Yalçın Bayer

Kadın işçiler göreve

17 Şubat 2006
TÜRKİYE İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) 10-11 Şubat tarihlerinde 'İstihdam Zirvesi' adı altında yaptığı toplantıda iş yaşamında cinsiyet eşitsizliği konusunu tartıştı. 134 kadın örgütünün katılımının sağlandığı toplantıda, kadına karşı sürdürülen ayrımcılığın boyutları tartışıldı.

Ülkemizde toplam kadın nüfusu 35 milyon 926 bin iken bunun ancak 6 milyonu çalışma yaşamında iş bulabilmiş, bunun da yarısını tarımda ücretsiz çalışan kadınların oluşturmuştur. Çalışma yaşamında iş bulabilmiş kadınların yönetici olma oranları ABD'de % 49, İngiltere'de % 33, İsveç'te % 29 iken ülkemizde bu oranın % 5'in altında olduğu sanılmaktadır.

Norveç 2006 sonundan itibaren şirketlerin yönetim kurullarında iki kadın çalışanın bulundurulmasını zorunlu kılan bir yasa kabul etmiştir.

Türk kadını, erkek egemen çalışma yaşamında, İş Yasası'ndaki güvencelere karşın, çok önemli ayrıma uğramaktadır. 2000 nüfus sayımına göre 17 milyon kadın 'ümmi' ya da ancak ilkokul mezunudur. Üniversite mezunu kadınların sayısı ancak 900 küsur bindir.

Çözüm, kadınların meslek sahibi yapılmasına yönelik eğitimi yaygınlaştırmaktır. Bunda da işçi sendikalarına önemli görevler düşmektedir; ama işçi sendikalarının önce kendi evlerinin önünü süpürmesi gerekir. Türk sendikacılık tarihinde ulusal bir sendikanın hiç kadın başkanı olmamıştır.

Yazının Devamını Oku

Başbakan unuttu mu

16 Şubat 2006
DANIŞTAY, idarenin eylem ve işlemlerini denetlemekle görevli Anayasal bir kurumdur.<br><br>Kanunla gösterilen belli davalara ve ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar. Danıştay, davaları görmek, Başbakan ve Bakanlar Kurulu’nca gönderilen kanun tasarıları hakkında düşüncesini bildirmek, tüzük tasarılarını ve imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerini incelemek, idari uyuşmazlıkları çözümlemek ve kanunla gösterilen diğer işleri yapmakla görevlidir.

Başbakan, türban kararı sonrasında Danıştay’a ’örtülü’ eleştiriler yapmıştı.

Danıştay ise, türban konusundaki açıklamaların Anayasa’ya uygun olmadığını bildirmişti.

Peki Danıştay’ı türban kararı nedeniyle eleştiren Başbakan’a siyaset yolunu kim açmıştı?

Danıştay...

Başbakan ise Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez Danıştay’ın kararını kamuoyu önünde kınıyor.

Biraz gerilere gidersek.... Erdoğan’ın siyaset yapmasına, milletvekili seçilmesine ve Başbakan olmasına yol açan Danıştay değil mi?

Erdoğan hakkında ’siyasi ve sosyal bir görüşten kaynaklanan amaçla cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak ve bu teşekkülün amacına yönelik cürüm işlemek’ eylemlerinden soruşturma yapılması için İçişleri Bakanlığı’nın verdiği soruşturma izni, Danıştay 2. Daire tarafından 11.12.2001’de iptal edilmişti.

Hakkındaki iddiaların bir kısmı ’Rahşan Affı’ kapsamına girmiş, bir kısmı zamanaşımına uğramış, bir kısmı için de yeterli delil olmadığına karar verilmişti.

Yani savcılıkların ve Ağır Ceza Mahkemeleri’nin görevini ihtisas alanı olmamasına rağmen, yüksek idari yargı organı Danıştay 2. Daire’nin üstlenmesi, bazı çevrelerde ’Danıştay yargılanmasına engel oldu" eleştirisine yol açmıştı.

Başbakan bugün "Hukuk bireyi değil, devleti koruyor" diyor.

Danıştay, o zaman ’bireyi’ korumuştu; yani Tayyip Erdoğan’ı...

Başbakan sırtına hukuk zırhını geçirdikten sonra iktidar olmuştu.

Erdoğan, Başbakanlık koltuğunda hangi Anayasal kurulun sayesinde oturduğunu bugün unutmuş görünüyor. Aynı zamanda kendisi hakkında karar veren 2. dairenin, bugün türban kararını da verdiğini...

Yargı işine gelen kararlar verirse iyi, işine gelmeyen karar verirse tu-kaka!..

Biraz ayıp olmuyor mu?

Güler Sabancı’nın dikkatine sunarım

SAYIN Güler Sabancı yaptığı son açıklamasında "Eğitim ve hukukta reform şart" diyerek demeç verdi. Ben rahmetli Sakıp Sabancı sağken, Demir Sabancı tarafından ABD’ye burslu öğrenci olarak gönderildim. Bir yıl bursum verildi. Sakıp Sabancı vefat etti. Demir Sabancı, Holding’den ayrılınca Güler Sabancı hiçbir neden yokken bursumu kesti. Florida Üniversitesi’nde Uluslararası Ticaret Hukuku okuyorum. ABD’de Hukuk Fakültesi’ne girmek çok zordur. Önce bir fakülte bitirilir, Hukuk Fakültesi’ne daha sonra sınavla girilir ve çok az öğrenci alınır. Ben de Kaliforniya Devlet Üniversitesi Ekonomi-İşletme’yi üstün başarı ile bitirip, sınavı kazanıp Hukuk Fakültesi’ne girdim. Sınıflarımı şeref öğrencisi olarak geçiyorum. Fransızca, İspanyolca ve İngilizce biliyorum. Hukuk reformu yapmak isteyen Sayın Güler Sabancı bir hukuk öğrencisinin bursunu kesti. Bursum yılda 10 bin dolardı. Çok güç durumda kaldım. Okulumun bitmesine 3 yıl kaldı. İlgililerin ve Sayın Güler Sabancı’nın dikkatine arz ederim.

F. Murat ERGİNÖZ muraterginoz@hotmail.com

'Kemal Abi' değil, 'El Tayyip'e bak

KADIKÖY'den bir grup CHP'li bir not göndermişler; ilginç..

"CHP İstanbul İl Başkanı Şinasi Öktem'in dün için Nedim Şener'in 'Kemal Abi' kitabını dağıtılacağını yazmıştınız. Bugün (dün) TV haberlerinde CHP'lilerin kitap dağıtılımı üzülerek izledik. Çünkü bize bir başka şeyi hatırlattı.

CHP İstanbul eski İl Başkanı Mehmet Bölük, Büyükşehir'deki yolsuzluk ve usulsüzlük iddiaları üzerine Tayyip Erdoğan hakkında açılan soruşturma ve davaları 2002'de 'El Tayyip- Nasıl Umut oldu' adlı bir kitapta topladı. Ancak Öktem o zaman örgüte bu kitabın dağıtımını engelletti.

O günlerde hatırlıyoruz, bu kitap Deniz Baykal'a da gönderilmiş; hatta kendisine Bölük, İstanbul Belediyesi'ndeki iddialarla ilgili brifing de vermişti. 2002 kasım seçimi öncesinde Kanal D'de Uğur Dündar'ın yönettiği açık oturumda Baykal, Tayyip Erdoğan'a, Bölük'ün kitabındaki iddialardan hiç söz etmedi, bir soru bile yöneltmedi.

Bugün Kemal Unakıtan'la ilgili kitap dağıtılsa ne olur, hakkında gensoru verilse ne olur. Atı alan çoktan Üsküdar'ı geçti."

Gümrüklerde bomba

GÜMRÜK Müsteşarlığı'na yeni atamalar bomba gibi düştü. Cihat Ancin 'kişisel nedenler'lerden ötürü hem asli kadrosu olan Gümrük Muhafaza Genel Müdürlüğü'nden hem de vekaletle yürüttüğü Gümrük Müsteşar Vekilliği'nden ayrıldı. Yerine, daha önceki ataması Cumhurbaşkanınca onaylanmayan Mehmet Şahin getirildi. Türkiye'de 18 gümrük başmüdürlüğünden 15'i iki yıl aradan sonra yeniden değişti. İstanbul Gümrükler Başmüdürü Nadide Ünlü'nün yerine eski Gaziantep Başmüdürü ve müsteşarlıkta daire başkanı olan Selahattin Aldemir getirildi. Görevden alınanlar, yeni yasada yer alan 'müşavir' kadrosuna verildiler. Mersin, Habur ve Gürbulak Başmüdürleri yerinde kaldı. Bir gümrük yetkilisi "Üç yıl içinde üç müsteşar eskiten Kürşat Tüzmen, kendi kadrosunu getirdi" dedi.

GÜNÜN SÖZÜ

"Sayın Başbakan Kasımpaşalılığını kullanarak Kasımpaşa’yı küçültmemelidir."

(CHP İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek)

Çubukçu bunları bilmiyor mu?

DEVLET Bakanı Nimet Çubukçu, dünyada hiçbir ülkede anayasa ve yasalarda kota uygulaması olmadığını söylüyor. Acaba bunu hangi verilere dayanarak söylüyor. Dünyada 81 ülkede kota uygulanıyor; bu ülkelerden 16’sı kotayı Anayasa ile düzenliyor, 27’si ise seçim yasasıyla düzenliyor. 63 ülkede ise kota siyasi partilerin tüzüklerine koyulan hükümler çerçevesinde ve seçim adaylarını kapsayacak biçimde hayata geçiriliyor.

Kadından Sorumlu Devlet Bakanı’nın, kadınların karşısında değil, kadınlardan yana olması, Anayasa’nın 10. maddesine 2004 yılında eklenen fıkra doğrultusunda hareket etmesi dileğimizdir: "Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür."

Seyhan EKŞİOĞLU KA.DER Genel Başkanı


Rumların azınlığı

RUMLAR ’zafer’ haberlerinden çok hoşlanıyor. Bu nedenle, geçtiğimiz günlerde Avustralya’nın Melbourne kentinde düzenlenen ’Açık Hava Tenis Turnuvası’nda ikinci gelen 20 yaşındaki Marcos Bagdadis’i adaya dönüşünde bir kahraman gibi karşılamışlar. Bagdadis’e Limasol kentinin altın anahtarı, kendisine ve ailesine maaş bağlanmış.

Ancak olayın bir de Türkleri rencide eden boyutu var. Avustralya’daki karşılaşmalar sırasında sergilenen Rum-Yunan şovenizmi vatandaşlar arasında tepki uyandırmış... ’Halkın Sesi’ gazetesinde Reşat Akar, karşılaşmaları TV’de izlerken, Kıbrıslı Rum ve Yunanlı seyircilerin sloganları ve pankartları ile işlenen düşmanlığı üç gün süreyle köşesinde gündeme getirmiş, "Türkiye’nin oradaki temsilcilerinin bu hakaret karşısında nasıl bir tavır sergilediğini merak ediyorum" diyor. Hakaretler arasında en hafif olanları; ’İstanbul, Ayasofya, 12 Adalar, Küçük Asya, İzmir ve Makedonya’nın Yunan olduğunun’ iddia edilmesi... "Onları şey (!)... yaptık" demeleriyle neyi kastediyorlar acaba?
Yazının Devamını Oku

KKTC’de köpek yarışı

15 Şubat 2006
SABAH uyandığınızda bulutlar gözünüzü korkutmasın... Birkaç saat içinde kara bulutlar gidecek, yerine tatlı, ılık bir hava gelecek... İşte Kıbrıs’ın önceki günkü havası böyleydi Magosa'da... Ama arkamızdan yağmur gelmiş. Her şey şaşırtıcı olabiliyor.

Magosa'da ortalık sessiz... Sahil kesimi sanki 'ölü şehir'; 'turistik' Maraş, herhangi bir 'pazarlık'ta 32 yıl önceki konumunu aynen koruyor. Akıbeti 'barış'a bağlı. Az ilerde yeni açıldığı anlaşılan şık lokalde, İngiltere'den yapılan canlı yayından 'at ve köpek yarışları' izleniyor. 'Tazı'lar, 'hayali tavşan' peşinde dilleri sarkmış koşuyor; gözlerini ekrandan ayıramayanlar da bahis oynuyorlar... Müşteriler içki dahil her şeyi bedava içebiliyor. Üretimsiz, Türkiye'den gelen kaynaklara muhtaç bir 'ülkede', Casino'ların ardından bu tür müşterek bahis mekanlarının çoğalması, KKTC'yi nereye götürür acaba? İçerde Türk öğrencilerin sayısı pek de az değil. Bazı İddaa'cılar da, bu 'kumarhane zincir'nde inceleme amaçlı oradaydılar. Rum kesiminde ise kumar yasak!

Asıl yazacaklarımız iki kesimin ilişkileri...

Kıbrıs'ta Rumlar inatçılığını sürdürüyor; Türkler ise iyimserliğe dayalı beklentilerini...

AMAÇ ASİMİLASYON

ABD
ve İngiltere'nin uzlaşmaz politikalarını geriletme çabaları karşısında Rumlar, iktidar ve muhalefetiyle Türk düşmanlığını körüklemeyi sürdürüyor. Uzlaşmaz ve taviz vermez politikalarından geri adım atmıyorlar; kenetlenen iktidar ve muhalefetiyle birlikte.

Türkler ise AB'nin Kıbrıs'ın kuzeyi üzerindeki izolasyonu kaldırma sözünü unutmaması gerektiğini sık sık yineliyor.

ABD Dışişleri Bakanı Rice ve İngiltere Dışişleri Bakanı Straw'un Kıbrıs'la ilgili gerçekleri Rumlara karşı dile getirmelerine karşı, tıkanıklığın yine de aşılması zor görünüyor.

Türk kesimi ise fırsatı yakalamışken, Rum yönetimine yükleniyor. KKTC Devlet Başkanı M.Ali Talat, "Straw'ın açıklamalarının bir uyarı olduğunu"nun özellikle altını çiziyor. Papadopulos'u, Rum üstünlüğüne inanan bir 'şovenist' ilan ederken "Bizi asimile etmek istiyorlar" diyor.

Denktaş dün de, bugünde aynı şeyi söylüyor hálá. Türk tarafı, adam yerine konulup, 'boyun eğmeden çözüm' istiyor.

AB, Rumların bileğini bükebilecek mi?

SABANCI'NIN TESPİTİ

Belirgin endişeyi KKTC'ye yaptığı 10 saatlik gezide TÜSİAD Başkanı Ömer Sabancı da vurguladı. Kıbrıs'ın en büyük üniversitesi, Magosa'daki Doğu Akdeniz'de (DAÜ), 967 öğrencinin mezun olduğu törende çarpıcı bir konuşma yapan Sabancı, Kıbrıs Türklerine verilen sözlerin tutulmadığını gündeme getirirken "AB’nin, Güney Kıbrıs’ın baskıları karşısında güçsüz kalıp, Kıbrıs Türklerine verilen sözleri tutmaması da bizi hayal kırıklığına uğratmıştır" dedi.

KKTC'nin genç, iyi eğitilmiş ve dinamik üniversite kesiminin kendisini heyecanlandırdığını belirten Sabancı, ziyaretinde Cumhurbaşkanı Talat'ın açıklamalarına destek verdiklerini bildirdi. Sabancı'nın açıklamalarının, KKTC basınında geniş şekilde yer alması dikkat çekti. Türkiye'deki iç politikaya dönük tartışmalara girmek istemedi Sabancı.

Diploma törenine katılan ve rektörden üniversitenin sorunları hakkında bilgi alan AKP Genel Başkan Yardımcısı Necati Çetinkaya, Başbakan Erdoğan'ın selamlarını iletirken, Kıbrıs konusunda "Bizim gösterdiğimiz hoşgörüyü ne yazık ki başka uluslar gösteremedi" dedi.

Başbakan Erdoğan, KKTC yönetiminin bir dediğini iki etmiyormuş; para ise para, yatırımsa yatırım... O yüzden CTP, AKP'den memnun.

Tek sorun, Rumların çözümsüzlük amaçlı ırkçı politikası.

Rumlar uyandı

DAÜ'de 68 ülkeden 15 bini aşkın öğrenci okuyor; akademik kadrosu 35 farklı milletten oluşuyor. Bugüne kadar mezun ettiği öğrenci sayısı 21 bin... UNESCO'nun bir yan kuruluşu olan Uluslararası Üniversiteler Birliği'ne üye 16.500 üniversite arasında yeralıyor.

Rektör Prof. Halil Güven "Biz kalitede zirveye tırmanışımıza kesintisiz devam etmeye ve bu konuda proaktif olmaya kararlıyız" diyor. Güven, KKTC'nin 37 bin (Türkiye'den 24 bin, KKTC'den 10 bin ve yabancı 3 bin) öğrenci kapasitesine ulaşan toplam 5 üniversite ile yarışa kalkan Rumlar da 5 üniversite kurma çalışmalarına başladığını söylüyor. ODTÜ 'Kuzey Kıbrıs Kampüsü' adı altında 70 milyon dolarlık bir yatırım yaparken, Rum kesimindeki mevcut bir üniversite ile her iki kesimdeki üniversite sayısı 6+6 olacak. Güven, "Rekabeti ciddiye almamız gerekiyor" diyor. Rumları üniversite konusunda harekete geçiren olayın, bazı Rum öğrencilerin KKTC'de isteklerinden kaynaklandığı belirtiliyor. Amaç, KKTC'ye gelen yabancı öğrencilerin önünü kesmeyi amaçladıkları gibi Yunanistan'ın ülke dışında okumak isteyen gençleri benzer 'Türk modeli' ile Kıbrıs'a çekebilmek... Yunan uyruklu 16 bin öğrenci de yurtdışında okuyormuş.

38. paralel tehlikesi

BEN özel harp subayıyım. Magosa'da askeri valilik yaptım KKK'nin brövesinden Atatürk'ün çıkartılmasını kim istedi?

Tabii şimdiki komuta kademesi; o isimler tarihe Atatürk'ün resmini bröveden çıkaran kademe olarak geçecek. Baskıdan korktukları için Atatürk'ü koydular ama düzelttikleri de iyi değil. 1 Mart Tezkeresi geçmemekle Türkiye büyük bir sorumluluktan kurtuldu. Geçse, 80 bin ABD askeri Türkiye'ye girse, limanlar, alanlar emirlerine verilse ne olacaktı biliyor musunuz?

Türkiye'de 38. paralel gibi bir paralel çıkacaktı ortaya. Ben çıkmam, Lozan'ı kabullenmedim demiş olsalardı ne yapacaktık? Kemal GÜLLE-Emekli Albay/İSTANBUL

Biliyor musunuz

CHP İl Başkanı Şinasi Öktem’in, Kemal Unakıtan’ın 60 yaşına basması nedeniyle Taksim Anıtı’nda bugün 12.00’de, Nedim Şener’in ’Kemal Abi’ adlı kitabını İstanbullulara dağıtacağını, aynı zamanda Unakıtan’a yaş günü hediyesi olarak adı geçen kitabı postalayacağını... SP’nin pazar günü Çağlayan’da 12.00 de ’İnanca Saygı, Zalimlere Lanet, Peygambere Sevgi’ mitingi düzenlediğini...
Yazının Devamını Oku

O kadar da masum değiliz

14 Şubat 2006
’BEN Trabzon’da oturan ve üniversite öğrencisi olan bir okurunuz olarak Trabzon’a hiç gelmemiş olanlara şu soruyu soruyorum: ’Trabzon’u bu olaydan önce nasıl bilirdiniz?’

Yeşili bol doğasıyla, hırçın deniziyle, markalaşmış Akçaabat köftesiyle, hasır bileziğiyle, taş fırın ekmeğiyle, hamsisiyle, Trabzonspor’uyla, yaylalarıyla ve engebeli yapısıyla bilirdiniz değil mi? Keşke böyle bilinmeye devam etseydi. Fakat, bu şartlar altında mümkün değil.

Huylu huyundan vazgeçmez Yalçın Abi.

Bazen Trabzonlu olduğumdan utanıyor, bazen de Trabzonluyum diye gururlanıyorum. Çünkü en iyi mevkide olan da buradan, en kötü mevkide olan da... Başka kentlerde Trabzonluların başarılarıyla gururlanıyor insan. Ama böylesine vahşet dolu cinayeti bir Trabzonlunun işlemesini duyunca da utanıyorum.

ÇÖMLEKÇİ’Yİ UNUTMAYALIM

Gökdeniz
ve Fatih Tekke olaylarından sonra Ankara’da ’Trabzon Zirvesi’ yapılmış. Milletvekillerimiz, Emniyet Genel Müdürlüğü suç istatistiklerine bakarak yola çıksalardı ’Trabzon Zirvesi’ni 2 sene önce yaparlardı. Bizim büyüklerimiz her konuda geç kaldıkları gibi bu konuda da geç kaldılar.

Trabzon, Rus kadınlarından geçilmez bir şehir olmuştur. Bu böyle bilinsin. Kolay para kazanma yolunda olan insanlar bu uğurda Trabzon’u oteller şehrine çevirmişlerdir. Artık, Trabzon’da hukuka aykırı mıdır değil midir düşüncesi yok!
Her şey yasal oldu. Otellerde kötü amaçlı işler yapanları hiç mi gören yok? Trabzon halkına gelin bir sorun bakalım, Trabzon’un bu amaçlı kullanılan semti hangisi: Çömlekçi...

TRABZON BOZULUYOR

Bu bölgedeki otellere baskın yapsanız hepsinden suçlu çıkartırsınız. Ama baskını ben yapacak değilim ya...

Herkesin mafya olduğu ve borç tahsilatçısı gibi ortalıkta dolaşıp komisyon aldığı bir şehirdeyiz. Trabzon’da herkesin elinde bir silah. (At, avrat ve silah misali). Çabucak sinirlenen insanların olduğu, şipşak cinayetlerin işlendiği, sorunları konuşmak yerine mafya ile çözmeye çalışan insanların yer aldığı bir şehirdir Trabzon... Herkes can derdinde. Ölmek ve sağ kalmak ikileminde yaşıyor. Görünen köy kılavuz istemiyor Yalçın Abi...

Her şey dışarıdan göründüğü gibi değil. Yani bizi en iyi biz anlatırız. Trabzon artık bozuluyor. Kendini kaybediyor ve içten bir savaş söz konusu. Trabzon’u güzellikler içerisinde görmek artık tamamen bir rüya. Artık, Trabzonlu olan milletvekillerinin harekete geçmesi gerektiğini düşünüyorum."

Sağduyuya davet

TÜRKİYE Sivil Toplum Kuruluşları Platformu (STKP) ile 21 Karadeniz Sivil Toplum Örgütü (KASTOP) Genel Başkanı işadamı Hasan Ekşi, Danimarka’ya ’Özür dileyin’ çağrısında bulundu. Bu konuda BM’ye, ABD Başkanı Bush’a, Fransa Cumhurbaşkanı’na, İngiltere ve Danimarka başbakanları ile AB Parlamentosu’na bir mektup gönderen Ekşi, Trabzon’da Rahip Santoro’ya yapılan saldırıyı da kınayarak "Dünya devletlerini ve milletlerini sağduyuya ve barışa davet ediyoruz" dedi.

Galeri işgali

ETİLER girişinde Levent İşhanı’na ait otoparak ve bahçenin bir galeri tarafından işgal edildiği konusu üzerine Kaymakamlığımıza yapılan şikayet incelenmiş; işgalci konumundaki şahsın da aynı kişi olduğu anlaşıldığından söz konusu yer ile ilgili daha önce verilmiş bir karar olduğu, Kaymakamlıkça, 3091 sayılı kanuna göre herhangi bir işlem yapılamayacağı, ancak sorunun çözümü için ilgili mahkemelere müracaatın gerektiği müşteki vekili avukatlara bildirilmiştir. Ayrıca yazıda yeralan galericinin kendilerini tehdit ettiği iddiası ile ilgili Kaymakamlığamıza herhangi bir müracaatları olmamıştır.

Nihat NALBANT

Beşiktaş Kaymakamı
Manyas’ta endişe

BANDIRMA’dan Cemal Yılmaz adlı okurumuz, göçmen kuş uzmanı Asaf Ertan’ın Van’dan Manyas’a gelecek kuşlarla ilgili "Önlem alın" uyarısı üzerine endişesini şöyle dile getiriyor:

"Efendim benim Manyas tarafında 150 dönüm kadar bir yerim vardır; çeşitli tarım ekimi yaparız; buğday, pancar, domates, kavun-karpuz gibi...

Gazetenizde yer aldığı gibi göçmen kuşların, Van’dan sonra şubat sonu ve mart ayı içinde göçleri başlar ve bunlar Manyas Gölü’ne gelirler. Manyas’ın suyu ile Bandırma’dan Karacabey’in sonunda Bursa yoluna kadar uzanan ova sulanır. Bu kanal benim çiftliğimin tam ortasından geçer. Bu kuşlar (flamingolar, pelikanlar, siyah balıkçıl kuşlar vs.) bölgeyi pisleyecekler, onu bunu yapacaklar. Eğer varsa, çevreye H5N1 virüsü yayacaklar. Ürünlerimizi suladığımız, elimizi yüzümüzü yıkadığımız (hatta doğudan gelen işçiler açıktaki bu kanaletlerdeki suyu içiyor, içinde yıkanıyor) bu sularda kuş gribinin getireceği bir virüs tehlikesi olur mu? Gene perişan olur muyuz?"

Tarım Bakanlığı, bu konuda bölge halkını acilen bilgilendirmeli.

Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır

SON günlerde kamuoyunun gündeminde mal varlıkları tartışılmaktadır. Tabii ki insanların mal varlıkları olacaktır. Bu açıklamaları yapanlar, bu malları edinirlerken acaba ne kadar vergi ödediklerini de açıklasınlar ki, malların edinim kaynaklarını kamuoyu olarak bizler de öğrenme şansına sahip olalım.

Biliyorsunuz ki, Maliye’nin bir sloganı var:

Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır.

Ali Rıza BUHUR-ANTALYA

Biliyor musunuz

İSTANBUL eski Valisi Erol Çakır’ın isminin Küçükbakkalköy Öğretmenevi tabelalarından indirilip yerine ’Zübeyde Hanım’ isminin konulduğunu...

ÜNİVERSİTELİ bir grup öğrencinin, Başbakanlık Müsteşarı Prof. Ömer Dinçer’le hacca giden Prof. Ahmet Hayri Durmuş’un İstanbul Ticaret Üniversitesi ’rektör’ vekilliğine atanmasına onay verildikten sonra üniversite kadrolarına ’muhafazakár ve dinci’ bazı isimlerin atandığından YÖK Başkanı Prof. Erdoğan Teziç’in hiç haberi olmuyor mu diye sorduğunu...

DSP Genel Başkan Yardımcısı Hasan Macit’in, AKP’nin pancar ekim alanlarını % 30 azaltmasının bir zulüm olduğunu belirterek, "Tüketici, tatlandırıcı üreten uluslararası şirketlere mahkûm edilmektedir" dediğini...

DERVİŞ Eroğlu’nun ayrılmasından sonra hafta sonu yapılan Olağanüstü Kurultay’da 410 oya karşı 546 oyla Hüseyin Özgürgün’ün KKTC’de Ulusal Birlik Partisi Genel Başkanı seçildiğini...

İSTANBUL Üniversitesi eski Rektörü Kemal Alemdaroğlu’na, üniversitedeki çalışma arkadaşlarının dün Büyük Kulüp’te bir veda yemeği verdiğini...

Sevgililer Günü

"Aşk cennetle cehennem arası işleyen trende bir mevsimlik bilettir."

(Don Dickerman)

MESAJ PANOSU

ÇANAKKALE 18 Mart Üniversitesi’nin yanındaki çöp sahası, 12 bin öğrencinin sağlığını tehdit ediyor. Ayrıca Türkiye’nin havası en kirli ikinci şehri Çanakkale. Yol çalışmaları bitmek bilmiyor. Şehir meydanı ile araba vapurları arasında bulunan 100 metrelik yoldaki kanalizasyon çalışması iki aydır bitmedi. Üşenmedim saydım, bu yol 19 kez problem çıktı diye kazıldı. Özay ORKAN

1985 yılında Almanya’da ilk Türk kabaresini kuran Muhsin Omurca’nın "AB’ye Damsız Girilmez" isimli tek kişilik gösterisi yarın 20.30’da Leman Kültür Merkezi’nde. (0212- 249 91 13)

Yazının Devamını Oku

Isparta Belediye Başkanı Albayraklar’ın muhasebecisi

12 Şubat 2006
HASAN Balaman (40), yıllar önce Isparta’nın Sütçüler İlçesi’nden çıkıp İstanbul’a gitmiş, Marmara Üniversitesi İİBF’yi bitirmiş... Çeşitli şirketlerde, bu arada Büyükşehir Belediyesi’nde çalışmış, daha sonra Albayraklar firmasında Finans Koordinatörü olarak görev almış. Arapça da bilen Balaman, çeşitli spor kulüplerinde çalışmış. AKP kurulurken bir anda kendisini Erdoğan’ın yanında bulmuş.

İstanbul Gaziosmanpaşa (GOP) ilçe başkanı olmak istemiş, ancak ’Albayraklar’ın adamı’ diye, AKP’nin bilinen iç dengeleri nedeniyle kendisine başkan yardımcılığına uygun görülmüş.

Bu arada yerel seçimler sürecine girilince Albayraklar, Başkan Recep Koral’ın milletvekili olması, yerine getirdiği bir adamının öldürülmesi ve bu kez onun yerine atanan Belediye Başkanvekili Ferşat Terzioğlu’nun aday gösterilmesini istemiş, ancak yapılmamış. (Remzi Gür’ün yakını olarak bilinen Dr. Erhan Erol aday gösterildi ve GOP’a başkan seçildi.)

MUMCU’YA GÖZETİM

Şimdi Trabzonspor Başkanı olan Nuri Albayrak’ın, teyzesinin oğlu olan Oflu Ferşat Terzioğlu’nun aday gösterilmemesine kırılıp kırılmadığı bilinmez ama muhasebe müdürü Balaman, Isparta’ya aday olarak gönderilmiş. Yerel 6 aday arasından ’tayin’ edilmiş.

Ispartalılar, bu ’sürpriz’ hemşeri adaya önce şaşırmışlar ama sonunda boyun eğmek zorunda kalmışlar.

Isparta o zaman hassas bir dönem geçiriyor; Şevket Demirel’e olan tepkiler, özellikle Egebank olayının patlaması ve Erkan Mumcu’nun AKP’ye geçmesi ve yeni bir rüzgár estirmesi AKP’nin şansını iyice artırmış.

O zaman şöyle yorumlar gündeme getirilmiş:

"Erkan Mumcu, Isparta’yı silip süpürdü, bakan oldu; onun gücünü sınamak için hiç olmazsa ’bizden’ bir başkanla kendisini dengeleriz."

Seçimlerde MHP’li Belediye Başkanı Yusuf Ziya Günaydın % 34.4 oy almış, ancak Hasan Balaman’ın % 49.6 oyu karşısında başkanlığı AKP’ye teslim etmiş.

GOP’U TAŞIDI

Her vesileyle kendisini Erdoğan’ın yakını olarak sunan AKP’li Hasan Balaman, başkan olduktan sonra GOP’daki ’yandaşlarını’ Isparta’ya taşımaya başlamış; Zekeriya Eroğlu’nu Danışman, Yaşar Ergüncan’ı Eğitim Müdürü, Cengiz Şimşek’i Temizlik Koordinatörü, Adnan Coşkunsu’yu İmar Müdürü ve Halil Kadar’ı Yol Yapım Müdürü yapmış. Ve yerel muhalif partiler arasında şöyle bir iddia ortaya atılmış:

"Bu başkan, Isparta’daki doğal gaz ihalesini Albayraklar’a verdirecek."

(Henüz böyle bir ihale yapılmadığını hatırlatalım.)

Ancak başkan bütün ’sözleri’ne karşın başarılı olamamış. Hele son bir yıldan beri de icraatı eleştirilmeye başlanmış... Belediye Meclisi’nin, AKP’li üyeleri Abdullah Yiğitbaşı, Seyfettin Kalem ve Sami Aygün’ün de aralarında bulunduğu üyeler, başkanın yetkilerinin elinden alınması için önerge vermişler. 31 meclis üyesinden 11 MHP’li dışındaki bütün üyeleri elinde tutan AKP’li bazı üyelerin isyanı üzerine oluşan muhalefet kanadının, başkanın ’yetkilerinin elinden alınması ve belediye şirketleri için inceleme komisyonu kurulması’ yönündeki önergeleri kabul edilmiş.

Balaman, bu konudaki yolsuzluk haberlerinin yer aldığı ’Zaman’ Gazetesi’ne kızmış; 8 Şubat’ta ’Zaman’ Gazetesi Isparta Temsilcisi Arif Bayram Taş ile muhabir Mustafa Altıntaş’ı kahve içmeye çağırmış ve "Niye yazdınız ulan" diyerek, gazetecilere ilk yumruğu kendisi sallamış, daha sonra danışmanı ve iki koruması da olaya karışmışlar.

Yani, belediyeyi zarara uğrattığı için yetkilerinin elinden alınmasının hıncını Zaman muhabirlerinden alırken gazeteci Altıntaş’ın burnu ve üç kaburga kemiği kırılmış. Bugün kendisine, olay sırasında odada bulunan AKP İl Başkanı Abdullah Gülcemal’den AKP’li milletvekillerine, medya kuruluşlarına ve STÖ’lere kadar kadar herkes tepki gösteriyor. ANAVATAN Lideri Erkan Mumcu, Balaman’ın "azledilmesi gerektiğini" söylüyor. Ama Türk siyasal yaşamında ender görülen asıl tepki Ispartalılardan geliyor:

"Terk edip git başkan."

Ve hálá bu başkan yerinde oturabiliyor!

(Zaman olayı ayrıntılı şekilde verirken, Albayraklar’ın gazetesi Yeni Şafak hadiseyi görmüyor.)

Meclise bilgi vermiyor

AKP’
li meclis üyesi Yiğitbaşı, Balaman’ın 22 ay önce verilen yetkilerini kötüye kullandığını, başkanın meclise bilgi vermekten kaçtığını ve toplantılara katılmadığını söyleyerek Zaman’a şöyle diyor: "Belediyenin borçları iki yılda yüzde 200’e yakın bir artışla 50 milyon YTL’ye çıktı. Balaman yetim hakkı yemekte ve Isparta’nın mallarını birilerine peşkeş çekmektedir." Meclis üyelerinden Seyfettin Kalem de, belediyeye ait Göltaş hisselerinde yolsuzluk yapıldığını savunuyor. Denetleme Komisyonu üyesi MHP’li Uğur Bestelci ise AKP Merkez İlçe Başkanı İskender Aydoğu’ya kiralanan Kültür Sarayı’nın tatlı, çay, kot ve parfümeri satılan bir pazara dönüştürüldüğünü, ’Çarşamba Halk Pazarı’yla ilgili ihale dosyalarında büyük yanlışlar olduğunu ileri sürüyor.

Erdoğan kefil olmuştu

HASAN Balaman, seçimi kazandıktan sonra Albayraklar’a ait ’Yeni Şafak’ Gazetesi’ni ziyaretinde şöyle diyor: "Geçmiş dönemden ağır bir borç aldık. Bu borç bizim gözümüzü korkutmayacaktır. Hantal bir yapıyı, sistem ve düzene oturtmaya çalışıyoruz. Sistemi kurduğumuzda sistem zaten kendi kendini denetleyecektir. Seçim öncesinde Isparta’daki mitingde bana kefil olan Genel Başkanımın güvenine layık olacağım. Başkanımız Erdoğan’ın geçmişte yaptığı ve takdir topladığı belediyecilik hizmetlerini Isparta’da yapmanın gayreti içinde olacağız Isparta’da yerel yönetimlerde ak bir sayfa açtık. Beş yıl boyunca bu ak sayfalara leke düşmeyecek ve düşürtülmeyecektir. Tüketen değil, üreten bir ekiple çalışmayı tercih ediyorum. Bir yıl içinde belediyenin bazı hizmetlerini acilen özelleştireceğim."

Olay neydi/images/100/0x0/55ea1ccbf018fbb8f86bfd11

MERSİN’de limon üreticisi Kemal Öncel’in, Başbakan’a yönelik tepkisine yol açan soruna 27 Ocak’ta köşemizde yer vermiştik. Adana Çiftçiler Birliği Başkanı Cumali Doğru, ’Dış pazarlarla rekabet nedeniyle Rusya’ya ihracat yapılamadığını böylece üretim bolluğu nedeniyle iç piyasada tüketilemediğini’ belirterek, ’Binlerce ton narenciyenin dalında çürümeye terkedildiğini’ bildiriyordu. Ama hükümet soruna uzak kalırken, tavukçulara zararları için 53 trilyon veriyordu. Öncel tepkisinine karşı gördüğü muamele için "Ben deli değilim" diyordu.

SEÇİM ZAMANI

BAŞBAKANIMIZ halkın anlayacağı ’dilden’ konuşuyor.

Bütün bunlar mal beyanı ortaya dökülünce mi oluyor?

Seçim zamanı gelince...

Halkta ümit ederim aynı dilden cevap verir.

Ü.Ş.
Yazının Devamını Oku

A. Emin Yalman niye vurulmuştu

11 Şubat 2006
TARİH, 22 Kasım 1952.Dönemin Başbakanı Adnan Menderes, Malatya’yı ziyaret ediyor; kendisini izleyen gazeteciler arasında Vatan gazetesi başyazarı Ahmet Emin Yalman da bulunuyor. Yalman yaşıyla bağdaşmayacak kadar heyecanlı ve ateşli bir gazeteci. Olay peşinde koşmaktan zevk alıyor. Gerisini, 1974’te Ecevit hükümetinin Turizm ve Tanıtma Bakanı Orhan Birgit’in, geçenlerde Doğan Kitap’tan çıkan tek parti dönemi ile çok partili düzene geçiş ve DP dönemini ayrıntılı anlatan "Evvel Zaman İçinde" adlı kitabından özetleyerek sunuyoruz:

"Gece, başyazısını telefonla İstanbul’a yazdırmak için gittiği Malatya Postanesi’nden kaldığı otele dönüşte 6 el ateş edilen Yalman ağır yaralanarak hastaneye kaldırılıyor. Saldırganın Elazığ Lisesi son sınıf öğrencisi Hüseyin Üzmez olduğu anlaşılıyor. Girişimden sonra kaçtığı Elazığ’da ertesi gün yakalanıyor.

ÜZMEZ’İ AZMETTİREN

Üzmez,
kendisini olaya azmettiren kişinin adını da söyledi: Hafız Abdülkadir, Üzmez’i maddi ve manevi etki altında bulunduran ve daha sonra da saldırı emrini veren kişiydi. Ahmet Emin Yalman’ı, II. Dünya Savaşı’nda müttefikleri desteklediği için Türkiye’deki Alman yanlıların yanı sıra, mürtecilere karşı yayınlarından ötürü de radikal İslamcılar sevmiyordu. Özellikle Necip Fazıl Kısakürek’in ’Büyük Anadolu’ dergisinde aleyhinde yazılar yayınlanıyordu. Saldırı hükümetin bir süreden beri içinde bulunduğu radikal sağla ilgili sorunları boyutlandırıyordu. Malatya ve çevresinde Büyük Doğu Cemiyeti’yle İslam Demokrat Partisi mensuplarından 15 kişi tutuklanmıştı.

Öte yandan Nihal Atsız’ın verdiği konferans, Türk Milliyetçiler Derneği adlı kuruluşun da büyüteç altına alınmasına yol açacaktı. Isparta dolaylarında daha aktif halde bulunan derneğin üyeleri arasında, DP Isparta milletvekilleri Sait Bilgiç ve Tahsin Tola ile İrfan Aksu geçiyordu. Derneğin önde gelen bir başka üyesi de 1960’tan sonra AP milletvekili olarak Meclis’e girecek olan Osman Yüksel Serdengeçti’ydi.

Malatya olayının radikal uçların ilk uyarısı olarak algılayan Menderes, 8 Ocak 1953’te İstanbul Üniversitesi’nde gençlerle bir söyleşi yapıyor; "gençlerin inkılapların korunmasında büyük rol sahibi olduğunu" söylüyor. Sokaklara dökünülmemesini, hükümete güven duyulmasını" istiyor.

DİNİ VE SİYASİ MÜRTECİ

Birgit’
e göre, Menderes, 17 Ocak’ta Gaziantep il kongresinde sinirli bir şekilde şöyle konuşuyor:

"Siyasi mürteci, dini mürteci, komünist ve diğer sapıklar, hürriyetin düşmanıdırlar. Bunlarca mücadele edeceğiz."

Daha sonra Türk Milliyetçiler Derneği Genel Merkezi’yle 100’e yakın şubesi kapatılıyor, üye milletvekilleri DP’den çıkarılıyor. Nurcular hakkında ilk kez soruşturma açılıyor ve Saidi Nursi mahkemeye veriliyor.

Daha sonra Cevat Rıfat Atılgan ile Osman Serdengeçti, 23 Ocak’ta Yalman’a suikast girişimiyle ilişkili oldukları ileri sürülerek tutuklanıyor. Aralık ayının son günlerinde ’Büyük Doğu’ dergisindeki yazılarından dolayı 9 ay 10 gün hapse mahkum olduğu için tutuklanan Necip Fazıl Kısakürek, Yalman suikastıyla bağlantısı olduğu ileri sürülerek Malatya’ya sevk ediliyor.

Daha sonra Millet Partisi’nin, ’dini çıkarlarına alet etmek ve Atatürk devrimlerini yok etmek’ iddiasıyla faaliyetine son verildiğini yazan Orhan Birgit, "Ayrıca ’sosyalist’ Ruhi Su, Aclan Sayılgan, Ulvi Ural, Kemal Bekir, Dr. Şefik Hüsnü Deymer tutuklanıyor; Halkevleri ’kamulaştırılıyor’, CHP’nin mallarına el konulmak üzere bir yasa çıkartılıyor" diyor.

Birgit’in anıları geçmişten günümüze dersler çıkartıyor.

Bazı ergin yaşta olanlar, Hüseyin Üzmez (bugün Vakit yazarı) olayı ile Trabzon’da rahibin öldürülmesi olayı arasında paralellik kuruyor.

Ancak o günlerde Üzmez neler yaşadı, hangi psikoloji içindeydi, bunu bir tek kendisi bilebilir. O dönemdeki duygularını Trabzon olayı ile paralellik kurup yazsa, bugünkü kuşaklara aktarsa yararlı olmaz mı?

Tecrübeli bir suikastçı

HÜSEYİN Üzmez, bu olayla ilgili son yazılarında, "Trabzon cinayetini kim yapmış ve kimler yaptırmış olabilir" diye soruyor. Sonra da "Evvela bu menfur olayı maneviyatçılar yapmış ve yaptırmış olamaz" diyor.

1960’larda, Başbakan İsmet İnönü’ye makam arabasından inerken iki el ateş eden ancak isabet ettiremeyen Malatyalı hemşerisi ’dindar ve muhafazakar’ Mesut Suna adlı kişiye o zaman sahip çıkan Üzmez, bu kişinin eşi ve çocuklarının gözaltına alınması üzerine görüştüğü Başbakan Yardımcısı Kemal Satır’a şöyle dediğini yazıyor:

"Bu zavallılar da Malatya hadisesinde bizim başımıza gelenlerin hemen hemen aynısını yaşıyorlardı. Eski ve tecrübeli bir suikastçı olarak huzurunuza geldim. Hiçbir ana baba evladına ’Oğlum git de şu suçu işle, ya da şu adamı öldür’ demez. Bu zavallıların ne kabahati var."

O.A.
olayında çeşitli kesimler farklı görüşler ortaya atıyorlar.

Peki bu olayı kim yaptı?

GÜNÜN SÖZÜ

"İstediğini değil, adil olanı yap,"

(İran sözü)

Başkent deyip geçme

TV haber bültenleri bazı ülkelerin başkentleri konusunda devamlı yanlış yapıyor ve bu yanlışlar insanlarımızın kafasına doğru diye yerleşiyor. Bir kanal, Brezilya ile ilgili bir haberde başkent Rio de Janeiro demişti, oysa Rio eski başkentti, şimdiki başkent Brasilia... Bir başka kanal, Avustralya ile ilgili bir haberde başkent Sydney dedi. Halbuki doğrusu Canberra.

TV’lerin biraz özen göstermesi gerekmiyor mu?

Ertuğrul GÖKÇE-İSTANBUL

Biliyor musunuz

"KOCAELİ Demokrat Gazetesi’nin, Genel Yayın Müdürü Ufuk Saka’nın "Her eve bir demokrat" sloganı ile bugünden itibaren yayın hayatına geçeceğini...

TOÇEV'in 'Yaşasın Okulumuz' kampanyasında, Show TV'de yarın akşamki özel yayında Yılmaz Erdoğan, Demet Akbağ, Ata Demier ve Fatih Terim'in yer alacaklarını...

PET üyelerinin 'Kürke Hayır Platformu' olarak 'Çin'in İstanbul Başkonsolosluğu önünde, bu ülkede yaşanan kedi ve köpek kürkü vahşetini kınamak için eylem yapacaklarını..

TRT’nin dün sabahki gazete başlıkları programında sadece Zaman ve Türkiye gazetelerinin okunduğunu, TRT’yi arayan izleyenlere "Burası Oran, gazetelerin tümü sabah erken gelmiyor, bu yüzden oldu, büyütmeyin" dendiğini...
Yazının Devamını Oku

Bir başka Trabzon

10 Şubat 2006
DÜNKÜ köşenizde yer alan ’Trabzon’daki olaylarla ilgili görüşler’ arasında geçen "Trabzon üzerinde oyun oynanıyor" sözünü doğru bulmuyorum. İktidarın dışında oyun oynayan kimse yok; şayet varsa bile bunlar gerek devletin kolluk güçleri gerekse halk tarafından kolayca bertaraf edilir. Ama devletin emniyetçisi, kirli işlere bulaşanlarla ortaklık kuracak kadar ileriye gitmişse; burada birinci zafiyet devleti yöneten iktidarda ve onun atadığı yöneticilerdedir.

Ben Çaykara İlçesi Uzungöl Beldesi’ndenim. Anadilim Rumca ve Rum kültürüyle ilgili bir kitap yazdım, yayına hazır durumdadır. Yunanistan’da yaptığım araştırma ve incelemeler "Rumlar bu yörede misyonerlik çalışması yapıyor" sözlerinin doğru olmadığını kanıtlamaktadır.

Oradaki Rumların tek hedefleri vardır. ’Baba yurdu’ olan Trabzon ve havalisine özlem duyup sıla ziyareti yapma tatmini... Tıpkı örneğin İstanbul’daki her Karadenizlinin yaz yazlarında Trabzon’a veya diğer Karadeniz şehirlerine ziyarete gitmesi gibi.

Trabzon gerçeği üç ayakta incelenmeli: Milliyetçilik, ekonomik yapı ve Trabzonspor... Bu üç ayağı manipüle etmeden yumuşattınız mı, Trabzon’da hiçbir olay olmaz. Münferit olaylar bunun dışındadır. Bunu biraz açarsak; 1996 yılında oynanan Fenerbahçe-Trabzonspor şampiyonluk maçı, Trabzon’un kırılma noktasıdır.

PKK’ya karşı yürütülen tüm operasyonlarda Karadenizli komutanlar birinci derecede görevlendirilmiş ve bu komutanların memleketleri, akranları hedef seçilmiş, buralarda eylemler düzenlenmiştir. Maçka olayı gibi... Çaykaralı olan eski Ordu Valisi Yazıcıoğlu, PKK ve TİKKO’ya karşı verdiği mücadeleden ötürü sonradan hedef seçilmiştir. 1996 yılında benim kasabamda otel baskını yapılıp bir kişi öldürülmüştür. Bunlar göz ardı edilmemelidir.

Trabzonspor’a gelince.. Trabzon halkının tek vazgeçilmezidir. Yıllardır onun önünün kesilmesinden dolayı biriken stresin patlamasıdır bu olaylar...

Trabzonspor herhangi bir oyuna alet edilmemeli ve serbest bırakılmalıdır. Şampiyon olmalı ve halk yıllar sonra sokağa dökülüp biriken stresi boşaltmalıdır. Aksi halde bu strese dayalı olaylar devam eder kanaatindeyim.

Hasan DÜZGÜN-İSTANBUL

Beyoğlu nasıl güzelleştirilmez

KASIMPAŞASPOR’u muhtemelen 1. Lig’de göreceğiz, çünkü yükselme grubunda lider durumda. Kasımpaşaspor’un, İstanbul’da hiçbir takımın sahip olamadığı gelir kaynakları var; bunlardan biri de Taksim’deki ’sular idaresi’nin arkasındaki otopark. Buradan en az ayda 150 milyar geliri olduğu iddia ediliyor.

Kulübün 2. Başkanı Hüseyin Yüzbaşıoğlu; Güçlü İnşaat’ın sahibi.

Erdoğan’ın Belediye Başkanlığı’ndan beri inşaat işleri alıyor. Daha önce Talimahane’nin yeniden düzenlenmesi projesini gerçekleştirmiş.

İstiklal Caddesi ve buraya açılan sokaklar üç aydan beri perişan durumda... Büyükşehir ve Beyoğlu belediyeleri buranın yılbaşına kadar biteceğini açıklamışlardı. Ancak bu iş becerilemedi. Caddede de yürümek pek öyle kolay değil, kırılan veya yerinden oynayan granit taşlarıyla her yer çamur deryası altında. Kazısı bitmeyen yan sokaklar daha da felaket... Planlama, organizasyon ve mühendislik faciasıyla birlikte kötü bir işçilik durumu var ortada.

Başı belediye ile derde girmesin diye esnaf tepki gösteremiyor. Bir de kış şartları nedeniyle işleri iyice bozulmuş.

TOPBAŞ VE DEMİRCAN ÜZGÜN

Uzun süreden beri yakınılan bu duruma Beyoğlu Belediye Başkanı M. Misbah Demircan suskun kalıyordu. Demircan, haftalık Beyoğlu Gazetesi’nde, Beyoğlu’ndaki mühendislik-müteahhitlik faciasını ’savunma’ açısından gündeme getiriyor. İstiklal Caddesi’ndeki ’güzelleştirme’ çalışmalarının hem kendisine hem de Kadir Topbaş’a zarar verdiğini kabul ediyor. Gazeteye göre, "12 trilyonluk bir yatırım, hem Büyükşehir’in hem de Beyoğlu Belediyesi’nin eline ayağına dolanmış."

Olan bitenden Demircan ve Beyoğlu’nun eski Belediye Başkanı Topbaş memnun değiller. Kimbilir, Rizeli müteahhit için neler konuşuyorlar? Demircan, "Gerek Kadir Topbaş gerek ben olumsuz yönde etkilendiğimizi kabul ediyorum. Ama bu mesele öyle veya böyle düzeltilecektir. Şirket yanlışlarının bedelini de mutlaka ödeyecektir." diyor.

Peki bunun hesabı hiç görülmeyecek mi?

Niğde’ye destek verelim

NİĞDE’de önce Nevşehir, sonra Aksaray ilçeleri il oldu. Son olarak da Niğde Üniversitesi’ne bağlı Aksaray’da fakülteler, Şereflikoçhisar ve Ortaköy’de yüksekokullar kuruldu. Son olarak Aksaray Üniversitesi kuruluyor. Niğde suskun ve sahipsiz bir il olunca lokması elinden kolay alınıyor.

Niğde doğa ve tarih zengini olmasına karşın bu ayrılan ilçeleri kadar turizmden pay alamıyor, tanınmıyor. Oysa Mardin’deki gibi tarihi evleri Niğde’de, Fertek’te, Bor’da görenler şaşırıyorlar. Kapadokya’da tek gülen Meryem Ana Freski bulunan Gümüşler Manastırı; halen Manisa Valisi olan eski Niğde Valisi Refik Arslan Öztürk’ün deyimiyle Efes ile eşdeğer bir batık kent olan Tyana; Kleopatra’nın yüzdüğü olimpik ölçülerde Roma Havuzu; Kavlaktepe yeraltı şehri; Hellena Kilisesi ve çoğu gezilebilir 10’dan fazla kilise... Aladağlar Milli Parkı, Bolkarlar, dünyada nesli tükenen Toros Kurbağası, Yeşilyurt ve Yeşilburç’taki tarihi doku, Niğde Kalesi, Alaaddin Camii, Hüdavent Hatun Türbesi gibi insan başlı hayvan figürleri yer alan dokusu ile her türlü tarih-doğa zenginliğine sahip olmasına karşın turizmden yararlanamıyor. Niğde Anadolu gazetesi, Niğde’nin tanıtımı için bir kampanya başlattı. Şimdi özellikle Niğdeli sanayici ve işadamlarının bu konuya destek vermeleri, sahip çıkmaları gerekiyor.

Ömer Fethi GÜRER

DEPREM VE KAÇAK İNŞAATA ÖNLEM

KOCAELİ Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu, bugün belediye meclis salonunda ’Kocaeli Uydu Takip ve Analiz Sistemi’ni (KUTAS Projesi) kamuoyuna tanıtacak. Bunun şu ana kadar ülkemizde yapılmış en kapsamlı uydudan imar takip projesi olduğu belirtiliyor.

Proje ile Kocaeli Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde yer alan yaklaşık 3500 kilometrekarelik alan ve 300 bin binanın tüm envanter bilgileri ve imar takibi yapılacak... Projenin ilk etabında 2006 Ocak-Şubat döneminde çekilen IKONOS uydu görüntüleri harita hassasiyetine getirilecek, tüm binalar sayısallaştırılacak ve ardından arazi çalışması başlayacak. Proje sonunda tüm Kocaeli’nin köy köy, ilçe ilçe bina envanteri bitirilmiş olacak ve imar takip raporu sunulacak.

KUTAS Projesi’yle, kaçak yapılaşmayla mücadele ve takibi, doğal afetlere hazırlık ve planlama, afet sonrası can ve mal kaybının belirlenmesi, hasar belirleme çalışmalarının hızlandırılması hedefleniyor. (İletişim: 0533-576 32 70)

Erdoğan’ın fındık sözü

2005 yılı fındık fiyatları Sayın Başbakanımız tarafından kilo başına 7 YTL olarak açıklandığında üretici olarak çok sevinmiştik.

Fındığımızı satınca borçlarımızı öderiz, çocuklarımızı evlendiririz hesapları yaparken FİSKOBİRLİK ilk aldığı fındığın bile parasını ödemeyerek bizleri mağdur etti. Nasıl olsa 7 YTL’den aşağı düşmez diye fındığımızı emanete verdik. Ancak 6 YTL’den yukarı çıkmayınca sağdan soldan borç aldık, işimizi gördük. Bugün fındığın piyasa fiyatı 5.5 YTL’den yukarı çıkmıyor. Benim gibi birçok fındık üreticisi, fiyatın hiç olmazsa 6.65 YTL’ye çıkmasını bekliyor. Çünkü Sayın Başbakanımız fındık fiyatını böyle açıklamıştı. Böyle giderse sözlerini yerine getirmeyen Başbakanımız dersini seçimlerde alacaktır.

Mehmet DEMİRYILMAZ

GİRESUN
UYARI

"Cep telefonunun bir organımız olduğunu zannetmemek, hayatı cep telefonu olmadan idare etmenin yollarını aramak, mümkün mertebe klasik iletişim araçlarını kullanmak..."

(’Tehlikeli Oyuncak’ kitabının yazarı Prof. Selim Şeker’den)

BİLİYOR MUSUNUZ

MÜJDE Ar, Ahmet Ağaoğlu, Atıf Yılmaz ve Esra Alkan’ın ortaklığıyla kurulan, Karaköy Fortis Bank’ın üzerindeki ’Es’kandil Karai’ adlı restaurant-barın bu akşam açılacağını...

MODERN Türk heykelinin 15 sanatçısının ilk kez bir araya geldiği ’Bellek ve Ölçek’ sergisinin dün akşam İstanbul Modern’de açıldığını...

AYLİN Özgül’ün, ’Vapuristanbul’ adlı fotoğraf sergisinin İstanbul Fotoğraf Merkezi’nde 14 Mart’a kadar görülebileceğini (www.istanbulfotografmerkezi.com)...

BEŞİKTAŞ Belediyesi’nin, yazar ve sinema eleştirmeni Onat Kutlar’ın ismini Levent Kültür Merkezi Sinema Salonu’na verdiğini....

ARDAHAN Milletvekili Ensar Ögüt’ün, adını taşıyan vakıf adına Ardahan’da 19 lisenin son sınıfında okuyan 991 öğrenciye 28 bin adet üniversiteye hazırlık dergisinin (MEF) gönderileceğini belirterek, herkesi mağdur bölgelerde eğitim kampanyasına destek vermeye çağırdığını (0532-590 69 69)...

Yazının Devamını Oku

Olaylar tesadüfi değil

9 Şubat 2006
TRABZON’da öldürülen rahip olayını, basit bir İslam fanatizmi olarak değerlendirmemek gerekir. Ayrıca, çalışkanlıkları ve yurtseverlikleriyle daima ön planda bulunan sevgili Trabzonluları bu menfur olaydan soyutlamamız lazımdır. Burada önemli olan, tetiği çekenin değil, perde arkasındakilerin kimler olduğudur. Cinayetin, İslam toplumuna, ülkemize ve tüm Trabzonlulara zarar verdiği gün gibi açık olduğuna göre, bu provokasyondan kimlerin kazançlı çıktığını, kimlerin işine yaradığını doğru analiz etmemiz, olayın gerçek yüzünün ortaya çıkması açısından son derece önemlidir. Ayrıca Trabzon’da son yıllarda meydana gelen olaylara dikkatinizi çekmek isterim. Amerika’nın 2. Irak savaşı öncesi Trabzon Limanı’ ve bir askeri üs istemesi, Yunanistan ve diğer ülkelerin bu ilimizdeki Pontus faaliyetleri, PKK teröristlerinin hem de şehrin merkezinde eylem yapacak cesareti bulabilmeleri ve nihayet Danimarka ve kimi ülkelerdeki karikatür olaylarıyla eşzamanlı olarak kilise papazının öldürülmesi... Acaba bu olaylara tesadüf deyip geçmek mümkün mü? Bunları alt alta koyduğunuz zaman büyük fotoğrafı görmek ve ona göre bir yol izlemek ülkemizin yararına olacaktır.

Prof. Faruk MENDİ

Çorlu’ya da bak

’EFENDİM, ben emekli bir öğretmenim. Trabzon’a bakarken, Çorlu’da neler olduğunu biliyor musunuz?

’Dostlar Birahanesi’nde iki gün önce, kanlı bir olay yaşandı. Bu işletmenin eski sahibi Kırıkkaleli Murat Özcan adlı kişinin, kendisine laf attığı gerekçesiyle Fermani Altun ile birahanenin şimdiki işleticisi Yılmaz Çorbacı’yı öldürdüğü iddia ediliyor. Olayda, Karadenizli oldukları bilinen Hasan Çolak ve Gökhan Korkmazer ile Karslı Mehmet Caca da ağır yaralandı. Murat Özcan tutuklanıp hapse atıldı.

Bunların hepsi Çorlu’ya göç eden kişiler; hepsi de işsiz... Krizden ötürü tekstil fabrikalarından bazıları kapanmış, bazıları da düşük kapasiteyle çalışıyor.

Bunlar polisçe, ’malum’ kişiler ve bazılarının da sabıkası var.

Çorlu’nun nüfusu göçle patlıyor, şu anda 250 bini aşıyor; Muş, Tunceli, Erzincan, Sinop ve Ağrı mahalleleri oluşmuş... Polis kadroları yetersiz. Bu nedenle Trabzon kadar Çorlu’ya da dikkat edilmesi gerekir. Yarın önü alınamayacak daha vahim olaylar olabilir.’

Barış çağrısı

TRABZON Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Ahmet Şefik, Belediye Başkanvekili Kemal Kılıç, Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı M. Şadan Eren’in çağrısı üzerine belediyede bir araya gelen, Trabzon’daki partilerin ve sivil toplum örgütlerinin başkan ve temsilcileri, Türkiye ve dünyaya hitaben "şiddete ve teröre karşı kardeşlik çağrısı" yaptı. Çağrının İngilizce metni de yabancı gazetelere verildi.

Bu arada Samsun Katolik Kilisesi rahibi Pierre Bruissen, dün belediyeyi ziyaretinde kendisine başsağlığı dileyenlere tepkisini şöyle dile getiriyordu:

"Bu çocuk bu işi tek başına yapmadı. Arkasında mutlaka bir örgüt vardır. Trabzon’a bakalım nasıl rahip bulacağız; çünkü gelmeye korkuyorlar."

Ağaç A.Ş. başka, üretici başka söylüyor

’18 bin ağaç elimde kaldı’ (3.2.2006) yazısı üzerine Büyükşehir’den yapılan açıklamada, Pamukova’daki üretici Mehmet Bayraklı ile Ağaç A.Ş. Genel Müdürü ve yetkililerle bir görüşme yapılmadığı, geçmiş ve mevcut alımlarda kapora vermeyi taahhüt etmek gibi bir uygulamanın bulunmadığı belirtilerek "Bayraklı’ya herhangi bir kapora taahhüdünde bulunulması ve geri istenmesi söz konusu değildir" denildi. Üretici Mehmet Bayraklı ise kendileriyle görüşen Belediye yetkililerinden kendisini aramasından sonra gönderdiği 2. açıklamada "Ağaç A.Ş.’nin konu ile ilgilendiklerini ama yapılan taahhütlerin kendilerinden önce çalışan yetkililerce yapıldığını ve bunun kendilerini bağlamadığını bildirdiklerini anlatarak, "Ağaç A.Ş.’nin alımlarında kapora verilmediğini, pazarlık usulü alım yapıldığını söylediler. Oysa bize sökülmesi için para gönderildi" dedi.

Peki kim doğruyu söylüyor?

AKP’liler süt dökmüş kediye döndüler

TRABZONLUYUM ve halen burada oturmaktayım. Bence, Trabzon’daki can güvenliği sorununda Vali ve Emniyet Müdürü görevlerini yeterince yerine getirmemişlerdir. Vali, AKP’den milletvekili olma sevdasındadır. Etliye sütlüye karışmamaktadır. Derhal görevden alınmalıdır. Emniyet Müdürü iyi bir insan deniyor; ama bize görevini tam anlamıyla yapan müdür lazım... Her fırsatta, CHP’li belediye başkanını eleştirmek için birbirleriyle 100 metre finali koşan AKP’li il ve merkez ilçe başkanları, süt dökmüş kediye dönmüşler ve sadece temenniyi geçmeyen açıklamalar dışında sesleri çıkmamaktadır. Lütfen, Trabzon’daki güvenlik sorunu üzerine daha fazla eğilin. Burası, Teksas mıdır?

Turgay ÇEPNİ

İyi ki yok

"SAYIN Bayer, yazdıklarınızın tamamına katılıyorum, yalnız Trabzon’da kriminal laboratuvarı iyi ki yok. Şayet olsaydı, güçlü kişiler oralara da etki ederlerdi. Laboratuvardan her zaman doğrular çıkmayabilirdi.

Hasan KOCAMAN

Üç vazgeçilmez: Din, bayrak ve Trabzonspor

’B EN Trabzon’dan Ömer Kazancı... Öncelikle Trabzon’da olup bitenlere seyirci kalmadığınız, hatta Trabzon’a kadar gelip nabız yokladığınız için teşekkür ederim.

Bilmem bazı kesimlerin dikkatini çekiyor mu? Trabzon insanının üç vazgeçilmezi vardır:

Birincisi dini, ikincisi bayrağı, üçüncüsü de Trabzonspor’u...

Dikkat ederseniz bu üçünü de birileri kaşıyor ve Trabzon halkının dikkati bir tarafa çekilmeye çalışılıyor.

Amerika’
nın Trabzon’da üst kuracağı haberleri... İsraillilerin buraya çiçek böcek araştırmaya gelmesi... Bahsi geçen kilise için her sene işadamlarından toplanan binlerce doların Trabzon’da hangi amaçlarla kullanıldığı... Bunlar hiç merak edilip araştırılmıyor mu?

Papazın vurulmasını asla onaylamıyoruz, hatta şiddetle kınıyoruz.

Hangi amaçla kimler tarafından öldürüldüğü bizim için önemli değil, önemli olan birilerinin bundan medet umması.

Sayın valimiz bence bu olayların hiçbirinden sorumlu değildir, sadece ona tesadüf etmiştir. Koskoca Gaffar Okkan’ı koruyamayan devlet, papazı mı koruyacak?

Trabzon’da yüzlerce kişi farklı sebeplerden tehditler alıyordur. O halde hepsinin kapısına sayın vali, polis mi diksin?

Valinin görevden alınması Trabzon için çözüm olmayacak, yalnızca farklı bir gündem olacaktır.

MESAJ PANOSU

ETİLER’in hemen girişinde, Aytar Caddesi üzerinde bulunan Levent İşhanı’na ait otopark ve bahçe bir galeri tarafından işgal edildi. Araçlarımızı park edemiyoruz. Beşiktaş Kaymakamlığı’na ve Belediye’ye şikayet ettik, hiç ilgilenilmedi. Şikayetimiz üzerine de galeri tarafından tehdit edildik.

Şevket ADAYILMAZ

TÜNEL’den Beyoğlu’na çıkarken 2 jeton almak için 10 YTL verdim, 8 YTL geri verildi. Aynı şey dönerken de oldu. Ücret 0.9 YKr. ama 1 YTL alınıyor. İETT, gişe memurlarına bozuk para bulundurma ve geriye tam para verme alışkanlığı neden kazandırmıyor?

Asım YÜCEMEMİŞ
Yazının Devamını Oku