7 Nisan 2004
<B>‘DEMİRELLER’İN Isparta kalesi neden düştü?’ </B>(4.4.2004)<B> </B>başlıklı yazımız yayınlandıktan iki gün sonra tepkiler aldık. Bunların en önemlisi ve ilginci Dr. Yük. Müh. Şevket Demirel’den geldi. Eldeki seçim sonuçlarına göre DYP, Isparta’da hezimete uğramıştı; Isparta’dan tanıdığımız bir okurumuz da bunun nedenini kendince değerlendirmişti.
Uzun açıklamasında Şevket Demirel’in cevabı özetle şöyle:
‘Isparta’ya gelin, seni Isparta’nın her köşesinde Demireller’in eserleri karşılayacaktır. Biz diktatör değiliz ki, kaleye ihtiyacımız olsun. Kalelerimiz halka mal olan eserlerdir.
Yazınızda bu sefer ağırlık olarak beni hedef almışsınız. Ben halka kapılarını 24 saat açık tutan bir hizmetkarım. Kapıma gelen hiçbir kimseyi hem geri çevirmem, hem boş çevirmem.
Ben ilin insanını parti ayırmadan maddi ve manevi her meselesini çözmeye çalışan kişiyimdir.
Şehirde yüzlerce cami, okul, mezarlık, yol, köprü, çeşme, sağlık ocağı, 10 milyon dolarlık kalp hastanesi, üniversite rektörlük hizmet binası, evi yanan her vatandaşa çimento yardımı, ev yapan her fakirin temeline çimento yardımı, yurt binalarına yardım ve teşvikler, İTÜ’ye talebe yurdu, köyümde okul, fırın, park, müze, cami gibi eserler yapan, bunları il içinde pek çok yerde yapan veya teşvik eden Türkiye’de 40 senedir ilinde vergi birincisi olan, her türlü sosyal hareketi destekleyen kim diye sorun. Bunun altından ben çıkarım.
REKLAMI AYIP SAYARIZ
Dostunuza (adresini vermeyen) bunu gönderiniz. Ona da yardımcı olmuşumdur. Ama az almıştır veya geç almıştır.
Bu dostunuzun mektubu veya telefonu ile topluma hizmet eden insanları karalamakla siz ülkenin nesine hizmet ediyorsunuz? Biz yaptıklarımızı satma veya reklam yapma gibi bir yolu ayıp sayarız. Onun için siz bizi tanımamışsınızdır.
Seçimlere gelince; evet İslamköy’de AKP kazanmıştır. Belediye kurulalı (1954) elli yıldır burada hep sağ partiler (DP, AP, DYP) belediyede görev almışlardır. Bir beldeye 50 senelik hizmetkarlık yetmez mi? Biraz da bu uzun süreçten bıkan kişilere (hiçbir baskı yapmadan, yaptırmadan) vazifeyi devretmek demokratik değil midir? Başka türlü nasıl demokrasiyi yaşatacağız? Ülkede rey farkına bakmadan İslamköy’ün yüz fakir ihtiyarına benim vakfımdan her ay ödemeler yapılır. Köyün hastası, eğitimi, düğün finansmanı gerektiğinde bendendir. Böyle bir ortamda ben ‘oylarınızı DYP’ye verin’ desem, ‘yeğenime verin’ desem herhalde almam kolaylaşırdı. Böyle bir laf etmiş miyim, dostunuza sorun.
Rey istemek onursuzluktur, dilenciliktir. Bu benim 40 senedir politika hayatımda prensiplerimden biridir.
Ülke ortamı seçmende hangi kanaati doğurmuşsa, o sana gelir sarılır, o zaman evet veya hayır dersin.
ISPARTA SEÇİMLERİ
Isparta belediye seçimlerine gelince... 1980 ihtilalinden sonra ilk belediye reisi ANAP’tandır. Halbuki siz bunu atlayıp ilk kez başka bir parti kazanmış diyorsunuz. DYP adaylarının hepsinin (3 aday) müracaatını almış, genel merkeze arzetmiştir. Tercih (Mustafa) Çobaner’e olmuştur. Çobaner ilgisini Isparta’dan kesmemiş, Yusuf Uysal’dan sonra 2. milletvekilidir. DYP örgütü Çobaner’in adaylığına değil, il başkanlığından ayrılışına karşı çıkmıştır.
(Mehmet) Aybatılı’nın AKP’yi desteklemesi, eski siyasi rakibi Yusuf Ziya Günaydın’ı kazandırmamak içindir. Bundan dolayı da Aybatılı’nın DYP’den ihracı diye bir konu ve sebep yoktur.
Mücadelenin hür şartlar içinde geçmesine mani olmak da demokrasi dışı bir tutumdur. DYP bu seçimlere toparlanmak için çıkmıştır ve bunda muvaffak olmuştur. 15 senelik parti içindeki bölünmeler oyların AKP ve MHP’nin desteklenmesine sebep olmuştur.
Bunda Şevket Demirel, Murat Demirel tepkisi aramak, damadım İlhan Kesici’nin DYP Genel Başkanı olmamasının altında bunları aramak yanlıştır.
Ben iki dönemde de aday değilim ki niçin bir olumsuz faktör olayım.
Şevket Demirel’i sevmeyen kişinin üç vasfı vardır: 1-Cahildir (beni tanımaz, görmez), 2-Servet düşmanıdır (bu maalesef yurtta ağırlık taşıyor), 3-Hastadır.
Biz Mesih uşağı değil, demokrasi ve kalkınmanın uşağı olduk Isparta’da; gel, gör.’
Türkiye’nin güvenliği Kıbrıs’tan başlar
İÜ Stratejik Araştırmalar Merkezi Ulusal Birlik Konseyi, Annan Planı’nın ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin uygulamadaki ilk adımı olduğuna dikkat çekerek, ABD’nin bu planla Doğu Akdeniz’e üslenme niyetini ortaya koyduğu belirtiyor: ‘Türkiye’nin güvenliği Kıbrıs’tan başlar. Annan Planı’nın kabul edilmesi, referanduma götürülmesi sadece Kıbrıs Türk’üne değil, Türkiye’nin de bağımsızlığına ve güvenliğine indirilmiş bir darbedir.’
TÜRKİYE’de de Annan Planı için referandum yapılmalı. Bu kadar şehit, bu kadar maddi ve manevi kayıp, sadece hükümet ve Kıbrıs halkını söz sahibi yapmaz. Bizim de birey olarak hakkımız var; bizim adımıza karar verilemez.
Şenay ÜNLÜ
TOPRAK verilmez gerektiğinde alınır. ANNAN Planı ile verilen tavizlerle AB’ye hayır, egemenliğimizi ve üniter yapımızı kabul ederlerse AB’ye evet diyeceğimiz anlatılmalıdır.
Metin YÜKSEL
Öğretim üyelerinin ek ücretleri ödenmiyor
ÖĞRETİM üyelerinin maaşlarına katkı yapan ek ücretler bazı üniversitelerimizde 4 aydır ödenmiyor. Öğretim üyelerinin bu konudaki yasal talepleri, üniversitelerin Bütçe Daire Başkanlıkları’nca geri çevriliyor.
Devlet bütçesi ile hiçbir ilişkisi olmayan, sadece öğrencilerin yatırdıkları ücretlerle oluşturulan 2. öğretim ödeneğinden bile ödeme yapılamıyor. Bunun nedeni sorulduğunda da ‘Maliye Bakanlığı’nın izni olmadığı’ yanıtı veriliyor.
Bütün bunlar doğruysa, Maliye Bakanı’nın bir açıklaması olur mu?
BİR grup öğretim üyesi İSTANBUL
GÜNÜN SÖZÜ
‘Mazide, memleketine bütün gücüyle hizmet etmiş olanlara karşı minnet hissi beslemeyenlerin istikbale ümitle bakmaya hakkı yoktur.’
(Mustafa Kemal Atatürk)
Yazının Devamını Oku 6 Nisan 2004
‘<B>BEN Biga</B>’nın <B>Gümüşçay </B>Beldesi Belediye Başkan adayı olan <B>Levent Karasioğlu’</B>yum. Beldemin, 1984-99 dönemi belediye başkanıydım. 1999’da seçimi DYP adayı Tamer Ergün’e karşı kaybettim. Bu arada Başbakanlık Basın Yayın’da görev aldım. 28 Mart için yeniden aday oldum. Beldemizde 1864 seçmen vardı, 1602 oy kullanıldı. DYP adayı 465, ben 422 oy aldık, diğerleri de sırasıyla CHP, AKP ve MHP arasında dağıldı. Yani seçimi 43 oyla kaybettim, ama nasıl? Bunu anlatmak istiyorum. Karşımdaki belediye başkanı, Gümüşçay’da oturmayan 216 kişiyi beldede oturuyormuş gibi gösterterek oy kullandırdı. Seçmen kütüklerine de bir yolla kaydedilmiş. Durumu geç fark ettik, 5 Ocak’ta listeler kesinleşti. Bursa, Çan, Bandırma, Çanakkale ve İstanbul’dan getirilen ‘taşıma’lardan 100’ü oy kullandı. Bunların Cumhuriyet Mahallesi muhtarı Tarık Dağ tarafından organize edildiği söylendi. Daha önce Biga Kaymakamlığı’na suç duyurusunda bulunduk, ne yazık ki bir sonuç alınamadı. Seçim günü insanlar tehdit edildi; zorla kameralı telefonla oy kullanma yeri açık bırakılarak fotoğraflar çekildi. Gümüşçay Jandarma Komutanlığı, DYP’li adaya yakın durdu; öteki adayları sandıklara sokmadı. Hatta jandarmanın ‘robocop’ giysisi ile elinde cop bulunan DYP’li başkanın oğlunun sandık başında dolaştığını tespit ettik. Biz ise sandık başlarına sokulmadık; bazı gruplar bana ve oğluma küfürler ettiler. Hiçbirine tepki göstermedik. Afişlerimiz yırtıldı, jandarma müdahale etmedi.
Seçimden sonra taşıma oy kullanıldığını ilçe ve il seçim kurullarına bildirdik, ancak reddedildi. İl seçim kurullarının kararları genellikle onaylandığı için YSK’ya gitmedik. Jandarmanın tavrını da yetkililere bildirdik, bir şey olmadı. Bu arada seçimlerde satın alınan oyları ise ispat etmem mümkün değil. Hukuktan sonuç alamayınca ben de bugün (dün) Başbakanlık Halkla İlişkiler Dairesi Başkanlığı’ndaki işime dönmek için dilekçeyi vermek üzere Ankara’ya gidiyorum.’
ŞİKÁYETLER SONUÇSUZ
Bu seçimlerde yaşanan bir küçük bir olay.
Buna benzer yüzlerce örnek var; kıl payı taşıma oylarla seçimi kazanan başkanlar mazbatalarını alıp çoktan göreve başladılar bile. Ancak seçmen kütüklerinde yapılan yanlışlar ve YSK içtihadının farklı uygulanması gibi birçok şikáyet sonuçsuz kalmış durumda. Çünkü, YSK kararlarına itiraz edilemiyor.
Anayasa’da seçimlerin yargının yönetim ve denetiminde olduğu yazılıyor. Bu nedenle, YSK üyeleri Yargıtay ve Danıştay’dan seçiliyor; hiçbiri memur değil; tecrübeli hákimler...
Biz bu şikáyet tablosunu aktarıyoruz. Bunların yanıtlarını vermek de, YSK’nın yeni başkanı Sayın Cengiz Erdoğan’a düşüyor.
Anayasa ne diyor?
ANAYASA’nın 79. maddesinde seçimlerin ‘Genel yönetim ve denetimi’ başlığında şöyle deniyor:
‘Seçimlerin başlamasından bitimine kadar seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma, yaptırma ve seçim sürecince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları şikáyet ve itirazları inceleme ve kesin karara bağlama yetkisi Yüksek Seçim Kurulu’nundur. YSK’nın kararları aleyhine başka hiçbir merciye başvurulamaz.’
Koca çınar çöküyor
DYP’ye sorarsanız büyük başarı kazanılmış. Bunlar DYP’yi başka partilerle karıştırıyorlar. DYP % 9.9’la sevinemez. Ülke çapında bir il, 85 ilçe ve muhtarlık düzeyinde 298 belde belediye başkanlığı ile kimsenin ağzı kulaklarına varamaz. Genel Merkez’e ve İstanbul İl Başkanlığı’na durumun böyle olmadığını belirtip ya istifa edin ya da kendimizi savunun dedim, daha cevap alamadım. Koca çınar DYP çöküyor; arkadaşların haberi yok.
Şaban YİĞİT-DYP 7. Kongre Genel Başkan adayı-BAĞCILAR
Türkiye ve Yunanistan’da da referandum yapılmalıdır
ANNAN planı tamamen bir Bizans entrikasıdır. Planın Kıbrıs’ta uygulaması Kıbrıs Türklerinin Kıbrıs’ta sonu olacağını anlamak için alim olmaya gerek yoktur. Bu plan uygulanmaya konsun huzur içinde yaşayan Kıbrıs adasının ne hallere geleceğini hep birlikte göreceğiz.
Tanju MÜEZZİNOĞLU
1950’li yılların arşivini izleyin, Dr. Fazıl Küçük, Rauf Denktaş ve diğer mücahitlerle birlikte ne kadar güçlü bir mücadele verildiğini, TV olmadığı devirde nasıl bir kamoyu oluşturulduğunu, ‘Kıbrıs Türktür Türk kalacaktır’ sloganı ile milli duyguların nasıl şahlandığını anımsayın. Tarihi, milli görevi cesaretle üstlenilmelidir.
Nejdet GÜRBÜZ
YUNANİSTAN ve Kıbrıs Rum yönetiminin Kıbrıs’ta %1 bir kayba dahi tahammülleri yoktur. Buna rağmen, Türkiye’de %1’lik kazanca bayram edenlere şaşıyorum.
Şükrü TANİDOĞAN-E.Albay
KKTC’de 24 nisan referandumu izolasyon, ambargo, kuşatma ve abluka altında yapılamaz. Yapılırsa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre ‘serbest seçim yapma hakkının ihlali’dir. Ayrıca Türkiye ve Yunanistan’da da referandum gerekli değil midir?
Nurettin KAPTAN
Biliyor musunuz?
TEKİRDAĞ’ın Belediye Başkanlığı’nı kazanan ve kendisi ‘liberal’ olarak gösterilen AKP’li Ahmet Aygün’ün kendisini ‘milli görüşçü’ olarak tanıttığını; AKP’nin kampanyasında kenar mahallelere gıda yardımı, kömür ve altın dağıtıldığını; bu arada bir aday adayından para alınmasının hálá dillerden düşmediğini...
BAKIRKÖY Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen’in, Florya’daki müteahhitlere çivi çakılmaması için 15 gün süre verdiğini, bunun sonucunda kaçak olanları müteahhitlere yıktıracağını açıkladığını; bu arada konuyla ilgili olarak Başbakan Erdoğan’la bir görüşme yapacağını...
EMİNÖNÜ Belediye Başkanlığı’nı SP’li Lütfi Kibiroğlu’ndan devralan AKP’li Nevzat Er’in ‘Eminönü’nün harap edildiğini’ söylemesi üzerine şimdi kendisinden bu tahribatı kimlerin yaptığının açıklanmasının istendiğini...
MİMARLAR Odası İstanbul Büyükkent Şube Başkanı Eyüp Muhçu, seçim sonuçlarını kaçak yapıların belirlediğini söylediğini...
Biliyor musunuz?
Mesaj panosu
BÜYÜKADA’da geçen yıl kese kurdu felaketi yaşandı, Orman idaresi 60 milyon liralık ek bütçe bulamadığı için mücadele yarım kaldı. Makilik alanlarda başlayan yasadışı kesimler seçim heyecanı sırasında fırsat bilinerek yetişkin ağaçlara kadar uzandı. Rum Yetim Okulu ile Aşıklar yolu arasında kalan bölgede sağlıklı ağaçlar da kesildi. Yoksa bu ağaçlar faytoncular için mi kurban ediliyor?
S.Y.-İSTANBUL
HALKBANK bünyesindeki personel vakfı tasfiye edildi. Şu anda ödenen 250 trilyon liralık nakit ödemelerinden mağdur olan, biz Halkbank emeklilerinin (1000-1500 kişi) vicdana ve insafa sığmayan büyük haksızlığına kim çare bulacak?
Sevgi OTMAN-İSTANBUL
DÜZCE’nin Konuralp kasabasındanım. Her gittiğimde değişen, gelişen çehresini görmekle mutlu oluyorum. Bu gelişmeyi sınırsız özverisi ile sağlayan ve yeniden belediye başkanlığına seçilen Sayın İbrahim Aykut’a çok teşekkür ediyorum. Takdir edilen başarının, başarı getireceğine inanıyorum.
Gülay ÖZGÜR-Yenimahalle-ANKARA
Yazının Devamını Oku 4 Nisan 2004
‘<B>YALÇIN </B>Bey, Isparta’daki seçimler konusu neden değerlendirilmiyor? Türk siyasal hayatı için Isparta’da ilginç göstergeler çıktı’ dedi. Gerçekten, kamuoyu Süleyman Demirel’in Isparta’sını, özellikle de İslamköy’ünü unutmuş artık. Sonuçlar üzerinde pek dikkatli değerlendirme yapılmadı. Ama çarpıcı olanı AKP’nin İslamköy’de, DYP’ye 300 oy fark atması...
Dostumuzdan önce İslamköy’deki sonuçları dinliyoruz:
‘İslamköy’ün DYP’li belediye başkanı Mehmet Tuna 8 ay önce vefat edince, yerine meclis üyesi Aziz Ünlü vekil başkan olmuştu. Aziz Ünlü, Demirel’in büyük ablasının oğludur. Şevket Demirel kendisine yeniden aday ol, dedi. Ancak halkın sevdiği bir kişi olarak biliniyor. AKP’nin gösterdiği Lokman Gökmen’nin seçimi 300 oy farkıyla alması, DYP adayının pek tutulmadığını ortaya koydu. Seçimden sonra Aziz Ünlü, dayısına ‘kazanamayacağım ortadayken beni neden aday gösterdiniz’ diye sitem etmiş. Yani Isparta’da Demirel faktörü bitti,artık bir dönem kapandı denilebilir.’
ŞEVKET DEMİREL’DEN AĞAR’A TELEFON
Isparta merkezde de AP ve DYP dışında ilk kez başka bir parti kazanmış oluyor? Bu nasıl oldu?
Ispartalılar, özellikle Şevket Demirel’in etkisinden ve gücünden bıktı. 30 yıldan fazla Ticaret Odası Başkanlığı’nda bulunan Demirel’in halkla yakın ilişkisi yoktu; bir iş için kapısını çalanı 3-4 saat kapısında bekletir; dar bir ‘yağcı’ ekip ile ile konuşurdu. Bu seçimde Mehmet Ağar’a telefon ederek; Mustafa Çobaner’in (%5.9) Isparta adayı olmasını istedi. Tabii Isparta’yı tanımayan Ağar, Demirel’i kırmadı. 1991-95 arasında milletvekili olan Süleyman Demirel’in cumhurbaşkanlığında da danışmanı olarak görev yapmıştı. Ankara’da oturan bu adaya DYP örgütü karşı çıktı. AKP ise yerli 9 adayına karşı 40 yıl önce Isparta’dan ayrılmış, Tayyip Erdoğan’a yakın olduğu bildirilen ve Albayraklar’da üst düzey görev yapan Hasan Balaman’ı aday gösterdi. Bu adaya karşı da partide tepki doğdu. MHP’li Belediye Başkanı Yusuf Ziya Günaydın da adaydı (34.4). Ancak son iki günde ne olduysa oldu; AKP adayı % 49.6 oy oranıyla başkan seçildi. Bu iki günün nasıl geliştiği, gecelerinde ne olduğu araştırılması lazım. Ancak DYP’nin silinmesinin nedenleri var; ilk Ispartalı iktidar avantajını kullanmak ve Şevket Demirel’e tepkisini göstermek ve oğlu Murat Demirel’in Egebank olayı... Bir de 1994-99 döneminin belediye başkanı, DYP’li Mehmet Aybatılı’nın televizyonunu AKP’ye açması... Son yıllardaki zenginliği dikkati çeken Aybatılı’nın, AKP’ye desteği nedeniyle bugün DYP’den ihracı söz konusu... Bu arada belirteyim; Süleyman Demirel’in Isparta’ya hizmetlerini unutmayın; havaalanı ve 43 bin öğrencinin okuduğu üniversite gibi... Ama Şevket Demirel faktörü olumsuz... Belki de damadı İlhan Kesici’nin DYP’ye genel başkan olamamasının ardında bunlar yatıyor.
ERKAN MUMCU’NUN DARBESİ
Erkan Mumcu’yu, kolundan tutup Mesut Yılmaz’a götüren, milletvekili ve bakan olmasını sağlayan Yalvaç Belediye Başkanı, ANAP’lı Tekin Bayram neden kaybetti?
Dördüncü kez başkanlığına, Erkan Mumcu’nun darbesi büyük oldu. Bayram, aynı zamanda akrabası Mumcu’yla bugün konuşmuyor. Mumcu, üç ay kadar önce 500’e yakın Yalvaçlı genci bakanlığının Antalya, Denizli, Konya, Isparta’daki turizm ve kültür müdürlüklerine ‘geçici’ kadro ile olarak işe aldı.
Yalvaç’ta AKP adayı kim?
Aslen Yalvaçlı olan ancak İstanbul’da müteahhitlik yaptığını öğrendimiz mühendis Yalçın Bulgurcu; % 54’le kazandı.
AKP’nin aldığı belediyeler.
Isparta’nın 13 ilçesi var; DYP Eğirdir ve Şarkikaraağaç’ı; MHP Keçiborlu ve Senirkent’i aldı, bunun dışındakileri AKP kazandı.
YSK ve içtihat
YÜKSEK Seçim Kurulu’nun (YSK) bazı kararları tartışma yaratıyor. Emekli bir yargıç okurumuz şunları söylüyor:
‘Örneğin bazı yerlerde ismi yanlış olarak seçmen listesinde yer alan adayın tespit edilmesi halinde bir yerde seçim iptal edilirken, bir başka yerde ise itiraz dikkate alınmıyor.
Ayrıca, oyları eşit çıkan adaylar için kuraya başvuruluyor.
Ancak 1984 yılında Ağrı’da ANAP ve MDP adaylarının oyları eşit çıkınca ilçe seçim kurulu seçimin yenilenmesine karar vermişti.
YSK, karar verirken içtihatlarına hiç bakmıyor mu?’
Hıristiyan başkan
TELEVİZYONLARDA yayınlanan haberlerde İskenderun’un Arsuz İlçesi’nde Belediye Başkanı seçilen Fuat Süme’nin Türkiye’nin ilk Hıristiyan belediye başkanı olduğu söyleniyor. Oysa bu tip haber yapılırken araştırma yapılması gerekir diye düşünüyorum. Çünkü babam Şükrü Tutuş, 1970-1994 yılları arasında vefat edene kadar 3 dönem Şırnak’ın İdil İlçesi’nde belediye başkanlığı yapmış Hıristiyan bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıydı.
Kenedi TUTUŞ İSTANBUL
Yetim maaşı
SAYIN milletvekilleri, babası ölmüş, evlenmemiş kız çocuklarının babalarından aldıkları 250-300 milyon civarındaki yetim maaşlarının kesilmesi için çalışıyorlar.
Ben ayda 300 milyon maaş alan SSK emeklisiyim. Emekli Sandığı’ndan aldığım yetim maaşı ile hayatta kalmaya çalışıyorum. Bu maaşların kesilmesi halinde yetim kız çocukları açlığa, sefalete, karanlığa sürüklenecektir. Lütfen, bu konudaki karar yeniden gözden geçirilmelidir.
Y.TURNA
Mesaj panosu
ŞUBAT’taki öğretmen atamasından sonra MEB’e gidip ‘atanıp da göreve başlamayanların yerine ek atamanın’ yapılıp yapılmayacağını sorduk. Atamaların kanuni bir süreç olduğunu, daha önce de ek atamaların yapıldığını ve bundan sonra da yapılacağını söylediler. Şimdi ise Personel Genel Müdürlüğü’ne ek yerleştirme ne zaman yapılacak diye sorduğumda, ‘Bu konuda tek yetkili sayın bakanımızdır. O isterse yapılır’ cevabı veriliyor. Sayın Bakanımız atamaların yapılmasını ne zaman isteyecek merakla bekliyorum.
Ebru EBRULİ
Yazının Devamını Oku 3 Nisan 2004
<B>TÜRKİYE </B>Kasaplar, Besiciler Et ve Et Ürünleri Esnaf ve Sanatkárlar Konfederasyonu Genel Başkanı <B>Fazlı Yalçındağ, </B>ete birtakım kimyasal maddelerle su katılarak şişirilme olayının insanları kandırmaya ve etin kalitesini düşürmeye yönelik olduğu yolunda Veteriner Fakültesi öğretim üyesi Prof. <B>Bülent Nazlı«</B>nın görüşlerine aynen katıldıklarını belirterek ''Haksız kazançtan başka düşüncesi olmayan bu firmaların açıklanmasını bekliyoruz’’ dedi. Yalçındağ diyor ki:
''Türk Gıda Kodeksi, taze et, hazırlanmış et, hazırlanmış et karışımları tebliği kapsamında bir üretim yapabilmek için imalatta kullanılan teknik ve maddelere ait bilgilerin yer aldığı «üretim izin belgesi« almak ve buna göre üretim yapmak zorunludur. Bu imalatın denetimi de, üretim izin belgesi veren Tarım ve Köyişleri Bakanlığı«nca yapılır.
Sokaktaki vatandaşa «sucuk, salam, sosis neden yapılır?« diye sorulduğunda cevabı «etten yapılır« olacaktır. Ancak görünen o ki, bu kodeksteki «et karışımları« ifadesinden çıkarılacak anlam; bu üretimlerde kullanılan maddeler arasında etin azınlıkta olmasıdır.
Ete su karıştırılması raf ömrünün uzatılması, nitrojen gazı ile diri ve pembe görünüm kazandırılması, stok maliyetlerinden tasarruf amacı ile glikoz katılarak ürün mayalanma süresinin azaltılması bugün olan bir hadise değildir. Beyaz et sektörü bu teknolojiyi öteden beri kullanmaktadır.
Yazılarınızda belirttiğiniz E 252-E 331 maddeleri koruyucu kuru glikoz, fermantasyonu hızlandırıcı maddelerdir. Aldığımız bilgiler doğrultusunda Dünya Sağlık Örgütü«nün öngördüğü teknoloji ve miktarlarda kullanılırsa insan sağlığına zararı yoktur. Bu tür ürünler piyasalarda etiket bilgileri ve fiyatları ile hemen dikkati çeker.
Halkımızın doğal yollardan yapılan ürünleri tercih etmelerini tavsiye eder, bu şekilde üretim yapan firmaları da yürekten kutlarız.’’
Bu konudaki görüşleri aktarmaya devam edeceğiz.
Kemal Derviş’e hodri meydan
CHP İstanbul İl Başkanı Şinasi Öktem, Kemal Derviş’in geçen salı günü MYK’da İstanbul’da bazı örgüt başkan ve yöneticilerini ‘rantçı ve çıkarcı’ davranış sergilediklerini söylemesini tepkiyle karşıladı. Dün bu konuda bir açıklama yapan Öktem, Derviş’in örgütün bir parçası olmaktan uzak durduğunu, kendisini bir-iki yer dışında seçim çalışmalarında görmediklerini belirterek, ‘Örgütümüze yönelik iddialarınız bir trajediyi ortaya koyuyor. Bu trajedi sizin trajediniz. Türkiye’ye geldiğiniz günden bu yana sergilemekte olduğunuz trajedinin son sahnelerinden biridir. Kuşkusuz henüz final sahnesine gelmediniz. Anlaşılan yeni ve sürpriz bir finali beklemeliyiz sizden. Çirkin karalamanızı, suskunluk ve anlayışla karşılayamayız. Hodri meydan!’ dedi.
CHP tartışılıyor
CHP’nin aday seçicileri Önder Sav, Eşref Erdem ve Mehmet Sevigen acaba neyin hesabını yapıyorlar? Sanırım kendi iç kadrolarının hesabını yapıyorlar.
Benim gibi ailesi kuruluşundan bugüne dek CHP’li ve benzeri olanların oylarını hiçe sayarak seçimde alacakları sonuçla sosyal demokrasiye, sosyal demokratlara ve CHP’ye böyle bir kötülüğü yapabilme güç ve cesareti nereden alıyorlar acaba?
Kendilerine seçimden sonra kalem ve defterlerini alıp sessizce gitmelerini öneririm, aksi halde bizler gibi hiçbir beklentisi olmadan sosyal demokrasiye ve CHP’ye uğraşı veren ve vermeye devam edenlerin, onlara kalem ve defterlerini alıp gitmelerinin yolunu göstereceğinden kimsenin kuşkusu olmasın.
Dr. Hasan DOĞAN-Avukat-ANKARA
BEDRİ Baykam, Baykal’a çağrıda bulunarak ‘Avrupa’nın her demokratik ülkesinde gördüğümüz ‘makam boşaltma, taze nefes sağlama’ yöntemlerini gözden geçirin’ diyor.
Av. Yahya ŞİMŞEK (20.dönem Bursa milletvekili), Baykal’a yazdığı mektupta özetle şöyle diyor: ‘Sade yurttaş Deniz Baykal, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’dan daha çok saygı görecektir. CHP bu özveriyi göstermenizi gerektirecek kadar büyük ve ülkemize her zamankinden daha gerekli bir partidir.’
Kumbul’a teşekkür
SEVİLSİN sevilmesin, çalışmış olsun çalışmamış olsun beni ilgilendirmiyor ama en büyük ekonomik girdisi turizm olan şehrimizin geleceği açısından (Sahil bandını kapsayan diğer bölgeler de dahil olmak üzere) Biyolojik Arıtma Sistemi kurulmasında inat eden ve önceki belediye başkanı döneminde hazırlanan projeyi tadil ettirip arıtmayı hayata geçiren Sayın Bekir Kumbul«a, Antalya«da yaşayan tüm insanların gelecekte benim gibi teşekkür edeceklerine inanıyorum.
Raşid EKMEKÇİ ANTALYA
Biliyor musunuz?
EMİNE Erdoğan’ın seçimden bir gün önce bizzat giderek destek verdiği Esenyurt beldesine belediye başkanı seçilen AKP’li Necmi Kadıoğlu’nun kendisini kutlamaya gelenler arasında bir çarşaflı kadının yeraldığı fotografın e-maillerde dolaştığını; bu arada DYP adayının Atila Taymur olan adının Atilla Teymur olarak ilçe seçim kurulunca yanlış yazılması üzerine DYP İstanbul İl Başkanı Ertan Uygun’un, seçimin iptali için bu kez YSK’ya başvurduğunu; bu arada DYP adayının ortadan kaybolduğunu... SHP Eminönü Belediye Başkan adayı Kiraz Bıçakcı’nın, seçimin demokratik bir ortamda gerçekleşmediğini, mükekker ve sahte oy kullanıldığını belirterek, ‘Konuyu AİHM’ye götüreceğim’ dediğini.. Sakarya Karapürçek’te yapılan itirazlara karşın GP adayı Mehmet Çoruhlu’nun, AKP’li eski belediye başkanı Orhan Yıldırım’a karşı seçimi kazandığını.... DYP Antalya Belediye Başkan adayı Hasan Subaşı’nın, yerel seçimlerde halkın seçiminin yerel hizmetlerden ziyade aş ve iş vaadine yönelme şeklinde olduğunu söylediğini... Yaşar Kemal’in doğduğu Osmaniye’ye bağlı Hemite Köyü muhtarlığına seçilen Döndü Gürbüz’ün Yaşar Kemal’in kitapları gibi köylerini de dünyaya tanıtmak istediklerini... Kütahya’nın Börekçiler Mahallesi’ne muhtar olarak seçilen ancak okumasına karşın yazı yazmayı bilmediği ortaya çıkan Ahmet Arı’nın muhtarlığının iptal edilerek yerine 2. sıradaki adaya mazbatanın verildiğini...
Biliyor musunuz?
Mesaj panosu
‘KİM 500 Milyar İster’ yarışmasında ‘Avustralya ve Kanada’da ortak isimli şehir aşağıdakilerden hangisidir?’ sorusuna bayan yarışmacı Melbourne seçeneğini cevapladı. Bunun üzerine sorunun doğru cevabının Sydney olduğu, Melbourne seçeneğinin yanlış olduğu belirtildi. Oysa ki Melbourne seçeneği doğru olup, Melbourne şehri hem Avustralya’da, hem Kanada’da bulunmaktadır. Bu nedenle yarışmacının hakkını aramasını diliyorum.
Sezgi Seher EZGİ sezgiezgi@hotmail com.
TÜRK Dünyası Araştırmalar Vakfı’nın Süleymaniye Kültür Merkezinde bugün 14.00’de Prof. Ümit Özdağ Ortadoğu ve Avrasya konusunda konuşacak.
GÜNÜN SÖZÜ
‘Politikacılar gelecek seçimi düşünürler, devlet adamları ise gelecek kuşağı..’
(James F.Freeman)
Yazının Devamını Oku 2 Nisan 2004
<B>TESYEV’</B>in, Vakıflar’ın İstanbul müfettişlerinden <B>Yahya Kabze’</B>nin denetimi sonucu vergi muafiyetinden yararlanma konusunda olumsuz görüş bildirmesi üzerine Vakıf Başkanı <B>Yavuz Kocaömer </B>tarafından kapatılacağını aktaran <B>‘Bakan Şahin’e engelli sorular’ </B>yazımız yankı uyandırdı. Birçok okurumuz bu konuda tepki gösterirken, ‘üstelik bir kurum teşekkür ederken, olumsuz görüş bildiren kurumun görüşü baz alınarak Maliye Bakanlığı’nın başvuruyu reddetmesini anlamadıklarını söylüyorlar. TESYEV’in programına katıldıklarını bildirenlerden Semra Hoşgör, ‘Yavuz Kocaömer’in o vakfa ve engellilere yaptığı hizmetleri gören biri olarak kendisine böyle bir cezayı neden verildiğini anlamak istiyorum. Türkiye’de dürüstlüğün cezası bu mu?’ diye soruyor.
Bu tepkilerle birlikte Başbakan Yardımcısı M. Ali Şahin’in basın müşaviri Murat Kul aradı, ‘Sayın Bakanımız, MGK toplantısına girmeden konuyla hemen ilgilendi; Yavuz Kocaömer’i aramamı söyledi. Zaten Bakanımız engellilerin sorununu yakından biliyor ve Yavuz Bey’in çalışmalarını teşvik ediyor. Kendisine, ‘bu yıl içinde şekil şartları yerine getirilirse, vergi imtiyazı konusunda bize düşen görev neyse halledeceğiz’ sözünü ilettim. Yavuz Bey’in bir alınganlığa gerek olmadığını ve önümüzdeki günlerde kendisiyle bir araya geleceğini, köşenizden duyurmanızı rica etti’ dedi.
Diyanet açıkladı: Kin ve nefret yok
‘DİYANET İşleri Başkanlığı«nda neler oluyor?’’ (29.2.2004) başlıklı yazıda, eski başkan M.Nuri Yılmaz«ın atadığı başkan yardımcıları ile bütün daire başkanlarının görevden alınarak yerlerine «milli görüş« kökeninden ve anlayışından olanların atandığını yazmıştık. Bazı isimleri de gündeme getirmiştik. Diyanet«ten gelen yanıt özetle şöyle:
''2 daire başkan yardımcısı ve 6 daire başkanı, 2001 ve 2002«de yapılan yurtdışı Din Hizmetleri Müşavirliği ve Ataşe sınavlarına katılarak başarılı olmuşlar ve istekleri üzerine yurtdışı görevlerine atanmışlardır. Bu arada bir daire başkanı vefat etmiş ve 1 daire başkanı da kendi isteğiyle emekliye ayrılmıştır. Atamalar yönetmelikteki şartları taşıyanlar arasından usulune uygun yapılmıştır. 38. maddeye göre görevlendirilen üniversite öğretim üyeleri ise her biri kendi sahasındaki çalışmalarıyla ün yapmış sözü edilen kalıplar içerisinde değerlendirilemeyecek kişilerdir. Başmüfettiş Vasfi Yüce önce hakkında yapılan soruşturma sonucu Karaman vaizliğine atanmış, daha sonra atama işlemi iptale edilmiş ve başmüfettişlik görevine yeniden dönmüştür. Bakırköy İlçe Müftüsü Zakir Uzun, hakkında yürütülen soruşturma sonucu Çorlu Müftülüğü«ne tayin edilmiştir. Daha önce teşkilatta murakıplık görevi yapan Rasim Şekercioğlu, Vakıflar«da araştırmacı olarak görev yaparken yeniden murakıplığa atanmıştır. Sultanahmet Camii imam-hatibi Osman Nuri Bedir«in nakli Çatalca«nın İzzettin köyü cami imam-hatipliğine, hakkında yürütülen soruşturma sonucu yapılmıştır.
Başkanlığımızda maksatlı soruşturma, kin ve nefrete dayalı personel tayini yapılması söz konusu olmadığı gibi bütün hizmet ve faaliyetler de mevzuata uygun olarak gerçekleştirilmektedir.’’
Rasim Şekercioğlu da, aynı konudaki açıklamasında hakkındaki yolsuzluk iddiasının hilafı hakikat olduğunu, görevine son verilmediğini, 2003’te M. Nuri Yılmaz’ın vekili Rıdvan Çakır zamanında yine kendi isteğiyle, zaten kazanılmış olan denetçilik görevine geri döndüğünü bildirdi.
CHP yeniden
SEÇİM sonuçlarını bir uzman’la tartışıyoruz:
Baykal, 28 Mart’ta % 18 oy aldık diyor, başarı sayılmaz mı?
Doğrudur ama kazın ayağı öyle değildir. Lütfen 1995, 1999 ve 2002 oylarına bir bakın. Kendi liderliğinde, milletvekili seçimlerinde CHP daha az oy alırken, belediye başkanlığı ve il genel meclisi seçimlerinde neden daha yüksek oranda oy çıkıyor? Baykal böyle bir bir hesap da yaparsa vahameti anlayabilir. İlk aday tespitini yaptığı Antalya’da büyükşehir kaybedilirken, 102 belediyeden ancak 3 ilçe (o da küçük ilçeler; Gazipaşa, Akseri ve Konyaaltı) ile 15 belde alınabildi. DYP bile 19 belediye kazandı. Antalya’da aday gösterilmeyen belediye başkanı Bekir Kumbul’un bile oyu daha fazlaydı. Çankaya’da AKP oyunu % 70 artırdı; İzmir’deki oranlara bir bakın. Adana’da 3 belde kazanmak CHP için ayıptır. Bu ‘tıkanıklığı’ bilen adaylar Baykallı afişleri hiç kullanmadılar. Nedense bunu Baykal biliyor ama direniyor.
Neden tepki gösteriliyor Baykal’a?
Yakın arkadaşı Erol Çevikçe, herkesin kabul ettiği gibi Baykal’ın karakteri, becerileri ve dürüstlüğünü övüyor ancak ‘gereğini yapmalı’ diyor. Gerçekten en az Demirel ve Özal kadar Türkiye’yi ve coğrafyasını bilir. Ancak bir şey var; kamuoyu ile ‘kimyası’ tutmuyor; imajı belirleyici olamıyor. Baykal hakkında bu ulusal bir kabul halini aldı. Sorarım, Baykal seçim kampanyası sırasında başta İstanbul olmak üzere örgütle kaç kez konuştu? CHP ilk kez İstanbul’da miting yapamadı.
Meclis grubundan kendisine tavır konulabilir mi?
Pek gözükmüyor, çünkü herkes gelecek seçimi düşünüyor. Bunların bazıları kulislerde konuşuyor da, içerde ses çıkaramıyor. Zaten Baykal, ‘bütün adayları düşünerek, hesap ederek koydum’ demedim mi? Hesap ne; belli değil... ‘Aday’ yerine ‘zengin adam’ aranmasının neye mal olduğu ortada... Bir kurultayın toplanması için 650’ye yakın noterden onaylı imza ve bunun 15 gün için Genel Merkez’e sunulması gerekiyor. Son kurultayda böyle bir duvar örüldü ki, böyle bir hesaplaşma olanaksız... Bu arada Baykal’ı değiştirmek de bir kazanım sağlayamaz. Çünkü herkes ayrı havada; Ali Topuz, Hasan Fehmi Güneş, Ertuğrul Günay... Partiyi toparlamak, düzen karşıtı bir politika üretmek gerekiyorsa, örneğin Karayalçın’lı, İsmail Cem’li, Karakaş’lı, Moğultay’lı, Sağlar’lı, Öymen’li, Tuncer’li, Çevikçe’li vs. gibi isimlerle bir birliktelik gerekiyor. Bunu kim yapacak? Çıkış yolu Derviş’le mi olur; o da çok tartışmalı... Bu çıkış yapılmazsa CHP’de kaos daha da büyüyecektir.
Yazının Devamını Oku 1 Nisan 2004
<B>TÜRKİYE,</B> gariplikler ülkesi olma özelliklerini bir türlü elinden bırakmak istemiyor. Sık sık kaygı ve üzüntü verici olaylarla karşılaşıyoruz. Bundan da en fazla engelli insanlarımız etkileniyor, nasibini alıyor.
Nitekim, Vakıflar’dan Sorumlu Devlet Bakanlığı’nda, TESYEV’in (Türkiye Engelliler Spor-Yardım ve Eğitim Vakfı) başına öyle bir olay geliyor ki, inanılır gibi değil..
Bu olay, işini gücünü bırakıp zamanının neredeyse tümünü engelli insanlarımıza adamış Vakıf Başkanı Yavuz Kocaömer’i ümitsizliğe itiyor.
TESYEV’in 5 yıldır engelli insanlarımıza Hakkari’den Kırklareli’ne kadar verdiği hizmetler yazmakla bitmez, kitap olur. Vakıf, spor kulüpleri kurduruyor, yüz milyarlarca malzemeyi yurda getirip engellilere dağıtıyor. Hiçbir karşılık beklemeden araç, gereç, giyecek ve eğitim yardımı sağlayıp başarılı engelli öğrencilere burs veriyor.
VAKFI KAPATIYOR
Ve engelli insanlarımıza daha fazla hizmet verebilmek amacıyla vergi muafiyeti için Maliye Bakanlığı’na başvuruyor. Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı M.Ali Şahin’e bağlı iki kurumca vakıf denetleniyor. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü müfettişleri TESYEV’e olumlu rapor veriyor. Ayrıca, hizmetlerinden dolayı bir mektupla teşekkür ediliyor.
Diğer kurum Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün İstanbul’daki müfettişlerinden Yahya Kabze ise sadece defterlere bakarak başka hiçbir şeye gerek görmeden ‘şekil şartı’ yerine getirilmedi diye olumsuz görüş bildiriyor. Maliye Bakanlığı da başvuruyu reddetmek zorunda kalıyor.
TESYEV Başkanı Kocaömer de, istemeye istemeye vakfın faaliyetlerini durdurma ve kapatma kararını genel kurulun oylarına sunmaya karar veriyor. 12 Nisan’da yapılacak genel kurul bu konudaki kararını verecek.
Şimdi, engelliler konusunda duyarlı olduğunu bildiğimiz Sayın M.Ali Şahin’e soruyoruz:
YANLIŞI KİM YAPTI
Bakanlığınıza bağlı bu iki kurumdan hangisi yanlış yapmıştır?
Böylesine canı, malı, parası, zamanı ile hiçbir karşılık beklemeden engelli insanlarımıza hizmet veren insan ve kurumları şekilciliğin dar kalıpları içine sıkıştırarak önlerini kesmeyi, küstürmeyi uygun buluyor musunuz?
TESYEV gibi bir vakfın kapanması ülkemizde yaşayan engelli insanlarımızın cezalandırılmasının ötesinde bir anlam taşıyabilir mi?
AB’nin benzeri konularda faaliyet gösteren STK’lara sağladığı destek ve kolaylıklar bilinmiyor mu?
Dahası, girmek için yaşamsal bir mücadele verdiğimiz AB ülkelerinde, engellilere verilen önemin bir medeniyet kriteri kabul edildiğini bilmeyen bürokratlarınızın ülkemizi nerelere sürüklediğini düşünüyorsunuz?
Yatırım çağrısı
MÜSİAD Başkanı Ali Bayramoğlu belediye başkanlarına şu çağrıda bulunuyor:
‘Belediyeler artık trafik ve kaçak yapılaşmayı çözmek için ombudsmanlık müessesine işlerlik kazandırmalı, bu arada sorumlu oldukları alanı bir yatırım merkezine çevirmek için kolları sıvayarak çalışmalıdırlar.’
İlacın KDV’sinde Avrupa uygulaması
BAZI eczacı odalarının ilaçta ucuzlamanın anlamı kalmadığını belirten tepkilerinin (25.3.2004) köşemizde yer almasından sonra Bakan Prof. Recep Akdağ’ın talimatı üzerine bakanlık müşaviri Dr. Ebubekir Akkaymak şu açıklamayı yaptı:
‘KDV oranları indirilen ürünlerle ilgili Bakanlar Kurulu kararında, KDV oranı düşürülen ilaçlara ilişkin ‘Sağlık Bakanlığı tarafından reçeteli satılmak üzere ruhsatlandırılan beşeri ve tıbbi ürünler’ ifadesi yer almaktadır. Bu ifadeye göre, reçetesiz satılan beşeri tıbbi ürünlerin KDV oranı %18 kalmıştır. Tüm beşeri ve tıbbi ürünlerin sadece %2’si kadarı olan bu ürünler pastil, gargara gibi tedavi amacıyla kullanılıp kullanılmayacağı tartışılan ürünlerdir. Avrupa’da bazı ülkelerde OTC olarak adlandırılan bu ürünlerin fiyatları tamamen serbesttir. Ülkemizde ise böyle bir kavram olmayıp, bu ürünlerin fiyatlandırılması bakanlığımız kontrolündedir.
Bu ürünlerin dışında kalan tüm beşeri ve tıbbi ürünlerin %18’lik dilimini oluşturulan reçeteli satılmak üzere ruhsatlandırılan ürünlerde ise Maliye’nin ilgili düzenlemesi gereği KDV oranı %8 olarak uygulanmaya başlanmıştır. Bu uygulamada yeni herhangi bir değişiklik söz konusu değildir.’
Anlayana
KONFÜÇYÜS diyor ki: ‘Büyük ve üstün insan gururludur, fakat kavga etmez. O bir toplum adamıdır, gruplaşmaya karşıdır.
Büyük ve üstün insan kendini bulmaya çalışır. Küçük insan ise başkalarını arar. İnsanların beni tanımadıklarından dolayı endişe etmem. Kendi yeteneksizliğimden dolayı endişe duyarım.’
Seçimi neden kazandım veya neden kaybettim diyenler kendine ders çıkarsın.
Şevki UYANIK ALMANYA
Biliyor musunuz?
MİLLİ Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in ‘Biz Milli Nizam, Milli Selamet, Refah, Fazilet’le özdeş bir parti değiliz’ dediğini... KÜTAHYA’da belediye başkanı SP’li E. Yarbay Süleyman Canan’ın kaybedip AKP’li Mustafa İça’nın kazanması üzerine, işyeri 5 kez kapatılan fırıncı Mehmet Yeşil’in halka simit dağıtıp davul-zurna çaldırdığını ve ‘Maalesef Kütahya’nın 10 yılı boşa harcandı, halk bayram etmesin de ne yapsın’ dediğini... SAKARYA Karapürçek’te GP’li Orhan Yıldırım’ın seçimi kazanmasından sonra CHP ve AKP’nin itirazları üzerine bir sandıkta mühürsüz oy kullanıldığı gerekçesiyle seçimin iptal edildiğini... SHP Esenyurt Belde Başkanı Ergül Zavotçu; DYP adayı Atila Taymur’un adı ve soyadının seçim pusulusına Atilla Teymur olarak yazılması karşısında İlçe Seçim Kurulu’na yaptığı itirazın reddedilmesi üzerine bu kez İl Seçim Kurulu’na başvurduğunu, itiraza gerekçe olarak da Sivas’ın İnkışla beldesinde de AKP adayı Dilaver Doğan’ın oy pusulasında soyadının Erdoğan olarak yazılmasıyla yapılan itiraz üzerine belde seçimlerinin iptal edilmesini gösterdiğini, aynı yoldaki bir başka itirazın da DYP Esenyurt örgütünce yapıldığını...
Biliyor musunuz?
Yazının Devamını Oku 31 Mart 2004
<B>HİÇ </B>bir gerçek göründüğü gibi değildir. Bir de madalyonun öbür yüzüne bakmak gerekir. İsterseniz AKP ve CHP'nin seçim performansını başka bir yöntemle değerlendirelim:
Bir bakışa göre önemli olan partilerin kullanılan oy toplamı içinde aldıkları oran değildir. Aslolan partilerin kayıtlı seçmen toplamı içerisinden aldıkları oy oranıdır.
Bu açıdan bakınca AKP'ye atfedilen 'başarı'yı teslim etmekle birlikte başarı yüzdesinin bazı yorumcuların öne sürdüğü kadar olmadığına hükmedebiliriz.
Bunu rakamlarla ortaya koyalım:
3 kasım 2002 seçimlerinde Türkiye'de 41.4 milyon kayıtlı seçmen vardı. Katılma oranı %79 dolayında gerçekleşti. AKP kayıtlı seçmenin sadece %%26.1'inin oyunu alabildi. Yani, sokakta yürüyen kayıtlı her dört seçmenden yalnızca biri AKP'ye oy verdi.
Yerel seçimde ise kayıtlı seçmen sayısı 43.3 milyona çıktı.
Aynı oranlamayı yaptığımızda 28 martta AKP'nin aldığı oy oranı %28.5 oluyor. Yani 3 Kasımda toplam seçmenin %26.1'inin oyunu alan AKP, aradan 1.5 yıl geçtiketn sonra bu oranı ancak %28.5'e çıkartabilmiş... Bu durumda sokakta yürüyen her üç seçmenden yaklaşık birinin AKP'ye oy verdiğini söyleyebiliriz.
CHP için aynı oranlara baktığımızda, 2002 seçiminde kayıtlı seçmenin %14.8'inin oyunu alan CHP bu kez %12.9'a düşüyor.
Çarpıcı bir başka tablo da şu:
2002'de sandığa gitmeyen seçmenlerin toplam içindeki oranı %21 dolayındaydı. Bu seçimde ise 43.3 milyon seçmenden yalnız 31.3 milyon sandığa gittiğine göre katılmayan yaklaşık 12 milyon seçmenin oranını merak ediyor musunuz?
Yaklaşık %27... Çarpıcı bir oran değil mi?
Bu durumda katılmayanların oranının %20'den 7 puan artarak %27'ye çıktığını kabul etmemiz gerekir.
Bir başka deyişle, bu seçimde yüzde olarak oyunu ençok arttıran kesim sandığa gitmeyenler oluyor.
Galiba Türkiye'nin en çok güçlenen 'partisi' sandığa gitmeyenler.
Bu açıdan bakıldığında bu seçimde gerçek 'zafer' kazanan da, 'ana muhalefet partisi' olan da siyasete tepkili veya ilgisiz olduğu için oy kullanmayan vatandaşlardır.
Bir anlamda CHP'nin gerçek yerinin 3. sıra olduğu kabul edilebilir.
Türkiye'deki muhalefet boşluğunu bundan daha güzel gösteren istatistiki bir analiz olabilir mi?
Anketlerin etkisi
SEÇİMLE ilgili iddialı tahminleriyle yoğun eleştiri alan ancak eleştirileri kabul etmeyen Verso'nun sahibi Erhan Göksel ‘‘Ehh artık ben müneccim miyim?’’ diyor. Soruyoruz:
- Tahminlerinizin bazıları doğru çıkmadı.
- Bir dakika... İzmir'de çuvalladığım doğrudur. Sandığa gitmeyen 467 bin kişinin Piriştina'ya 10 puan hediye ettiğini iddia ediyorum. Ancak Tarhan Erdem'in anketinin medyada yayınlanış biçiminin seçmenin tercihini etkilediğinde ısrarlıyım. Bu anket olmasaydı CHP barajın altında kalabilirdi.
- Bu durumda şirketinizin siyasal araştırma bölümünü söz verdiğiniz gibi kapatacak mısınız?
- Evet, seçim döneminde bundan sonra anket yayınlamayacağım. Çünkü anket etkiler. O anket olmasaydı insanlar sandık başına gidecek, söylediklerim gerçekleşecekti. Oy vermemek daha anlamlı bir şey oldu. Ben strateji uzmanıyım. Siyasette pasta bir bütündür. Birisi değişirse hepsi değişir. Ne yazık ki anketlerle seçmenin beynine ipotek konuldu.
- Melih Gökçek, 60'ın üzerinde oy alacak dediniz.
- Ne var yani %55'lere yakın aldı. AKP, 81 ilden 60'dan fazlasını alacak dedim, 58 ili aldı. Yılmaz Büyükerşen zorlanacak dedim, ucu ucuna alabildi. Gaziantep açık ara dedim, öyle oldu. Çankaya'da kıran kırana yarış dedim; az farkla CHP aldı. Çankaya'da AKP'nin oyunun %70 arttığını niye görmüyorsunuz.
CHP'de Derviş isyanı
CHP'de seçim sonrası ilk hesaplaşma MYK'da yapıldı. Rivayet odur ki; Genel Başkan Yardımcısı Kemal Derviş toplantıda özellikle İstanbul'da kimi örgüt başkan ve yöneticilerinin 'rantçı ve çıkarcı' davranış sergilediklerini söylemiş... Bu iddianın yayılması üzerine İstanbul örgütü ayağa kalktı. Bazı örgüt mensupları Sıraselviler'deki il merkezine giderek, il başkanı Şinasi Öktem'le biraya geldiler. Toplantıya Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül'ün de katıldığı öğrenildi. İlçe başkanlarının bugün 11.00'de bir basın toplantısı yaparak, Derviş'ten bu konuda açıklama yapmasını isteyecekleri bildirildi.
Biliyor musunuz
SHP’nin ‘Demokratik Güçbirliği’nin listelerinde aday gösterilen 23 kadın başkan adayından Diyarbakır Bağlar’da Yurtsever Özsökmenler, Mardin Kızıltepe’de Cihan Sancar (2. kez), Mardin Mazıdağı’nda Nuran Atlı, Tunceli’dee Songül Erol Abdil, Van Bostanciçi’nde Gülcihan Şimşek, Ağrı Doğubeyazıt’ta Mukaddes Kubilay’ın (2.kez) başkanlığa seçildiklerini... Tunceli’nin Ovacık (Sinan Yerlikaya’nın memleketi) Çemişkezek ve Mazgirt’de AKP’nin; Pertek ve Nazimiye (Kamer Genç’in memleketi) ve Pülümür’de de CHP’li adayların kazandığını... KADIKÖY Belediye Başkanı Selami Öztürk, AKP adayı Ümit Özerol’a karşı 70 bin oy fark yaptığını... 2002 kasım ayında CHP İstanbul 2. bölge milletvekili adayı olan Tuğrul Erkin'in, 'vatandaşın Deniz Baykal'a nasıl elektrik verdiğini, yakın mı uzak mı durduğunu, kendisinden ne beklediğini sorgulamak üzere kendi cebinden harcayarak bir 'Deniz Baykal'a 29 Mart anketi' düzenlediğini bildirdiğini...
ARDAHAN Belediye Başkanlığı’nı bağımsız olarak kazanan Mikail Kayatürk’ün (1994-99 döneminde DYP Belediye Başkanı) AKP Ardahan Milletvekili Kenan Altun’un, önümüzdeki milletvekili seçiminde kendini garanti edebilmek için Başbakan Erdoğan’ı yanıltarak kendisini aday yaptırmadığını belirterek, bu durumdan sonra AKP’ye geçmek gibi bir düşüncesinin bulunmadığını söylediğini... 2002 kasım ayında CHP İstanbul 2. bölge milletvekili adayı olan, DEİK’e bağlı Türk Avrasya İş Konseyleri Başkanı Tuğrul Erkin’in, ‘Vatandaşın Deniz Baykal’a nasıl elektrik verdiğini, yakın mı uzak mı durduğunu, kendisinden ne beklediğini’ sorgulamak üzere kendi cebinden harcayarak bir ‘Deniz Baykal’a 29 Mart anketi’ düzenlediğini bildirdiğini...
Biliyor musunuz?
Mesaj panosu
AKP’li bir dostumuzla seçim sonuçlarını değerlendirirken şu notunun yayınlanmasını istedi: ‘CHP’ye de bir Kasımpaşalı lazım ancak onu da bu politikalarla bulmaları zor.’
GÜNÜN SÖZÜ
‘Milli Görüş karşı devrimdir.’
Yazının Devamını Oku 30 Mart 2004
<b>YEREL </B>seçimleri evrensel kurallara göre yapabildik mi? Okurlarımızdan gelen ve bizim tespitlerimize göre dikkat çeken bazı yanlış ve hatalar vardı. Nitekim Ankara'dan Av. Nurettin Kaptan, YSK'ya başvurarak çarpıcı 'adaletsizlikler'i şöyle sıralıyor.
‘‘Kanımca biz, adayların yerel seçim nedeniyle önemli olmasına karşın partilere oy verdik. Büyükşehir belediye başkan adaylarının ad-soyadı sanki okunmaması için karınca duası gibi yazılmıştı. Diğer adayların ad ve soyadları bulunmuyordu. Yerel seçim adaylarının kimlikleri ve kişilikleri ön plana çıkmadı. Belirsizlik içinde geleceğimizi belirlemek zorunda bırakıldık. Ulusal iradenin yeterince sandığa yansıdığı kanısında değilim. Bu nedenle muhtarlık seçimi dışında, yerel genel seçimin Türkiye çapında iptali zorunludur. Tekrarlanması gerekir; taleplerim kabul edilmediği takdirde konuyu AİHM'ye bireysel başvuru konusu yapacağımı bildiririm.
AİHM'YE BAŞVURACAĞIM
Ayrıca, benim oy kullandığım Dikmen'deki üç sandık başında türbanlı kurul üyelerini vardı. Oy kullandığım 2353 no’lu sandıkta bu konudaki tespitimi sandık başkanı ile ilçe seçim kuruluna ulaştırdık. Bilindiği gibi sandık kurulu başkanı ve üyeleri, 298 sayılı yasanın 138. maddesine göre kamu görevli sayılır. Sandık kurulu platformu kamusal alandır. Türbanlı sandık kurulu üyesi olamaz. Türbanlı üyeyi değiştirmeyen başkan ve türbanlı bayan suç işlemiştir. Kullanılan oyların geçersiz olması gerekir.’’
YSK, muhtemeldir ki bu iddialara bir yanıt veremeyecektir.
Teşvikiye’de oy kullanma %40 oldu
ŞİŞLİ, seçmenin sandık başına ne kadar duyarsız olduğunun bir göstergesi; Teşvikiye'de katılma oranı %40 oldu.
213.876 seçmen var Şişli'de, yaklaşık 67 bin kişi sandık başına gitmemiş, 146 bin seçmenden 5.800'ünün oyu iptal edilmiş. Oy kullanma oranı %61... Daha geri kalmış bölge sayılan Ayazağa'da seçime katılma oranı %71 olurken, Teşvikiye'de ise bu oran %40'lara kadar düşmüş. Bu durumda Teşvikiye'de 10 bin seçmenden 6 bini sandık başına gitmemiş!
İlçe belediye başkanlığına verilen oyların dağılımı şöyle:
DSP 1.314, ANAP 803, BTP 129, AKP 31.652, BBP 394, TKP 357, DYP 2.301, ATP 346, CHP 92.627, GP 2.904, SHP 3.00, SP 2.426, MHP 2.726.
CHP Büyükşehir seçiminde 80 bin, İl Genel Meclisi seçiminde 77 bin oy almış. AKP'nin oyu ise ilçe belediye başkanlığında 31 bin, Büyükşehir'de 35 bin ve il genel meclisinde 37 bin olarak çıktı.
Katılma oranının düşüklüğüne bir başka örnek de Kadıköy Bağdat Caddesi'nde; %50.
Celal Doğan neden kaybetti
SEÇİMİ kazandıktan sonra bize 'Gaziantep'te güzel şeyler yapıldığını' bildiren AKP adayı Asım Güzelbey'e soruyoruz:
Celal Doğan'a karşı nasıl başarılı oldunuz?
- Halkımız kavga istemiyor. Biz farklı bir kampanya yürüttük; seçimi kazanacağımızı da biliyorduk. Toplumun her kesimine ayrım yapmadan hizmete talip olduk ve halk da bize teveccüh gösterdi.
Doğan'ın Gaziantep için yaptıkları.
- Gaziantep'de güzel şeyler yapıldığını kimse inkar edemez, yapılanlara da teşekkür ediyorum.
Gaziantepspor Kulübü Başkanlığını üstlenecek misiniz?
- Celal Bey orada başarılıdır; iyi giden bir şeye karışmamak lazım.
Seçimi neden kaybettiği sorulan Doğan ise ‘‘Bir benim bir de partimin aldığı oya bakın’’ diyor.
Kan kustuk kızılcık şerbeti içtik
CHP eski İstanbul İl Başkanı Ali Özcan tepkili: ‘‘3 Kasım’da yapmadık ama şimdi hemen Kurultay gibi toplantılar yapmalıyız. Belki bir hafta sürmeli bu değerlendirmeler... Örgüt ve kamuoyu bunu bizden bekliyor. Biz 3 Kasım’dan sonra sessiz kaldıysak, yerel seçimleri düşünmemizdendir. Yanlış başkan atamalarına bile sessiz kaldık; adaylarımız ve partimizin arkasında durduk. Ben bazı bölgelerde önseçim yaparak genel merkeze duyurmak için gazete ilanları verdim ancak hiç dikkate alınmadı. Üzülerek söylüyorum, sayın Sirmen, 900 bin fark atarım dedi, tersi oldu. Antalya ne oldu? Eşref Erdem'in Haymanası’nda kim kazandı; Mehmet Sevigen'in Gaziosmanpaşası, Bayrampaşası ne oldu? Efsane başkanımız (C.Doğan) ne oldu? Bu yanlışları masaya yatıracağız.
Madalyonun öbür tarafı da var; Bu seçim sonuçlarını iyi okumak lazım; AKP’ye 'haddini bil' dedi seçmen; artık %42 ile %65'i temsil etmiyor.’’
Ertuğrul Günay, ‘‘Ana muhalefet partisinin hiçbir haklı açıklaması olamaz, pişkinlikle katiyen geçiştirilemez. Böyle değerlendirilme yapılırsa bu sadece CHP'ye karşı değil, Türkiye'ye karşı saygısızlık olur, vahim sonuçlar doğurabilir.’’
Altan Öymen ‘‘Başbakanın anlatım gücü yüksektir. Konuşmasından CHP zafer kazanmış saydım. Baykal'ın, genel seçimden sonra yapılan bir yerel seçimde iktidarın oy artışı sağlamasını normal karşılayabilir ama muhalefetin gerilemesi sözü doğru bir şey değildir.’’
Boyayı kim sattı
'MÜKERRER oy' kullanılmasını önlemek amacıyla ele sürülen mürekkebin alkol ve kolonya ile çıkarılması yakınmalara yolaçtı. Seçim boyası bu kez Hindistan'dan ithal edilmedi.
Maliye Bakanı Unakıtan, ‘‘ucuz seçim boyası aldık’’ diye açıklama yapmıştı. YSK, boyanın terkibi konusunda bir araştırma yapmayı düşünmez mi? Boya ihalesini kim kazandı acaba?
Kütüklerde çok hata yapıldı
AHMET Kılıç adlı okurumuz şunları anlatıyor: Seçmen Kütükleri Genel Müdürlüğü seçmen listeleri ile seçmen bilgi kartlarını gönderen bir kurumdur. Ancak bu kez bir çok usulsüzlük yapıldı. Örneğin sizin daha önce yazdığınız gibi Çine'li taşıma seçmen Bodrum Göltürkbükü'nde; aynı şekilde bazı Giresun doğumlular da, İstanbul Bahçeşehir'de oy kullandı. Bu konuda yapılan itirazlar hiç dikkate alınmadı. İstanbul'da finişi 'mükerrer oyla' sağlayan bazı belde belediye başkanlarının olduğu öne sürüldü. AKP'nin itirazları bile bunları engelleyemedi.
SEÇMEN KARTLARI REZALETİ
İlçe seçim kurulları Ankara'dan gelen seçmen listelerine dikkat etmedi. Bazı seçmen kartlarının, partilere verilip dağıtılması dikkat çekti. Nedense bu kez muhtarlıklara verilmedi... Bazı bölgelerde seçmenlerin, adreslerine ulaşmayan bilgi kartlarını İlçe Seçim Kurulundan almaları gerekirken, kartlarını ancak sandık başlarında bulabildiler. Özensiz tanzim edilen kartlarda ne mahalle, ne de sokak adı vardı.
Peki oy kullanmayanlara 5 milyon liralık para cezası uygulanacak mı?
Ne yazık ki böyle bir ceza var ama şimdiye kadar kimse uygulamadı.
Seçmenin duyarsızlığı bu seçimde daha çok ortaya çıktı; katılma oranı yüzde 60'lara kadar düştü. Saatlerin bir saat ileriye alınmasının seçim gününe denk gelmesi de seçime katılımı düşürdü.
GÜNÜN SÖZÜ
‘‘Hangi partiden olursa olsun seçimi kazanarak mazbatalarını alan tüm belediye başkanları bizim belediye başkanlarımızdır. Siyasal üstünlüğümüze rağmen belediye başkanları arasında asla ayrımcılık yapmayacağız.’’
(Başbakan Tayyip Erdoğan)
Yazının Devamını Oku