Nüfus artışı lokmamızı küçültüyor

GÖZCÜ Gazetesi’nde ‘İşsizlik ateşten gömlek... İş çevreleri ‘ekonomi canlanıyor’ derken, bunun tam tersine işsiz vatandaşların iş bulma umutları her gün azalıyor...

Ekonomiye güven giderek azalıyor, ekonomi canlandı denirken, işsizlerin oranı geçen ay % 20.4 iken, bu ay %21.9’a yükseldi...’ diye yazıyor. Okurumuz Ahmet Soyuer, bu haberden yola çıkarak, Nisan 1994’te yazdığı bir yazıyı göndermiş. Günü idare-i maslahatla geçirenlere bir uyarı yapmış o zaman. ‘Kendi hayal dünyalarını kurmak için, ülkenin ve dünyanın gerçeklerini gözmezden gelen hayal tacirlerine, silik ve sıradan, aydın, politikacı, işveren ve işçi topluluklarına ‘uyanmaları’ için şu çağrıda bulunmuş:

‘Nüfus artış oranının mutlaka azaltılması için her türlü önlem alınmalıdır. Benim bir Türk vatandaşı olarak bu kadar kontrolsüz ve geometrik büyüyen nüfus artışına itirazım bulunmaktadır. Üretmeden tüketen, tüketmek mecburiyetinde olan nüfus hepimizin lokmasını küçültmekte, kültürün, eğitimin, sağlığın, emniyetin, adaletin kalitesini düşürmektedir.

Toplumun bütün kesimlerini çok yakından ilgilendiren, ülkemizin geleceğini fevkalade etkileyecek bu konuda referandum yapılması ve sonuçlarına göre insanların geleceğini şekillendirmesi gerekecektir.

Nisan 1994’te yürürlüğe girecek bir planlamanın etkilerinin bir yıl sonra görüleceği, 7 yıl sonra ilkokul bina ve eğitmen ihtiyacının makul seviyelerde kalacağı, 20 yıl sonra üniversitelerde izdihamın azalacağı, 30 yıl sonra kontrollü nüfus sayesinde Türk toplumunun ekonomik, kültürel değerlerinde iyileşmelerin bariz şekilde görüleceğini hatırlatırım.’

Ne yazık ki o günden bugüne hiçbir şey değişmedi.

AKP iktidarının ‘doğum kontrolü’ üzerinde bir görüşü var mıdır?

Başımıza daha çok çorap örülecektir

SAYIN Tufan Türenç’in ‘Pembe hayallere kapılmanın sakıncaları’ (26.4.2004) başlıklı yazısında dile getirdikleri gerçeğin ta kendisidir. Yakında bu ‘balayı’nın biteceğinden, Batı dünyasında şimdi bizim için yükselen methiyelerin son bulacağından ve de tekrar bize çullanacaklarından hiç kuşkum yoktur.

Referandumun sonucu bir Kıbrıslı Türk olarak benim için utanç vericidir. İşin siyasal yanı ve Annan Planı’nın içeriği ne olursa olsun, bu referandum bir dış dayatmaydı ve sadece bu nedenle ‘hayır’ çıkarmak bir onur meselesi idi.

Benim halkım bu imtihanda sınıfta kaldı.

Rum her şeye rağmen onurunu korumasını bildi.

Eğer bugün káğıt üstünde dahi olsa KKTC yerinde duruyorsa ve gönderden Türk bayrağı inmemişse, bunu Rum’un ‘ohi’sine borçluyuz. Bu da ayrı bir utanç vesilesidir.

Bu film burada bitmemiştir.

Teslim olmaya hazır olduğunu oylarıyla ilan eden bir halkın başına daha çok çoraplar örülecektir.

Yakında Rumlara ikinci bir referandum yaptırıp Annan Planı’nı empoze ederlerse hiç şaşmayalım.

Bizi, uzun olmayan bir süre sonunda bitirecekler.

Ben utanıyorum.

Hasan Pulur önceki günkü yazısında ‘Kıbrıslılar için artık ne bir damla kan, ne de bir lira’ demişti.

Biz artık bunlara layık değiliz.

En azından kendi payıma sizlerden, Türk milletinden özür dilemeyi kaçınılmaz bir insanlık borcu saymaktayım.

Fuat VEZİROĞLU Avukat-LEFKOŞA

Töre cinayeti imam ve şeyhler

TÖRE
cinayeti bölgem (Van) halkı tarafından işlenmiştir. İrtica ve çirkin töre cinayetlerinin kahir çoğunluğu biz Kürtlerden kaynaklanmaktadır.

CHP ile sol partiler ve DEHAP’ın dışındaki tüm siyasi partiler bunun sorumlusudur. Ayrıca DEHAP’ın AKP’ye yönelmiş olmasını olumlu gören köşe yazarı bir sosyoloğun DEHAP’ı tehlikeli görmesini, bir CHP’li olarak ‘ibret vesikası’ olarak ilan ediyorum. Bu yazar, sorumlu olduklarını iddia ettiğim DEHAP dışındaki tüm merkez sağ ve dinci parti üyelerinin beyinlerine ‘su dökenlerin’ Kürt kökenli imamlar ve şeyhler olduğunun bilincinde mi? Mehmet FEYYAT-Eski Senatör

Bu hesaba şaşırdım

PROF.
Ekrem Pakdemirli’nin Brüksel’deki AB’ye bağlı EUROSTAT ile birlikte yürüttüğü çalışmanın sonuçlarına göre 2003 yılı kişi başına GSMH 3.574 $ yerine 6.000 $ (satınalma gücüne göre 11.700 $) olarak hesaplanıyor. Buna göre 70 milyon 712 bin ortalama nüfus ile GSMH 239 milyar $ yerine 424 milyar $, borcun GSMH’ye oranı da % 70.5 yerine % 39.7 oluyor.

DİE, 2005’te açıklayacakmış.

Bütün piyasaları sarsacak bir gelişme değil mi?

M. Atilla Öner- Dr. Müh.-Yeditepe

Üniversitesi İşletme bölümü


Simit sarayı

İSTANBUL, Saray demektir.

Koca kente gittim, sarayları gezdim. Gezdiklerim; Taksim Simit Sarayı, Aksaray Simit Sarayı, Bakırköy Simit Sarayı, Eminönü Simit Sarayı, Ayakkabı Sarayı, Giysi Sarayı...

Gezmediğim Saraylar; Yıldız, Topkapı, Çırağan, Dolmabahçe ve Yerebatan Sarayları...

Dolmabahçe dündür.

Simit bugündür...

Süleyman EKİM

İşte şike belgesi

DEVLET Bakanı (spordan sorumlu) Mehmet Ali Şahin, Rize-Sebat maçında yapılan şike için ‘Bana belge getirin, gerekeni yapayım’ demiş... Teknik Direktör Yılmaz Vural’ın maç oynanırken bırakıp gitmesi ve istifa etmesi belge değil midir?

Kaleci Metin Aktaş’ın ‘Allah Rizeli futbolculardan razı olsun, hiç sıkmadılar, biz de rahat kazandık’ demesi, belge değil midir?

Sayın Bakan, galiba şikenin noterden onaylı bir belge olduğunu zannediyor.

Mehmet ÇETİN

MESAJ PANOSU

GELİBOLU’
ya yapılan çıkarmanın sene-i devriyesi dolayısıyla yapılan bazı yayınlarda, ANZAC askerlerinin Avustralya’nın bir bölgesinden gelen birlikler olduğu belirtiliyor. Oysa, ANZAC kelimesi ‘Avustralian New Zealand Army Corporation’ cümlesindeki kelimelerin baş harflerinden meydana gelen bir kısaltmadır.

Can KIRAÇ İSTANBUL

İSTANBUL
Büyük Otogarı’nda (Esenler) ‘emanetçi’ rezaleti yaşanıyor. ‘Tunceliler’in arkasındaki büroya emanet bıraktım. Akşam otobüsün kalkmasına 15 dakika olmasına rağmen emanetçi kapalıydı. Ne zamanki polise gitmeye kalktım birileri gelip açtı. Bu laçkalıkla bu işletme Borsa’ya nasıl girip milletin parasını toplayacak? Dilara DOĞAN

ÜMRANİYE Ömerli’
de Alev İlköğretim Okulu’a çocuğum servisle gidiyor. Şile yolu bir rezalet. Asfalt bozuk, yol çizgileri gözükmüyor, çöp kamyonları büyük bir tehlike azediyor, kontrol yok. Kaymakam Bey, ille bir felaket olmasını mı bekliyor? Bir grup veli

ANKARA’da belediye otobüsleri havayı kirletmeye, insanları zehirlemeye devam ediyor. Ancak hiçbir trafik polisi buna müdahale etmiyor. Halbuki ‘egzoz muayenesi’nden geçmeyen özel araçlara 83 milyon ceza kesiliyor. Belediye otobüslerinin ne ayrıcalığı vardır.

Av. Mustafa Nadi ÜNAL ANKARA
Yazarın Tüm Yazıları