Meclise sunulacak.
Bu öneri son yıllarda Meclise sunulan en demokratik önerilerden biri. Öneri aynı zamanda AKP için demokrasinin ölçüsü.
AKP öneriyi muhtemelen görmezden gelecek, korku rejimini sürdürmek üzere.

Haberin Devamı

Nükleer inat seçim kozu

Haberin Devamı

2001 Haziran. Başbakan Schröder (SPD) bir anlaşma imzalıyor, “nükleer enerji kullanımına son veren” bir anlaşma. Buna göre, en geç 2017’de Almanya’daki bütün nükleer santrallar kapatılıyor.
Anlaşma imzalandığında, muhalefetteki CDU/CSU sözcüleri ve daha sonra Merkel, “iktidara geldiğimizde, biz bu anlaşmayı iptal edeceğiz” diyor.
2010 Eylül ayında verdiği sözü tutuyor ve yeni bir nükleer enerji planı onaylıyor.
Talihsizlik, Japonya’daki depremde nükleer santral faciası yaşanıyor. Almanya deprem bölgesi olmadığı halde, Merkel’in nükleer enerji planına karşı kampanya başlıyor. Halk Almanya’daki 17 nükleer santralın kapatılmasını istiyor.
Tam bu sırada iki eyalette yapılan seçimlerde, nükleer santral kampanyanın odağına oturuyor. Nükleer enerji yanlısı Merkel ve ortağı FDP çok ağır bir yenilgi alıyor. İki partinin başkan ve sözcüleri, “bize seçimi nükleer santral kaybettirdi” itirafında bulunuyor.
Aynı gün Başbakan Erdoğan tam tersine kürek çekmekle meşgul. “Üç nükleer santral yapmaktan” söz ediyor.
Türkiye seçime giderken, muhalefetin kozlarından biri de, AKP’nin nükleer santral inadı.

Haberin Devamı

Suriye ile vize telaşı

SURİYE’deki kara bulutlar Suriye’den sonra en çok bizi ilgilendiriyor. Tunus, Mısır, Libya, Yemen derken, şimdi Suriye sallanmaya başlıyor.
Başkan Beşar Esad, babasından devraldığı baskıcı rejimi sürdürebilmek için her çareye başvuruyor. Suriye 1970’ten bu yana Esad Ailesi tarafından demir yumrukla yönetiliyor. Ve halk artık orada da, demokrasi istiyor.
Sokaklarında her gün insanların öldürüldüğü Suriye’deki gelişmeler Ankara’da anı anına izleniyor. “Siyasi olarak orada ne olur” sorusunun çok ötesinde, ciddi bir soru var:
Türkiye ile Suriye arasında vize kalktı. Ayaklanmanın orada iyice tırmanması halinde, bunun anlamı, binlerce Suriyelinin elini
kolunu sallayarak, Türkiye’ye sığınma ihtimali. O zaman ne olacak?
Vize anlaşmasına göre, 90 gün boyunca onlara kimse karışamayacak, neden geldin, diye soramayacak.
Dışişlerinde şimdi bir telaş var. Vize telaşı.

Yazarın Tüm Yazıları