ESKİ ABD Başkanı Bill Clinton’ın 5 yıl önceki Türkiye ziyaretini hatırlamak gerekiyor. Clinton ziyaretinde halkla yakın temaslarda bulunmuş, hatta kucağına aldığı depremzede bir çocuğun burnunu sıkması sembol olmuştu.
Gerçi bu durum Clinton’ın karizması ile de ilgiliydi. Clinton hoşgörülü, Bush ise baskıcı...
NATO toplantısı sebebiyle dün gece Türkiye’ye gelen ABD Başkanı George Bush aylar öncesinden alınan önlemler dahilinde bir koruma ordusuyla dolaşacak. Çünkü teröre karşı savaş açan Bush ve ABD yönetimi artık tüm dünyada terörün kıskacına giriyor. ABD Başkanı her ülkeye gidiyor.Ama hiçbir ülkede bu kadar yoğun ve halkı tedirgin eden bir önlem hatırlanmıyor.
Bush’un son olarak İngiltere’yi ziyaretinde bile bu önlemlerin onda birinin alınmaması dikkat çekti. Çeşitli gruplar tepkilerini büyük olaylar çıkmadan gösterdiler. Ama bizde öyle olmuyor... Bir karmaşadır gidiyor; olan yine Türkiye’ye oluyor.
İstanbul ve Ankara’da yaşanan bomba olayları ve şüpheli paketlere ilişkin yetkililerin açıklamalarını kınadığını söyleyen okurumuz Emre Karapınar ise şunları söylüyor:
TÜRKİYE’NİN GÜVENLİĞİ
‘Hükümet yetkililerinin açıklamalarından, bu tür olayların ciddiye alınmaması gerektiği, bunların birkaç marjinal ve küçük grubun yaptığı ses getirme uğraşları olduğu anlamı çıkıyor.
Aynı yaklaşım Turgut Özal döneminde ilk PKK saldırısı yapıldığı zaman da sergilenmişti. O yıllarda ‘birkaç çapulcunun işi’ denilip geçiştirilmişti. Oysa ‘kafalar kuma gömülmek’ yerine daha iyi çalıştırılabilseydi, belki de PKK terörünün önüne geçilebilecekti.
Yetkililer, İstanbul ve Ankara’daki bomba olaylarının Londra ve Washington’da da olduğunu belirtiyor. Bu şehirlerde de bombalar patlayabiliyor ama orada polisler ne şüpheli paketleri tekmeliyor, ne de ‘bomba pankartları’nı eliyle kaldırmaya yelteniyor.
İsterse ciddiye almasınlar ama bu haberler tüm İngiliz kanallarında her 20 dakikada bir ilk haber olarak verildi. Emin olun haberi yapanlar, bombalama olaylarının ciddiye alınıp alınmamasını zerre kadar önemsemiyorlardı. Onun yerine Türkiye’nin güvenliğini tartışmaya açıyorlardı. Yitirilen, Türkiye’nin dünya gözündeki prestij ve güvenliğidir. İngiltere’deki arkadaşlarım bana bu olaylardan sonra ‘İstanbul’a gitmek güvenli mi sence?’ diye soruyor. Bilmem anlatabildim mi?’
Bebekleri biberona alıştırmayın
KELEBEK ekinde gördüğümüz ‘Bebekle Meme Alışverişi’ (8.6.2004) yazısında anne sütünün faydalı bir besin olduğu ve bebeğe verilmesi gerektiği belirtilmektedir. Sağlık Bakanlığı 1991’den beri Anne ve Çocuk Beslenmesi, Bebek Dostu Hastaneler ve Anne Sütü Programı’nı yürütmektedir.
Programın içeriğinde bebeklerin ilk 6 ay sadece anne sütü ile beslenebilmeleri için ek gıdalara 6. aydan önce başlanılmaması önerilmektedir. Okuduğumuz yazıda da belirtildiği üzere çalışan anneler sütlerini sağmakta ve bu süt anne yokken bebeğe verilmektedir. Ancak sağılarak verilen anne sütü kesinlikle biberonla verilmemelidir; kaşıkla veya fincan gibi bir kapla bebeğin dudaklarına değdirilerek verilmelidir. Çünkü biberonla bebeğe bir besin verildiğinde bebek anne memesini kavramakta ve sütü memeden çekmekte zorlanmaktadır. Bu nedenle bakanlık politikası olarak biberonla beslenme, biberon ve emzikle ilgili tanıtımlar-reklamlar uygun görülmemektedir.
Dyt. Fatma KOÇ-Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması
Genel Müdürlüğü
Gazeteci kitapları
MELİH Aşık,Milliyet’teki köşesinden derlediği yazıları ‘Açık Pencereden 2000’li Yıllar’ (www.ithaki.com.tr) adlı kitapta toplamış... Aşık tiryakilerinin, köşesinden tat alarak okudukları ‘11 Eylül, savaş, yalanlar mizah, fıkra, tebessüm, yollar, yolsuzluklar, hortumcular’ yazılarından seçmeler artık kütüphanelere konuk oluyor.
HİZBULLAH’ın eylemleri konusunda uzman bir gazeteci Mehmet Faraç,‘İkiz Kuleler’den Galata’ya; El Kaide Turka’ (Günizi Yayıncılık) adlı belgesel kitabında, İstanbul’un göbeğinde 58 kişiyi katleden bir örgütün anatomisini çıkarıyor.
VEDAT Yenerer, AB işgalindeki Irak’ta Arap,Kürt ve Türkmen çatışmasını anlatan ‘Düşman Kardeşler’ (www.bulutyayın.com) isimli kitabında Irak ile ilgili merak edilenleri gün ışığına çıkarıyor.
1996’dan beri Moskova’da yaşayan Radikal ve NTV muhabiri Suat Taşpınar,Moskova’nın sesler, renkler ve gölgelerini ‘Elde Var Moskova’ (www.yenihayatkutuphanesi.com) adlı kitapta toplamış.
SPOR yazarı Metin Tükenmez ‘Yanan Buz Parçası’ (www.etikus.net) isimli kitabında Türk Futbolu’nda gizli kalmış, gözden kaçmış ilginç konuları ve kişileri anlatmış.
GAZETECİ Uğur Yıldırım,‘Dünden Bugüne Patrikhane’ (www.kaynakyayinlari.com) kitabında, Patrikhane’nin Türkiye’deki yaşamını irdeliyor.
Yunanistan, olimpiyatlarda vize jesti yapmalı
POSTA’da Gazanfer Gür, 13 Ağustos’ta başlayacak Olimpiyat Oyunları öncesinde bir vesile ile Atina’ya gitmiş; yoğun inşaat faaliyetlerini gözlemlemiş; her şeyin son dakikaya kaldığını yazıyor. Tanıtım yetersizliği ve terör korkusunun oyunlara olan ilgiyi azalttığını belirten Gür, ilginç bir öneride bulunuyor:
‘İlk kez Türkiye’ye bu kadar yakın bir ülkede Olimpiyat Oyunları yapılıyor. Oyunları izlemek için önümüzdeki en büyük engel, Schengen vizesi bürokrasisi ve 70 milyon TL’lik yurtdışı çıkış harcı... Türk kıyılarından Ege adalarına yapılan günübirlik gezilerde uygulanan muafiyet 3-4 güne çıkartılarak uygulanırsa, hem iki ülke arasındaki dostluk artar, hem de daha çok Türk turistin olimpiyatlara katılması sağlanmış olur.’
Yunanistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu, konuyu hükümetine iletirse iki ülke arasında olimpiyatlar süresince böyle bir spor dostluğu köprüsü kurulabilir.
Biliyor musunuz
CHP’ye karşı bir muhalefet hareketi olan ‘Demokrasi ve Hukuku Girişimi’nin Sosyalist Enternasyonal toplantısı için Türkiye’ye gelen 25 ülkeden temsilcilere CHP’deki uygulamalar ve Deniz Baykal’ın tutumundan yakınan iki sayfalık İngilizce bir metin ilettiklerini...
MESAJ PANOSU
ÜLKEMİZDE, dünyada eşi benzeri olmayan bir uygulama var: Tek gözü görmeyenler sürücü belgesi alamıyor. Dernek kurduk, yıllardır seviyeli mücadelemiz sürüyor. Başbakan, AB için gerekli her şeyi yaptık diyor. Ama sorunumuz yılan hikáyesine döndü. Ne yapalım, Zülfü Livaneli gibi Avrupa’dan mı ehliyet alalım?
Nurdan BİRGÖZ
AVUSTURYA’dan arayan bir öğrenci, Viyana’daki Türk öğrencilerine gelen harç zorunluluğuna dikkat çekiyor: ‘Senelik 1600 Euro olarak belirlenen harç ücretlerine neden kimsenin sesi çıkmıyor? 3 ay önce Bakan Hüseyin Çelik’in bize verdiği söz yalan mıydı? Yoksa seçim kampanyasına mı kurban gittik?’