TESYEV’in, Vakıflar’ın İstanbul müfettişlerinden Yahya Kabze’nin denetimi sonucu vergi muafiyetinden yararlanma konusunda olumsuz görüş bildirmesi üzerine Vakıf Başkanı Yavuz Kocaömer tarafından kapatılacağını aktaran ‘Bakan Şahin’e engelli sorular’ yazımız yankı uyandırdı.
Birçok okurumuz bu konuda tepki gösterirken, ‘üstelik bir kurum teşekkür ederken, olumsuz görüş bildiren kurumun görüşü baz alınarak Maliye Bakanlığı’nın başvuruyu reddetmesini anlamadıklarını söylüyorlar. TESYEV’in programına katıldıklarını bildirenlerden Semra Hoşgör, ‘Yavuz Kocaömer’in o vakfa ve engellilere yaptığı hizmetleri gören biri olarak kendisine böyle bir cezayı neden verildiğini anlamak istiyorum. Türkiye’de dürüstlüğün cezası bu mu?’ diye soruyor.
Bu tepkilerle birlikte Başbakan Yardımcısı M.Ali Şahin’in basın müşaviri Murat Kul aradı, ‘Sayın Bakanımız, MGK toplantısına girmeden konuyla hemen ilgilendi; Yavuz Kocaömer’i aramamı söyledi. Zaten Bakanımız engellilerin sorununu yakından biliyor ve Yavuz Bey’in çalışmalarını teşvik ediyor. Kendisine, ‘bu yıl içinde şekil şartları yerine getirilirse, vergi imtiyazı konusunda bize düşen görev neyse halledeceğiz’ sözünü ilettim. Yavuz Bey’in bir alınganlığa gerek olmadığını ve önümüzdeki günlerde kendisiyle bir araya geleceğini, köşenizden duyurmanızı rica etti’ dedi.
Diyanet açıkladı: Kin ve nefret yok
‘DİYANET İşleri Başkanlığı«nda neler oluyor?’’ (29.2.2004) başlıklı yazıda, eski başkan M.Nuri Yılmaz«ın atadığı başkan yardımcıları ile bütün daire başkanlarının görevden alınarak yerlerine «milli görüş« kökeninden ve anlayışından olanların atandığını yazmıştık. Bazı isimleri de gündeme getirmiştik. Diyanet«ten gelen yanıt özetle şöyle:
''2 daire başkan yardımcısı ve 6 daire başkanı, 2001 ve 2002«de yapılan yurtdışı Din Hizmetleri Müşavirliği ve Ataşe sınavlarına katılarak başarılı olmuşlar ve istekleri üzerine yurtdışı görevlerine atanmışlardır. Bu arada bir daire başkanı vefat etmiş ve 1 daire başkanı da kendi isteğiyle emekliye ayrılmıştır. Atamalar yönetmelikteki şartları taşıyanlar arasından usulune uygun yapılmıştır. 38. maddeye göre görevlendirilen üniversite öğretim üyeleri ise her biri kendi sahasındaki çalışmalarıyla ün yapmış sözü edilen kalıplar içerisinde değerlendirilemeyecek kişilerdir. Başmüfettiş Vasfi Yüce önce hakkında yapılan soruşturma sonucu Karaman vaizliğine atanmış, daha sonra atama işlemi iptale edilmiş ve başmüfettişlik görevine yeniden dönmüştür. Bakırköy İlçe Müftüsü Zakir Uzun, hakkında yürütülen soruşturma sonucu Çorlu Müftülüğü«ne tayin edilmiştir. Daha önce teşkilatta murakıplık görevi yapan Rasim Şekercioğlu, Vakıflar«da araştırmacı olarak görev yaparken yeniden murakıplığa atanmıştır. Sultanahmet Camii imam-hatibi Osman Nuri Bedir«in nakli Çatalca«nın İzzettin köyü cami imam-hatipliğine, hakkında yürütülen soruşturma sonucu yapılmıştır.
Başkanlığımızda maksatlı soruşturma, kin ve nefrete dayalı personel tayini yapılması söz konusu olmadığı gibi bütün hizmet ve faaliyetler de mevzuata uygun olarak gerçekleştirilmektedir.’’
Rasim Şekercioğlu da, aynı konudaki açıklamasında hakkındaki yolsuzluk iddiasının hilafı hakikat olduğunu, görevine son verilmediğini, 2003’te M.Nuri Yılmaz’ın vekili Rıdvan Çakır zamanında yine kendi isteğiyle, zaten kazanılmış olan denetçilik görevine geri döndüğünü bildirdi.
CHP yeniden
SEÇİM sonuçlarını bir uzman’la tartışıyoruz:
Baykal, 28 Mart’ta % 18 oy aldık diyor, başarı sayılmaz mı?
Doğrudur ama kazın ayağı öyle değildir. Lütfen 1995, 1999 ve 2002 oylarına bir bakın. Kendi liderliğinde, milletvekili seçimlerinde CHP daha az oy alırken, belediye başkanlığı ve il genel meclisi seçimlerinde neden daha yüksek oranda oy çıkıyor? Baykal böyle bir bir hesap da yaparsa vahameti anlayabilir. İlk aday tespitini yaptığı Antalya’da büyükşehir kaybedilirken, 102 belediyeden ancak 3 ilçe (o da küçük ilçeler; Gazipaşa, Akseri ve Konyaaltı) ile 15 belde alınabildi. DYP bile 19 belediye kazandı. Antalya’da aday gösterilmeyen belediye başkanı Bekir Kumbul’un bile oyu daha fazlaydı. Çankaya’da AKP oyunu % 70 artırdı; İzmir’deki oranlara bir bakın. Adana’da 3 belde kazanmak CHP için ayıptır. Bu ‘tıkanıklığı’ bilen adaylar Baykallı afişleri hiç kullanmadılar. Nedense bunu Baykal biliyor ama direniyor.
Neden tepki gösteriliyor Baykal’a?
Yakın arkadaşı Erol Çevikçe, herkesin kabul ettiği gibi Baykal’ın karakteri, becerileri ve dürüstlüğünü övüyor ancak ‘gereğini yapmalı’ diyor. Gerçekten en az Demirel ve Özal kadar Türkiye’yi ve coğrafyasını bilir. Ancak bir şey var; kamuoyu ile ‘kimyası’ tutmuyor; imajı belirleyici olamıyor. Baykal hakkında bu ulusal bir kabul halini aldı. Sorarım, Baykal seçim kampanyası sırasında başta İstanbul olmak üzere örgütle kaç kez konuştu? CHP ilk kez İstanbul’da miting yapamadı.
Meclis grubundan kendisine tavır konulabilir mi?
Pek gözükmüyor, çünkü herkes gelecek seçimi düşünüyor. Bunların bazıları kulislerde konuşuyor da, içerde ses çıkaramıyor. Zaten Baykal, ‘bütün adayları düşünerek, hesap ederek koydum’ demedim mi? Hesap ne; belli değil... ‘Aday’ yerine ‘zengin adam’ aranmasının neye mal olduğu ortada... Bir kurultayın toplanması için 650’ye yakın noterden onaylı imza ve bunun 15 gün için Genel Merkez’e sunulması gerekiyor. Son kurultayda böyle bir duvar örüldü ki, böyle bir hesaplaşma olanaksız... Bu arada Baykal’ı değiştirmek de bir kazanım sağlayamaz. Çünkü herkes ayrı havada; Ali Topuz, Hasan Fehmi Güneş, Ertuğrul Günay... Partiyi toparlamak, düzen karşıtı bir politika üretmek gerekiyorsa, örneğin Karayalçın’lı, İsmail Cem’li, Karakaş’lı, Moğultay’lı, Sağlar’lı, Öymen’li, Tuncer’li, Çevikçe’li vs. gibi isimlerle bir birliktelik gerekiyor. Bunu kim yapacak? Çıkış yolu Derviş’le mi olur; o da çok tartışmalı... Bu çıkış yapılmazsa CHP’de kaos daha da büyüyecektir.