5 Şubat 2005
<b>ANKARA’</B>dan bilişim sektöründen bir uzman konuşuyor: <B>‘Microsoft’</B>un patronu <B>Bill Gates Türkiye’</B>ye geldiğinde, neredeyse <B>AKP</B> hükümetinin bilişim çağını yakaladığını ve ülkeyi bilişim çağına taşıyacağını sanacak kadar iyi bir pazarlama tekniği uygulandığını gördük. Öyle ya... İşadamlarımız, kurumlarımız Bill Gates’i birçok kez Türkiye’ye çağırmışlar. Milliyet’ten Serpil Yılmaz’ın yazısından öğrendiğimize göre, Microsoft’un Türkiye ofisi bu öneriyi Gates’e iletememiş bile... Ancak Ankara’dan edinilen bilişim farklılığı, hem de Başbakan Erdoğan’ın konuya yakınlığı ile kendisi ikna edilmiş ve böylece Erdoğan’la bir araya gelmiş... Tabii ki Bill Gates birçok devlet başkanından önemli...
Bilişim teknolojisinin diğer önemli devleri Sun ve Intel firmalarının CEO’ları Türkiye’ye geldiklerinde Başbakan’la görüşebiliyorlar mı?
Onların da önemli sistemleri var ama pazarlama tekniği nedeniyle Microsoft’la yarışamıyorlar. Bu bakımdan Microsoft’u iyi tanıyanlar, bu dev firmanın iyi bir yazılım devi değil de iyi bir pazarlama devi olduğunu söylüyorlar.
Bill Gates’in gelişini de böyle değerlendirmek lazım. Öncelikle bu görevin, AKP’nin kuruluş aşamasında ismi öne çıkan isimlerden Av. Münci İnci’nin eşi Serpil İnci tarafından üstlenildiğini de bu arada öğreniyoruz.
2.5 DOLARA OFFICE PAKET
Dört saatlik ziyaret nedeni arasında Milli Eğitim Bakanlığı’nın adı öne çıkıyor. Bu doğru bir tespit... Elbette yetişen çocuklara Microsoft ürünleri ile bilgisayarı öğretmek iyi pazar anlamına geliyor. Nitekim Microsoft’un, ‘Office’ paketlerini neredeyse bedava denecek sembolik bir rakama Milli Eğitim Bakanlığı’na satması (2.5 dolar) bu görüşü destekliyor.
Örneğin, Maliye Bakanlığı’nın vergi dairelerini birbirine bağlayan VEDOP projesi ile SSK’nın otomasyon projesine Microsoft’un ‘office’ lisans bedelleri merak edilmez mi hiç?
Bu konu Rekabet Kurumu’nu ilgilendirmez mi?
Ancak bundan daha önemlisi asıl Türk Telekom işine dikkatleri çekmek lazım. 25 Ocak tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan e-devlet portalı... Bu portalın kurulmasında DPT denetiminde ana kurum Türk Telekom olarak gösteriliyor. Bu portalın kurulması ile Türkiye’deki kamu kuruluşlarının hizmetleri web üzerinden yapılacak ve önemli devlet bilgileri bulunacak. Tahmini proje bedeli 20 milyon dolar civarında.
Ancak parasal bedelinden çok taşıyacağı bilgi ve içerik daha önemli. Şu anda şartname yazılıyor ama şartname yazımında ulusal bir danışmanlık firması da yok nedense.
Yakında ihaleye girecek firmalar için ön yeterlilik süreci başlatılacak.
PRAG’DAKİ TOPLANTI
Bugünlerde Prag’da da önemli bir toplantı yapılıyor; dünyadaki e-devlet uygulamaları için... Bunu Microsoft düzenliyor. Türkiye’den sadece üç şirket davetli: SBS, Koç Sistem ve Meteksan...
Bu firmalar Türk Telekom ihalesine katılacaklar arasında geçiyor.
Prag toplantısına bazı bakan ve AKP’li milletvekilleri (bunlardan biri Başbakan’ın danışmanı Reha Denemeç) katıldılar.
ALMANYA’NIN TERCİHİ
Size bir konuyu daha hatırlatırım... AB ülkelerindeki kamu ihalelerini Microsoft alamadı. Bu ülkeler bu ‘dünya devi’nden kaçıyorlar. Almanya, Linux firmasını tercih etti. Çünkü ulusal güvenlik çok önemli; bu ülkeler ‘açık kaynak kotlu’ temelindeki yazılımlara yöneliyorlar.
Bugünlerde DPT’nin Ulusal Bilgi Toplumu Stratejisi Danışmanlık ihalesi var; ancak ihaleye katılacak firmalar arasında yerli bir firma yok.
Bunları art niyetle söylediğim sanılmasın. Sadece AKP hükümetinin ulusal bir strateji geliştirmesi gerekmiyor mu?’
Esat Coşan’a dair
KADIKÖY’den okurumuz Mehmet Ancan yazıyor: ‘Elbirliğiyle vahşi kapitalizmin ve AKP’nin önünü açmak için, bazıları kalenin dışından, sizler gibi de kalenin içinden Baykal bahanesiyle CHP’yi hadım etmeye çalışıyorsunuz.
Köşenizde İskenderpaşa Camii Derneği’nin Esat Coşan’ı anma ve radyodan hatim duası duyurusunu okuyunca şaşırdım. Bu size yakışmaz.’
ÜSKÜDAR’dan Murat Akoğlu da şunları söylüyor: ‘İskenderpaşa cemaati artık dini bir tarikat olmaktan çıkıp şirketleşmiştir. Bu tarikatın mürit sayısında olağanüstü bir azalma olduğunu biliyor musunuz? Bu azalmada Esat Coşan’dan sonra tarikatın başına oğlu Nurettin Coşan’ın geçmesinin payı vardır. Tarikat üyeleri, çok genç olan Nurettin Coşan’ın o makama layık olmadığını düşünüyorlar. Biliyorsunuz bu cemaat ‘Sağduyu Partisi’nde siyasileşmek istedi. Ancak parti de tutmadı. Şimdi sadece cemaat yapısı, şirketleri sürdürmek için ayakta tutuluyor. İskenderpaşa Camii Derneği’nin yaptığı kendi radyolarından -belki de ilk kez oluyor- canlı olarak yayınladıkları hatim duası faaliyeti bu ayakta kalma işinin bir parçası olarak değerlendirilebilir.’
Osmanlı atalarının kemikleri sızladı
BURSA Belediyesi, Cezair Ankara Büyükelçisi Abdelhamid Senouci Bereksi’nin Bursa’yı 25.01.2005’te ziyaretleri sonrası bugün (dün), 1852-1855 yılları arasında Bursa’da Kükürtlü civarında kendisine tahsis edilen bir konakta sürgün yasamış olan Cezayir Halk Kahramanı diye tanımlanan Emir Abdulkadir’in adını Bursa’da, Kükürtlü’de, alelacele, bir gecede değiştirerek Pınar Caddesi sakinlerine bile sormadan ‘Emir Abdülkadir Caddesi’ yapmıştır.
Halk Kahramanı (!) Emir Abdulkadir’in kimliği ve tarihi kişiliği üzerinde kısa bir araştırma eğer yapılmış olsaydı Emir Abdulkadir’in bir Kadiri tarikatı şeyhi olduğu, Osmanlı’yı Cezayir’den kovanların arasında yer aldığı, beceriksiz (!) yönetimi ile binlerce Müslümanı Fransızlara öldürttüğü, Fransızların işgali tamamlandıktan sonra da Fransızlar tarafından derece atlattırılıp, üst düzey Mason yapılıp Fransızlarla işbirliği yapan, işgalcilere hizmet eden bir sözde halk kahramanı (!) olduğu hemen anlaşılırdı. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Sn. Hikmet Sahin’e, ecdat yadigarı, güzel Bursa’mizda Çekirge Meydanı’nın adını bir zamanlar Çekirge’de yaşadığı için ‘Humeyni Meydanı’ şeklinde değiştirirse şaşmayacağımızı iletiyor, bu davranışlarını esefle kınıyoruz.
Dr. Sedat AKSIN-BURSA
Biliyor musunuz
BURSA’nın AKP’li Büyükşehir Belediyesi’nin, 1852-1855 yıllarında Kükürtlü bölgesinde yaşayan, Kadiri tarikatı şeyhi olarak bilinen, Osmanlı’nın Cezayir’inden kovulmasına ve binlerce Müslüman’ın ölmesine neden olan, Fransızlar tarafından Mason yapılan ve sözde ‘Cezayir halk kahramanı’ diye tanımlanan Abdülhamit Senouli Bereksi’nin adının Pınar Caddesi’ne verildiğini (Dr.Sedat Aksın-Bursa).... KADIKÖY Belediyesi’nin, Hakkarili depremzedeler için kışlık giyecek, gıda ve temizlik malzemesi yardımı kampanyası başlattığını (0216-3460387)...
Mesaj panosu
ÇYDD’nin ‘Uğur Mumcu’yu Anarken Toprak Bütünlüğümüz ve AB’ paneli İTÜ-Maçka Sosyal Tesisleri’nde bugün 14.00’de; konuşmacılar Prof. Türkan Saylan, Prof. İsmail Duman, Oktay Ekinci ve Erol Köktürk. (0212-252 44 33)
EMEK Platformu’nün düzenlediği ‘SSK’ların Devrine Karşı Bölge Toplantıları’ bugün Eminönü Kadırga Kültür Merkezi’nde 13.00’de ve Altunizade Petrol-İş Sendikası’nda 16.00’da; konuşmacılar Sami Evren, Süleyman Çelebi, Mehmet Soğancı, Çetin Altun, İzzettin Önder ve Özgür Müftüoğlu.(0212-252 95 00)
SEFAKÖY otobüs durağına yanaşıp o soğukta bekleyen insanları alıp evlerine götüren 34 UM 551 plakalı araç sahibine sonsuz teşekkürler.
Kamil OĞUZ
MECİDİYEKÖY-Ali Sami Yen Stadı’nın arkasındaki yol ve otobüs durağında aydınlatma yok. Lütfen ilgilenin. Nazım CEBİR
GÜNÜN GAFI
‘Merhum Atatürk, CHP’nin bu manzarası karşısında ‘Evladım Haydar! Gel şu CHP’nin başına geç, bu milleti kurtar’ derdi. Başka bir şey demezdi.’
(Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Haydar Baş)
Yazının Devamını Oku 4 Şubat 2005
<B>DÜNKÜ ‘Çiller: O yönetim para toplayamaz’ </B>başlıklı Sn. <B>Tansu Çiller </B>adına avukatı tarafından yapılan açıklamayı büyük bir ibret ve tessürle okuduk. Bizler de 130 villalı (30 kadarı Çiller’in) Güller Vadisi Sitesi’nde oturmaktayız. İnsana ‘Oha oldum yani’ dedirtecek kadar yapılan açıklamaya biz de yanıt verelim:
Ormanlık ve yeşil alan olan söz konusu sitenin arsa alanı zamanında Tansu Çiller’e aitmiş? Birden buradan iskan geçmiş ve imara açılıvermiş! Yolları dahi asfaltlanmış. Sonra da bu arsa sahibi, villaların üçte birinin kendisine verilmesi karşılığı Metin Aşık’la anlaşmış. Bu arsa üzerinde 3 parsel varmış; 572, 565 ve 564... Belirttiğinin aksine 634 diye bir parsel yoktur. 572’de 34 adet, 565’de 16 adet ve 564’de de (Çiller’in evlerinin olduğu parsel) 54 villa mevcuttur. 54 villanın numaraları 1-17 arası olan 17’si Tansu Çiller vekili Şemsettin Doğan, 18’ncisi Tansu Çiller, 26-36 arasındaki 11’i yine Çiller’e ait gözükmektedir.
Her ne kadar üç ayrı parsel gibi gözükse de burası bütün bir sitedir ve müştereken yönetilmek zorundadır. Her üç parselin güvenliği, suyu, arıtması, kanalizasyonu, aydınlatmaları, havuzu ve spor alanları da ortaktır. Yani parsel ayırımı pratikte olmayan ve uygulanamayan bir konudur.
Ancak Çiller Hanım, 2002’de aldığı bir yargı kararını gerekçe göstererek, 80’e yakın villa sahibine ve oturanlarına pes dedirtmektedir.
Mahkeme burada oturan kişilerin oybirliği ile seçtiği yöneticiyi bu parsele yönetici olarak atayarak tanıdığına göre... Tansu Hanım’ın iki yıl önce yapılan yüzme havuzu ve hakimin ödemesini uygun gördüğü altyapı hizmetlerinden dolayı 100 milyarın üzerinde borcu vardır. Oğlu Mert Çiller geçen yıl sitemizde otururken yönetime hiç aidat ödemiş midir? Aidat ödememek için kendince hukuki bir boşluğa sığınan Tansu Hanım, iki villasında imara ve projeye aykırı olarak yapılan tadilat işlerini Sarıyer ve Büyükşehir Belediyeleri niye görmemektedir?
Çiller’in site yönetimini hiçbir borcum yok demesi komiktir. Hiç olmazsa site sakinlerine saygı borcu vardır. Bir eski Başbakana da bu yaraşır ama...
M.Ali DEMİR-12 villa adına
Prof. Korkmaz: Halkçıyım
CHP Parti Meclisi üyesi seçilen İÜ İktisat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Esfender Korkmaz, kendisinin sağcı ve anti-sol olduğuna ilişkin değerlendirmeler üzerine ‘Ben sağcı mıyım, solcu muyum, halktan yana mıyım öğrenmek isteyenler Gözcü’deki yazılarıma ve internet siteme bakabilirler. Ben kendimi halkçı, sosyal demokrat bir insan olarak tarif ediyorum’ dedi.
Baykal’ın üç yıldan beri danışmanlığını yürüttüğünü söyleyen Prof. Korkmaz, şunları söyledi:
‘Ben Cumhurbaşkanı YÖK’e solcuları atıyor, diye bir yazı yazmadım. 27.10.2002 günü Gözcü’deki köşemde bu konudaki yazım şöyleydi: ‘Örneğin YÖK’e atadığı beş üyenin beşi de öğretim üyeleri derneği kuranlardır. Bu arkadaşlar derneği rektörlük seçiminde kullanmışlardır.’ Bu olay 1997’de İÜ Rektörlük seçimlerinde bizzat yaşadığım bir olaydır. Yine İktisatçılar Derneği diye bir dernek yoktur. Benim de ‘Burasını komünistler bastı’ diye bir yazım yoktur. Sağ tandanslı ve anti-sol gibi yaklaşımlar, kişisel görüşlerdir. PM’ye girmekle fedakarlık yaptığım bilinmelidir.
Bizler girmezsek meydanı üçkağıtçılara mı bırakalım?’
Mafyayla uğraştım
1989-94 döneminde haklarında yolsuzluk iddiasıyla parti soruşturması açılanlar arasında ‘Sarıyer Belediyesi’nin adı geçmesi üzerine SHP’li eski başkan İhsan Yalçın belge ve bilgiler göndererek şu açıklamayı yaptı:
‘Hakkımda nerede olursa olsun yolsuzluk kelimesini duyunca vücut kimyam bozuluyor. Hayatımda dürüstlük ve Kemalist çizgiden zerrece taviz vermedim. Kendi partimin meclis üyeleri hakkında Savcılığa suç duyurusunda bulununca bunlara destek verenlerce hayali, mesnetsiz bir karalama kampanyası ile karşılaştım. Kimse ekmek teknelerine çomak sokanlardan haz duymuyor. Benim hakkımda Nurettin Sözen soruşturma açılmasını istedi, ancak il yönetim kurulu hakkımda herhangi bir soruşturmaya gerek olmadığına karar verdi. Ben orada arsa mafyası ile uğraştım, yüzümü asla kızartmadım.’
Atatürk’ten ‘misyonerlik’
GAZETECİ Uğur Yıldırım’ın yeni çıkan ‘Türkiye’de Misyonerlik’ (Otopsi) kitabında haçlı savaşlarından bugüne misyonerliğin seyri inceleniyor. Kurtuluş Savaşı ve Atatürk dönemiyle ilgili çarpıcı belgelere de yer verilen kitapta, Atatürk’ün ABD Deniz Kuvvetleri’nden istihbaratçı Teğmen Robert S. Dunn ile 1.7.1921 tarihinde yaptığı görüşmenin tutanakları yer alıyor.
Dunn’un, Washington’a gönderdiği 9.8.1921 tarihli raporda Atatürk’ün Amerikan Yardım Heyeti’ni ağır sözlerle eleştirdiği belirtiliyor. Atatürk rapora da geçen sözlerinde ABD yardım kuruluşları ve misyonerlerinin ‘bölücülük’ yaptığını söylüyor. Atatürk, Teğmen Dunn’a şöyle diyor:
‘Yasalarımızla uyum halinde bulunması kaydı ile biz ACRNE’nin insani ve yardım amaçlı faaliyetlerini memnuniyetle karşılamaktayız. Fakat esefle söylemeliyim ki, Merzifon ve Kayseri’deki gibi bu müesseselerden bazılarının bu hainane amaçlara vasıta oldukları araştırmalarla ispatlanmıştır.’
Atatürk, Dunn’la yaptığı görüşmede Amerika’yla ilişki kurmaktan memnuniyet duyacağını ama Meclis’in prensibinin ‘tam bağımsızlık’ olduğunu, ABD’nin ‘kapitülasyonların devamını istememesi gerektiğini’ vurguluyor.
Çarpıcı başka konular da var kitapta... Atatürk’ün Vatikan’la yazışmaları, Atatürk’ü kalkan yapan misyonerler; Urfa Kuvayı Milliye Komutanı Yüzbaşı Ali Saip’in Amerikalı misyonerlerle ilgili gözlemleri; Protestan kiliselerin açılmasında Turgut Özal’ın nasıl katkı verdiği; ve kiliselerinin önünün nasıl açılması gibi birçok çarpıcı konu var.
Kayrak taşı ihalesi
MUĞLA Valiliği bünyesindeki bir yetkili aradı; dekoratif amaçlı ‘Kayrak taşı’ konusundaki tartışmayla ilgili bilgi verdi. ‘Yazdıklarınızın bir bölümü doğru ama izaha muhtaç yanları var’ dedi. Anlattıklarını özetleyerek aktarıyoruz:
Muğla ilinde kayrak taşı çıkarma başvuruları, 2003’e kadar Taşocakları Nizamnamesi’ne göre ruhsatlandırılıyormuş. Bakanlar Kurulu daha sonra 2003 yılında kayrak taşını 3213 sayılı Maden Kanunu’nun ‘mermer grubu madenler’ kapsamına almış... Bu arada 5.6.2004 tarihinde çıkarılan 5177 sayılı Maden Kanunu ve bazı kanunlarda değişiklik yapan kanun çıkmış; yayınlanan genelge sonucunda kayrak taşları ile ilgili bölümün uygulanmasında tereddüt hasıl olmuş. Enerji Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürü Yener Cander’le Muğla’da toplantı yapılmış, kendisinden görüş istenmiş... Cander aralık ayında gönderdiği iki yazıda, ruhsatlandırma işleminin Özel İdare tarafından yapılmasını uygun karşılamış. Bunun üzerine müracaat ve temdit talep eden 12 dosyanın ruhsatlandırılması, Taşocakları Nizamnamesi ve ruhsatlandırmaya esas diğer mevzuat hükümlerine göre uygun görülmüş... Ruhsatlandırmaya esas alınması gereken rüsum ve mükerrer resim miktarları da Bodrum Mal Müdürlüğü’nün belirlediği M2 fiyatı 38 milyon olarak tespit edilmiş; ihalenin de 27.1.2005’te yapılacağı duyurulmuş... İşlemleri tamamlanan 12 kişi belirtilen günde hazır bulunmuş; bunların 9’u bu miktarı kabul etmiş... Bunlardan 6’sı da gereken parayı hemen yatırarak ruhsatlarını almış...
İlgili, ‘Köşenizden itirazlarını bildirenlerin ise bedeli yüksek buldukları, bu alanları ucuza kapatmak istedikleri, bu amaçla bakanlığı ve milletvekillerini rahatsız ettikleri anlaşılıyor. Halbuki işlemler yukarıda izah ettiğimiz şekilde mevzuata uygun ve İl Özel İdaresi menfaatleri gözetilerek yapılmıştır’ diyor.
Biliyor musunuz?
İSKENDERPAŞA Camii Derneği’nden yapılan duyuruda, Avustralya’da 4.2.2005’de trafik kazasında ölen Prof. Mahmud Es’an Coşan’ın ölümünün 4. yılında bugün Eyüp’teki kabri başında anılacağını, akşam da ‘hadis’ dersleri verdiği İskenderpaşa Camiinde bir program düzenlendiğini, Akra FM’de de canlı yayında hatim duası yapılacağını...
Mesaj panosu
TEKİRDAĞ Değirmenaltı Mahallesi’nde oturan ve evladı üniversitede okuyan bir babayım. Kızımın okulu nedeniyle beş ay önce buraya taşındım. Bulunduğumuz muhit E5 karayolunda kent girişindeki Ziraat Fakültesi ve Maxi alışveriş merkezinin bulunduğu yer... Kavşakta trafik ışıkları var; yayalar için bir uyarı yok. Yüzlerce insan her gün bu kavşağı kullanıyor. Belediye Başkanı’na e-maile bunu bildirdim, dört aydır cevap yok. Allah göstermesin sonucu faciayla biten bir kaza mı olması bekleniyor.
Oğuz TUNA-TEKİRDAĞ
KADIKÖY’den bir veli isyan ediyor: Veliler olarak servisçilerden bıktık. Her istediklerini veriyoruz. Ama bu kadar yeter; sömestr tatili nedeniyle bir aylık ücret de alınır mı? İsyanımıza kim yanıt verecek?
GÜNÜN SÖZÜ
‘Batı’nın bilgisi, misyonerleri, papazı, tüccarı, koca Afrika Kıtası’nda kölelere ne söylediyse aynısını bizlere de buyuruyor.’
(Nihat Genç, Yeni Harman)
Yazının Devamını Oku 3 Şubat 2005
<B>ADI </B>bizde saklı eski bir milletvekili anlatıyor: ‘<B>Yalçın Doğan, </B>Divan Başkanı olan İstanbul İl Başkanı <B>Şinasi Öktem </B>hakkında birçok iddiayı gündeme getirmiş. Yanıt olarak da ‘bunlar geçmiş 20 yıllık iddialar’ diyor Öktem... Niye herşeyi açık söylemiyor? Öktem, SHP’den Ümraniye Belediye Başkanı iken, Ercan Karakaş’ın önüne ilçe örgütünden belediyedeki yolsuzluk dosyaları konmuştu. Karakaş daha sonra milletvekili seçilince yerine Yüksel Çengel geldi. Ümraniye örgütünün ihraç istemi talebi il örgütüne gelince Genel Merkez, olayı soruşturmakla PM üyeleri Ahmet İsvan ile Ayşe Akman’ı görevlendirdi.
Sonunda Öktem, imar yolsuzlukları ve usulsüzlükleri nedeniyle il disiplin kurulu kararıyla partiden ihraç edildi. Anımsadığım kadarıyla o dönem SHP’den Kartal, Eminönü, GOP, Beyoğlu, Eyüp, Sarıyer, Beykoz ve Üsküdar belediye başkanları hakkında da partiiçi soruşturma başlatılmıştı. Ancak haklarında bir karar alınmadan o sırada yeniden açılan CHP’ye geçtiler. Mustafa Sarıgül ise o dönemde yolsuzluktan değil bir delegeyi dövmekten dolayı ihraç edilmişti. Yani gidenler namuslu, SHP’de kalanlar şaibeli oldu sonuçta.
TARIK AKAN OYNADI
Geçen temmuz ayındaki Kurultay’da Divan Başkanlığını ‘sağlığını’ gerekçe göstererek kabul etmeyen ancak son kurultayda il başkanlarının önerisiyle divan başkanlığını üstlenen Öktem, senaryosunu Alev Alatlı’nın yazdığı Ünal Küpeli’nin yönettiği, Kadir İnanır, Alev Baymur ve Haluk Kurdoğlu’nun oynadığı ‘Sayın Başkan’ (1990) filmini hatırlıyor mu? Filmde ‘İdealist bir politikacının belediye başkanı olduktan sonra iktidar koltuğunda ideallerinden nasıl uzaklaştığı ve giderek düzenin adamı olduğu’ anlatılır. Bu film, kurultayda barkovizyondan gösterilseydi keşke...
İSKİ olayının çerçevesinde yaşananlardan bir kez daha ders alınsaydı.’
SPD’li Akgün utandı
‘SİZE başka gerçekleri de anlatmak istiyorum. Sayın Baykal Kurultayda tam dört saat konuştu, AKP’yi ağzına almadığı gibi AB ve küreselleşme şartları karşısında bir sosyal demokrat parti nasıl olmalı, hangi projeleri toplumun önüne koymalı, yeni örgütlenmesini nasıl oluşturmalı, partiiçi demokrasi nasıl sağlanmalı gibi temel sorunlar hiç gündeme getirilmedi. Bunları kamuoyunun gündemine taşımalıydı Baykal... Hangi düşünce ortaya konuldu? Kurultay’a ‘sandalye kavgası’ damgasını vurdu maalesef. Sarıgül’ü yetersiz bulanlar da kerhen kendisine oy vermek zorunda kaldılar; yoksa Baykal o oyu bile alamazdı.
- Bir başka skandalı daha anlatmak isterim. CHP’nin konuğu olarak Kurultay’a davet edilen SPD Köln Milletvekili Dr. Lale Akgün’e ilk başta bir yer bulunamamış. Yaşadıkları karşısında Akgün’ün şaşırdığını ve utandığını sanıyorum. Keşke CHP yönetimine, ‘Beni gerçekten davet ettiniz mi? Böyle bir sosyal demokrat parti olamaz. Bizde kongreler en az 3 bin kişilik salonda yapılır, internet sayfasında herşey ilan edilir; hatta partinin gelirleri ve giderleri de ilan edilir. Sabaha karşı kongre salonu işgal edilmez; tabancalı salona girilmez, kimse kabadayılık yapmaz, partinin muhalefet önderlerine söz verilir’ diye sormasını bekleriz.
Berlin’de, partisine vereceği raporda ‘CHP kongresinde maç izledim’ diye yazmış olmasına hiç şaşırmam.
SOSYAL DEMOKRAT HOCALAR
PM’ye alınan Prof. Esfender Korkmaz’ı sağ görüşlü bir iktisatçı olarak bilinir. Prof. Burhan Şenatalar ve Prof. Aysel Çeliker gibi isimler YÖK’e atandığında ‘Cumhurbaşkanı YÖK’e solcuları atıyor’; İktisatçılar Derneği’ndeki bir seçimle ilgili olarak ‘Burasını komünistler bastı’ diye yazılar yazmıştır. Prof. Taner Berksoy, Prof. Burhan Şenatalar, Prof. Erol Katırcıoğlu, Prof. Seyfettin Gürsel, Prof. Hurşit Güneş, Prof. Türker Minibaş ve Prof. Toktamış Ateş, Prof. Korkut Borotav gibi sosyal demokrat düşüncedeki iktisatçılar varken, Prof. Korkmaz gibi anti-sol bir öğretim üyesi nasıl yönetime alınabilir?’
Kat mülkiyetini kimse takar mı
BAĞDAT Caddesi Feneryolu’nda Çim Apartmanı sakinlerinden: Giriş katındaki iki daire sahibi, kat maliklerinin rızası olmadan evlerini poliklinik olarak kullanılmak üzere kiraya verdi. Tapuda mesken olarak gözüküyor. İki daire birleştirildi; aradaki duvar yıkıldı. Evin dış cephesi, yan cephesi her şeyi değişti. Kat Mülkiyeti Kanunu’na göre, bütün kat maliklerinin rızası var mı yok mu sormadılar bile. Kadıköy Belediyesi’ne sayısız şikayette bulunduk. Yapı Kontrol’den incelemeye geldiler ama sonuç sıfır...
O muhteşem bir bürokrattı
TİCARET Bakanlığı eski Dış Ticaret Müdürü Dinçer Asena’yı (78) Kanlıca’daki evinin önünde bir askeri cipin çarpması sonucu kaybettik; dün Ankara’da toprağa verdik. Öz babamı kaybetmiş kadar kahroldum. 1988’de emekli olduktan sonra danışman olarak görev yaptığı Ram Dış Ticaret’te yanında 4.5 yıl çalışma onuruna sahip oldum. SBF mezunu olup ‘ticaret ataşeliği’ yapmış, Türkiye’nin dış ticaret rejimi ile ilgili yasanın çıkarılmasında bizzat emeği geçmiş, özellikli bir bürokrattı.. Yanında çalışırken gerek disiplini, gerekse titizliği yüzünden çok sıkıntı çektim ama sonunda iş disiplini, ahlakı ve yüksek sorumluluğu ondan öğrendim. Tüm sevdiklerinin acısına katılırım.
Alp ESEN-İSTANBUL
Kardelen çiçeği gibi temiz insanlara
İZMİR 9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde son zamanlarda gördüğüm teşhis ve tedavi sırasında yaşadığım sağlıkla ilgili olumlu gelişmeleri halkımızla paylaşmak istedim. Sarkoidoz denilen sebebi bilinmeyen gizemli hastalığımın tedavisi sırasında tüm karşılaştığım doktor ve sağlık personeli, hastane personeli bir kardelen çiçeği gibi pırıl-pırıl ve mesleklerini tam yapmanın doruğundaydılar; kendilerini kutluyorum. Temennim bu güzelliklerin tüm hipokrat yemini etmiş doktor ve sağlık görevlilerine, tüm hastanelere örnek olması ve Türkiye’nin kazanmasıdır.
Şemsettin KARABAY İZMİR
Kürtleri ABD’nin kucağına biz attık
1 ŞUBAT tarihli Hürriyet Gazetesi’ndeki ‘Kürt grupları ABD şımarttı’ haberinde Meclis Başkanı Bülent Arınç’ın ‘Kürt gruplarını ABD şımarttı. Açıklamaları maksatlı, ancak muvaffak olamazlar. Türkiye gereğini yapar’ sözlerini yanlış buluyorum. ABD Başkanı’na kuzeyden cepheyi açacağız diye Sayın Başbakan söz vermedi mi? Tezkere sırasında Meclis’ten hayır oyu çıkartıldı. Biz değil miyiz Kürtleri ABD’nin kucağına atan.
Fikret ÖZARAS-İZMİR
GÜNÜN SÖZÜ
‘Akıllı bir adam gözleriyle güler, akıllı ve iyi niyetli bir adam gözleri ve yüzüyle güler, aptal bir adamsa dişleriyle güler.’
(Anonim)
Mesaj panosu
‘CAN verdi’ deyimi TV’lerde çok kullanılıyor. Lütfen bunun yerine ‘Hayatını kaybetti’ sözünü kullanalım, daha iyi olur diye düşünüyorum.
Mehmet KENANOĞLU
BOĞAZ köprüsünde Anadolu’dan karşıya geçişte trafiğin yoğunlaştığı 17.00-20.00 arasında, köprü ayağından 500-600 metre önce seyyar satıcılar satış yapıyor. Bunların arasında lösemili olduğu görüntüsünü veren küçük bir kız çocuğu ve annesi de dileniyor. İnsanlık dışı bu görüntüyü Valilik ve Emniyet’e web üzerinden defalarca aktardım, sonuç yok.
A. Sudi KARTAL
Yazının Devamını Oku 3 Şubat 2005
ADI bizde saklı eski bir milletvekili anlatıyor: ‘Yalçın Doğan, Divan Başkanı olan İstanbul İl Başkanı Şinasi Öktem hakkında birçok iddiayı gündeme getirmiş.Yanıt olarak da ‘bunlar geçmiş 20 yıllık iddialar’ diyor Öktem... Niye herşeyi açık söylemiyor? Öktem, SHP’den Ümraniye Belediye Başkanı iken, Ercan Karakaş’ın önüne ilçe örgütünden belediyedeki yolsuzluk dosyaları konmuştu. Karakaş daha sonra milletvekili seçilince yerine Yüksel Çengel geldi. Ümraniye örgütünün ihraç istemi talebi il örgütüne gelince Genel Merkez, olayı soruşturmakla PM üyeleri Ahmet İsvan ile Ayşe Akman’ı görevlendirdi.Sonunda Öktem, imar yolsuzlukları ve usulsüzlükleri nedeniyle il disiplin kurulu kararıyla partiden ihraç edildi. Anımsadığım kadarıyla o dönem SHP’den Kartal, Eminönü, GOP, Beyoğlu, Eyüp, Sarıyer, Beykoz ve Üsküdar belediye başkanları hakkında da partiiçi soruşturma başlatılmıştı. Ancak haklarında bir karar alınmadan o sırada yeniden açılan CHP’ye geçtiler. Mustafa Sarıgül ise o dönemde yolsuzluktan değil bir delegeyi dövmekten dolayı ihraç edilmişti. Yani gidenler namuslu, SHP’de kalanlar şaibeli oldu sonuçta.TARIK AKAN OYNADIGeçen temmuz ayındaki Kurultay’da Divan Başkanlığını ‘sağlığını’ gerekçe göstererek kabul etmeyen ancak son kurultayda il başkanlarının önerisiyle divan başkanlığını üstlenen Öktem, senaryosunu Alev Alatlı’nın yazdığı Ünal Küpeli’nin yönettiği, Kadir İnanır, Alev Baymur ve Haluk Kurdoğlu’nun oynadığı ‘Sayın Başkan’ (1990) filmini hatırlıyor mu? Filmde ‘İdealist bir politikacının belediye başkanı olduktan sonra iktidar koltuğunda ideallerinden nasıl uzaklaştığı ve giderek düzenin adamı olduğu’ anlatılır. Bu film, kurultayda barkovizyondan gösterilseydi keşke... İSKİ olayının çerçevesinde yaşananlardan bir kez daha ders alınsaydı.’SPD’li Akgün utandı‘SİZE başka gerçekleri de anlatmak istiyorum. Sayın Baykal Kurultayda tam dört saat konuştu, AKP’yi ağzına almadığı gibi AB ve küreselleşme şartları karşısında bir sosyal demokrat parti nasıl olmalı, hangi projeleri toplumun önüne koymalı, yeni örgütlenmesini nasıl oluşturmalı, partiiçi demokrasi nasıl sağlanmalı gibi temel sorunlar hiç gündeme getirilmedi. Bunları kamuoyunun gündemine taşımalıydı Baykal... Hangi düşünce ortaya konuldu? Kurultay’a ‘sandalye kavgası’ damgasını vurdu maalesef. Sarıgül’ü yetersiz bulanlar da kerhen kendisine oy vermek zorunda kaldılar; yoksa Baykal o oyu bile alamazdı.- Bir başka skandalı daha anlatmak isterim. CHP’nin konuğu olarak Kurultay’a davet edilen SPD Köln Milletvekili Dr. Lale Akgün’e ilk başta bir yer bulunamamış. Yaşadıkları karşısında Akgün’ün şaşırdığını ve utandığını sanıyorum. Keşke CHP yönetimine, ‘Beni gerçekten davet ettiniz mi? Böyle bir sosyal demokrat parti olamaz. Bizde kongreler en az 3 bin kişilik salonda yapılır, internet sayfasında herşey ilan edilir; hatta partinin gelirleri ve giderleri de ilan edilir. Sabaha karşı kongre salonu işgal edilmez; tabancalı salona girilmez, kimse kabadayılık yapmaz, partinin muhalefet önderlerine söz verilir’ diye sormasını bekleriz.Berlin’de, partisine vereceği raporda ‘CHP kongresinde maç izledim’ diye yazmış olmasına hiç şaşırmam.SOSYAL DEMOKRAT HOCALARPM’ye alınan Prof. Esfender Korkmaz’ı sağ görüşlü bir iktisatçı olarak bilinir. Prof. Burhan Şenatalar ve Prof. Aysel Çeliker gibi isimler YÖK’e atandığında ‘Cumhurbaşkanı YÖK’e solcuları atıyor’; İktisatçılar Derneği’ndeki bir seçimle ilgili olarak ‘Burasını komünistler bastı’ diye yazılar yazmıştır. Prof. Taner Berksoy, Prof. Burhan Şenatalar, Prof. Erol Katırcıoğlu, Prof. Seyfettin Gürsel, Prof. Hurşit Güneş, Prof. Türker Minibaş ve Prof. Toktamış Ateş, Prof. Korkut Borotav gibi sosyal demokrat düşüncedeki iktisatçılar varken, Prof. Korkmaz gibi anti-sol bir öğretim üyesi nasıl yönetime alınabilir?’Kat mülkiyetini kimse takar mıBAĞDAT Caddesi Feneryolu’nda Çim Apartmanı sakinlerinden: Giriş katındaki iki daire sahibi, kat maliklerinin rızası olmadan evlerini poliklinik olarak kullanılmak üzere kiraya verdi. Tapuda mesken olarak gözüküyor. İki daire birleştirildi; aradaki duvar yıkıldı. Evin dış cephesi, yan cephesi her şeyi değişti. Kat Mülkiyeti Kanunu’na göre, bütün kat maliklerinin rızası var mı yok mu sormadılar bile. Kadıköy Belediyesi’ne sayısız şikayette bulunduk. Yapı Kontrol’den incelemeye geldiler ama sonuç sıfır... O muhteşem bir bürokrattıTİCARET Bakanlığı eski Dış Ticaret Müdürü Dinçer Asena’yı (78) Kanlıca’daki evinin önünde bir askeri cipin çarpması sonucu kaybettik; dün Ankara’da toprağa verdik. Öz babamı kaybetmiş kadar kahroldum. 1988’de emekli olduktan sonra danışman olarak görev yaptığı Ram Dış Ticaret’te yanında 4.5 yıl çalışma onuruna sahip oldum. SBF mezunu olup ‘ticaret ataşeliği’ yapmış, Türkiye’nin dış ticaret rejimi ile ilgili yasanın çıkarılmasında bizzat emeği geçmiş, özellikli bir bürokrattı.. Yanında çalışırken gerek disiplini, gerekse titizliği yüzünden çok sıkıntı çektim ama sonunda iş disiplini, ahlakı ve yüksek sorumluluğu ondan öğrendim. Tüm sevdiklerinin acısına katılırım.Alp ESEN-İSTANBULKardelen çiçeği gibi temiz insanlaraİZMİR 9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde son zamanlarda gördüğüm teşhis ve tedavi sırasında yaşadığım sağlıkla ilgili olumlu gelişmeleri halkımızla paylaşmak istedim. Sarkoidoz denilen sebebi bilinmeyen gizemli hastalığımın tedavisi sırasında tüm karşılaştığım doktor ve sağlık personeli, hastane personeli bir kardelen çiçeği gibi pırıl-pırıl ve mesleklerini tam yapmanın doruğundaydılar; kendilerini kutluyorum. Temennim bu güzelliklerin tüm hipokrat yemini etmiş doktor ve sağlık görevlilerine, tüm hastanelere örnek olması ve Türkiye’nin kazanmasıdır.Şemsettin KARABAY İZMİRKürtleri ABD’nin kucağına biz attık 1 ŞUBAT tarihli Hürriyet Gazetesi’ndeki ‘Kürt grupları ABD şımarttı’ haberinde Meclis Başkanı Bülent Arınç’ın ‘Kürt gruplarını ABD şımarttı. Açıklamaları maksatlı, ancak muvaffak olamazlar. Türkiye gereğini yapar’ sözlerini yanlış buluyorum. ABD Başkanı’na kuzeyden cepheyi açacağız diye Sayın Başbakan söz vermedi mi? Tezkere sırasında Meclis’ten hayır oyu çıkartıldı. Biz değil miyiz Kürtleri ABD’nin kucağına atan.Fikret ÖZARAS-İZMİRGÜNÜN SÖZÜ‘Akıllı bir adam gözleriyle güler, akıllı ve iyi niyetli bir adam gözleri ve yüzüyle güler, aptal bir adamsa dişleriyle güler.’(Anonim)Mesaj panosu‘CAN verdi’ deyimi TV’lerde çok kullanılıyor. Lütfen bunun yerine ‘Hayatını kaybetti’ sözünü kullanalım, daha iyi olur diye düşünüyorum.Mehmet KENANOĞLUBOĞAZ köprüsünde Anadolu’dan karşıya geçişte trafiğin yoğunlaştığı 17.00-20.00 arasında, köprü ayağından 500-600 metre önce seyyar satıcılar satış yapıyor. Bunların arasında lösemili olduğu görüntüsünü veren küçük bir kız çocuğu ve annesi de dileniyor. İnsanlık dışı bu görüntüyü Valilik ve Emniyet’e web üzerinden defalarca aktardım, sonuç yok.A. Sudi KARTAL
button
Yazının Devamını Oku 2 Şubat 2005
<b>OKURUMUZ Esengül Dirican’</B>ın dünkü <B>‘Tansu Hanım aidat ödemiyor’ </B>başlıklı yazısına eski Başbakan <B>Tansu</B> <B>Çiller</B>’in avukatı Çetin Özen, yazının üzüntüyle karşılandığını belirterek şu açıklamayı yaptı: ‘Zekeriyaköy’de Güller Vadisi adıyla anılan sitenin 634 parsel numaralı taşınmazında, Kat Mülkiyeti Kanunu’na göre oluşmuş bir yönetim bulunmamaktadır. Burada çok az sayıda oturan vardır. Kat Mülkiyeti Kanunu’nun aradığı toplantı ve karar nisapları oluşmamaktadır. 634 parseldeki evlerin hemen hemen tamamı boştur. Sitede, kat mülkiyeti teşekkül etmemiştir.
Bu kişiler kendilerine ‘Site Konsorsiyum Yönetimi’ ismini yakıştırarak para toplamaktadırlar. Kat Mülkiyeti Kanunu’nda ‘Site Konsorsiyum Yönetimi’ olarak bir idare organı mevcut değildir.
Bu kişiler evvelce kendilerinin yönetici olduklarını iddia ederek, Sarıyer Sulh Hukuk Mahkemesi’nde dava açmışlarsa da, mahkemece 2002/812 Esas, 2002/1041 Karar sayılı ve 20.9.2002 tarihli kararıyla bu davaları reddedilmiştir. Mahkeme, burada Kat Mülkiyeti Kanunu’nun emrettiği yönetimin oluşmadığına ve sadece bazı altyapı işlerinin tamamlanmasına yönelik olarak para toplanabileceğine karar vermiştir.
Sayın müvekkilimin, kendilerine ‘Site Konsorsiyum Yönetimi’ ismini yakıştıran kişilere hiçbir borcu yoktur.’
Hangi meclis daha katılımcı oluyor
IRAK seçimine büyük katılım oldu. Dünya sevindi. Biz huzursuz olduk; sebebi belli; Kürdistan devleti kurulması. ABD Savunma Bakan Yardımcısı Douglas Feith ‘Ülkenizdeki Kürtlere iyi davranırsanız, korkmanıza bir sebep yok’ diyor.
Kendimize bir bakalım: Yapılan son seçimde AKP oyların %34’ünü aldı. Ama Meclis’in yarısından çoğu AKP’li... Bu temsil doğru mu? Demokratik mi? Hani ya diğer görüşler?
Günümüzde AKP’li tek parti rejimi var. Böyle olunca ülkemizde herşey toz pembe, güzel gösteriliyor.
Oysa Irak çok partili bir zamana kapı açtı; demokrasi beklendiği düzeyde daha olmasa da... Irak halkının büyük çoğunluğu mecliste temsil edilecek. Bizdekinden çok daha kapsamlı. Soruyorum, hangi demokrasi daha sağlıklı? Tek partili Türkiye’deki mi yoksa çok partili Irak’taki mi? Ali GÜNDOĞAN
TRT’nin T. Alpay’a saygısızlığı
ÜNLÜ resimli roman ‘Malkoçoğlu’nun yaratıcısı Ayhan Başoğlu’nun eşi Nurten Başoğlu, Çanakkale’den telefon ediyor:
‘TRT 37. kuruluş yıldönümünüyle düzenlediği kutlama törenini Teoman Alpay’ın ‘Nasıl Geçit Habersiz’ şarkıyla açtı.TRT’ciler Teoman Alpay’ın, şeker hastalığından ötürü ayağının kesildiğini ve Çanakakale SSK Hastanesi’nde yattığını bilmiyorlar mı? Bir geçmiş olsunu bile çok gördüler. Onun ünlü ‘Samanyolu’ şarkısı ne çabuk unutuldu. İsmail Cem, CHP Kurultayı nedeniyle Türkiye’ye gelmişti.
1974 yılında TRT Genel Müdürlüğü yapan Cem’in adı ‘davet edilip gelmeyenler’ arasında dahi geçmedi. Orada olmaması gerekenler vardı. TRT çok ayıp etti Teoman Alpay’a; şimdiki yöneticiler hiç kadirşinas değillermiş! Utandım.’
Sigaraya 5. zam
MALİYE, sigaradaki maktu vergileri bir yıl içinde 5. kez arttırdı. Örneğin, Marlboro 2.400’den 3.300 TL’ye çıktı; şimdi daha da artacak bu fiyatlar.
En pahalı 1. grup sigaralara rağmen neden 2. grup sigaralara daha büyük oranda (%50) zam yapıldı? Çünkü bazı firmalarla hükümet arasında şark tütünü oranınlarında tartışma vardı. Bu sınıfta Monte Carlo, Winston, LM ve Tekel’in Tekel 2001 ve Samsun 216 vs. gibi (şark tütün oranı % 34-66) sigaralar var. Tekel’in Samsun, Bahar, Meltem ve sadece Türkü (Philips Morris) gibi 3. gruptaki sigaralara az zam görecek.
18 Mart’ta özelleştirme için teklif bekleyecek olan Tekel bu işten zarar görür mü? ‘Evet’ deniyor. Bir uzmana göre, vergi artışlarına göre sigara fiyatlarına en az %20 zam gelebilir. Vergi gelirleri Hazine’ye yetmediği için Maliye daha çok vergi geliri mi düşünüyor yoksa sigara içiminden vazgeçmesi için halkı mı?
Bu işte bir hesap yanlışlığı var galiba.
Vergi salınınca artık gülüyoruz
SAYIN Maliye Bakanı Unakıtan’ın vatandaşa yaptığı son güzellik(!) taşıt vergilerini %100 artmasına neden olmuştur.
Şöyle ki; genel olarak uygulama küçük ticari araçlarda (doblo, kango, connekt) taşıt vergisi araçın vergisi ağırlık baz alınarak tespit edilmekteydi, ancak 20.01.05’de bankalara ve vergi dairelerine gönderilen tebliğde hesaplama şekli şu şekilde değiştirilmiştir:
Araç ağırlığı+istiap haddi= taşıt pulu matrahı.
2004 yılında 150+150 YTL taşıt pulu ödeyen mükellef 2005 için 300+300 YTL taşıt vergisi ödeyecektir. Bu tam anlamıyla bir zulümdür. Ayrıca işin bir de ilginç olan tarafı 20 Ocak tarihine kadar taşıt pullarına yatıran mükelleflerin bu uygulamadan haberi olmamıştır. Üç gün sonra karşılarına hem eksik vergi yatırdıkları çıkacak hem de vergi cezasına maruz kalacaklardır.
Söz konusu araçlar her ne kadar kamyonet veya panelvan olarak geçiyorsa da geniş aileler tarafından kullanılan araçlardır. Bu araçlar 1200 cc ile 1900 cc arası motor gücüne sahip araçlardır.
Timurlenk’in vergi salımında olduğu gibi vatandaş artık gülüyor.
S.U.-ANKARA
‘Kayrak’ taşına dozer mi giriyor
‘EFENDİM ben bir kayrak taşı ocağı işletmecisiyim. Bilindiği gibi kayrak taşı dekorasyon amacıyla yapı malzemesi olarak kullanılır. Ülkemizde çeşitli bölgelerinde çıkar. Ama en kıymetlisi Bodrum Kızılağaç köyünde (yaklaşık 150 dönüm) ve Muğla Yerkesik yöresinde (90-100 dönüm) vardır. Kol gücüyle çalışılan bu sektör 3-5 bin kişiye de geçim sağlar.
Bizler Muğla Valiliği ve Özel İdare’nin bu konudaki yeni haksız uygulamalarından rahatsızlık duyuyoruz. Çünkü eskiden kayrak taşı çıkarırken ruhsatımızı Özel İdare’den alır, Orman idaresine de kiralama bedeli öderdik. Ancak 1993’ten sonraki bir uygulama sonrasında Milli Emlak’tan kiralamaya başladık. Bu nedenle devlete kiralama ve rusum bedeli olarak üç çeşit bedel ödüyorduk. 2003’te Bakanlar Kurulu bir kararname çıkartarak kayrak taşını ‘maden’ sınıfına geçirdi. Sorunumuz da böyle başladı.
Muğla Valiliği, Enerji Bakanlığı’nın genelgelerini dikkate almayarak ruhsatlandırmaları baştan yapmak istemedi.. Ocak sahipleri, Bakan Hilmi Güler’e çıktı; sorunun çözümü için Maden İşleri Genel Müdürü Yener Cander Bey’i görevlendirdi. Cander bey üç ay önce Valilik’te geniş bir toplantı yaptı; ‘Müktesep hak sahiplerini korumak gerekiyor; ya siz ruhsatlandırın ya da biz...’ dedi. Valilik bu ruhsatlandırmayı yaptı ancak karşımıza fahiş bedeller çıkarttı. 1000 m2’den 38 bin YTL (38 milyar TL) isteyince dehşete kapıldık. Küçük bir madenci böyle bir miktarı nasıl karşılayabilir? Ayrıca Orman İdaresi’ne kira bedelini nasıl ödeyebilir? Zaten bu alanların 2002’den sonra bazı büyük madenciler tarafından ‘mermer madeni’ adı altında başka amaçlarla kapatıldığını biliyoruz. Bizlerin bu ocaklarda 30 yıldan beri çalıştığımızı bilen bakanlık, müktesep hakkımızı korumak isterken, Valilik bu engellemesiyle neyi amaçlamak istiyor?
Bizim AKP’li milletvekillerimiz ne yazık ki o sıcakta ‘ekmeğini taştan çıkartan’lara değil de büyüklere sahip çıkıyor. Ahmet Kemal Akdağ, yakınları ve kendisinin Maden Denizcilik isimli bir başka firmasına mı zemin hazırlanıyor acaba. Ya karyak taşı sahasına dozer girerse! Bu kıymetli taşı da diğer madenlerimizi koruduğumuz gibi mi koruyacağız!’
S. Arabistan’ı utandıralım
GÜNEY Asya afetinde bütçesine ve zenginliğine göre kat be kat yardım verebilecek olan ülkelerin başında Suudi Arabistan geliyor. Fakat sadece 10 milyon $ yardım vereceğini açıklıyor. Lütfen bir kampanya başlatılsın; bu yılın hac gelirlerini bu zavallı insanlara bağışlamaları için... Hem tüm Müslümanlar adına çağrıda bulunalım; hem onları utandıralım; hem de bu vesileyle Müslümanlık adına mesaj verilmiş olsun! Kesinlikle ses getireceğini düşünüyorum.
Pakize KILIÇ
Vergi salınınca artık gülüyoruz
SAYIN Maliye Bakanı Unakıtan’ın vatandaşa yaptığı son güzellik(!) taşıt vergilerini %100 artmasına neden olmuştur.
Şöyle ki; genel olarak uygulama küçük ticari araçlarda (doblo, kango, connekt) taşıt vergisi araçın vergisi ağırlık baz alınarak tespit edilmekteydi, ancak 20.01.05’de bankalara ve vergi dairelerine gönderilen tebliğde hesaplama şekli şu şekilde değiştirilmiştir:
Araç ağırlığı+istiap haddi= taşıt pulu matrahı.
2004 yılında 150+150 YTL taşıt pulu ödeyen mükellef 2005 için 300+300 YTL taşıt vergisi ödeyecektir. Bu tam anlamıyla bir zulümdür. Ayrıca işin bir de ilginç olan tarafı 20 Ocak tarihine kadar taşıt pullarına yatıran mükelleflerin bu uygulamadan haberi olmamıştır. Üç gün sonra karşılarına hem eksik vergi yatırdıkları çıkacak hem de vergi cezasına maruz kalacaklardır.
Söz konusu araçlar her ne kadar kamyonet veya panelvan olarak geçiyorsa da geniş aileler tarafından kullanılan araçlardır. Bu araçlar 1200 cc ile 1900 cc arası motor gücüne sahip araçlardır.
Timurlenk’in vergi salımında olduğu gibi vatandaş artık gülüyor.
S.U.-ANKARA
Liyakat ve hukuk
MİLLİ Eğitim Müdürlüğü’nün ilköğretim okullarına müdür atamalarını hiç incelediniz mi arkadaşlar! Sıralamada 5. sıradaki adaylar, 3. sıradaki adaylar okul müdürü olarak atanmış. Sıralamayı neden yaptılar dersiniz? Liyakat ve adalet nerede... 1. sıradaki insanların ne düşündüklerini tahmin etmek zor değil herhalde. Adaletmiş, insanlar şimdi gülüyorlar kendi hallerine ama ağızlarıyla değil. Bir-iki yere yazdım cesaret edemediler herhalde incelemeye.
Bayram TERZİOĞLU
GÜNÜN SÖZÜ
‘Uğur Mumcu cinayeti devletin ayıbıdır. Olay çözülememiştir ve karanlıktadır. Namus borcunu ödeyemediğim için ben de başarısızım. Maalesef kanı yerde kaldı. Bu cinayette İran parmağı vardır.’
(İçişleri eski Bakanı İsmet Sezgin Nokta Dergisi)
Biliyor musunuz
88 yıllık ‘Türkiye Yeşilay Cemiyeti’nin 1969-2004 arasında 33 yıl genel başkanlığını yürüten Selahattin Kaptanağası’nın (85) karaciğer yetmezliğinden öldüğünü ve dün Üsküdar Yenicami’de kılınan öğle namazından sonra Karacaahmet’te toprağa verildiğini...
MESAJ PANOSU
SUADİYE, Movieplex sinemasına girdiğimizde su emmiş bir halı üzerinde yürüdük. Salon binanın bodrum katında. Sanıyorum deniz seviyesinin altında ve izolasyonu yok. ‘Büyü’ filminin galasını hatırlayıp salonu terk ettim. Anlaşılan yaşananlardan kimse ders almamış.
Meltem DİKEL
EHLİYETİMİZİ ne zaman alacağız? Daha ne kadar ehliyetsiz trafiğe çıkmak zorunda kalacağız. Biz monooküler kişiler yeni Trafik Yasası’nı ve sonrasında düzenlenecek yönetmeliği daha ne kadar bekleyeceğiz. İçişleri Komisyonu’ndan konuştuğum kişiler ‘İki-üç ay daha bekleyin, beklemekle bir şey kaybetmezsiniz, bu kadar yıl nasıl olsa beklemişsiniz’ diye konuşuyor. Türküz biz bekleriz.
Mete NUR-İZMİR
GÜMÜŞSUYU’ndan Dolmabahçe’ye inerken sağdaki parkın -adını gösteren bir tabela bile yok- içinden geçerken çöp ve moloz yığınlarını kimse görmüyor mu? Evsizler ve tinercilerin işgali de çabası... Hacı İzzet Paşa
Sokağı sakinleri
Yazının Devamını Oku 1 Şubat 2005
<B>ANAYASA</B> ve Siyasi Partiler Kanunu üzerinde uzman bir hukukçuyla <B>CHP Kurultayı’</B>nı konuşuyoruz. CHP Kurultayı’nın iptali için yargıya gidilmesi ne gibi sonuçlar getirir?
- Esas olarak Kurultay’da büyük haksızlık ve hukuksuzluk yapıldığı ortada... Ama yargı bu konuda görev yapmaktan çekiniyor artık... Tayyip Erdoğan’ın siyasi parti genel başkanı olabilmesi olayını hatırlayınız. Anayasa ve Siyasi Partiler Yasası’nda değişiklikler yapıldı, bazı şeyler budandı ve siyasiler kendilerini bir yerde yargı denetiminden kaçırdılar. Anayasa değişikliklerine Baykal da destek verdi o zaman. Göreceksiniz bu işten bir karar çıkmaz, hukuksuzluğu ve haksızlığı yapanların yanına kár kalır.
Ne gibi...
- Cumhuriyet Savcılığı ve Anayasa Mahkemesi’ne değinelim. Tayyip Bey’in genel başkan olabilmesi için davalar açıldı. Yargıtay yapamayacağına dair karar verdi. Ve bu ‘Anayasa paketi’ değişiklikleri yapıldıktan sonra Erdoğan ancak böyle başkan olabildi.
Eskiden denetim vardı.
- Tabii vardı; siyasiler denetimden pek hoşlanmıyorlar. İktidar ve muhalefet hemen birleşiyorlar. Ancak yargının da denetleyebilecek yetkileri var. Ancak siyasi iktidarın tutumu bilindiği için yargı bu davalara pek hevesli değil; moral değerleri yok.
Yani yargının eli kolu bağlı...
- Cumhurbaşkanı Sezer de, Siyasi Partiler Kanunu’ndan şikayetçi, ancak partilerden bir hareket hálá yok... Daha önce Yekta Güngör Özden ve Ahmet Necdet Sezer’in Anayasa Mahkemesi’nde başkanlık yaptıkları dönemde, partilerle ilgili şikayetler 10-15 gün içinde sonuca bağlanıyordu.
Eskiden Cumhuriyet Başsavcısı bir yanlışı gördüğü zaman partilere bunu düzelt diyor, düzeltilmezse Anayasa Mahkemesi’ne dava açıyordu. Örneğin son bir olay; Cumhuriyet Başsavcısı, CHP tüzük kurultayını toplamıyor diye dava açtı, aylardır bir karar yok. Eskiden duruşma yapmadan karar veriliyordu. Yargının moral değerinin olması lazım ama şimdi yok. Söylediğim gibi yargının eli kolu bağlandı. Eskiden parti kapatma davası açılabiliyordu, şimdi ‘siyaseten’ olamıyor. Bu durumda partilerin kapatılması çok zor. Siyasi Partiler Kanunu’na göre bir haksızlık bu.
CHP Kurultayı’nda (olay çıkmadan önce) polis olmadığı gibi hükümet komiseri de yoktu.
- Unutuldu tabii.. Bundan bir süre önce çıkarılan Dernekler Kanunu ile kalktı bunlar. HADEP’in son kongresine polis giremedi. Polisin video bandı alması da yasak.
Prof. Turan Güneş’in bir sözü vardır:
‘Siyasette kazanan haklıdır. Siyasette kazanan hukuku da kazanmış olur!’
Baykal ve medya
CHP kurultayını TV’lerden izlerken bir sempatizan olarak utandım, üzüldüm.
Hele Baykal’ın medyayı suçlaması... Hatırlıyorum SHP içinde İnönü’ye karşı yarışırken kendisini destekleyen Star-Sabah ikilisini öne çıkarıyor ve kurultayda Erdal İnönü’ye soruyordu:
‘Siz Star ve Sabah’la kavgalı olursanız nasıl iktidar olacaksınız?’
Bence Baykal’ın benzer bir soruyu kendisine sorması lazım bugün:
‘Medyayla ve kendisini benimsememiş halkla kavgalı olursam nasıl iktidar olacağım?’
Umudum bir sonraki kurultaya değil, bir sonraki seçim yenilgisi sonrasına kaldı.
Kıvanç USLU-İSTANBUL
Başbakan İstanbul’a kıyıyor
MİMAR ve kentbilimci Prof. Ahmet Vefik Alp, Başbakan’ın Ümraniye’ye slikon vadisi açıklamasına karşı çıkıyor ve şöyle diyor:
İstanbul’da yoğunluğu azaltmak için alternatif çekim merkezleri yaratalım diyoruz, ama her yeni projeyi nefes nefes alamayan bu şehrin sırtına yüklüyoruz. bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!
Gebze kıyılarında, Muallimköy civarında Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü ile TÜBİTAK-MAM arasındaki bölge bu amaç için en uygun yer... Burada TEV’in İnanç Türkeş İleri Zekalılar Okulu da var. Gerek enstitünün gerekse TÜBİTAK’ın planlarında teknokent bilgelerı var. Bölge TEM’e, Ankara asfaltına yakın, denize, trene yakın, İzmit körfez geçişine yakın... Dilovası’nda bilgisayarlı belde lımanı inşa ediliyor. Silikon vadisi için buradan uygun yer olabilir mi?
Enstitünün muhteşem kampusü ödenek için kıvranıyor, TÜBİTAK keza. Ama şimdi biz kaçak yapı cenneti Ümranıye’ye, İstanbul’un içine yenı bir silikon vadisi yapmaya hazırlanıyoruz. Unutmayın kanser dokuların sağlıksız büyümesidir.
Sayın Başbakanım, sizi İstanbul yarattı, bu kente yanlıs yapmayın, İstanbul’u daha fazla büyütmeyin, İstanbul’a kıymayın.
Piller zehirliyor
AYLARDIR arabamın bagajında yüzlerce kullanılmış pili, bunları atacak bir yer bulamadığımdan taşıyorum. Kullanılmış pillerin gelişigüzel çöpe atılması gelişmiş ülkelerde yasak. Bir pil bir m2 toprağı kirletiyor. Dolayısı ile pilden sızan zehirli kimyasallar yeraltı sularına ve diğer içme kullanma sularına karışıyor. Durumun önemi kamuoyuna duyurulmalı ve sağlığımızı tehdit eden kullanılmış pillerin belirli toplama kutularına atılmaları sağlanmalıdır. Bu konuda pil satıcılarına da görev düşüyor.
Erol GÜRLER İSTANBUL
Tansu Hanım aidat ödemiyor
TANSU Çiller’in Zekeriyaköy Güller Vadisi sitesinde 30 adet villası var. Hiç birisi için oturmadığını bahane ederek aidat ödemiyor. Doğal olarak diğer site sakinleri de tepki olarak aidat vermek istemiyor.
Tansu Hanım 30 villaya nasıl sahip olduysa o şekilde de adiatlarını ödemek zorunda değil midir? Herkese icra gönderilirken Tansu Hanım’a gidiyor mu acaba?
Esengül DİRİCAN-İSTANBUL
Türk diye Amerika’ya almadılar
KANADA’da Elektrik Mühendisliği eğitimi gören İsmail Güner, ablasını görmek için New York’a giderken sırf Türk olduğu ve çok seyahat ettiği gerekçesiyle ABD-Kanada sınırında yedi saat kelepçeli olarak sorgulandı ve sınırdışı edildi. Güner, Türkiye’nin güçlü kadın kuruluşlarından Uçan Süpürge Derneği’nin başkanı Halime Güner’in oğlu...
Güner terörist muamelesi gördüğünü ve sabaha kadar değişik kişiler tarafından sorgulandığını anlatıyor:
‘Sabahın ilk ışıklarıyla kameralı ve mikrofonlu başka bir odaya alınarak sorgulamaya devam edildi. Sonuçta Amerikan vizemin iptal edildiği ve Kanada’ya yollanacağım bildirildi.’
İki polis eşliğinde Kanada sınırına geri götürülmeden önce, neden kendisine böyle davranıldığını sormuş Güner... ‘Türk vatandaşısın, çok seyahat etmişsin. Bunun yanı sıra Amerika’nın güvenlik önlemleri çerçevesinde böyle yapmak zorundayız’ yanıtını almış.
Güner ‘Benden hiçbir özür dilenmediği gibi, sabaha kadar telefonla konuşmama da izin verilmedi’ diye de ekliyor. Anne Güner’in sözleri ise şöyle:
‘Hem bir anne olarak, hem de bunca yıl insan hakları için çalışan bir insan olarak ne kadar üzüldüğümü tahmin edebilirsiniz.’
GÜNÜN SÖZÜ
‘Düşlemek bilmekten daha önemlidir.’
(Albert Einstein)
MESAJ PANOSU
KOMŞUMUZ, Büyükçekmece İlçe Emniyet Müdürlüğüne 100 mt mesafede, tinerci bir hırsız tarafından 12.1.2005’de boğulup öldürüldü, evi yakıdı. İlçemiz hırsızların, gözü dönmüş madde bağımlılarının mesken tuttuğu bir yer olmuş durumda. Yaşamamız için başka bir semte göç etmemiz mi gerekiyor? G.M.
Yazının Devamını Oku 1 Şubat 2005
<B>ANAYASA</B> ve Siyasi Partiler Kanunu üzerinde uzman bir hukukçuyla <B>CHP Kurultayı’</B>nı konuşuyoruz. CHP Kurultayı’nın iptali için yargıya gidilmesi ne gibi sonuçlar getirir?
- Esas olarak Kurultay’da büyük haksızlık ve hukuksuzluk yapıldığı ortada... Ama yargı bu konuda görev yapmaktan çekiniyor artık... Tayyip Erdoğan’ın siyasi parti genel başkanı olabilmesi olayını hatırlayınız. Anayasa ve Siyasi Partiler Yasası’nda değişiklikler yapıldı, bazı şeyler budandı ve siyasiler kendilerini bir yerde yargı denetiminden kaçırdılar. Anayasa değişikliklerine Baykal da destek verdi o zaman. Göreceksiniz bu işten bir karar çıkmaz, hukuksuzluğu ve haksızlığı yapanların yanına kár kalır.
Ne gibi...
- Cumhuriyet Savcılığı ve Anayasa Mahkemesi’ne değinelim. Tayyip Bey’in genel başkan olabilmesi için davalar açıldı. Yargıtay yapamayacağına dair karar verdi. Ve bu ‘Anayasa paketi’ değişiklikleri yapıldıktan sonra Erdoğan ancak böyle başkan olabildi.
Eskiden denetim vardı.
- Tabii vardı; siyasiler denetimden pek hoşlanmıyorlar. İktidar ve muhalefet hemen birleşiyorlar. Ancak yargının da denetleyebilecek yetkileri var. Ancak siyasi iktidarın tutumu bilindiği için yargı bu davalara pek hevesli değil; moral değerleri yok.
Yani yargının eli kolu bağlı...
- Cumhurbaşkanı Sezer de, Siyasi Partiler Kanunu’ndan şikayetçi, ancak partilerden bir hareket hálá yok... Daha önce Yekta Güngör Özden ve Ahmet Necdet Sezer’in Anayasa Mahkemesi’nde başkanlık yaptıkları dönemde, partilerle ilgili şikayetler 10-15 gün içinde sonuca bağlanıyordu.
Eskiden Cumhuriyet Başsavcısı bir yanlışı gördüğü zaman partilere bunu düzelt diyor, düzeltilmezse Anayasa Mahkemesi’ne dava açıyordu. Örneğin son bir olay; Cumhuriyet Başsavcısı, CHP tüzük kurultayını toplamıyor diye dava açtı, aylardır bir karar yok. Eskiden duruşma yapmadan karar veriliyordu. Yargının moral değerinin olması lazım ama şimdi yok. Söylediğim gibi yargının eli kolu bağlandı. Eskiden parti kapatma davası açılabiliyordu, şimdi ‘siyaseten’ olamıyor. Bu durumda partilerin kapatılması çok zor. Siyasi Partiler Kanunu’na göre bir haksızlık bu.
CHP Kurultayı’nda (olay çıkmadan önce) polis olmadığı gibi hükümet komiseri de yoktu.
- Unutuldu tabii.. Bundan bir süre önce çıkarılan Dernekler Kanunu ile kalktı bunlar. HADEP’in son kongresine polis giremedi. Polisin video bandı alması da yasak.
Prof. Turan Güneş’in bir sözü vardır:
‘Siyasette kazanan haklıdır. Siyasette kazanan hukuku da kazanmış olur!’
Baykal ve medya
CHP kurultayını TV’lerden izlerken bir sempatizan olarak utandım, üzüldüm.
Hele Baykal’ın medyayı suçlaması... Hatırlıyorum SHP içinde İnönü’ye karşı yarışırken kendisini destekleyen Star-Sabah ikilisini öne çıkarıyor ve kurultayda Erdal İnönü’ye soruyordu:
‘Siz Star ve Sabah’la kavgalı olursanız nasıl iktidar olacaksınız?’
Bence Baykal’ın benzer bir soruyu kendisine sorması lazım bugün:
‘Medyayla ve kendisini benimsememiş halkla kavgalı olursam nasıl iktidar olacağım?’
Umudum bir sonraki kurultaya değil, bir sonraki seçim yenilgisi sonrasına kaldı.
Kıvanç USLU-İSTANBUL
Başbakan İstanbul’a kıyıyor
MİMAR ve kentbilimci Prof. Ahmet Vefik Alp, Başbakan’ın Ümraniye’ye slikon vadisi açıklamasına karşı çıkıyor ve şöyle diyor:
İstanbul’da yoğunluğu azaltmak için alternatif çekim merkezleri yaratalım diyoruz, ama her yeni projeyi nefes nefes alamayan bu şehrin sırtına yüklüyoruz. bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!
Gebze kıyılarında, Muallimköy civarında Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü ile TÜBİTAK-MAM arasındaki bölge bu amaç için en uygun yer... Burada TEV’in İnanç Türkeş İleri Zekalılar Okulu da var. Gerek enstitünün gerekse TÜBİTAK’ın planlarında teknokent bilgelerı var. Bölge TEM’e, Ankara asfaltına yakın, denize, trene yakın, İzmit körfez geçişine yakın... Dilovası’nda bilgisayarlı belde lımanı inşa ediliyor. Silikon vadisi için buradan uygun yer olabilir mi?
Enstitünün muhteşem kampusü ödenek için kıvranıyor, TÜBİTAK keza. Ama şimdi biz kaçak yapı cenneti Ümranıye’ye, İstanbul’un içine yenı bir silikon vadisi yapmaya hazırlanıyoruz. Unutmayın kanser dokuların sağlıksız büyümesidir.
Sayın Başbakanım, sizi İstanbul yarattı, bu kente yanlıs yapmayın, İstanbul’u daha fazla büyütmeyin, İstanbul’a kıymayın.
Piller zehirliyor
AYLARDIR arabamın bagajında yüzlerce kullanılmış pili, bunları atacak bir yer bulamadığımdan taşıyorum. Kullanılmış pillerin gelişigüzel çöpe atılması gelişmiş ülkelerde yasak. Bir pil bir m2 toprağı kirletiyor. Dolayısı ile pilden sızan zehirli kimyasallar yeraltı sularına ve diğer içme kullanma sularına karışıyor. Durumun önemi kamuoyuna duyurulmalı ve sağlığımızı tehdit eden kullanılmış pillerin belirli toplama kutularına atılmaları sağlanmalıdır. Bu konuda pil satıcılarına da görev düşüyor.
Erol GÜRLER İSTANBUL
Tansu Hanım aidat ödemiyor
TANSU Çiller’in Zekeriyaköy Güller Vadisi sitesinde 30 adet villası var. Hiç birisi için oturmadığını bahane ederek aidat ödemiyor. Doğal olarak diğer site sakinleri de tepki olarak aidat vermek istemiyor.
Tansu Hanım 30 villaya nasıl sahip olduysa o şekilde de adiatlarını ödemek zorunda değil midir? Herkese icra gönderilirken Tansu Hanım’a gidiyor mu acaba?
Esengül DİRİCAN-İSTANBUL
GÜNÜN SÖZÜ
‘Düşlemek bilmekten daha önemlidir.’
(Albert Einstein)
MESAJ PANOSU
KOMŞUMUZ, Büyükçekmece İlçe Emniyet Müdürlüğüne 100 mt mesafede, tinerci bir hırsız tarafından 12.1.2005’de boğulup öldürüldü, evi yakıdı. İlçemiz hırsızların, gözü dönmüş madde bağımlılarının mesken tuttuğu bir yer olmuş durumda. Yaşamamız için başka bir semte göç etmemiz mi gerekiyor? G.M.
Yazının Devamını Oku 30 Ocak 2005
<B>KURULTAY’</B>da dün yaşanan rezaletlerden önce neler oldu? <B>Ankara’</B>ya gelen delegenin kafası gerçekten karışıktı:<br><br>‘Bu iş <B>Baykal’</B>la yürümüyor, partiyi iktidara götürecek yeni bir lider lazım; ancak <B>Sarıgül </B>henüz hazır değil, güven vermiyor; sonunda <B>Baykal </B>tecrübeli sayılır gene seçilir...’Mustafa Sarıgül’ün önceki akşam Dedeman Otelin’de delegelere verdiği kokteylde ortalama delegenin kanaati bu noktada örtüşüyordu. Kokteylde 1500 kişi vardı; yiyecek ve içeceğin sonu gelmiyordu.
Kurultay Divan Başkanlığı ve bugünkü PM oylamanın yöntemi konusunda verilen imzaların 550’yi bulması Sarıgülcüler’i umutlandıran bir ‘işaret’ sayıldı. Bu coşku içinde ‘Yarın akşam (dün) tarihi bir olaya tanık olacağız. Bütün Türkiye CHP bayramı için sokaklara dökülecek’ derken, genel başkanlığını ilk olarak Erdal İnönü’ye duyuracağını ilan ediverdi o heyecanla.
Altan Öymen kokteyle kısa bir süre katıldı. Partiden ihraç edilmiş olan ‘siyaset küskünü’ Mehmet Moğultay’ın isminin anons edilmesi birçok delege için şaşırtıcı oldu. Eski milletvekili Salman Kaya’yı gördük; ‘Bizi attılar, izliyorum ‘ dedi. Bu arada Sarıgül’ün sesi yükseldi:
‘Kurultayı 40 bin kişi izlemeye geliyor.’
‘İstanbul milletvekilleri’ adıyla aynı saatte İstanbul’un 138 delegesi için düzenlenen yemek Sarıgül’ün kokteyline denk getirilmişti. Belki bununla Sarıgül’ün kokteyline katılmaları engellenmek isteniyordu.
NEREDE AKILLI İNSANLAR
Genel Merkez’de, ‘büyükler’ vaziyete hakimdi; en az 750 delegeye sahip olduklarını söylüyorlardı. Kurultay’da çıkabilecek olaylardan endişesini belirten bir gazetecinin sorusunu Genel Sekreter Önder Sav ‘CHP’liler akıllı ve sakin insanlardır’ diyerek geçiştiriyordu.
Muhalefet delegeler, giriş kartlarını alamamaktan yakınıyordu. Saat 22.00’lerde delege kartlarının dağıtımı hala başlamamıştı. Kart almak için sesini yükselten bir delege; bir milletvekilinin kendisine ceket altından tabanca gösterdiğini ileri sürüyordu.
Herkes kurultay salonuna girmek için bir yol arıyordu; Algan Hacaloğlu kartları ‘ayağa’ düşürmek istemiyordu. Çünkü elektronik kartların kopyasının yapılabileceği kuşkusu vardı. Sarıgül yandaşlarının salona girişi bir şekilde engellenmeliydi.
Plan başarılı şekilde uygulandı; Sarıgülcüler nezaketen de olsa giriş kartlarını alamadılar.
TOPUZ-KESKİN MUHABBETİ
Genel Merkez’den ayrılırken Ali Topuz ve Adnan Keskin Kurultay sohbeti yaparlarken, ‘çarşaf liste’ olması konusunda görüş birliğinde oldukları dikkat çekti. Bu arada kulağımıza ‘Giresun, Muğla, Manisa, Antalya ve Bitlis örgütlerine son gün para gönderdiler?’ iddiasında bulundu bir milletvekili...
Baykal bir önceki kurultayda yapılan tüzük değişikliğinin sonuçları ile kendi geleceğini görüyor muydu? Nitekim ismi saygın bir milletvekili, ertesi gün (dün) olacaklardan endişeli gibiydi:
‘Böyle bir Kurultay’a gitmeyi düşünüyorum ama istemeye istemeye gideceğim.’
Demek ki dün günboyu yaşanacakları tahmin etmişti.
Sarıgül, İstanbul başta olmak üzere İzmir, Karadeniz ve Doğu’nun bazı kesimlerinden gelen yaklaşık 150 otobüslük bir yandaşlarıyla ‘dışarıya’ hakimdi, salonda ise Baykalcılar... Ankaragücü taraftarlarından bazıları da Sarıgül’ün destekcilerindendi.
SİYASİ OLAY DEĞİL
CHP’nin 1980 öncesinin ağır topları Metin Tüzün, Hayrettin Uysal’la ‘onur konuğu’ olarak Sarıgül yandaşlarının coşkusu karşısında ‘Siyasi bir olay değil bu...’ diye endişesini belirtti.
Gerçekten dışardaki birçok partili, Baykal’a ‘Değişimi Sarıgül yapabilir’ diyerek Baykal’a tepkili ve dişlerin bilenmesi de hoş olmayan bir tavırdı. Bir delegenin Sarıgül için ‘Solu satıp Amerika teslim oldu’ demesi de ilginçti.
Utanılacak kurultay
‘Kurt’ politikacı Baykal, kurultayı önce gerdi sonra da Sarıgül’e istediği şekilde vurdu; hem de iki kez... Sarıgül, bir ‘kasaba politikacısı’ kadar tecrübesizdi; yanında kurultay tecrübesi olan bir ‘siyaset coach’ı yoktu. Daha çok belediye ekibi fotoğrafı veriyordu. Buna karşılık Baykal’a yönelik sloganların ise yönlendircisiydi. Hırçındı; zaman-zaman zoraki gülücükler atmak zorunda kalıyordu. Hele, ‘kabadayı’ edasıyla GS’dan eski dostu Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen’e vurması hiç yakışık almadı. Baykal’ın belgeleriyle gösterdiği yolsuzluk ve rüşvet iddialarını alkışlayıp sadece ‘Kursağımdan haram geçmedi’ anlamında gelebilecek sözleri dinleyenleri ikna etmedi. Bu nedenle Baykal ikinci konuşmasında daha da yüklendi Sarıgül’e, ‘kaba’ sözcüklerin yanında ‘sahte peygamber’ gibi ifadeler kullandı.
Baykal, Sarıgül’ün ihracının işaretlerini de şu sözle ima etti:
‘Şaklabanlıklar, magadandalıklar, şamatalar CHP’de işlemez. İşlediği kadarının hesabını göreceğiz !’
Kim ne derse desin sonuç şudur:
Bu kurultay yolsuzluk nedeniyle değil, ‘adaylık’ nedeniyle yapılmıştır ve CHP kurultayları tarihinde utanılarak hatırlanacaktır. Ve yaratılan, ‘sevgisiz’, vizyonsuz, üretimsiz bir ortamda bu kurultaylar daha bitmez ve ‘ikiz doğum’ olur mu acaba?
Baykal’ı zorlu dönemde yeni virajlar bekliyor.
Erdoğan mı Sarıgül mü
KURULTAY’ı izleyen bir okurumuz hatırlattı:
‘Baykal, Sarıgül hakkındaki yolsuzluk ve rüşvet iddialarını gündeme getirirken, Tayyip Erdoğan hakkında eski İl Başkanı Mehmet Bölük’ün yazdığı üç kitabı elinin tersiyle itmiş; burada yer alan müfettiş ve savcılık iddinamelerinden hiç söz etmemişti.
3 Kasım öncesinde Uğur Dündar’ın programında Erdoğan’a karşı gayet yumuşak bir tavır sergilemiş, Kurultay’daki konuşmasına Erdoğan’ı hiç eleştirmedi; ancak Sarıgül hakkında 32 kısım tekmili birden Sarıgül’e vurdukça vurdu.
Baykal herşeyi ağustos ayında öğrendiğini söylüyor. Peki, Kongre Başkanı Şinasi Öktem’e Sarıgül’ü hiç sormadı mı? Sarıgül, Öktem’e hiç müteahhitlik işi vermedi mi?
CHP’de daha çok ‘yolsuzluk’ var olmadığını kim söyleyebilir?
Dünya neyi, CHP neyi tartışıyor
ADINI vermek isteyen bir öğretim üyesi, bizi tanıyınca kolumuzdan tutup ‘Ne olur şu sözlerimi yazın’ diyor:
‘CHP’nin bu hallere mi düşürülmüş olmasından ötürü çok üzgünüm. Bir lider sandalyesini korumak için ‘yolsuzluk ve rüşvet’ kurultayı düzenlebilir mi? Halbuki CHP bu kurultayını AB normlarına göre yapmayı beceremezse Türkiye’ye acırım. Avrupalı sosyal demokrat parti liderleri bunları bu tabloyu gördüklerinde Baykal’a ne derler? CHP’nin uğraştıklarına bakın, bir de dünyada neler olduğunu... Liderlik savaşına kalkışanların, delegelerine üyelerine önce; Brezilya’nın Porto Alegre kentinde yapılan ‘Dünya Sosyal Forumu’nda neler görüşüldüğünü, küresel ısınmanın dünyamızı nasıl etkileyeceğini, yoksulluğun endişe verici şekilde arttığını ve savaşların etkisinin bizleri nasıl bir felakete sürüklediğini, CHP’nin daha demokratik bir yapıya kavuşturulması anlatmasını isterdim. Ben Kurultayı terkediyorum.’
Yazının Devamını Oku