KKTC’de ekonomi derken, inşaat sektörüne dikkat çekmek gerekiyor. Türk kesiminde bugün 11 bin konut projelendirilmiş durumda; bunun 5 bininin inşaatı sürüyor.
Genellikle havuzlu siteler rağbet görüyor. Girne’den sonra talep Lefkoşa’ya kadar uzanmış; yabancıların Rum ortaklarının paraları ile ev ve dükkán alımları da dikkat çekiyor.
Değerlerinin iki-üç katı fiyatlar karşısında emlak piyasasında görülen canlılık; birçok Türk’ün gayrimenkulünü paraya yenik düşürüyor. Görünen en cazibeli müşteriler önce İngilizler, sonra da Almanlar.
Karpaz olarak bilinen Kıbrıs’ın ince uzun ucu manastırlar nedeniyle kutsal bir bölge olduğundan Rumların tercih nedeni oluyor. Rum kesiminde de aynı hareketliliğe dikkat çekiliyor. Her gün güneye çalışmaya giden 8-11 bin arasındaki Türk’ünçoğunluğu inşaat işçiliği yapıyor; 1.2-1.5 milyar lira arasında ücret alıyorlar.
Son bir yıldır bu tür kaynak girişi, otomobilden beyaz eşya sektörüne kadar bir talep patlaması yaratmış... Yerel bir gazeteci ‘Hükümetin bunlardan haberi var mı?’ diye soruyor ve şunları ekliyor:
‘KKTC, burası AB toprağıdır uydurmacısı ile satılığa çıkartıldı adeta! Gayrimenkuller yok pahasına gidiyor. Stütokuyu yıkacağız diye hükümet olan Talat ve yandaşları, iktidarın tadına vardıklarında güven sarsıcı uygulamalara başladılar. ‘Evet’çilerin AB sevdası ile daha kötü gelişmelere tanık olacağız. Samimiyetlerinden şüphe duyulmaya başlandı. Annan Planı’ndan daha çok civcivler çıkacağını göreceğiz.’
Gazeteci konuya açıklık getiriyor:
‘KKTC, Gümrük Birliği’ne girerse, buradaki mülkiyet sahipliğinde çoğunluk yabancıların eline geçer. Zaman içinde bazı yerleşim birimlerinde belediye başkanlıkları, örneğin İngilizlerin olur. Aynı İspanya’nın Mallorca’sı, Almanların eline geçtiği gibi...’
Bu arada, AB’nin Kıbrıs’a destek önlemlerinin ne olacağı merak ediliyor. KKTC’nin, adil olmayan ve insanlık dışı ‘izolasyonu’na karşı ne yapılacak? Ercan Havaalanı uluslararası uçuşlara ne zaman açılacak?
Yatırımcılar, beklentilerini bu soruların yanıtlarında arıyor. Yalnız şöyle bir soru var: ‘Borsa káğıdı’na dönen KKTC’de hükümet bu konularda yasal ve idari önlem alıyor mu?
Defterdarlığa
YURTDIŞINDAN gelen dostlarımızı Kızkulesi ile Galata Kulesi’ne götürdüm. İlkine 5’şer, diğerine de 7’şer milyon giriş ücreti ödedim. Ancak her iki yerde de fiş kesilmediği dikkatimi çekti; 15 dakika gözledim benim gibi kimseye kesilmedi. Ancak uyarınca Galata’dan fiş alabildim; Kızkulesi’nde ise içilecek bir şey alınınca verileceği söylendi. Sorumlu bir vatandaş olarak dikkatinizi çekerim. M.D. -KADIKÖY
İrticacı öğretim üyeleri dönüyor
MECLİS Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edilen bir madde ile lisansüstü eğitimde başarısız olan araştırma görevlilerine af getiriliyor. Düzenlemeden, yurtdışındaki üniversitelerde başarısız olan araştırma görevlileri de yararlanacak.
Peki bu olayın gerisinde ne var?
Bir üniversite öğretim üyesi okurumuzdan öğrenelim:
‘AKP’nin eğitimde oynamaya çalıştığı oyunları izlemekten ve takip etmekten başımız döndü. Büyük ihtimalle, gelen tepkiler üzerine bu tasarıyı da geri çekecekler. Olayın aslı şu:
Mehmet Sağlam’ın YÖK Başkanı olduğu dönemde yurtdışına yüksek lisans ve doktora amacıyla gönderilenler, 28 Şubat sürecinde irticai faaliyetlerde bulundukları gerekçesiyle geri çağrıldılar ve görevlerine son verildi.
O günkü gazetelerde bunu okuyabilirsiniz.
Meclis’teki girişimi dikkatle okursanız, bu kişilere kadro yaratmaya çalıştıklarını görürsünüz. Kanunu üniversitelerin engellemesini önlemek için de bütün koşulları bu kişilerin durumuna göre ayarlamaya çalışmaktadırlar. Bu tam bir skandaldır. Amaç, lisansüstü eğitim yapanlara af değil, irticacı oldukları gerekçesiyle üniversitelerden çıkarılanlara kadro açmaktır. Üniversiteleri ayağa kaldıracak bir girişim daha... Yeni bir üniversite krizi hayırlı olsun. Bir ay bile rahat duramadılar.
Ne olacakmış canım, diyebilir miyiz?’
TOKİ’nin daireleri emlakçılara gitti
TOKİ Genel Müdürü Erdoğan Bayraktar’a... Okurlarımız arıyorlar, ‘Bu nasıl ihale?’ diyorlar. Önceki gün Profilo İş Merkezi’nde, İstanbul Ataşehir’deki 57 dairenin TÜRYAP tarafından satışı varmış... Ancak içerde bir gariplik sezilmiş, zaman zaman itiş kakış yaşanmış. Çünkü spekülatörler ve emlak komisyoncuları satışa katılıyormuş. Bir okurumuz şöyle diyor:
‘Sadece bir kişinin elinde 57 bayrak vardı; onun yanındakinde de 27 bayrak... Böyle bir satış olur mu? Biz de bir daire almak istedik; ancak 60 milyarlık bir daireye 100 milyar verildi. Daha sonra o emlakçının bu daireye 120 milyar istediğini öğrendik.’
Adı bizde saklı okuyucumuz öfkeli: ‘Peki, bu müzayede sayılabilir mi? Bir emlakçı nasıl 57 bayrak alabiliyor? TOKİ rantçılara hizmet etmek istiyorsa, niye buralarını vatandaşa açtığını duyuruyor? Doğrudan gitsin emlakçılara parsellesin o zaman.‘
Striptiz barlar
KKTC’de kumarhane sektöründen sonra ‘seks sektörü’nde de ciddi bir artış olmuş... Lefkoşa ve Girne’de ama çoğunluğu dağ başında, tarlalar ortasında Uzakdoğu örneğinde olduğu gibi ‘Striptiz Bar’lar oluşturulmaya başlanmış; bugün bu barların sayısının 50’yi geçtiği söyleniyor. Bunlar resmi makamlarca kontrol altında tutuluyor.
Rusya, Ukrayna ve Moldovya’dan, simsarlar aracılığıyla Türkiye üzerinden getirilen genç kızların (konsomatris de deniyor) sayısının 100 ile 500 arasında değiştiği, ancak bunların ‘devlet’in kontrolünde çalıştığı belirtiliyor. Her ‘gece kulübü’ne Ada kotasından 7-8 kız düşüyormuş... Bunların bazıları genelev gibi çalışıyor. KKTC bütçesine casino’lardan başka bu tür işletmelerden alınan ‘vergi’ de ciddi bir katkı sağlıyormuş; ilginç değil mi? Kızlar her hafta muayene oluyormuş. Bu gibi yerlerin müşterilerinin Rum kesiminde çalışanlar başta olmak üzere genç askerler ve öğrenciler olduğunu, hiç kimsenin de şikáyetçi olmadığını söylemeliyiz.